Anti-komünizmden Küreselleşme Karşıtlığına: Milliyetçi Muhafazakâr Entelijansiya (original) (raw)

Yeni̇-Muhafazakârlik Ve Konformi̇st Entelektüeller

JOURNAL OF SOCIAL, HUMANITIES AND ADMINISTRATIVE SCIENCES, 2020

Bu çalışmanın amacı, Yeni-Muhafazakârlığın entelektül rolü üstüne düşünebilmeyi tasarlamaktır. Moderniteden bu yana beşerî düşünce, hoşnutsuz bir ortamda geçmiş dönemde varolduğu biçimiyle kabul edilen elit duruşa karşı efsanevi çağın telkin ettiğine ve üstünkörü seçkinciliğe verilmiş yanıttı. Bu yüzden, entelektüellerin umudunu yitirmesinde sebep yoktur argümanı akademide canlı tutularak, Aydınlanma'nın ve ritüellerin marjinalleşmesine yönelik düşünceyi korumayı amaçladı. Bu düşünce, Yeni Muhafazakârlık ile American Enterprise Institute ve Heritage Foundation gibi gruplar öncülüğünde Birleşik Devletler'in dünya jandarması olma fikrine dayanır. Aydınlanma'nın mutlaklığı içinde olmak hoşnut gruba atıftır. Benzer şekilde, kültürel yaşamın evrensellik geleneğini yıktığını savunmak ise Yeni Muhafazakârlığa atıftır. Böylece Akıl Çağı nın zihniyetine özlem duyarak sol ve sağ ideolojideki uyumu sağlayan İkinci Dünya Savaşı'nın parçalanmış düşüncesi, klasik aydınlar sınıfına tepki biçiminde ve herkes iyidir sloganıyla kendini formüle eder. Bilinç düzeyinde, sağ ideolojinin yayılmacı ve iktidarı elde etme amacı, sol ideolojide uyumculuk oluşturmaktadır. Altın Çağ'ın matemini reddeden bu anlayış, statükoyu savunmayı neredeyse modernitenin zihinsel tarihinde benzeri olmayan boyuta taşıdı. Oysa on dokuzuncu yüzyıl aydınlar sınıfı, kültürel yaşamın eleştirisi olarak evrenseli dönüştürme idealizmiyle toplumu istilâ ettiği düşünülen zihinsel rahatsızlıktan dolayı siyasi öznenin/hükümet şiddetli eleştirisini taşıyordu. Dahası, muhaliflik erdemdi. Günümüzün konformizmi ise yirminci yüzyılın başından beri politikacının ilişkiler ağındaki konformist entelektüelin varlığını sağladı. On sekizinci yüzyılın en yaratıcı biçimi olan muhaliflik ile Fransız İhtilali'nden yirminci yüzyılın Soğuk Savaş ve McCarthycilik Dönemi'ne kadarki dönüşüm önemli kırılmadır. Bu yüzden, konformist entelektüelleri Amerikalı olmayan şüpheli nesne ya da kendini görünmeze çeken ideoloji olarak da düşünmek gerekir. Bu makale, Yeni-Muhafazakârlık ile boylamlandırılan konformistlerin düşünüş biçimleriyle ortaya çıkan amorf karakteri ele alır.

