TÜRKİYE’NİN TOPLUMSAL YAPISI ve DİL BİRLİĞİNİN ÖNEMİ (original) (raw)
Related papers
TÜRKİYE TÜRKÇESİ DİL BİLGİSİNDE BİRLİKTE TERİMİ ÜZERİNE
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi, 2022
In Turkish, it is stated that words have three structures: simple, derivative and compound. Simple words are the words in which the word root does not take any derivational suffixes, the derivative words are the words in which the word root acquires a new meaning by taking the derivational suffixes, and the compound words are the words in which at least two words are used for a new function and have a new meaning by coming together for various reasons. In fact, word structures in Turkish are not limited to these. There are some words in Turkish that have not been emphasized and/or have been evaluated as compound words, but do not fit the definition of compound words. Since they cannot be found side by side in syntax, they form the correlative word structure. Some conjunctions in Turkish are composed of the words which are in this kind of structure. In addition, the structures formed by the +A or +DAn suffixes added to the noun in front of some adverbs or adjectives can also be called correlative postpositions since they do not comply with the rule of using at least two equivalent components for a new meaning and function apart from being used side by side. These morphemes, which have the structure of "Noun + (prefix / adverb- adjective) = postposition", can also be referred to with the term “correlative”. In addition to lexical correlative structure, there is also suffix correlative in Turkish. These, in turn, form correlative structures in the order of suffix. Therefore, this study aimed to investigate the term correlative in the aspect of the word structure by focusing on some postpositions and conjunctions in the framework of co-occurrence and collocation in Turkish. Also, it was examined in the aspect of suffix by means of various suffixes in the framework of co-occurrence and collocation. The attention has been drawn to the necessity of using the aforementioned term in grammar.
TÜRK TELEVİZYON DİZİLERİNDE TOPLUMSAL KİMLİKLERİN TEMSİLİ
Kitle iletişim araçlarına eleştirel bir açıdan yaklaşıldığında, medyanın erkek egemenliğinde olduğunu ve bu sebeple de ataerkil zihniyeti desteklediğini söylemek mümkündür. Medyanın gücünün sınırsız olduğunu savunan Frankfurt Okulu ve Kültürel Çalışmalar Birmingham Okulu gibi eleştirel yaklaşımlara göre birey, medyada gördüklerini gerçek sanma eğilimdedir. Bu durum kimi zaman bireylerin medya aracılığıyla sunulan içerikleri sorgusuz benimsemesi sonucuna varabilmektedir. Medya metinlerinde, anaakımın dışında kalanlar diğer bir ifadeyle “öteki”ler yeteri kadar temsil edilmezken, anaakımın içinde kalanlarsa belli başlı stereotipler ve çerçeveler etrafında kurgulanmaktadır. Bu bakış açısından yola çıkarak “Türk Televizyon Dizilerinde Toplumsal Kimliklerin Temsili” konulu çalışma kapsamında yerli televizyon dizilerinde yer alan karakterler analiz edilerek, bunların egemen ideolojiyi ne kadar yansıttıkları, mevcut düzeni ne kadar olumladıkları ve neleri eleştirip kimleri ötekileştirdikleri incelenmiştir. İçerik analizi yöntemi esas alınarak yapılan bu çalışma, 2011-2012 yayın döneminde reyting ölçümlerine göre en fazla izlenen ilk 5 dizi (Arka Sokaklar, Öyle Bir Geçer Zaman Ki, Fatmagül’ün Suçu Ne?, Adını Feriha Koydum ve Kuzey Güney) üzerinden yapılmıştır. Araştırmanın neticesinde ana hatları ile (a) dizi karakterlerinin egemen ideolojiyi yansıtacak biçimde kurgulandığı, (b) genel kabul görmüş ve/veya görmesi istenilen davranış kalıplarının olumlandığı, (c) toplum ve sistem açısından “öteki” olarak görülen kimliklerin ise olumsuzlanarak göz ardı edildiği bulgulanmıştır
TÜRKİYE TÜRKÇESİ ATASÖZÜ VE DEYİMLERİNDE TOPLUMUN DELİLİK ALGISI
Uluslararası Edebiyat ve Toplum Sempozyumu Bildirileri Cilt 2
Atasözü ve deyim tanımlamalarında yer alan " halka mal olma " ve " kalıplaşma " ifadelerinden yola çıkılarak onların toplum bilinçaltının düşünsel dışavurumları oldukları söylenebilir. Deyim ve atasözleri, kültür aktarımına aracı olmaları yönüyle toplumun bir konu hakkındaki kadim gelenekleri ve düşüncelerini hem öz yapılarında taşıma hem de onları bütün gerçeklikleri ve özgünlükleri ile çok eski bir zamandan alarak, çağların tüm toplumsal değişim katmanlarının süzgecinden geçmiş bir halde şimdiye, yakın ve uzak geleceğe taşıma niteliğine sahiptirler. Bu da onların toplumsal algı çalışmaları konusunda en kullanışlı kaynaklar arasında yer almalarını sağlar. Delilik kavramını algılayış, önce bireyin, sonra toplumun, insanı ve yaşamı anlama felsefesiyle ilintilidir. Bu makalede Türk toplumunun delilik kavramına bakışı ve Türk kültürünün delilik algısı, atasözleri ve deyimler aracılığıyla irdelenecektir. Çalışmanın ana gayesi, delilikle ilgili Türkiye Türkçesindeki en yaygın atasözü ve deyimleri belirleyip listelemek ve elde edilen bu veriyi temalarına göre sınıflandırarak söz konusu durumun Türk düşünce sisteminde hangi yargılar yahut kalıp düşüncelerle karşılık bulduğunu ortaya koymaya çalışmaktır.
