Eleştirel Okuma ve Kavramsal Çağın altı Önermesi (original) (raw)

Yalın altı sigma: Kavramsal bir derleme

JOURNAL OF LIFE ECONOMICS, 2021

Günümüz iş hayatında sürdürülebilir olmak, örgütlerin en büyük hedefi haline gelmiştir. Rekabet avantajı sağlayarak ürün ve hizmet sunumunda müşteri memnuniyetinin ve paydaş tatmininin sağlanması sadece özel sektörün değil kamu kurumlarının da önemli bir önceli olarak dikkat çekmeye başlamıştır. Bu kapsamda örgütler, post modern yönetim yaklaşımları uygulayarak çağın gerektirdiği değişimleri başlatabilmekte, çevreyi analiz ederek proaktif ve reaktif stratejiler oluşturabilmektedir. Bu süreçte örgütlerin yararlandığı çeşitli yöntemler mevcuttur. Altı Sigma kavramı üretim işletmeleri başta olmak üzere pek çok işletmede müşteri memnuniyeti sağlama ve kaliteyi arttırma hususunda mükemmeliyetçiliği ve hatasızlığı savunan bir kavram olarak ele alınmaktadır. Diğer taraftan yalın üretim ve yönetim uygulamaları da faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde ihtiyaç olmayan unsurlardan arınmış olmayı benimseme sanatıdır. Yalın Altı Sigma kavramı ise iş birimi ve süreçlere birlikte odaklanan bir felse...

Eleştiri Aracı Olarak “Kavramsal Sanat” Ve Daniel Buren

Art-e Sanat Dergisi, 2017

Dünya genelinde büyük siyasi ve sosyal olayların yaşandığı 1960'lar, pek çok sanatçının sanatın doğasını, ticari ilişkiler ve geleneksel kurumlarla olan bağlantısını sorguladığı, genel geçer kurallar ve beklentilerden uzaklaşarak yeni formlar ve kavramlarla denemelere giriştiği bir dönemdir. Sanatta düşüncenin nesneye baskın çıktığı bir tavrın gelişmesiyle ortaya çıkan Kavramsal Sanat hareketi, Daniel Buren'in de dâhil olduğu bir eğilim olmuştur. Ancak Buren, kavramı bir eleştiri aracı olarak kullanmasıyla kendini farklı bir yere koymaktadır. Bu çalışma Buren'in, yalnızca resim ya da heykelin sınırları içinde kalmayan, mimariyle ve oluşturulduğu mekânla anlam kazanan kendine özgü yapıtlarının, kendisi tarafından eleştirilen ve farklı bir şekilde yorumlanan Kavramsal Sanat açısından değerlendirilmesini içermektedir.

