Uzun Süreli Astım Tedavisi Alan Endotrakeal Polip Olgusu (original) (raw)

A Case of Tracheal Polyp Treated as Asthma for a Long Time. UZUN SÜRELİ ASTIM TEDAVİSİ ALAN ENDOTRAKEAL POLİP OLGUSU

Tracheal tumors are very rare, and commonly malignant. Benign tracheal tumors, constitute only 1.9% of all lung tumors. Diagnosis of tracheal tumors is difficult. Clinical symptoms of asthma show similar characteristics due to easily mimic. In routine radiologic examinations is often inadequate the diagnosis. Those with airway obstruction caused is often incorrectly diagnosed with asthma and are treated in this direction. Our case 5 years from shortness of breath on exertion, complaints of wheezing and asthma medications are used. But had not seen for treatment despite receiving appropriate treatment and regular on the lack of improvement and tracheal obstruction was thought to evaluating the differential diagnosis. Bronchoscopic examination showed tracheal tumor. Tumor was removed endoscopically and complete clinical recovery was achieved. This article is not all wheezing respiratory asthma and not provided with appropriate treatment of patients with clinical improvement should be ...

Astma ve Nazal Polip

Turkiye Klinikleri Archives of Lung, 2000

Burunda en sık rastlanan kütle lezyonu olan nazal poliplerin (NP) rinit, sinüzit yanında astma, bronş aşırı duyarlılığı ve aspirin intoleransı gibi bazı durumlarda daha sık görüldüğü bilinmektedir. NP ile astma arasındaki ilişki 70 yıldan daha uzun bir süredir tanımlanmış olup epidemiyolojik ve klinik çalışmalarla bu ilişki desteklenmiştir. Poliplerde %: 3-70 arasında astma eşlik etmektedir. Diğer yandan astmalı hasta gruplarında ise polip rastlanma sıklığı % 4-32 oranındadır. Poliple birlikte görülen astım genellikle nonallerjik özellikte olup, daha ciddi bir seyir göstermekte ve steroid tedaviye dirençli olmaktadır. Aspirin intoleransı olan astmalılarda polip insidansı % 49-71'e çıkmaktadır ve bu üçlü Samter triadı olarak adlandırılmaktadır. Asemptomatik bronş aşırı duyarlılığı (BHR) da poliplerde % 44-57 oranında bildirilmiştir ve bu olguların uzun süreli takibinde % 25-30 oranında astma gelişmektedir. Polip dokusunun en tipik bulgusu astmada olduğu gibi kronik eozinofilik inflamasyondur. Nazal mukoza ile bronş mukozasında ortaya çıkan patolojik değişikliklerin benzerlik gösterdiği dikkati çekmektedir ve son yıllarda allerjik rinit, nazal polip ve astma gibi üst ve alt solunum yollarının inflamatuvar hastalıklarının sık birlikteliği göz önüne alınarak ortak bir patogeneze sahip olabilecekleri düşünülmektedir.

Astımda Kontrolü Zorlaştıran Ender Bir Durum: Vokal Kord Disfonksiyonu

Tuberculin Skin Test in Children, 2013

Vokal kord disfonksiyonu, özellikle inspiryum sırasında vokal kordların paradoksal olarak adduksiyonu sonucu inspiratuar stridor, hışıltı, nefes darlığı ve öksürükle karakterize klinik bir tablodur. Çocukluk çağında ender olarak görülmektedir. Semptomlar aniden başlayıp solunum sıkıntısına yol açmaktadır. Vokal kord disfonksiyonunun semptomları astım bulgularına benzediğinden bu hastaların çoğu astım tanısı ile tedavi almaktadırlar. Vokal kord disfonksiyonu astımla birlikte olduğunda tedaviye dirence yol açıp kontrolü zorlaştırmaktadır. Burada anti-inflamatuvar tedaviye rağmen, sık atakları olan astımlı vakada saptanan vokal kord disfonksiyonu olan çocuk vakası sunulmuştur. Hastamız Türkçe literatürde ilk vokal kord disfonksiyonu olan çocuk vakasıdır. Uygun astım tedavisine rağmen, astımı kontrol altına alınamayan hastalarda vokal kord disfonksiyonu akla gelmelidir.

