Şehrin Sınırları (original) (raw)

Sınırları Aşmak

Sınırları Aşmak Midilli Adası'ndaki Sınırları Aşmak başlıklı toplantı insanlığın karşı karşıya olduğu krizlere karşı geleceğe yönelik ortak bir tavır alma işlevini yerine getirmede oldukça başarılıydı.

Kudüs: Şehir mi? Sınır mı?

Kutsal olan yahut kutsal kabul edilen üzerine konuşmanın temel bir zorluğu bulunmaktadır: İnsan iradesi/aklı, kutsal olan hakkında ne kadar egemenliğe sahiptir? Daha somut soracak olursak: Aklın kutsal olan üzerinde pazarlık gücü var mıdır? Varsa ne kadardır? Hangi bağlamda ve hangi açıdan olursa olsun Kudüs üzerine konuşmak burada altı çizilen temel soru'nun hemen ortaya çıkmasına neden olur. Nereden bakılırsa bakılsın en az dört bin yıllık tarihi olan ve kutsal kabul edilen bir şehir hakkında insanların, milletlerin neler düşündüğünü anlamaya çalışmak temelde akıl ve kutsal arasındaki ilişkinin zorluğuna işaret eder. Üstelik Kudüs'te kutsallık daha karmaşık bir duruma dönüşüyor: Kudüs, birbiri ile rekabet eden farklı büyük inanç gruplarının/sistemlerinin aynı anda kutsal olarak kabul ettiği bir şehirdir. Ancak Kudüs üzerine "kavga" İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik arasında kalmış da değildir. Kudüs'ün bir "pagan" tarihi vardır. "Daha önemlisi Hıristiyanlar Kudüs hakkında şöyle düşünür" demek anlamsızdır. Çünkü ayrıntıda Kibpti kilisesi, Ermeni kilisesi, Habeş Hıristiyanlarının iddiaları vardır ve onlar kendi aralarında ayrı bir kavga içindedir. Mesela Kutsal Kilisenin sol tarafındaki koridorun hangi Hıristiyanlara ait olduğu sorusu ciddi bir ihtilaf kaynağıdır. Dolayısıyla 'kavga', sadece büyük kümeler olarak Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler arasında değildir. Aynı dinsel kümelerin daha alt düzeydeki mensupları arasında da keskin ihtilaflar vardır. Örneğin, şehrin pagan mirası dahi çok önemlidir. Şehrin ismine ait ilk kayıt olan Rushalimum'a yaklaşık olarak M.Ö. 1800'lere dayanan eski bir Mısır metninde rastlanır. Bu, "Şalem'in şehri" gibi bir anlama geliyor -ki Şalem güneşin doğuşuyla görevli ilahtır. Yani şehrin üzerine kavga eden Müslüman ve

Sınır Aşan Sular

Sınır Aşan Sular, 2016

Türkiye olarak, suyun insanlığın yanı sıra doğal hayatın devamı bakımından da giderek artan bir biçimde önem kazandığının bilinci içindeyiz. Bizim insan ve evren tasavvurumuzda su, medeniyet demektir. Onun için de “Su Hayattır” sözü medeniyetimizde önemli bir yere sahiptir. Hiç şüphe yok ki, yeryüzünde hayat ve medeniyetin devamı suya bağlıdır. Son yıllarda, Türkiye su alanında büyük ilerleme kaydetmiş ve önceki Dünya Su Forumları ve Bakanlar Konferansına aktif katılım sağlamıştır. Recep Tayyip Erdoğan

Urartu Krallığı’nın sınırları sorunu

2011

Anahtar Kelimeler: Urartu, Demir Çağı, Arkeoloji, Tarih Van Gölü Havzası merkezli kurulan Urartu Krallığı, kuruluşundan itibaren değişik bölgelere seferler yapmıştır. Yapılan seferlerin büyük çoğunluğu ganimet elde etmek amacıyla yapılmış sefer yazıtlarıdır. Urartu Krallığı’nın sınırları araştırmacılar tarafından en uçlarda bulunan yazıtların bulunduğu alan olarak belirtilmesine rağmen uçlarda bulunan yazıtlar ganimet amacıyla yapılmış sefer yazıtlarıdır. Urartu Krallığı sefer yazıtları dışında yapılaşma faaliyetlerinin anlatıldığı inşa yazıtları da yazdırmıştır. İnşa yazıtlarının bulunduğu alanlar ile sefer yazıtlarının bulunduğu alan arasında önemli bir mesafe söz konusudur. Bundan hareketle Urartu Krallığı için sınır belirleme kriterleri oluşturulmuştur. İnşa yazıtları, kentler, çok odalı kaya mezarları, kaleler ve çanak çömlek gibi Urartu karakterinin net olarak tanımlanabildiği materyaller sayesinde Urartu denetim alanı ortaya çıkarılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda d...

