ÖZERK CUMHURİYETLERDE DEVLET BAŞKANLARININ YETKİ KULLANIMINA İLİŞKİN BİR TARTIŞMA: NAHÇIVAN ÖRNEĞİ (original) (raw)

NAHCIVAN DEVLET HALI MÜZESİ'NDE SERGİLENEN VE AZERBAYCAN

Halı ve düz dokumalar, Türklerle başlamıştır. Orta Asya’da dokunmaya başlayan havlı ve havsız dokumalar burada gelişimini sürdürmüş, göçler ve savaşlar nedeniyle zamanla buradan dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. Halı ve diğer dokumalarda bulunan bütün motiflerin temsil ettiği bir anlam vardır. Bereket ve korunma, çoğalma, kahramanlık, sevgi bu anlamlardan birkaçını oluşturur. Nahcıvan Devlet Halı Müzesi’nde bulunan ve çoğunluğu Azerbaycan havlı ve havsız dokumaları olan bu ürünler, müzede koruma altına alınmıştır. Azerbaycan dokumalarında madalyonlu, rapor desenli, sujetli (konulu=minyatürlü), köşe göbekli, mihraplı, kompozisyonlar yer almaktadır. Teknik ve sanatsal özelliklerine göre, Azerbaycan havlı halıları dört gruba ayrılır. Bunlar Kuba-Şirvan, Gence-Kazak, Karabağ ve Tebriz halılarıdır. Bu gruplar da kendi içlerinde, dokundukları yerlere göre alt gruplara ayrılır. Halılarda kullanılan malzeme yündür. Azerbaycan halılarında kullanılan renkler; kırmızı, bordo, krem, beyaz, pembe, turuncu, sarı, mavi, yeşil, kahverengi, gri, lacivert ve deve tüyüdür. Adı geçen bu renkler çok güzel bir ahenk ve uyum içerisindedir. Renkler, tabiattaki bitkilerin çeşitli mordan maddeleri kullanılarak mordanlanması ve boyanması ile elde edilmiştir. Bu makalenin konusunu, Nahcıvan Devlet Halı Müzesi’ndeki Azerbaycan halılarının bir grubu olan Tebriz halıları oluşturmaktadır. Fotoğraflar, 27.05.2006 tarihinde müzeden çekilmiştir. Anahtar kelimeler: Havlı dokumalar (halı), Tebriz halıları,

OSMANLI YÖNETİMİ ZAMANINDA AZERBAYCAN’IN NAHÇIVAN BÖLGESİ

II. ULUSLARARASI ARAS HAVZASI SEMPOZYUMU, 2012

NAKHCHIVAN REGION OF AZERBAIJAN AT THE TIME OF OTTOMAN AUTHORITY In the article it is dealt with the Ottoman governance of Nakhchivan one of Azerbaijan regions, which was conquered by Ottomans two times (in 1588-1603; 1724-1736 years) at the time of repeatedly happened wars between Safavid and Ottoman empires. Although the method of this governance created in some times and continued to the short time in the Nakhchivan pin but prepared in the perfect form and it had meant to secure the just management. If the Soviet historians wrote contrary of this, the historical facts and sources show that the Ottoman governance had not been hard. This time Azerbaijan territories, which subordinated to the Ottoman authority, have been divided into to "san- jaklig"s. One of the same sanjakligs was Nakhchivan pin, its territory was the historical lands of thelSfakhchi- van region. To the territory of Nakhchivan pin, whic created at the end of the 16th century, included to the present Nakhchivan Autonomous Republic lands and also lost territory of region. But the territory of Nakhchivan pin created at the beginning of the 18th century was situated at the place of present Nakhchivan Autonomous Republic lands, exception the Sharur zone (those are Sharur, Zar and Zebil nahiyes (areas), at that time). At that time in addition the historical Dereleyez and Sisyan regions of Azerbaijan also (this regions were in the structure of the pin in 1588-1603) have been in the structure of the Nakhchivan pin. The territory of sanjakligs compiled by Ottoman authority was divided into to nahiyes. Nahiyes, which were replacing districts in administrative-territorial division of modern management, implemented carrying out the governance easily. But these nahiyes were consisting of the administrative-territorial divisions of setdement, village, mazraa (the sowing areas of the villages of which had not been inhabitants) etc. Sanjaqbeys appointed from the Ottoman officials were governing the sanjakligs and naibs were ruled the nahiyes. But the local kendkhudas were governing the villages and other small settlements. Sanjakligs became subordinate to the bigger administrative territorial unit - provinces. These provinces were governing by baylarbays. In the article this given management investigates separately for the first time and becomes fine. From this point of view it has been got the important results for its learning. Key words: Safavid empire, pin, Soviet, Ottoman governance, management