PAZARLAMA KAVRAMI: ANA AKIM VE ELEŞTİREL YAZIN ÇERÇEVESİNDE KARŞILAŞTIRMALI BİR DEĞERLENDİRME

Muhasebe – Pazarlama – Organizasyon: Teori ve Uygulama, 2022

Çalışma, PK’na bağlı geliştirilen anaakım yaklaşımlar ile bu yaklaşımların geliştirdikleri açıklama ve kavramsallaştırmaları eleştirel bakışla çözümleyen çalışmaların karşılaştırmalı bir incelemesini yapmayı amaçlar. Bu amaca bağlı olarak çalışmanın birinci bölümünde, PK’nın 1950’li yıllardan itibaren akademik çevrelerde kabul görmesini sağlayan kanonik çalışmalardan başlanarak, 2000’li yıllara uzanan evrimsel gelişimi anaakım okumalar çerçevesinde açıklanır. PK’na bağlanan anaakım yazının temel iddiası, pazarlama uygulamalarının 1950’li yıllara kadar kısa süreli değişim-satış (transaction) odaklı bir faaliyet olduğu fakat GE ve Pillsbury gibi Amerikan şirketlerindeki tüketici yönlü bakışın gelişimiyle, PK’nın tüketici yönlü, bütünleşik ve karlılık odaklı bir iş yapma felsefesi olarak ortaya çıktığı ve bu ortaya çıkışın 1970’li yıllarda sosyal ilişki ve kurumları kapsayacak şekilde genişlediği, 1980’li yıllarda rekabet/strateji odaklı bir yön kazandığı, 1990’lı yıllarda ağ ekonomileri ve pazar tabanlı yetenekler çerçevesinde açıklandığı ve 2000’li yıllarda bilgi teknolojilerindeki gelişim bağlamında hizmet odaklı şekilde baskın görüş haline geldiğidir (Vargo ve Lusch, 2004). Fakat eleştirel bakış çerçevesinde düşünüldüğünde, bu gelişim açıklaması bazı eksik/yanlış tarihi sınıflandırmalar ve teorilerin geliştirilmesinde aracılık etmiştir. Bu açıdan anaakım yazının PK’na bağlı geliştirdiği teoriler ve tarihsel açıklamalara yönelik eleştirel teorisyenlerin karşı eleştirileri çalışmanın ikinci bölümünde üç ana tema üzerinden açıklanır. Bunlar; (1) PK’na bağlı açıklanan anaakım pazarlama tarihi (PT) gelişim sınıflandırmasının bir mit olduğu ve gerçekçi bir PT açıklamasının toplumsal ve tarihsel bağlamı açıklaması gerektiğidir (Fullerton, 1988). (2) PK’nın tüketici odaklılık stratejisine bağlanan tüketici egemenliği fikrinin bir mit olduğu ve pazarlamanın kapitalist ekonomi politiğe bağlanan talep yönetimi ölçeğinde heterojen piyasa dengesinin yeniden üretimi için tüketici algı ve davranışlarını yönetecek araçlar geliştirdiğidir (Dixon, 1992; Tadajewski ve Jones, 2016; Tadajewski, 2018). (3) PK’na bağlı geliştirilen anaakım pozitivist teori ve açıklamalar, pazarlamanın nesnel işleyişini açıklamada yetersizdir. Çünkü pazarlamanın egemen biçiminin nesnel işleyişi kapitalist piyasa ilişkilerine bağlanan roller üzerinden tasarımlanmıştır (Fullerton, 1988; Cochoy, 1998; Tadajewski, 2006). Yukarıdaki eleştirilere bağlı olarak çalışmanın sonuç bölümünde PK’na bağlı anaakım görüşler ile eleştirel görüşlerin karşılaştırmalı okuması yapılarak gerçekçi bir pazarlama tarih açıklamasının ancak kapitalist sistemin ekonomi-politik ve jeopolitik bağlamı içeren araştırmalarla mümkün olabileceği savunulur

Kayıp Aranıyor: Çağdaş Sanatın Kuramsal Dili ve Eleştirel Yanılsama

2015

Sanatın geçmişine bakıldığında, kökleri 18. yüzyıla kadar dayanan modern eleştiri kültürü, 19. yüzyılda başlı başına bir disipliner alan haline gelerek güçlü bir nüfuz elde etmiştir. Ancak 20. yüzyılın ikinci yarısıyla kültürel alanda değişen dengeler, yüzyılın sonuna doğru sanatın da meta kültür tarafından soğrulma sürecine kadar varınca, sadece çağdaş sanat üretimi değil, onunla özdeşik biçimde varlığını sürdüren çağdaş sanat eleştirisinde de trajik bir eksen kayması baş göstermiştir. Çağdaş eleştiri kültürü, güdümlü bir eleştiri yanılsamasına dönüşerek mevcut kapitalist kültürel sistem içinde işlevini yitirmiştir. Bu çalışma hâlihazırdaki güncel eleştiri modellerinin günümüz kültürel ortamına katkısı ve küresel boyutta, çağdaş görsel izlekteki temsili konumunu sorgulamaktadır.

Etki̇leşi̇mli̇ Okuma Ve Keli̇me Hazi̇nesi̇

Journal of International Social Research, 2018

Bu araştırmanın amacı, etkileşimli okuma yönteminin kelime hazinesini artırmadaki etkisini incelemektir. Araştırmada nicel araştırma modeli ve ön test son test deney kontrol gruplu yarı deneysel desen tercih edilmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu kelime hazinesi yönünden risk grubu olarak görülen düşük sosyoekonomik çevreden gelen ve ilkokul düzeyinde ifade becerisi en yetkin grup olan 38 dördüncü sınıf öğrencisi oluşturmaktadır. Seçkisiz olarak atanan gruplardan 18 öğrenci araştırmanın kontrol grubunu, 20 öğrenci ise araştırmanın deney grubunu oluşturmuşlardır. Araştırmanın verileri hikâye küpleri yardımıyla toplanmıştır. Öğrenciler 9 hikâye küpünün ön yüzüne gelen görselleri bir araya getirerek bir hikâye kurgulamışlardır. Araştırmanın uygulama süreci 11 hafta sürmüş ve toplamda 21 resimli çocuk kitabı etkileşimli olarak okunmuştur. Araştırmanın verileri SPSS 24 paket programı yardımıyla analiz edilmiştir. Araştırmada elde edilen sonuçlara göre, öğrencilerin kurguladıkları hikâyelerde hece, kelime ve cümle boyutunda ön testte anlamlı fark görülmezken son testte tüm boyutlarda deney grubu lehine anlamlı fark ortaya çıkmıştır. Elde edilen sonuçlar ve literatür etkileşimli olarak okunan resimli çocuk kitaplarının çocukların kelime hazinesini artırdığını göstermektedir.

