İzmir Suikastı (original) (raw)

Anılarda İzmir Suikastı

Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Hatırat Uluslararası Sempozyumu Cilt 3-Hatıratın Işığında Olaylar-Olgular ve İnsanlar, 2021

1926 yılında Gazi Mustafa Kemal’e yönelik olarak İzmir’de planlanan suikastı girişimi ve ardından yaşanan gelişmeler Cumhuriyetin ilk yıllarındaki bir dönüm noktasını teşkil etmektedir. Cumhuriyet devrimlerinin yöneldiği yönden rahatsız olan bir kesimin giriştiği suikast olayı, iktidar-muhalefet kavgasının en sert mücadelesine sahne olmuştur. Suikast girişiminin ardından gerçekleştirilen yargılamalar sonucu, bazı eski İttihatçılar ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası üyeleri asılmış, diğerleri de siyasetten uzaklaştırılmıştır. Böylece ülkedeki muhalefet iyice etkisiz hale gelmiş, tek parti yönetiminin hâkimiyeti pekişmiş ve devrimler hız kazanmıştır. Söz konusu İzmir suikastı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en tartışmalı olayları arasında yer almaktadır. Suikast girişiminin var olup olmadığı, suikast sonrası yapılan yargılamaların adil olup olmadığı, iktidarın bu girişimi muhalefeti etkisiz hale getirmede bir araç olarak kullanıp kullanmadığı hep tartışılagelmiştir. İşte bu çalışmada, Cumhuriyet tarihine ilişkin anılardan yararlanılarak, İzmir suikastına ilişkin tartışmalı unsurlar karşılaştırmalı olarak incelenmeye çalışılmıştır. Başvurulan anılar doğal olarak İzmir suikastıyla doğrudan ilgili kişilerin anıları olmuştur. Bu doğrultuda gerek yargılanan tarafta olan muhalefet kesiminin, gerekse de yargılayıcı konumda olan iktidar temsilcilerinin İzmir suikastına ilişkin anıları değerlendirilmiş, olayın farklı açılardan nasıl görüldüğü ortaya konmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda Cumhuriyet tarihinin de önemli tanıklarından olan İsmet İnönü, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Kılıç Ali, Faik Günday, Fahrettin Altay’ın anıları başta olmak üzere konuyla ilgili anılar işte bu yaklaşımla ele alınmıştır. Söz konusu anıların değerlendirilmesinin ardından İzmir suikastının başta eski İttihatçılar olmak üzere bir takım muhalif unsurlar tarafından gerçekten planlandığı; Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası liderlerinin ise genellikle doğrudan bu planlamanın içerisinde yer almadığı, ancak girişimi bazı yerlerden öğrenip gerekli bilgilendirmeyi yapmadığı; yapılan yargılamaların İstiklal Mahkemelerinin bir ihtilal mahkemesi niteliği taşıması nedeniyle hukuk standartları açısından sorunlar taşıdığı; Cumhuriyet yönetiminin de söz konusu yargılamalar sonucunda etkisiz kalan muhalefet nedeniyle iktidarını iyice kuvvetlendirdiği genel bulgular olarak tespit edilmiştir.

"İzmir Suikastı" girişiminden portreler: 19

Babıali Baskını ile İttihadçıların yönetimi ele alması sonucu kurulan Mahmut Şevket Paşa kabinesinde Maarif Nazırlığı görevine getirildi. 1914 seçimlerinde Kastamonu mebusu seçildi. Birinci Dünya Savaşı'na katılma konusunda İttihadçı arkadaşları ile fikir ayrılığına düşünce vekaleten olmak üzere Posta, Telgraf ve Telefon Nazırlığı'nı da üstlendi. 9 Aralık 1917'de sağlık sorunlarını öne sürerek Maarif Nazırlığı ile Posta, Telgraf ve Telefon Nazırlığı Vekilliği'nden istifa etti. İttihad ve Terakki liderlerinden bazılarını yurt dışına kaçması, Parti'nin kendini fesh ederek yerine Teceddüd Fırkası'nın kurulması ile başlayan süreçte Ahmet Sükrü Bey, 12 Kasım 1918'de Divan-ı Ali'de yargılandı. Aralık 1918'de Meclis-i Mebusan'ın feshi ile mebusluk görevi sona erdi. Mart 1919'da tutuklanarak önce Bekirağa Bölüğü'nde hapsedildi, ardından mayıs sonlarında İngilizler tarafından Malta'ya sürüldü. İçkiyi çok seven, içtiği zaman da gevezelik derecesinde çok konuşan bir insandı. Malta'ya sürüldüğünde dosyasında "iflah olmaz bir ayyaş" ve "her türlü günaha düşkün" ibareleri vardı. Aynı zamanda atak bir yapıya sahipti. Kıvrak zekası, hemen her konuda yalan söylemesini kolaylaştırıyordu. Yalan söylerken hiç zorlanmadığı gibi, biraz yüksekten de uçmayı seviyordu. Diğer taraftan da İttihadçı yanları onu hiç bırakmıyordu.

