YABANCI DİL ÖĞRETİMİ BAĞLAMINDA ÖĞRENEN ÖZERKLİĞİNİN SANAL ÖĞRENME ORTAMLARI YOLUYLA DESTEKLENMESİ (original) (raw)

YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE SANAL GERÇEKLİĞİN AMAÇ ODAKLI DİL ÖĞRETİMİNE ETKİSİ

Hacettepe Üniversitesi Yabancı Dil Olarak Türkçe Araştırmaları Dergisi, 2019

Öz: İnsana yapay dünya tecrübesi sunan ve insanın erişemeyeceği ortamları tecrübe etmesini sağlayan sanal gerçeklik teknolojilerinin kullanımı, günümüz modern eğitim sisteminde giderek yaygınlaşmaktadır. Bu araştırma, sanal gerçekliğin yabancı dil olarak Türkçe öğretimindeki etkisine dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilmiş olup, betimsel çalışma şeklinde tasarlanmıştır. Sanal gerçeklik eğitim-öğretim ortamında motivasyonu artıran, yarattığı sanal ortam ile etkileşimi ve aktif katılımı gerekli kılarak öğrenci merkezli bir süreç yaratan bir teknolojidir. Ayrıca, uzun mesafelerden gözlem yapma olanağı tanımasının yanında daha önce gözlem ortamına katılma imkânı bulamamış öğrencilerin bu ortamı tecrübe etmelerine olanak tanır. Yabancı dil öğretiminin başta beceri alanları olmak üzere birçok ögesi bulunmaktadır. Bu ögeleri kişiye kazandırmak ve kişinin sahip olduğu bu ögeleri amaçlı bir şekilde geliştirmek adına; zaman ve mekândan bağımsız olarak öğrencilerin kendi öğrenme hızlarına göre şekil verebildikleri, yaratıcılık ve özgüven becerilerini artıracak sanal ortamlar sunan sanal gerçeklik teknolojisi kullanılabilir. Betimsel çalışma ile elde edilen veriler genel olarak değerlendirildiğinde, sanal gerçekliğin eğitim-öğretim ortamında zaman, motivasyon, verimlilik vb. gibi birçok açıdan fayda sağlayan bir araç olarak kullanıldığı görülmektedir. Buradan hareketle yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde de yararlı ve destekleyici bir öğrenme-öğretme aracı olacağı düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: Yabancı dil olarak Türkçe öğretimi, sanal gerçeklik, sanal ortam, amaç odaklı dil öğretimi, teknoloji tabanlı eğitim. The Impact of Virtual Reality Technology Usage to Teaching Turkish as a Foreign Language Abstract: Objective-oriented language teaching focuses on one of the dynamics of language teaching and aims to achieve a single element oriented teaching. Virtual reality technology on the other hand, although completely isolates the human from real world elements and, creates an artificial world experience with virtual environments out of reach and safe from the danger of real life, nevertheless enriches the learning process. Foreign language teaching entails many elements and covers different skill areas. Thus, virtual reality technology can be used to teach these elements and to develop a person's own skills since it provides an experience that is close to first-hand reality utilising many sensory organs. This study, endeavours to draw attention to the use of virtual reality in teaching Turkish as a foreign language and offer alternative teaching methods. Research followed the descriptive method and revealed the many benefits in teaching Turkish as a foreign language. The evaluation of the available data supported the view that virtual reality is a useful and supportive learning tool in teaching Turkish as a foreign language.