Başlığında dil ve toplum sözcükleri geçmesine rağmen bu bir toplumdilbilim yazısı değildir. Yazı, aslında doğal bir varlık olan dilin insanlar tarafından sosyal ve siyasi bir varlık olarak algılanmasının ne gibi yanlış anlaşılmalara sebep olduğu üzerinden durmaktadır. Kaynak göstermek için: Kuram, K. (2018). Dil ve Toplum İlişkisi. İçinde: Yüksel Yıldırım (ed.), Sosyoloji yazıları. 81-118.
TOPLUMSAL FARKLILAŞMA VE TÜRKİYE'DE İMAM NİKÂHI MESELESİ
ÖZET Nikâh/evlilik konusu toplumların en temel ve kadim sosyal gerçekliklerinden biridir. Bu çalışmada İslam dinindeki geleneksel nikâh/evlilik anlayışı ile halk arasında "imam nikâhı" diye bilinen uygulamalar, toplumsal değişme çerçevesinde ele alınmaktadır. Bunun için önce, İslam dininde ve Hristiyanlıkta nikâhın ne olduğuna dair anlayışlara kısaca yer verilmiş ve bu iki anlayış arasında bazı karşılaştırmalar yapılmıştır. Ayrıca, İslam dininde özel nitelikli bir akit olarak görülen nikâh akdinin asli unsurları ile diğer akitlerin asli unsurları ve bunların mütemmim şartlarından söz edilmiş, sonra da bunlar arasında bugünkü uygulanış biçimleri ve toplum düzeni açısından da bazı karşılaştırmalara yer verilmiştir. İslam dinindeki meşru nikâh akdine ilişkin farklı açılardan karşılaştırmalı olarak verilen bu bilgiler üzerine konu toplumsal farklılaşma açısından ele alınmış ve "imam nikâhı" diye bilinen uygulamanın geldiği nokta hem dini hem de sosyal açıdan değerlendirilmiştir. Son olarak da toplumsal değişim sürecinde ortaya çıkan kurumlara, üslendikleri toplumsal/dini sorumluluk açısından konuya ilişkin bazı önerilerde bulunulmuştur.
TÜRK KÜLTÜRÜ ve HACI BEKTAŞ VELÎ ARAŞTIRMA DERGİSİ, 2012
Toplumsal yapı harmonik olarak işleyen bir bütündür. Bu bütünsel yapı denge eğilimli olarak devamlılığını sağlamaktadır. Denge ise toplumsal kurumlar ve toplumsal kurumları ortaya çıkaran davranış örüntüleri aracılığıyla gerçekleşmektedir. Davranış örüntüleri ve ku-rumsallaşmış davranışlar gerek makro gerekse mikro boyutuyla toplumsal yapının işleyişini düzenleyen temel unsurlardır. Bu çalışmada işlevselci yaklaşım temelinde hem devlet siste-minde bireylerin politik ve toplumsal konumlarının inşasında hükümdarlık mülklerinin pay-laşımının hem de törensel bir yemekte alınan payın ve maruz kalınan muamelenin yani daha mikro boyutta yiyecek paylaşımın gündelik hayatta iktidar ilişkilerindeki işlevini değerlen-dirmek oluşturmaktadır. Burada toplumsal düzenin tesisinde devlet sistemindeki görünüşü ve gündelik hayat pratiklerine yansıması ile paylaşım sistemi değerlendirilmiştir. Bu payla-şım sistemi genel olarak "ülüş" olarak ifade edilirken, farklı Türk topluluklarında yiyeceğin törensel olarak paylaşımı "cilik" olarak ifade edilmektedir. Bireylerin devlet sistemi içindeki toplumsal konumlarının belirlenmesinde, siyasal ve toplumsal hiyerarşideki yerinin ortaya konulmasında belirli statü ölçütleri esasında değerlendirmelerin yapılması söz konusudur. Statü ölçütlerinin aynı toplumun farklı gelişme dönemlerinde farklı şekillerde görüleceği açıktır. Bu kapsamda günümüz Kazak ve Kırgız toplumlarda toplumsal hiyerarşinin yeniden üretiminde cilik esasında paylaşım önemli bir işlev yerine getirmektedir. Yiyeceklerdeki ülüş uygulamalarını içeceklerde görmek mümkündür. Bu kapsamda Alevi Bektaşi kültüründe önemli bir yer işgal eden kansız kurban olarak ifade edilen dolu-tolu ve lokma uygulamaları bu geleneğin bir yansımasıdır. Abstract Social structure is a body that functios in harmony. This structure as a body, survives in a way having a tendency of balance. The balance could occur by means of social institutions and the behavioural patterns that form social institutions. Behavioural patterns and institu
TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATININ DİL POLİTİKASI
TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATININ DİL POLİTİKASI, 2024
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), kuruluş felsefesi bakımından bir dil-politik temel (Türk Dili Konuşan Ülkeler İş birliği Konseyi-Türk Konseyi) üzerine inşa edilmiştir. Avrupa Birliği ise, ekonomi-politik bir temel üzerine (Kömür Çelik Birliği) inşa edilmiştir. Avrupa Birliği’nin yapısında bir dil birliği olmayışına çözüm olarak geliştirilen farklılıkta birlik düşüncesi, uzlaşma kültürü ile temelleri atılmış bir birlik (AB) için yerinde bir düşünce olarak görülebilir. Türk devletleri için ise uzlaşma, farklılıkta birlik yerine, aynılıkta birlik üzerine inşa edilebilir düşüncesindeyiz. Türk devletleri için aynılık, en başta dil için söz konusudur. Bu durumda Avrupa Birliği’nin farklılıkta birlik düşüncesinin aksine, ortak dil, din ve tarihin oluşturduğu kültürel kalıtımın Türk Birliği oluşturmada bir başat unsur olarak kullanılması sağlanmalıdır. Dolayısıyla, gelecekte kurulabilecek bir Türk Birliği modelinde ilk uzlaşma maddesi dil birliği olmalıdır. Çalışmada, söz konusu dil birliği bağlamında bağımsız Türk devletlerinin dil politikaları ve Türk Devletleri Teşkilatının dil politikası ele alınacaktır. 12 Kasım 2021 tarihinde kurulan Türk Devletleri Teşkilatı'nın Türk Birliği'ne dönüşme yolunda atması gereken adımlardan biri, Türk devletleri arasında ortak bir yazı dili ve alfabeye geçişi sağlamaktır. Ancak, bu konuyla ilgili olan 121 maddelik bildiride herhangi bir bahse rastlanmamaktadır. Dolayısıyla, ortak iletişim dili üzerine atılacak adımların, Türk Devletleri Teşkilatı zirvelerinde alınacak kararlarla bildirilmesi ve “dil politik” temeller üzerine inşa edilen Türk Devletleri Teşkilatı’nın, bu çerçevede daha somut adımlar atması gerekmektedir.
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN TOPLUMSAL VE KURUMSAL DÖNÜŞÜMÜYLE İLGİLİ TEORİLER
Güvenliğin bireysellik sınırlarını aşıp toplumsallaşmasıyla birlikte oluşan ordular, klasik güvenlik anlayışının yeniden tanımlanmasıyla sistemlerini değiştirmişlerdir. Modernist ordular eskisine göre daha hareketli, küçük ve profesyonel olmalarının yanı sıra askeri ve toplumsal kültürlerinin doğrultusunda iç yapılarında yeni düzenlemeleri gerçekleştirmişlerdir. Türkiye’de ise sivil asker ilişkilerinin dönüşümüyle özellikle Milli Güvenlik Kurulu, Askeri Mahkemeler ve Jandarma Genel Komutanlığı hususlarında farklılıklar gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada Silahlı Kuvvetlerdeki önemli gelişmelere değinilmekle birlikte postmodern güvenlik konseptine göre Türk Silahlı Kuvvetlerinin toplumsal ve kurumsal yapısıyla ilgili ne gibi düzenlemelerin yapılması gerektiği vurgulanarak kimliğini kaybetmeyen fakat modernize edilen Silahlı Kuvvetler tahayyulü üzerinde durulmuştur.