Yedi̇ Harfi̇n Kavramsal Alani Bağlaminda Yedi̇ Harf Hadi̇si̇nde Geçen Okuma İhti̇lafinin Kri̇ti̇ği̇

The Journal of International Social Research, 2021

Öz Yedi harf meselesi ve bu bağlamda gelen hadisler, kırâat ilminin girift konularının başında gelmektedir. Yedi harfin tam olarak ne manaya geldiği tam olarak anlaşılabilmiş bir konu değildir. Yine bu bağlamda yedi harf olgusunun hangi tür okumalara karşılık geldiği, bunlardan hangilerinin vahiy temelli olduğu, hangilerinin de bu temelden yoksun olduğu, meselenin anlaşılması adına önemli konulardır. Yedi Harf hadisleri içinde en meşhuru olarak görülen Hz. Ömer ile Hişâm arasında namaz esnasında yaşanan okuma ihtilafının mahiyetinin ne olduğu konusu da gelenek içinde tartışılmış, ancak konu hakkında yapılan değerlendirmelerin çoğu işin hakikatini açıklamaktan uzak kalmıştır. Genel itibariyle hadiste geçen okuma ihtilafını birçok kırâat âlimi yedi harfin verilmesine neden olarak gösterilen Kur'ân okumada kolaylık prensibiyle açıklama yolunu tercih etmişlerdir. Ancak her ikisi de Kureyş kabilesine mensup olan bu iki sahabînin kırâat hususunda ihtilaf etmeleri, yedi harfin sadece kolaylık prensibiyle açıklanamayacağını göstermektedir. Söz konusu kolaylık prensibi ise farklı kabilelere mensup yeni Müslüman olmuş kişilere, Kur'ân okurken telaffuzunda zorlandıkları kelimelerin yerine bedel olarak kendi lehçelerinde var olan kelimelerle okuma izni verilmesi esasına dayanmaktadır. Ancak kabileleri bir, lehçeleri aynı olan ve aynı çevrede yaşayan iki sahabînin namaz esnasında yaşadıkları okuma ihtilafının lehçe temelli olduğunu savunmak, yaşanılan gerçeğe uygun düşmemektedir. Biz de bu çalışmamızda öncelikle yedi harf kategorisi içinde zikredilen okuma alanının hangi türlere karşılık geldiği konusunu netleştirip ortaya koyduk. Daha sonrasında ise söz konusu hadiste geçen okuma ihtilafının mahiyetini, yine yedi harf bağlamında olan okuma türleri üzerinden ele alıp tespit etmeye çalıştık.

İbn Haldun’a Göre Bilimsel Gelişme İçin Tenkid/Eleştirel Düşüncenin Önemi

Academic Perspective Procedia, 2022

İbn Haldun Mukaddime’nin altıncı bahsini İlimer ve öğretim konusuna ayırır ve ilimler bahsine konuya girerken uzun bir giriş yapar. Bu girişte önce İnsan-bilgi ilişkisini fıtri bir temele oturtur. İnsanın ütün canlılardan farklı olarak öğrenen, öğrendiğini aktaran ve düşünebilme kabiliyetine dikkat çeker. Hatta “İnsan daima düşünce (fikretme) halindedir. Bir göz kırpış¬tırma süresi kadar bile düşünmeyi terk etmez” der..Bilim dedğimiz meslek ise insanın bu özelliğinin neticesidir tespitini yapar. Ortaya koyduğu bilgiyi ise başkalarına ve sonraki nesillere aktarır ki bu da “ta’lim” dir. Daha sonra kendi yaşadığı dönemde “Mağrib’de (Fas, Cezayis, Endülüs), medeni hayatın bozulmasına v devletlerin zayıflamasına bağlı olarak ilim öğretiminin ortadan kalktığından şikayet eder. Özellikle Kayravan ve Kurtuba’da asırlardır devam eden ilmi hayatın, derinlerden gelen bedeviliğin nüksetmesi ile nasıl yok olduğunu anlatır. Mağribde çöken ilmi hayatı dirilmek için Doğuya İslam dünyasına giden tal...