UZAKTAN EĞİTİM YOLUYLA YABANCI DİL EĞİTİMİNDE ÖZERK ÖĞRENMENİN YERİ

Anı yayıncılık, 2020

Pek çok yönüyle insanlık tarihiyle beraber ele alınan “eğitim” kavramı sayısız çalışmaya konu olmuş, değişen ve gelişen dünya ile beraber ivme kazanan bilgisayar ve iletişim teknolojileri ile yeni bir boyut kazanmıştır. “Uzaktan Eğitim” diye adlandırılarak günümüz dünyasındasalgın hastalıklar yüzünden zorunlu bir popülerlik kazanan bu kavram zamandan ve mekândan tamamen bağımsız olarak, öğrenci ve öğretim görevlisinin eğitim kurumuna gelme zorunluluğu olmadan mevcut bilgisayar teknolojileri aracılığıyla sanal ortamda canlı, görüntülü ve sesli olarak derslerin işlendiği, katılımcıların istediği her vakit yeniden ulaşabileceği çağdaş, yenilikçi bir eğitim sistemini ifade etmektedir. Nitekim; disiplinler arası bir alan olan “uzaktan eğitim” (Bozkurt, A.2019) öğrenen, öğreten ve öğrenme kaynaklarının birbirinden uzakta olması kaynaklı çeşitli erişim engellerini de beraberinde getirmektedir. Bu çalışmanın esas amacı uzaktan eğitim aracılığıyla verilen yabancı dil eğitiminde öğrenen özerkliği etkisini literatür çalışması yöntemiyle incelemekti

TÜRKÇENİN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİNE YÖNELİK " ÖĞRENEN ÖZERKLİĞİ ÖLÇEĞİ " GELİŞTİRME ÇALIŞMASI

Öz Bu çalıĢmanın amacı Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen yabancı uyruklu öğrencilerin öğrenen özerkliği davranıĢlarını gösterme ve bu davranıĢları uygun bulup bulmadığını belirlemeye yönelik bir ölçek geliĢtirmektir. Ölçek geliĢtirilirken madde havuzu oluĢturma, uzman görüĢü, katılımcı teyidi, ön uygulama, geçerlik ve güvenirlik analizleri aĢamaları uygulanmıĢtır. Ölçme aracını geliĢtirmek için Gaziantep Üniversitesi ve Kilis 7 Aralık Üniversitesi Türkçe öğretim merkezlerinde Türkçe öğrenen 356 öğrenciyle uygulama yapılmıĢtır. Bu öğrencilerden 240 kiĢiyle açımlayıcı faktör analizi, 116 kiĢiyle ise doğrulayıcı faktör analizi yapılmıĢtır. Analizler sonucunda 18 maddeden oluĢan iki faktörlü bir ölçek yapısı ortaya çıkmıĢtır. Faktörler maddelerin içeriğine göre " Planlama " ve " Süreç " olarak adlandırılmıĢtır. Cronbach Alpha güvenirlik katsayılarına bakıldığında ölçeğin geneli için 0,88, birinci faktör için ,75 ve ikinci faktör için ,82 olarak bulunmuĢtur. Yapılan analizler sonucunda ölçeğin Türkçe öğrenen yabancı uyruklu öğrencilerin öğrenen özerkliğine iliĢkin tutum ve davranıĢlarını ölçen geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu belirlenmiĢtir. Abstract Aim of this study is to present learner autonomy behavior of students who learn Turkish as a foreign language and to develop a scale to determine if these behaviors are appropriate for them or not. Stages-developing item pool, expert opinion, participant confirmation, pre-application, acceptability and reliability analysis-are applied when developing the scale. To develop assessment tool, application was performed with 356 students who learn Turkish in Gaziantep University and Kilis 7 Aralık University Turkish teaching centers. Exploratory factor analysis was applied to 240 of these students, confirmatory factor analysis was applied to 116 people. As a result of these analysis, a scale structure with two factors consisting of 18 articles was revealed. Factors were named as " Planning " and " Process " according to content of the articles. When Cronbach Alpha reliability coefficient was looked, it was 0,88 for the general of the scale, ,75 for the first factor and ,82 for the second factor. It is detected as a result of analysis that the scale which assesses the attitude and behavior for learner autonomy of foreign students who learn Turkish is acceptable and reliable.