"İzmir Suikastı" girişiminden portreler: 4

Malta'dan İzmir'e dönen eski İttihadçılardan biri de, daha önce İzmir'de İttihad ve Terakki'nin Katib-i Mes'ul'lüğünü yapmış Mithat Şükrü (Bleda) Bey'di. Mithat Şükrü Bey Malta'dan ülkeye döndükten sonra İzmir'de Buca'ya yerleşti. Satın aldığı ev, İstasyon Caddesi'nde iki katlı, cumbalı ve bahçesi olan bir Rum eviydi. Küçük bir zeytinlik almasına karşın ticarete girme kararı aldı. Siyasetten elini ayağını çeken Mithat Şükrü Bey, kendini tümüyle ticari yaşama verdi. Selanik'te bulunan eşi Hatice Hanım'ın emlakının satışından gelecek parayla rahat ve huzurlu bir yaşam sürmeyi planlıyordu. Ancak, mübadele nedeniyle beklediği satış gerçekleşmemişti. Eski Van Valisi Memduh Bey, İzmir'de Bedri Bey ve Halil Paşa ile İnkişaf Şirketi adında bir ortaklık kurmuşlar; tahmil, tahliye, palamut sevki gibi işlerle uğraşıyorlardı. Mithat Şükrü Bey, bu şirketin yeni ortağı ve aynı zamanda mutemedi oldu.

"İzmir Suikastı" girişiminden portreler: 17

Yavuz Özmakas "Kılıç Ali Bey'i bulunuz." Meclis'teki odasında çalışmakta olan Başbakan İsmet Paşa, 1 Gazi'den ve İzmir Valisi Kazım (Dirik) Paşa'dan 2 gelen telgrafları okuduktan sonra, İzmir'de bulunan Gazi Mustafa Kemal'e bir telgraf gönderdi. Telgrafı yazdıktan sonra Başbakan İsmet Paşa, ilk iş olarak Bakanlar Kurulu'nu toplamak gerektiğini düşündü. Özel Kalem Müdürü'nü çağırarak, ivedilikle bakanları toplamasını, hemen her bakana kesinlikle ulaşarak, toplantıya katılmasını söyledi. Yayınlamayı düşündüğü Bakanlar Kurulu bildirisini yazmaya başladı.

"İzmir Suikastı" girişiminden portreler: 11

Yavuz Özmakas "Önümüzde iyi günler yok." 19 Haziran 1926 günü, suikast girişimi haberini duyunca Ali Fuat Paşa'nın canı sıkıldı. "Önümüzde iyi günler yok." diye içinden geçirdi. Gazetelerdeki haberlere göre Terakkiperverlerin tümü tutuklanmaya başlamıştı. Hatta tutuklamalar neredeyse tamamlanmak üzereydi. Daha dün Karabekir Paşa'yı da tutuklamışlardı. Ne eski paşa, ne de milletvekili ayrımı yapılıyordu. Suikasta karışıp karışmadığına bakmadan adamı alıp götürüyorlardı. Bu can sıkıntısı içinde, Büyükdere'den Kuzguncuk'a gelerek annesini ziyaret etti. Bu ziyaretin arkasında kuşkusuz moral destek aramak olduğu denli her olasılığa karşı annesini belki de son kez görmek vardı. Annesi olanları duymuştu. Her ana gibi, oğlunun yanına neden geldiğini anlamıştı. Anne oğul, adeta asıl konuya gelmekten kaçarcasına önce dereden tepeden konuştular. Anlamsız ve konusuz konuşmalar bir süre sonra "Sen ne yapıyorsun?", "İşler nasıl?" a gelince annesi, oğluna babasının başından geçen siyasi serüvenleri aktardıktan sonra: "Oğlum, ailemizin başından geçen siyasi maceraların tarihi çok eskidir. Ben henüz evlenmemiştim. Bu serüven, 1877' de Yakova'da şehit edilen büyük babanız Müşir Mehmet Ali Paşa'nın zamanında başlar. Türk vatanına ve milletine hizmet edenlerin başından bu maceralar istisnasız geçer. Yeter ki yurt bizim ve bağımsız olsun. Harbiye sınıflarından beri kendisini tanıdığım arkadaşın Mustafa Kemal'den sana hiçbir kötülük gelmeyecektir, gönül huzuru içinde ol! Haydi yatalım. Seni de sabah erkenden kaldırıp götüreceklerdir her halde." dedi.