Ev Mekânı ve Sınırlarının Anlamları Üzerine

I. Ulusal Tasarım Günleri - İç ve Dış Arasındaki Çeper, 2016

Mimarlıktaki bina tipolojilerden yalnızca biri olarak anıldığı zamanda dahi " konut " , geniş bir bilgi ve pratik alanı olarak gözükmektedir. Dahası, konut kullanıcısı insanın varlığı ile mimari bağlamda daha yüksek anlamlar taşıdığı, " ev " halini almaya başlar. Ev mekânına ilişkin olarak çok anlamlılık bir önermedir ve bu önermeyi ifade edebilmek adına bu bildiri içerisinde art yapısalcı bir yöntem izlenecektir. Böylece başta " iç " ve " dış " kavramları olmak üzere, özne-nesne, zamansal olan-olmayan tanımlar gibi karşıtlıklar içeren tanımlar aracılığıyla, ev mekânı ve sınırlarının anlamları irdelenecektir. İnceleme alt bölümlerin başlangıçlarındaki edebiyat alanından alıntılar ve bölümler içerisinde bahsedilen sinema örnekleri üzerinden geliştirilecektir. Anahtar Kelimeler: ev mekânı, iç-dış, sınırlar, görme-görülme, çevre psikolojisi.

Sınırın Hangi Tarafındayız?

Deka’dans: Yıkımın Estetiği, 2022

(English: Which Side of the Border are We on?) Sınır bir çizgidir ve bir bütünü ikiye böler. Doğal değildir. Peki, sınırı koyan sınırın hangi tarafındadır? İçinde midir, yoksa dışında mı? Sınırlayan mı, yoksa sınırlanan mı? Hangi tarafta olacağını seçebilir mi? Bu durumda neyin “mahkûm” olacağını nereden bilebilir? Aynı zamanda neyden mahrum olacağını... Bu yazı, sınırın algılanışını, somutla ve soyutla ilişkisini İstanbul’da Bizans döneminden beri var olan Çingeneler üzerine kurmaya çalışmaktadır. Çingenelerin İstanbul tarihindeki yerine ve toplumla nasıl ayrıştıklarına -ya da nasıl ayrıştırıldıklarına- bakarak Deka’dans Projesi kapsamında hazırlanan bir deneysel animasyon olan “Sınır” filmine odaklanır. Çingenelere çizilen soyut sınırların bir noktadan sonra nasıl somutlaştığını irdeler. Çıkış noktası, 2007 yılında kentsel dönüşüm adı altında tamamen yıkılan ve yerine lüks villalar yapılan İstanbul’un Çingene mahallesi Sulukule’nin tasfiyesine dayanır. Bu “dönüşüm”den sonra bazı Sulukuleliler tekrar mahallelerine dönse de artık yeni komşuları vardır. Eski mahallelilerle mahallenin yeni yerlileri arasına belediyenin kararıyla demir kapılarla sınırlar çekilir. Böylece Çingeneler kendi alanlarına yabancılaştırılır ve ötekileştirilir. Birkaç yıl sonra bu kapılar yıkılsa da psikolojik sınırlar hala devam etmektedir.

Şehrin Öte Yakasından Gelen Adam

Şehir ve İrfan Araştırmaları Dergisi, 2016

Şimdi bir adam gelse şehre, uğrasa loş odalarına bir evin. Bir çocuğun hayret bakışlarını indirse gözlerimize Sönmeden ateşli hayretleri. Yılmadan delici bakışları. Bizi kendimize bin sürpriz diye tanıtsa. Bin diriliş türküsü oluverse, bir haşir sözüne dönüşüverse. Dal uçlarında tomurcuklar gibi patlasa sonsuz özlemlerin. Gelincikler gibi yüzü kanlansa paslı kederlerin. Kan kırmızı mahcupluklar bulaşsa yüzüne ölü kızların. Bir daha bir daha seyretsek İbrahim'in [as] kuşlarının yaprak yaprak geri dönüşünü. Bir daha, bir daha dirilmeye bin bahar kadar emin olsak, İbrahim'ce mutmain olsa yaralı kalplerimiz. Dal uçlarına çiçek çiçek tebessüm asılıverse. Baharı giyinen yeryüzü bir Duha ayetini seslendirse: Rabbin seni terk etmedi, etmeyecek Rabbin sana darılmadı, darılmayacak Bundan sonra ne gelirse başına, bundan öncekilerden güzel olacak. Şimdi bir adam gelse şehre, unutulmuş köşelerine uğrasa evlerin. Mahzun ve asil bir kadın. Anne.