Endişeli Muhafazakârlar Çağı

ORIENT, 2020

Lisansını Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe bölümünden alan Ertit, birinci yüksek lisans derecesini Belçika' daki Katolik Leuven Üniversitesi'nin Avrupa Çalışmaları Bölümü'nden "Avrupa Sekülerleşme Tarihi" üzerine yazdığı tez ile almıştır. İkinci yüksek lisansını Fransa' daki The Institut Européen des Hautes Etudes Internationales' de (Avrupa Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü) Türkiye'nin sekülerleşme tarihi üzerine yaptığı çalışma ile almıştır. Doktorasını Hollanda'nın eski adı Katolik Nijmegen Üniversitesi olan Radboud Üniversitesi'nden Alevilerin Sekülerleşmesi üzerine yazdığı tez ile almıştır. Din Sosyolojisi alanında doktora sahibi olan Ertit, 2008 yılında Amerikalı düşünce kuruluşu ATLAS Economic Forum'un "İbn-i Haldun" adına düzenlediği makale yarışmasında "The Articulation of Islâmic Practices and Free Market Principles-Not That Far From Reality" adlı çalışması ile birincilik ödülü almıştır. "Ideas for a Free Society" adlı uluslararası projenin ismi "Özgür Toplumun Değerleri" olan (www.ozgurtoplumundegerleri.com) Türkiye ayağının koordinatörlüğünü yapmış olan Ertit'in çalışma alanları içerisinde sekülerleşme, sekülerleşme teorisi, Batı modernleşmesi tarihi, Aleviler ve Türkiye Sekülerleşmesi yer almaktadır. 2019 yılında yayımlanan Sekülerleşme Teorisi-Sekülerleşen Türkiye'nin Analizi adlı kitabın da yazarıdır.

Li̇beral Deği̇şi̇m Süreci̇nde Dönüşen Ve Dönüştüren Muhafazakârlik

Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi Iktisadi Ve Idari Bilimler Fakultesi Dergisi, 2012

ÖZET 24 Ocak kararlarının oluşturduğu ortamda, bir yandan liberal ekonominin sağladığı ekonomik olanaklarla sisteme dâhil olmaya başlamış, aynı zamanda liberal siyaseti keşfederek siyasal rejim ile de uzlaşmaya girişmiştir. Bu andan itibaren sistemle birlikte dönüşen muhafazakârlar, 28 Şubat sürecinin yaşanması ile birlikte, bu kez sistemi dönüştüren aktörler olarak varlık kazanarak, 2001'den itibaren Türkiye'yi yönetmeye başlamışlardır. Dolayısıyla Türk siyasetini anlamak bakımından büyük önem taşıyan muhafazakârlığın, bu çalışmada, Türkiye'de sistem içinde dönüşen ve dönüştüren aktör olarak gelişim çizgisi ve özgünlüğü ile siyasal sistem içindeki rolü neden-sonuç ilişkisi içinde ele alınacaktır.

Muhafazakârlığın Kıyısında Bir Kemalizm Değerlendirmesi : " Türk İnkılabına Bakışlar"

Folklor / Edebiyat Dergisi, 2016

Peyami Safa, Turk dusuncesinde derin bir iz birakmis dusunurlerin basinda gelir. Safa, Kemalist devrimin toplumu siyasal, ekonomik ve sosyal yonlerden koklu degisimlere tabii tuttugu 1930’lu yillarda, bu degisimlerin temelinde yatan felsefeyi anlamaya ve tanimlamaya donuk yogun bir caba icindedir. Safa’nin Kemalist devrime kendi bakis acisiyla bir anlam kazandirmaya calistigi bu surecteki yaklasimi dualist bir nitelikte gosterir. Peyami Safa, bir yandan Kemalist devrimin ulusu siyasal mesrulugun temeline yerlestirmesini ve bilimci bir metotla arastiran, sorgulayan ve elestiren bireyler yetistirmeye donuk aydinlanmaci niteligini ictenlikle benimser diger yandan da Kemalist devrimin varlik kazandirdigi bu yeni siyasal ve toplumsal yapinin koklerini muhafazakâr bir kaygiyla tarihin derinliklerinde arar.