TARİHİ VE HUKUKİ PERSPEKTİFTEN MARKALARIN KORUNMASINA İLİŞKİN GENEL BİR ÇERÇEVE: TÜRKİYE ÖRNEĞİ

Amaç: Bu çalışma, Türk marka hukuku bağlamında markaların korunmasına yönelik düzenlemeleri tarihi ve hukuki açıdan ortaya koymayı amaçlamaktadır. Yöntem: Araştırma literatürde yer alan bilimsel kaynakların ve hukuki metinlerin taranması biçiminde gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Marka korunmasına dair ilk yasal düzenlemelerin uluslararası alanda yaşanan gelişmeler paralelinde 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıktığı görülmektedir. Konunun 150 yıla yaklaşan tarihsel gelişimi, Türk marka hukukunda hem iç hem de dış hukuk kaynaklarının belirleyici olduğu bir süreci ifade etmektedir. 1994 yılında kurulan Türk Patent Enstitüsü ve 1995 yılında çıkarılan 556 sayılı Markaların Korunmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararname en önemli iç hukuk kaynaklarını oluştururken, Türkiye’nin imzaladığı Paris Sözleşmesi, Madrid Protokolü, TRISPS gibi uluslararası sözleşmeler ve Madrid Anlaşması ile bu Anlaşmaya İlişkin Protokolün Uygulanmasına Dair Yönetmelik en önemli dış hukuk kaynaklarını oluşturmaktadır. Sonuç: Türkiye’nin uluslararası pek çok sözleşmeye taraf olmasının yanı sıra DTÖ/AB gibi örgütlere de üye olması Türk marka hukukunun göreli bir denge içerisinde uluslararası marka hukuku ile çok boyutlu olarak bütünleştiği bir yapıyı ortaya çıkardığı söylenebilir.

MEVLEVİ AYİNLERİNDE KULLANILAN MAKAMLARIN DÖNEMSEL DEĞİŞİKLİKLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME "HİCAZ MEVLEVİ AYİNİ ÖRNEĞİ"

Öz Türk müzik tarihi geçmişi çok eskiye dayanan ve içerisinde birçok formu barındıran geniş bir kültürdür. Türk müziği form yapısı olarak dini ve din dışı olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Çalışmamamızda, dini musiki formunun ve musiki tarihimiz en önemli formu olan Mevlevi ayinlerini inceleyeceğiz. Mevlevi ayinlerinin ilk icra zamanları XVII yy öncesi olarak bilinmektedir ve bu ayinlerin bestekârları bilinmemektedir. Bestekârı bilinmeyen bu ayinlere Beste-i Kadîm denilmektedir. Bestekârı bilinen ilk ayin ise XVII. yy 'da Derviş Mustafa Dede (Kûçek) tarafından bestelenen Bayâtî Ayinidir. Çalışmamamızda, bestelenmiş olan hicaz makamında ki Mevlevi ayinlerinin, dönemsel olarak nasıl değişiklikler gösterdiğini inceleyeceğiz. Çalışmamız da veri tarama yöntemini kullanacağız. Çalışmanın alanında özgün ve alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Mevlevi Ayini, Hicaz Makamı, Dini Musiki. Abstract Turkish music history is a wide culture in hosting many forms and is based on very old. Turkish music forms consist of two parts as religious and non-religious.

NAHİV-BELÂGAT İLİŞKİSİ: SÎBEVEYHİ VE CURCÂNÎ’NİN YÖNTEMLERİ ÜZERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR İNCELEME

