21. Yüzyıl Tasarım Ortamında Süreç, Biçim ve Temsil İlişkisi (original) (raw)

21. yy. Mimari Temsil ve Tektonik Söylemlerinde Süreç ve İnşanın Temsil Ötesi Rolü

2022

21. yy. da teknolojik gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan yeni üretim araçları ve bu araçların yön verdiği üretim biçimleri, temsil nesnesine dönüşen mimarlık sorununa alternatif bir çözüm olarak, bütüncül bir yaklaşımla süreci tasarlamanın mümkün olduğunu göstermektedir. Zaman tartışmaları etrafında şekillenen dijital temsil araçlarının mimarlıkta maddi üretimi, diğer bir deyişle inşa edimini dönüştürdüğü anlaşılmaktadır. İnşa ediminin tektonik ve temsille olan bağlantısı bağımsız görünen bu iki kavramı birlikte ele almayı olanaklı hale getirmektedir. Tarihsel gelişim süreci incelendiğinde görülmüştür ki maddi ve kavramsal olmak üzere iki farklı yönelime işaret eden bu kavramlar günümüzde zaman gibi bağlayıcı bir ortak ara-yüze sahiptir. İlk olarak sanatta ve dolayısıyla temsilde meydana gelen bilimsel ve felsefi arka plana dayanan değişimler günümüzde mimari tasarımda nesne ve temsili aşmaya çalışan bir arayış olduğuna işaret etmektedir. Bunun sonucu olarak “tasarım sürecinin tasarlanması” gibi eğilimler ortaya çıktığı gözlenmektedir. Sürecin tasarlanması anlayışına üretim araçları ve yenilikçi malzemelerin de etki ettiği anlaşılmaktadır. Temsili aşmaya yönelik bu çabaların sonucu olarak ortaya çıkan etkileşim konusunun mimarlık çevrelerinde önem kazandığı görülmektedir. Bu çalışmada inşa ediminin iki belirleyicisi olan tektonik ve temsilin süreç anlatıları sayesinde bir arada bulunabildiğini göstermek üzere dijital ve maddi ortamlarda bağımsız deneyler gerçekleştirilmiş ve bu deneylerde süreç yaklaşımlarını disiplinler-arası bir biçimle ele alan temsil ötesi teorilerin genel yaklaşımı esas alınmıştır.

Tarihi Dokuda Çağdaş Tasarım Biçim Ve İçerik Çelişkisi

Her şey de olduğu gibi değişim ve dönüşüm Tarihi dokuyu da kaçınılmaz etkilemektedir. Bu gerçekten, tarihi dokuda yeni biçim ve içerik çelişkisine en uygun çözümler için, adım adım,  Kent Kavramı; Tarihi Çevre, kent ve bölge Kavramı; Tarihi Çevre Koruma, Tarihi Çevre Koruma Düşünce evrimi; Tarihi Çevre Koruma Nedenleri, Tarihi Çevre değerlerine yönelik tehditleri; Tarihi Çevre Koruma Teknikleri; Tarihi Çevre Koruma restorasyon-konservasyon akımları; Tarihi Çevre Koruma Alanında uluslararası örgütler; Tarihi Çevre Koruma Alanında Belgeler; Tarihi Çevre Koruma Alanında ulusal örgütlenmeler; korumanın sosyal boyutuna kısaca değinilerek, Ülkemizdeki ve Uluslararası örnekler ışığında Çağdaş Tarihi Çevre tasarımında biçim ve işlev değişikliklerine farklı yaklaşımları irdelendi. Anahtar Kelimeler: Tarihi Çevre, Çağdaş Tasarım, Biçim, İçerik, Çelişkiler.