YABANCI DİL EĞİTİMİNDE İLETİŞİMSEL YARARCI YAKLAŞIM, ÖĞRETMEN ROLLERİ, DAVRANIŞLARI VE SINIF İÇİ İLETİŞİM

Akpınar Dellal, N. / Çınar S., Yabancı Dil Eğitiminde İletişimsel Yararcı Yaklaşım, Öğretmen Rolleri, Davranışları ve Sınıf İçi İletişim, içinde, Ankara Üniversitesi Dil Dergisi (Language Journal), sayı 154, Ankara 2011, s. 21-36 İletişimsel faydacı yaklaşım dil eğitiminde halen güncelliğini koruyabilen, tartış-masız ve oldukça farklı öğretim yöntem ve tekniklerini bünyesinde barındıran bir paradigmadır. Artık söz konusu olan " iletişimsel, ama nasıl? " şeklinde, iletişimsel yaklaşımın uygulama aşamasının önemine dikkat çeken tarzdadır. Bu soru; öğret-men rollerini, davranışlarını ve sınıf içi öğretmen-öğrenen ve öğrenen-öğrenen iletişimini açıkça tartışarak ortaya koyma gerekliliğini hissettirmiştir. Böylece bu makalede sözü geçen başlıklar altında iletişimsel faydacı yaklaşımın uygulama boyutundaki alt paradigmaları incelenmiştir. Anahtar kelimeler: yabancı dil eğitimi, iletişimsel faydacı yaklaşım, öğretmen rolleri, öğretmen-öğrenci iletişimi The communicative-pragmatic approach is a sine qua non as a paradigm in language teaching, which encompasses unchallenged and quite different teaching methods and techniques within itself while preserving its timeliness. Nowadays, the question, which emphasizes the application phase of the approach, is "Communicative, but how?". This question calls forth the necessity to put forward the teacher roles, behaviours, teacher-learner and learner-learner communication. Taking this into account, the present study deals with the above mentioned subpar-adigms within the application phase of the communicative-pragmatic approach.

YABANCI DİL ÖĞRETİMİ/ÖĞRENİMİNDE YAŞ ETKENİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Dil Dergisi, 2019

Yabancı dil öğrenmeye mümkün olan en erken yaşta başlamak, yalnızca dilin öğrenilmesindeki başarı açısından değil bireyin gelişimi açısından da önemlidir. Ancak geçilmesi durumunda dil öğrenmenin zor hatta olanaksız olduğu bir yaş sınırı bulunmamaktadır. Her yaş grubunun süreçte kendine özgü elverişlilikleri ve zorlukları bulunmaktadır. Çocuklar 6-7 yaşına yani beynin olgunluğa erişmesine kadar olan devrede, uygun koşullar sağlandığı takdirde dilleri tıpkı anadillerinde olduğu gibi doğal ve bilinçsiz bir biçimde edinme yetisine sahiptirler. Bu yaştan sonra ise beynin olgunlaşmasıyla birlikte bu mekanizma yerini yetişkinlerde olduğu gibi, bilinçli öğrenme mekanizmasına bırakmakta ve süreç farklılaşmaktadır. Önemli olan yabancı dil öğretimi/öğrenimi sürecini yaş grubunun özellikleri ve gereksinimlerine göre planlamak ve uygun koşulları sağlamaktır. Burada, öğrenilen dille temas süresinin fazlalığı, öğretim/öğrenimin sürekliliği, yaşa uygun teknik, materyal ve etkinliklerin kullanılması çoğu zaman öğrenenin yaşından daha önemli parametreler olarak karşımıza çıkmaktadır. Résumé Le fait d'apprendre une langue étrangère au plus jeune âge possible offre de nombreux avantages à l'enfant, non seulement du point de vue de la réussite du processus d'apprentissage, mais aussi pour son développement personnel. Cependant, il n'y a pas d'âge-limite au-delà duquel il devient difficile, voire impossible d'apprendre des langues. Chaque groupe d'âge a ses propres avantages et inconvénients dans le processus. Les enfants, jusqu'à 6-7 ans, c'est-à-dire durant la période allant jusqu'à la maturation cérébrale, ont la capacité d'acquérir les langues par le biais des mécanismes naturels et inconscients similaires à ceux de la langue maternelle, à condition que les conditions nécessaires soient présentes. A partir de cet âge, avec la maturation du cerveau, ledit mécanisme est remplacé par le mécanisme d'apprentissage propre aux adultes nécessitant des opérations cognitives conscientes et planifiées. Ce qui est important c'est d'organiser le processus d'enseignement/apprentissage des langues en fonction des caractéristiques et besoins du public cible et d'assurer les conditions nécessaires. Ainsi, l'exposition intense à la langue cible, la continuité du processus d'enseignement/ apprentissage, l'utilisation des techniques, des matériels et activités conformes au public ciblé se présentent comme des paramètres plus importants que l'âge.