Ekranlar Çağında Okuma Kültürü Üzerine Eleştirel Bir Çözümleme

VII. TLÇK Bildiriler Kitabı, 2019

İnsanlığın, ekranlarla karakterize edilen dijital kitle kültürüyle etkileşimi sürecinde, kitabın sayısal adaptasyonu ve dijital ekonomide rekabeti, artan bir öneme sahiptir. Kültür endüstrisi eleştirisinde pasif, edilgen, hatta aldatılmaya açık tüketiciler olarak tanımlanan bireylerin yeni medya teknolojilerinin sunduğu olanaklarla şekillenen iktisadi habitatta, XX. yüzyıla oranla daha etkin ve uyanık bireylere dönüştüğü öne sürülebilir. Oysa günümüz tecrübesi, yeni medya teknolojileri sayesinde bireylere hissettirilen ortak ihtiyaçların az çok modifiye edilebilen ama özü itibarıyla belli standartlardaki ürünlerle karşılanmasının sofistike yöntemlerinin geliştirilmiş olmasıdır. Bu yöntemler, hem yayıncıların hem de okurların geleneksel medyanın fiziksel dünyası ile yeni medyanın dijital enformasyon dünyası arasında kafa karışıklığı yaşamasına yol açmaktadır. Kafa karışıklığını tetikleyen etkenler ne olursa olsun kitlesel ve medyatik bir tüketim nesnesi olarak kitabın, popülaritenin ve niceliğin yanı sıra teknolojinin de egemen olduğu bir dijital ekonomi ürününe dönüşmesi, okuma kültürünü doğrudan etkilemektedir. Okuma kültürünün yeni iletişim uygulamaları dolayımında aldığı güncel formlar ise modern insanın hafızası üzerinde yapısal etkiler doğurmaktadır. Çalışmamızda, söz konusu etkileri doğuran süreçler eleştirel biçimde çözümlenerek okuma eyleminin ekranlar çağındaki dönüşümünün modern insanın okuma kültürü üzerindeki etkileri tartışılacaktır.

Eleştirel Okuma Yönteminin Okuduğunu Anlamaya Etkisi

Eleştirel Okuma Yönteminin Okuduğunu Anlamaya Etkisi, 2020

Bu araştırmanın amacı eleştirel okuma yönteminin öğrencilerin okuduğunu anlama becerisi üzerindeki etkisini belirlemektir. Araştırmada, yarı deneysel desenlerden eşitlenmemiş kontrol gruplu model kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2019-2020 eğitim-öğretim yılında Adıyaman ilinde bir ortaokulda öğrenim görmekte olan 8. sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Çalışma grubundaki 8. sınıf öğrencilerinin seçiminde, grupların yansız atama yoluyla eşitlenmeleri için özel bir yol izlenmemiş fakat katılımcıların benzer niteliklere sahip olmalarına olabildiğince dikkat edilmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen "Eleştirel Okuma Başarı Testi (EOBT)" kullanılmıştır. Deneysel sürecin başında ve sonunda, deney ve kontrol gruplarına aynı metin işlenmiş ve başarı testi uygulanmıştır. Deneysel işlem boyunca deney grubunda haftada bir metin olmak üzere üç metin eleştirel okuma yöntemiyle, kontrol grubunda da aynı metinler mevcut okuma yöntemiyle işlenmiştir. Araştırma sonucunda, eleştirel okuma yöntemiyle ders işleyen deney grubu öğrencileriyle mevcut okuma yöntemiyle ders işleyen kontrol grubu öğrencileri arasında deney grubu lehine anlamlı bir farkın olduğu belirlenmiştir. Eleştirel okuma yönteminin uygulanma sürecine bağlı olarak eleştirel düşünmeye özgü yeterlik ve tutumlar sergileyen okuyucunun anlamlı öğrenmeler gerçekleştirdiği ve zihinsel bağımsızlık becerilerini geliştirdiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçtan hareketle, Türkçe ders kitaplarında metni anlamlandırmaya yönelik hazırlanan metin altı sorularda, eleştirel düşünme becerilerinin gelişimini destekleyecek sorulara yer verilmesi, öğrenim sürecinde eleştirel düşünme becerilerini destekleyici etkinliklerin tasarlanması önerilmiştir.