KIRŞEHİR VE ÇEVRESİ KÜLTÜRÜNDE GEÇİŞ DÖNEMLERİNDE HEDİYELEŞME (original) (raw)
Hediyeleşme kişiler, gruplar, toplumlar arasında dostluğu oluşturma, barışı pekiştirme, vb. amaçlarla yapılan bir eylemdir. Hediyeleşme kültürümüzde cömertliğin bir gösterimidir. Halk kültüründe yaygın bir düşünce olarak hediye almaktan, diyesi hediye vermekten korkan kişilerin cimri olduğuna inanılır. Divân-ı Lugati't Türk'te hediye ve hediyeleşme ile ilgili "amuc, beleg, bıcış, ötki, singüt, tuzgu, tüzgür-, ıdhış-" gibi terimlere rastlıyoruz. Gittiği yerden doyumlu gelen birisinin yakınlarına verdiği hediyeye amuc (I/140), konuğun hısımlarına getirdiği veya bir yerden başka bir yere gönderilen hediyeye beleg/belek(I/385); düğüne, davete gidenlere verilen ipekli kumaşa bıcış (I/366), karşılığında bir şey verilmeyen/ödenmeyen hediyeye singüt (III/362), yoldan gelen hısımlara, tanıdıklara verilen yemeğe tuzgu (I/419), genel olarak armağan/hediye vermek ise tüzgür-(II/179) olarak adlandırılmıştır. Idhış-/ıdış-(I/182) ise, birbirine armağan vermek, armağanlaşmak ve bunda yarış etmek anlamında kullanılmıştır. Idhuk/ıduk, DLT'de "kutlu ve mübarek olan" olarak açıklanmaktadır. Buradan hareketle hediye olarak verilen veya gönderilen her şeyin "ıduk yüklü olması gerekir. Iduk yüklü olunca da bereketin kökünü kurutmamak, onu yeniden üretmek için kökenine, yani gönderene başka bir armağan biçiminde geri dönmesi zorunludur. Böylece ıduk (bereket~bolluk) yüklü armağanlar ıd-ış-lanmış olur." (Divitçioğlu 1987:236) Bir çok atasözümüzde hediyenin karşılığı olduğu, bunun için de hediye vermeden kaçınılmaması gerektiği salık verilir. Sözgelimi Divân-ı Lugati't Türk'te "Kız kişi sawı yorıglı bolmas" (I/326) sav sözüyle pinti/cimri kişinin sözünün toplumda geçerli olmayacağı belirtilmektedir. Yine, günümüzde de kullandığımız atasözlerinde hediyeleşmeyi öneren anlamları bulmaktayız: "Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez", "An beni bir kozla (cevizle), o da çürük çıksın.", "Bahşiş atın dişine bakılmaz.", "Değirmenden gelenden kete umarlar." gibi.