METALLER VE İNSAN SAĞLIĞI: YİRMİNCİ YÜZYILDAN BUGÜNE VE GELECEĞE MİRAS KALAN ÇEVRE SAĞLIĞI SORUNU HEAVY METALS AND HUMAN HEALTH: ENVIRONMENTAL HEALTH PROBLEM FROM TWENTY CENTURIES TO FUTURE GENERATION (original) (raw)

ÇEVRESEL TOKSİKOLOJİ YÖNÜNDEN BAZI AĞIR METALLER

Çağımızda doğal dengeyi, insan ve hayvan sağlığını tehdit eden en önemli tehlikelerin başında çevre sorunları gelmektedir. Hızla artan dünya nüfusunun beslenmesi, gelişen endüstrilerin ve daha uygar yaşama düzeyi sağlama amacı ile sürdürülen çabaların İstenilmeyen bir sonucu olarak ortaya çıkan bu konu günümüzde de giderek artan boyutlarda önemini korumaktadır.

Metallerin Çevresel Etkileri -I

Antik çağlarda bu metallerin cevherleri işlenmeye başlandığından beri metaller insan faaliyetleri sonucu olarak doğal çevrimler dışında atmosfere, hidrosfere ve pedosfere yayılmaya başlamışlardır. Yüzyıllar boyunca insanlar ağır metalleri etkilerini bilmeden takı, silah, su borusu vb çeşitli amaçlar için kullanmışlardır. Sanayileşme ile birlikte ağır metal içeren kömürlerin yakılmaya başlanması ile endüstri bölgelerindeki ağır metal kirliliği aşırı boyutlara ulaşmış ve ağır metal kirliliğinden kaynaklanan ilk tanımlanan zehirlenmeler Japonya'da ortaya çıkmıştır.

Metallerin Çevresel Etkileri-II

Metalurji Dergisi, 2004

Makalenin ilk kısmında belirtildiği üzere bu çalışmada başta ağır metaller olmak üzere Metalurji sektöründe sıklıkla kullanılan metaller ve proseslerin yan ürünü olarak ortaya çıkan başlıca metaller sağlık ve çevresel açıdan alınmaya çalışılmaktadır. Metallerin çevresel ve

BAFA GÖLÜ’NDEN ELDE EDİLEN LEVREKLERDE (DICENTRARCHUS LABRAX) VE GÖL SUYUNDA AĞIR METAL İÇERİĞİNİN BELİRLENMESİ VE BALIK/HALK SAĞLIĞI AÇISINDAN DURUM DEĞERLENDİRMESİ11

Bu çalışma kapsamında Bafa Gölü’nden elde edilen 22 levreğin (Dicentrarchus labrax) solungaç, kas ve karaciğer dokuları ile göl suyu örneklerinde ağır metal (Al, Cr, Ni, Cu, As, Cd, Hg, Pb) varlığı mevsimsel dönemlerde incelenmiştir. Balık dokularının mineral maddelere dönüşmesi mikrodalga yaş yakma ile yapılmıştır. Su ve doku örneklerinde ağır metal yoğunluklarının belirlenmesinde indüktif olarak eşleştirilmiş plazma-kütle spektrometresi (ICP-MS) tekniği uygulanmıştır. Çalışmada sertifikalı referans madde olarak TORT 2 istakoz hepatopankreası kullanılmıştır. Hesaplanan biyobirikim oranı sonuçlarına göre her üç dokuda da en çok Cu, Cd ve Pb birikimi, en az da Hg birikimi olduğu ortaya konmuştur. Kas dokudan elde edilen ortalama ağır metal yoğunluklarının ulusal/uluslararası sınır değerleri aşmadıkları, dolayısıyla da halk sağlığı açısından bir risk olmadığı belirlenmiştir. Göl suyunun çalışılan ağır metaller yönünden balıklar için zehirlenmeye neden olabilecek seviyelerde ağır metal içermediği tespit edilmiştir.

Metallerin Çevresel Etkileri -III

Metallerin çevresel etkilerinin ele alındığı bu makale serisinin üçüncü ve son bölümünde ağır metallerden civa, arsenik, antimon, berilyum, selenyum, tellür ve talyumun toksikolojik etkileri ele alınmıştır. Bu makale serisinin sonunda okuyucuların ülkemizde de şimdilik büyük bir sorun olan çevre kirliliği ve ortamlardaki ağır metal kontaminasyonlarının flora ve fauna için ne kadar tehlikeli oldukları hakkında genel fikir sahibi olduklarına inanıyoruz. Geri kazanımın, uygun atık depo sahalarının oluşturulmasının, her türlü sanayi kolları için arıtım tesislerinin kurulmasının, en basit örnekle kullanılmış pillerin doğaya atılmamasının; en az üretim yapmak, sanayileşmek kadar önemli olduğu bu çalışmanın ortaya çıkmasındaki temel düşünceyi teşkil etmiştir. Anlatımlarda tıbbi terimler kullanılmaktan özellikle sakınılarak, mümkün olduğunca genel bilgi seviyesinde ve anlaşılır kalıplarla bu metallerin ve bileşiklerinin negatif etkileri, vücutta nerede akümüle oldukları ve verdikleri zararl...