"İzmir Suikastı" girişiminden portreler: 18

Yavuz Özmakas "Kılıç Ali sana muziplik ediyor." 17 Haziran 1926 günü Ankara'da hava boğucu bir biçimde sıcaktı. Terakkiperver Cumhuriyet Partisi Eskişehir milletvekili Miralay "Ayıcı" Arif Bey, Kavaklıdere'deki bağındaydı. İki otomobil geri geri giderek köşke doğru geliyordu. Otomobillerdekiler inerek bağa girdiler. Köşke doğru ilerlerlerken, Arif Bey, İstiklal Mahkemesi üyelerinin topluca hem de iki otomobil ile geldiklerini görünce heyecanlandı. Konukların gelme nedeni çok farklıydı. İstiklal Mahkemesi üyeleri kendi aralarında ne yapacaklarını düşünürken hem hava almak hem de bir akşam yemeği yemek üzere Çankaya çevresinde oturan Maraş milletvekili Nurettin Bey'in köşküne gitmeğe karar vermişlerdi. Hem biraz dinlenecekler hem de hava almış olacaklardı. Hemen iki otomobille yola çıktılar.

"İzmir Suikastı" girişiminden portreler: 10

İzmir yargılamalarının sürdüğü günlerden birinde, Çeşme'de dinlenmekte olan Gazi Mustafa Kemal'i rahatsız eden bir gelişme oldu. 6 Temmuz günü Çeşme'de yaşanan bu olay, sonunda Gazi tarafından yine tatlıya bağlandı. Ama yıllar sonra taraflar anılarında olayı aktarırken sanki yarım kalmış bir düelloyu sözle tamamlamak istiyorlardı. Gazi, Çeşme'ye gelmeden, bozuk olan Çeşme yolları yöneticilerin olağanüstü çalışmaları sonucunda şoseye çevrilmişti. Mustafa Kemal, Çeşme ılıcaları denen bölgede Rasim Palas Oteli'nde kalacaktı. Rasim Palas Oteli'nin odaları küçüktü. Şu sıkıntılı günlerinde Gazi Paşa'nın bu kadar küçük odada kalması uygun değildi. Bir başka çıkar yol bulunmalıydı. Bu yol bulundu da. 13 Eylül 1922'de başlayan İzmir yangını sırasında oteli yanarak kül olan Madam Kramer İzmir'den ayrılmamıştı. Çeşme Ilıcaları'ndaki evi Rasim Palas Oteli'ne çok yakındı. Evinin odaları da çok genişti. Ondan rica edildi, Madam Kramer, Yıldızburnu bölgesinde bulunan bir arkadaşının evine taşındı. Madam'ın evine de Mustafa Kemal. Evin neredeyse otele bitişik olması Gazi'nin konaklaması ve otelin olanaklarından yararlanılması anlamında bulunmaz bir nimetti. Gazi, Başbakan İsmet Paşa ve yanındakiler 30 Haziran günü akşamüzeri Çeşme Ilıcası'na geldiler. Çeşmeliler yollara halılar sererek sabahtan itibaren Mustafa Kemal'in gelmesini bekliyorlardı. Yolun her iki yanında ellerinde bayraklar sıralanmışlardı. Gazi, Madam Kramer'in evine, diğerleri ise Rasim Palas Oteli'ne yerleştiler. Burada kaldığı sekiz gecenin yedisinde otelde onuruna düzenlenen balolara katıldı. Bu balolar, suikast girişimi nedeniyle canı sıkılan Mustafa Kemal'e iyi geldi. Rasim Palas'ın sahibi Rasim Bey, İzmir'deki otelinden işbilir garsonlarını buraya getirtmişti. Eşi Pakize Hanım, çeyizinden çıkardığı "Christofle" çatal bıçak takımlarını, "Rosenthal" yemek takımlarını Gazi'nin ve konuklarının ağırlanmasına sundu.. İstiklal Mahkemesi Kurulu henüz haklarında kanıya varamadığı sanıkları yargılarken onlara karşı farklı davranıyordu. İzmir'de bu suikast yargılaması sırasında da Mahkeme Başkanı Ali (Çetinkaya) Bey 1 , sanıklara "Paşa hazretleri" ya da "Beyefendi" diye hitap ediyordu. Bu doğrultuda Kazım

"İzmir Suikastı" girişiminden portreler: 9

tanınıyordu. Son derece enerjik ve kararlı biriydi. Çevresi tarafından dürüst bir insan olarak bilinirdi. İhtilal düşüncelerine ve ihtilal arkadaşlarına son derece bağlıydı. İttihad ve Terakki'nin en gözde fedailerinden biriydi. Ancak ulusal kurtuluş döneminde milli mücadeleye hiç karışmamıştı. Gelişmeleri uzaktan izliyordu. Ziya Hurşit'in akıl hocası olarak kabul ediliyordu.