Tasarımda Değer-Yarar İlişkisi ve Temsil Problemi Üzerine Bir İrdeleme

Planlama dergisi, 2021

Bu makalede, "iyi tasarım" kavramının önce değer bağlamı, yapma/olma ilişkisi üzerinden, bilginin değere dönüşmesi ve "iyi" çerçevesinde, sonra da, yine yapma/olma ilişkisi kapsamında çağdaş tasarım yaklaşımlarıyla kıyaslanarak irdelenecektir. İnsanın tasarım yoluyla bilgi ve değer bağlamı üzerinden kendisini bir tür olarak nasıl doğayı araçsallaştırarak ayrıcalıklı bir konuma getirdiği, temsil inşa edebilme vasıtasıyla kendini bir tür olarak nasıl tesis ettiği ortaya konulmaya çalışılacaktır. Doğada hâlihazırda duran bir malzeme ve kuvveti birleştirerek bu yaptığı nesne üzerinden değer kavramını keşfetmesi ve bu keşfi mimetik eylem sayesinde yapabilmesi irdelenecektir. Öte yandan insanın bu faaliyet vasıtasıyla edindiği ve diğer canlıların yapamadığı seviyede temsil yapabilmesi sayesinde benlik tesisinin nasıl kurulduğuna dair bir öneride bulunulacaktır. Böylece 'yapma' eylemi üzerinden bilgi ve değer bağlamının nasıl bizatihi insanın 'olma' esasında kendisini ürettiği araştırılacaktır.

21. YÜZYIL SANATI ÜRETİM BİÇİMLERİ VE ÖNGÖRÜLEN GELECEKTE SANATÇININ KONUMU

AART ULUSLARARASI ANADOLU SANAT SEMPOZYUMU, 2021

Robotlar ve makinalar tarihin farklı dönemlerinde yaygın olmamakla birlikte sanatın konusu olsalar da, 20. Yüzyıl ile birlikte sanat alanında daha sık görülmeye başlamışlardır. Yapay zeka ve robotik teknolojilerin II. Dünya Savaşı döneminden itibaren gelişmesi ile birlikte ise insan ve robotlar arasındaki ilişki farklı bir boyut kazanmıştır. İnsanlık tarihin başlangıcından bu yana sanatsal üretimlerinde teknolojinin sağladığı imkanlardan faydalanmıştır. Belli bir noktada makinelerin kendileri de sanat eseri olarak sunulmuşlardır. Üretim motivasyonlarında düşünce, bir insan olarak sanatçıdan çıktığı sürece, sonucun sanat olup olmadığı tartışmaya yer bırakmaz. Bununla birlikte çağdaş sanatın düşünce biçimleri sanatın ne olup olmadığının tartışılmasının sanatsal üretime eş değer bulunduğu bir düşünce zemini açmıştır. Günümüzde ise bu zeminde artık bir makinenin üretiminin sanat sayılıp sayılamayacağı sorusu gündeme gelmiştir. Koreli sanatçı Nam June Paik’in 1964 yılında tamamladığı K-456 isimli uzaktan kumandalı robotundan, 2019’da tamamlanan dünyanın ilk insansı robot sanatçısı Ai-Da’ya kadar gerçekleşen denemeler bu tartışmalara katkı sağlamıştır. Özellikle transhümanizm, posthümanizm gibi akımlar ve siborg teknolojileri gibi alanların ulaşmak istediği hedeflerin insan türünün sınırlarını bulanıklaştırdığı düşünülürse, gelecekte neyin sanat olup olmayacağı sorusu daha fazla önem kazanacaktır. Metinde, sanatçının izleyici ve sanat eseri arasından çekilerek, izini silmeye çalıştığı üretimler ve artık tamamen yapay zeka ürünü olan çalışmalar arasındaki örnekler değerlendirilecektir. Bu çalışmanın amacı öğrenebilen ve gelecekte insan zekâsından bağımsız bir şekilde hareket edebilecek yapıların, sanat alanında insanın yerine geçmeyi denediği en bilindik örneklerin ele alınmasıdır. Bu metin ile birlikte, yakın gelecekte gerçekleşmesi öngörülen sanatsal üretimlerin yönelimleri hakkında tartışmalara katkı sağlamak hedeflenmektedir