DUYGULARIN METALAŞTIRILMASI: DUYGUSAL EMEK KAVRAMINA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ

Modern İş Yaşamının Eleştirisi, Nobel Bilimsel Eserler Yayınevi, 2022

Modern çalışma hayatında, çalışanların kendi duygularını yönetmek zorunda olduğu ve duygusal emeğin etkisine önem verilen bir hizmet toplumunun ortaya çıktığı görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında, mesleklerden sergilemeleri beklenen bir duygusal emek rolünün olduğu görülür. Hizmet sektöründe çalışan hostesin, garsonun ve resepsiyonistin güler yüzlü ve sakin olması beklenirken; hemşirenin şefkat ve merhamet dolu olması ve hastalarına karşı güler yüz göstermesi beklenmektedir. Bir psikologdan ise danışanının sorunlarını dinleyebilmesi, kendi kaygı ve korkularını bastırması ve saklaması beklenmektedir. Bu yönüyle modern iş dünyası, “profesyonellik” etiketi adı altında sahte bir benlik inşa edilmesini talep ederken bu talebinin karşılığını sözü edilen emeğin görünmezliği nedeniyle değerlememektedir. Araştırmalar, piyasanın tüm işleyişinin “tüketicilerle bağlantı kuran ve tüketicilerin duygularını kullanan” bir kültür endüstrisine dayandığını vurgulamaktadır. Kültür endüstrisi, piyasa mekanizmasının işleyişini sürdürebilmesi için modern insanın duygularını sömürerek metalaştırmaktadır. Metalaşma ile duygular piyasa mekanizmasının işleyişi içerisine girmekte ve alınıp satılan bir eşya haline gelmektedir. Kapitalist sistem duyguları şekillendirerek modern insanı ekonomik birer aktör haline getirmektedir. Hochschild bunu duygusal emek olarak ifade etmektedir. Hochschild, duygusal emek kavramının hem sosyal hem de psikolojik boyutlara sahip olduğunu, çünkü sosyal etkileşimin kâr için nasıl inşa edildiğini sorguladığını savunmaktadır. Örgütsel alanda yapılan çalışmaların çoğunda kârın ve ekonomik etkinliğin artırılmasında duyguların rolünün önemli olduğu ifade edilmektedir. Literatürde duyguların metalaştığını, sömürüldüğünü ele alan çalışmaların ise sınırlı sayıda olduğu görülmektedir. Hatta duygusal emek ile ilgili yapılan çalışmaların bile konunun bu yönüne değinmekten ziyade bunu onaylayan bir şekilde, Hochschild'in duygusal emeği kavramsallaştırdığı “The Managed Heart Commercialization of Human Feeling” adlı çalışmasının çok ötesine varıldığı görülmektedir. Oysa Hochschild duygusal emeği kavramsallaştırırken, “duyguların yalnızca geniş kültürel ve toplumsal normlar tarafından şekillendirilmediğini, aynı zamanda işverenler tarafından giderek daha fazla düzenlendiğini” savunmaktadır. Ancak yine de literatürdeki duygusal emek ile ilgili bu çalışmalar irdelendiğinde, Hochschid’in duygusal emek kavramına yönelik eleştirilerinin örtük bir kabulü içerdiği söylenilebilir. Bu çalışmada da sadece psikolojinin değil felsefe ve sosyolojinin de önemli bir konusu olan duygusal emeğin, eleştirel yönetim çalışmalarına katkı sağlamaya yönelik bir çaba ile derinlemesine tartışılması amaçlanmaktadır.

Ağır Metal Toprak Kirliliğinin Gıda Zinciri ve Đnsan Sağlığına Etkisi

Akademik Gıda, 2010

Çevre kirliliği hava, toprak ve su kirliliği olarak üçlü bir çember içerisinde doğada oluşmakta ve sonuçta insanın da dahil olduğu tüm ekosistemi etkilemektedir. Toprak kirliliği ise doğada giderilemeyen ve dönüşümü olmayan kirliliktir. Kirli toprakta tarım yapılamamakta, bu tür topraklar atıl kalmaktadır. Toprak kirliliği gerek hava kirliliği, gerekse su kirliliğinin doğada son noktasını oluşturmaktadır. Ağır metallerin sebep olduğu çevre kirliliği, su, hava ve doğrudan toprak kirliliğine yol açan madencilik çalışmaları, gübre ve pestisitler, sanayi atıkları ve hidrokarbon yanma ürünleri ile toprağa ulaşabilmektedir. Sonuçta ağır metaller, kontamine olmuş topraklarda yapılan bitkisel üretimler ve meraların da kirlenmesi ile gıda zincirine dahil olmakta, tüm canlı sistemlerini etkilediği gibi insan sağlığını da olumsuz olarak etkilemektedir. Toprak kirliliğine sebep olan başlıca ağır metaller arasında kurşun (Pb), civa (Hg), arsenik (As), çinko (Zn), bakır (Cu), krom (Cr) ve kadmiyum (Cd) sayılabilir. Bu derlemede ağır metallerin tarım ürünleri ve meraları kirletmesi sonucu insan sağlığına olan olumsuz etkileri gıda zinciri dahilinde incelenmiştir.