İslâmî Araştırmalar Dergisi cilt 31 sayı 1 2020 , 2020

The concept of nahw referred to a group of linguistic sciences called "ulūm al-ʻarabiyya" that included many sciences such as sarf, qirāa and maʻānī in early sources. In the early sources, the subjects of these sciences were dealt with together. Sībawayhi's Kitāb, Mubarrad's Muqtadab, Ibn as-Sarrağ's Mūğaz and Usūl, and Zubaydī's Wādih are but a few examples of that. It is not possible to distinguish nahw and maʻānī from each other as they both take the sentence as a subject matter and have the sentence as the focal point of their interest. Therefore, the complete separation between nahw and balāga is unrealistic-by definition-and should not be expected. It is the inability to distinguish between the relation of nahw to sarf and the relation of nahw to balāga which caused widespread misunderstanding among those contemporary Arab scholars who have, following a wrong interpretation of the tradition, always thought of sarf and nahw as one unit, and of balāga as another unit only distantly related to the first. In that case, the kinship between nahw and balāga is self-explanatory, as the latter, especially in the discipline of maʻānī, is concerned with the means of making the utterance express the desired meaning with utmost exactitude through a number of syntactical devices such as elision, hysteron-proteron, conjunction and disjunction, and the relation between subject and predicate. Nahw is a science that generates grammatical analyses directly related to the meaning rather than being a science that sets the rules determining right and wrong uses about linguistic performances. That nahw investigates the syntactic relation between the words of an utterance is clear even from the anecdotes that are devised to explain the beginning of Arab grammatical study. Therefore, accepting maʻānī separately from nahw does not correspond to the historical reality. In his introduction to Miftāh al-ʻUlūm, Sakkākī tries to justify the structure of his book by pointing out the link between a number of linguistic ʻulūm, including sarf, nahw, maʻānī and bayān. The mere need for such justification shows how these ʻulūm have become isolated and compartmentalized. Even before

ORHON-YENİSEY YAZITLARINDA ÜÇÜN SON TAKISININ KULLANIMI

“Gagauzca-Rusça-Moldovanca Sözlük” ün 50. yılına adanmış “Gagauziya: dil, istoriya, kultura” adlı Halklararası bilim-praktika konferenţiyası, 2024

As auxiliary elements are added to the end of words according to the structure Turkic languages, postpositions are very common here. Postpositions give a rich view with both the meanings they form and the words they are used together. The postposition üčün which is one of the most common postpositions in Old Turkic expresses the meaning of reason and it is varied for the parts of speech it is used and the inflectional suffixes added to them. The postposition üčün which is used after nouns without inflectional suffixes, genitive case of pronouns, and participles with possessive suffixes was used in different positions in Orkhon-Yenisey Inscriptions: 1. After nouns without inflectional suffixes: türk bodun üçün (Kül Tigin D 26-27), bäg ärdäm üçün (Elegesh 6). 2. After accusative case of nouns: säkiz adaklığ barımığ üçün (Begre 3). 3. After nouns with possessive suffixes: är ärdämim üçün (Begre 9), kaŋım üçün (I Chaa-Khol 3). 4. After predicative words (bar, yok): tört oğlum bar üçün (VIII Chaa-Khol 1), tägdük yok üçün (Bilge Kaghan D 28). 5. After nouns with the suffix -n (we can see the combination of a possessive suffix with the suffix of accusative case): ärdämin üçün (I Uybat 4), bädizin üçin (III Uybat 10). 6. After pronouns with the suffixes of accusative case: anı üçün (Bilge Kaghan D 28). 7. After adjectives without inflectional suffixes: tüzsiz üçün (Kül Tigin D 6). 8. After adjectives with possessive suffixes: bilgäsi üçün (Tonyukuk 48-49). 9. After adjectives with the suffix -n (we can see the combination of a possessive suffix with the suffix of accusative case, too): yablakının üçün (Kül Tigin D 24), küçligin üçin (I Tuva 4). 10. After participles without inflectional suffixes: içikdük üçün (Tonukuk 3), kolmıs üçün (I Kizil-Chira 4). 11. After participles with possessive suffixes: tägdükim üçün (Ongin 10). 12. After participles with the suffix -n (which is also the combination of a possessive suffix with the suffix of accusative case): yaŋıltukın, yazıntukın üçün (Bilge Kaghan D 16). In Orkhon-Yenisey Inscriptions, the postposition üčün is generally used after nouns without inflectional suffixes, with nouns and adjectives with the suffixes -n, as well as participles without inflectional suffixes and participles with possessive suffixes. The use of this postposition after the accusative case of pronouns, adjectives without inflectional suffixes and adjectives with possessive suffixes is also seen in Orkhon Inscriptions. Whereas the use of it after nouns in accusative case is only seen in Yenisey Inscriptions. As one can see, the postposition üčün is used in various instances and is very common, it makes a lot of different meanings.