Doğu ve Batı Mekânsal Tasarım Sürecinin Aktif Yaşlanma Açısından Ele Alınışı

“Tarih, en temelde insan üretim gücünün artması ve toplumsal yapıların -bu gelişime izin verdiği ölçüde- değişim ve dönüşümü olarak tanımlanır” Gerald Cohen, 1978, Karl Marx’s Theory of History Tüm ülkeler demografik yapılarındaki yaş dilimlerindeki değişimlerle birlikte; coğrafya ve kültür yapısına bağlı olarak, kendi içlerinde farklı sosyal ve ekonomik sorunlarla karşılaşılmıştır. Bu sorunlar genel olarak, iktisadi, toplum ve aile yapısının değişimiyle gerçekleşen nüfus hareketinin başlattığı mekânsal sorunları da beraberinde getirmiştir. Düzensiz ve kontrolsüz bir biçimde yaşanan nüfus hareketi, mekânsal açıdan kentlerde, gecekondulaşma ve sağlıksız kentleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Her toplum kendi kültür yapısı ile ve coğrafyasının da elverdiği ölçüde bazı mekânsal çözümler ve buna bağlı planlamaları etkin uygulamalarla sorunlarla başa çıkmaya çalışmıştır. Batı toplumlarında söz konusu ihtiyaca bağlı olarak “Yaş Dostu Kent” kavramı sadece batıda değil, tüm dünyada ses getirmiş ve farklı çözüm yöntemleri yeni yaklaşımlarla ele alınmıştır. Geliştirilen mekân dizayn anlayışları farklı olsa da kentsel çözümlerde ve makro planlamalarda yaş dostu kent uygulamaları sıkça görülmeye başlamıştır. Bu uygulamalar mekânın tüm üretim düzlemlerinde yaş alanların yaşadığı sorunlar için; farkındalık, empatik duyarlılıkları da dikkate alma çabasını getirmiştir. Kentlerde yaşanan bu yapısal değişim; mekânsal problemlerinin yanı sıra, yeni tecrübe etmeye başladıkları kent hayatına adaptasyon, dualizm ve kentlileşme çabaları gibi pek çok sosyal sorunla baş etme çabalarını da güçleştirmektedir. Kırsal alanların bir takım sosyo-ekonomik nedenlerle boşaltılması; kent nüfusu ve fiziki yapısını da dönüştürürken, toplumun ağırlık merkezi de değiştirmiştir. Bu nüfus hareketi, göç alan ve göçü kabul eden nüfusun her alanda hayatını değiştirirken, aynı dönemlerde yaşanmakta olan modernite süreciyle birlikte aile yapısı dönüşümünün yarattığı sorunlar da artık tüm toplumu etkilemiştir. Kentlerde yaşanan fizikive sosyal değişimler, toplumsal yapı içinde; tüm nüfusu özellikle de yaşlı nüfusunu derinden etkilemektedir. Modernitenin değiştirdiği algı, aile yapısı, göç, gecekondulaşma ve kentleşme gibi yapısal değişikliklere uyum sağlama çabasındaki yaş alanlar; hem mekânsal, hem de sosyal koşulların iyileştirilebilmesiyle etkin ve aktif olarak gündelik hayata katılım düzeylerini artırabileceklerdir. Kentler ve içinde barındırdığı tüm yaşamsal alanların; evrensel tasarım ilkeleri doğrultusunda, aktif yaşlanmayı destekleyerek, tüm yaş gruplarını kuşatarak planlanması ve revize edilmesi beklenmektedir. Bu anlayışla planlanan kentler, daha ‘yaş dostu mekânlar’ olarak; yaşlılar da dâhil tüm bireylerin hayata eşit fırsatlarla, etkin ve aktif olarak katılımını mümkün kılması açısından önem kazanmaktadır. Yaş dostu mekânlar için; mekânsal çözümler mikro ve makro başlıkları altında toplanmış, konut, ulaşım, imar, kamusal alan, sağlıkhizmetleri, ortak kullanım alanları ve kentsel çevreyle birlikte ele alınarak çözüm ve öneriler geliştirilmiştir. Yaş dostu mekânların tasarımının yaygınlaştırılması; toplum refahını yükselten, tüm yaş gruplarını kuşatarak hizmetlere ulaşım açısından fırsat eşitliğini destekleyen bir sosyal projedir. Sosyal hayatın inşası için bir araç olan mekânsal planlama kararları vasıtasıyla; yaş almakta olan tüm bireylerin gündelik sosyal hayata katılım düzeylerinin artırılması, yaşlıların sosyal ilişkilerinin desteklenmesi için mekânsal yaşam düzlemlerine eşit katılımcı fırsatlarının sağlanmasının yanı sıra, sosyal ve mekânsal çevrelerin aktif yaşlanmayı destekleyerek yapılandırılması için ele alınmıştır. Dünya kentleri bu anlamda büyük çalışmalarla revize edilerek yeniden planlanırken; bu çalışmalar için gereken hukuksal, ekonomik, sosyal ve mekânsal tüm dönüşümleri uygulamaya geçirmektedirler. Her yaş grubuna uygun planlamalar yapabilmek için ‘yaş dostu kent’ lere duyulan ihtiyaç nedeniyle, dünyadaki uygulamalarla karşılaştırılmasına gerek duyulmuştur. Batı ve Doğu toplumlarında değişen demografik ve sosyal yapıları içinde mekânın birey ve toplumla olan ilişkileri, kent yapıları ve planlama kararları da incelenmiştir. Ayrıca ülkemizdeki mekânsal yapı sosyal ve demografik yapı ile birlikte ele alınarak; Osmanlı Dönemi ve Cumhuriyet sonrası dönem olarak ele alınarak incelenmiştir.