Antrokoanal Polipli Hastalara Yaklaşımımız

Journal of Anatolian Medical Research, 2021

Amaç: Antrokoanal polipli hastalarımızın tanı tedavi ve takibini değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: 2014-2017 yılları arasında antrokoanal polip tanısıyla opere edilen hastaların preop semptomları, ameliyat bulguları ve postop 1.hafta, 1.ay, 2.ay, 1.yıl ve 2.yıl takiplerindeki muayeneleri analiz edildi. Bulgular: Ortalama yaş 23.2 idi. Hastaların 8'inde sağ 10'unda sol antrokoanal polip izlendi. 18 hastada tek taraflı burun tıkanıklığı mevcuttu.11 hastada ilk semptom orofarinkse uzanan kitle iken diğer en sık semptom ise 9 hastada görülen rinore idi. Nüks oranı %11 idi. Sonuç: Antrokoanal polip çocukluk ve genç erişkin çağda sık görülen genellikle tek taraflı nazal obstrüksiyonla kliniğe başvuran hastalarda yapılan endoskopik muayenede antrumdan koanaya kadar uzanan kitle olup tedavisi FESC ile ktilenin total eksize edilmesidir.

Pnömotoraks Tedavisi Sonrasi Gelişen Reekspansiyon Akciğer Ödemi (Olgu Sunumu)

2000

SUMMARY REEXPANSION PULMONARY EDEMA AFTER THE MANAGEMENT OF PNEUMOTHORAX: A CASE REPORT Reexpansion pulmonary edema is a rare complication of the treatment of lung collapse secondary to pneumothorax, ple- ural effusion or atelectasis. Reexpansion pulmonary edema has developed two hours after the application of tube thora- costomy in a 28 years-old male patient with four-day-history of pneumothorax. The case was

Ekstrakorporeal Şok Dalga Tedavi̇ (Eswt) Uygulamasinin Plantar Fasi̇i̇ti̇s Kaynakli Topuk Ağrisina Erken Ve Orta Dönem Etki̇si̇

DergiPark (Istanbul University), 2012

Topuk aðrýsý eriþkinlerde oldukça sýk karþýlaþýlan ortopedik bir problemdir (1,2). Topuk dikeninin eþlik ettiði veya etmediði plantar fasiitis topuk aðrýsýnýn en sýk nedenidir (3,4). Plantar fasiitis, plantar fasyanýn uzun süre aþýrý gerime maruziyeti ile ortaya çýkar. Populasyonda görülme sýklýðý yaþam süresince %20dir (5,6). Plantar fasiitise predispozan faktörler ayak deformiteleri, obezite ve aþýrý kullanýmdýr. Bunlarýn neden olduðu tekrarlayan mikrotravmalarýn kümülatif etkisi ile, plantar aponevrozun kalkaneusun medial tüberkülündeki insersiyosunda oluþan kronik hasar patogenezde rol oynar (7-9). Aðrý sýklýkla plantar aponevroz orijininde ve bu alanýn bir santimetre distalinde hissedilir ve tipik olarak sabah yataktan kalkarken ilk adým sýrasýnda þiddetli aðrý oluþumu veya uzamýþ bir dinlenim sonrasý ilk Özet Amaç: Topuk aðrýsý olan, Plantar fasiitis tanýlý hastalarda ESWT tedavisinin, aðrý þiddeti ve hassasiyet üzerine olan kýsa ve orta dönem etkilerinin araþtýrýlmasý amaçlandý. Hastalar ve yöntem: Klinik olarak plantar fasiitis tanýsý almýþ, semptomlarý 6 haftadan uzun süren 28i kadýn, 13ü erkek olmak üzere toplam 41 hasta çalýþmaya dahil edildi. Tüm hastalara 15 Hz frekans, 2.0 Barr yoðunluk ve 2000 atým/seans olmak üzere birer hafta ara ile toplam 3 seans ESWT tedavisi uygulandý. Hastalarýn aðrý þiddetleri tedavi öncesi ve her tedaviden bir hafta sonra ve son tedavi seansýndan 3 ay sonra olmak üzere 10 santimetrelik Vizüel Aðrý Skalasý (VAS) ile deðerlendirildi. Bulgular: Tedavi sonrasý 1. haftadan itibaren tüm VAS skoru deðerleri tedavi öncesine göre anlamlý olarak daha düþük saptandý (p < 0,001) (