Muğlak Tasarım Sürecinde bir Aracı Olarak Şekil

VII. Mimarlıkta Sayısal Tasarım Ulusal Sempozyumu: Sayısal Tasarım Entropi “Yaratıcılık”, 2013

Şekiller muğlaklıkları ile tasarım sürecindeki deneyimi temsil ederken aynı zamanda görerek deneyimleme sürecini tetiklemektedirler. Tasarımcının entellektüel merakına ve o anki amacına bağlı olarak şekiller etkileşim ile sürekli değişme potansiyelindedir. Tasarım sürecinin gelişiminde 'görsel bir düşünme ve sorgulama yolu olarak şekil hesaplamaları' üzerine bir deneme olarak gerçekleştirilen çalışma; yaratıcı tasarım oluşumları sürecinde, şekil, form, performans, beden ve çevre arasındaki ilişkiyi keşfetmeyi ve geliştirmeyi amaçlamaktadır. Özellikle şekil ve formun hareketliliği ve performansı arasındaki ilişkiye odaklanan çalışmada şekil organizasyonu, hareketin etkileşime açık muğlak bir simülasyonudur. Performansa dayalı oluşan şekil organizasyonları, aynı zamanda soyut temsiller olarak, tasarımcının gözünde farklı bilgiler ile ilişkilenerek disiplinler arası bir 'tasarlama aracı'nı ortaya koyma potansiyeline sahiptir.

21. YÜZYIL TEKNOLOJİLERİYLE ETKİLEŞİM: SANAT - REKLAM – BİREY

21. yy teknolojileri yaşamlarımızın her alanına nüfus etmiş, yaşam biçimlerimizi dönüştürmüştür. Reklam sektörü bu dönüşümün önemli aktörlerindendir. Sanat ise dönüşüm karşısında ortaya çıkan yeni kavramları merceği altına almış ve yeni teknolojileri sanat aracına dönüştürmüştür. Bu makale reklam sektörünün ve sanatın 21. Yüzyıl teknolojilerini nasıl kullandığına ve bireyle nasıl bir etkileşime girdiklerine odaklanmıştır. Ceramic material has continuously been a part of the culture as from the time 21. century technologies influence in every aspects of our lifes, transform the way of our life stlyle. Advertising sector is one of the important actors of this transformation. On the other hand, art has examined closer the new concepts which occur with this transformation and transforms these new technologies into an art tool. This article examines how advertising sector and art use 21. century technologies and how they interact with the individuals.

Dijital Çağda Mimarlık ve Süsleme İlişkisini Yeniden Düşünmek

Art-e Sanat Dergisi, 2021

Süsleme, dönemin koşullarının ve toplumun estetik beğenilerinin bir yansıması olarak tasarım pratikleriyle yakından ilişkili bir ifade aracıdır. Tasarım ve üretim araçlarının teknolojik gelişmelerin etkileri doğrultusunda dönüşüme uğraması, mimarlıkta süsleme alanında yeni tartışma konularının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Çalışmanın amacı, mimarlık ve süsleme ilişkisini dijitalleşen dünya çerçevesinde tekrar düşünmektir. Tarihsel süreçte mimarlıkta süslemenin nasıl ele aldığına dair veriler ortaya konulmuştur. Bu veriler üzerinden, süslemenin mimarlık pratiği için ifade ettiği değişken durumdan bahsedilmiştir. Çalışma kapsamında günümüz teknolojileri kullanılarak üretilen parametrik tasarımların, etkileşimli medya yüzeylerinin, kinetik cephelerin yapıdaki süsleme anlayışına nasıl etkileri olduğu, örnekler üzerinden açıklanarak çıkarımlar yapılmaktadır. Dijitalleşme ile tasarım sürecinde meydana gelen ekonomik, sosyal ve kültürel anlamdaki değişimlerin estetik algı ve dolayısıyla süsleme anlayışı üzerindeki etkileri incelenmiştir. Yapı teknolojilerinin gelişmesiyle soyut ve dinamik bir hal alan bu kavram; dijital çağın entelektüel yönelimi, tasarım-üretim yöntemleri ve estetik anlayışı bağlamında tartışılmaktadır.