Devri̇mci̇li̇kten Muhafazakârliğa, Ütopyadan İdeoloji̇ye

2007

Bu calismanin konusu, Mannheim’in bilgi sosyolojisi anlayisina binaen olusturulmustur. Buna gore, toplumsal siniflar sosyal tabakada bulunduklari yere gore dusuncelerini belirlemektedirler. Bu itibarla, burjuva iktidara aday iken utopik dusunce, iktidara geldikten sonra iktidarini mesrulastirmak adina ideolojik dusunce gelistirmistir. Iktidarini Fransiz Devrim’i sonrasi kaybeden aristokrasi ise, kaybettigi iktidarin kendisinde olmasi gerektigini savunmak adina muhafazakâr dusunceyi gelistirmistir. Neticede, Fransiz Devrimi sonrasi, sosyal tabakalasmada var olan siniflarin yerleri degismis ve bu degismeye gore, siniflarin dusuncelerinin uslubu da degismistir. Bilim, insanoglunun yasadigi evreni, dunyayi, toplumu ve kendini tanima, aciklama, anlamlandirma ve degistirme cabasinin urunudur. Tipki din, sanat, mitoloji, ideoloji ve utopya gibi. Toplumu, sosyal grup ve siniflardan ve iktidar iliskilerinden soyutlamak mumkun degildir. Insan dusuncesinin bir urunu olan bu dusunsel uretimleri...

Muhafazakâr Düşüncede ‘Otorite’ Anlayışı

MİLEL VE NİHAL: İNANÇ, KÜLTÜR VE MİTOLOJİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2017

This essay focuses on how the concept of 'authority' is shaped in the context of conservatism, which is one of the most important traditions of Western social / political history of thought. The concept of 'authority', defined as a legitimate power, is at the intersection of social and political at the theoretical and practical level. In other words, conservatism addresses the issue of authority in a framework that transcends the limits of the political sphere, with reference to a religious or non-religious power to provide moral codes that individuals must comply with. This broad sense of the authority in the conservative mentality refers to a conceptual framework that requires the examination of the philosophical/theological, social and political levels at the same time and in the context of their mutual relations. For this reason, at first philosophical / theological arguments underlying the understanding of authority in the conservative thought will be discussed in the study. In the second part, the conservative social theory and the broader sense of 'authority' will be examined, in particular the relation between individual and society and the concept of 'social organic integrity' shaped in connection with these arguments. The last part will focus specifically on the issue of political authority and legitimacy.

İmparatorluk’Tan Cumhuri̇yet’E Bi̇r Entelektüeli̇n Portresi̇: Fai̇k Sabri̇ Duran

Muhakeme Dergisi, 2018

Bu makalede Yorgaki Effimianidis'in eserleri tanıtılmaktadır. Effimianidis (1878-1959), Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde yaşadı. O hem imparatorluk hem de cumhuriyet döneminde Türk ve Rum toplumları arasındaki gerginliği azaltmayı amaçlayan girişimlerde bulunmuştu. O, bu amaçla 1909'da Türkçe ve Rumca olarak yayınlanan "Ciddiyet/ İlikrina" gazetesini çıkarmıştı. Ayrıca Türk ve Rumların yakınlaşmasını sağlamak için makale ve kitaplar kaleme aldı. Bir avukat olan Yorgaki Effimianidis, İstanbul'da yerleşik olduğu için mübadele edilmedi ve Türkiye'de kaldı. O 1930'lu yıllarda özellikle ülke ekonomisiyle ilgili kitaplar yazdı. Ayrıca hem kendi toplumuyla hem de ülke sorunlarıyla ilgili devlet kurumlarına başvurularda bulundu. Effimianidis'in yaşamıyla ilgili sınırlı bilgiye sahibiz. Fakat, onun kaleme aldığı kitaplar, döneme ait gazete ve dergiler ile arşivlerde yer alan bilgiler, bize bu konuda yardımcı olmaktadır. Onun düşünceleri, toplumsal birlik ve barışa yönelikti. Ayrıca, toplumsal yaşamda hukukun egemen kılınmasını istiyordu. O düşüncelerinde ilkeli ve tutarlıydı. Tüm bu bilgiler, onun düşüncelerini ve eserlerini değerli ve kayda değer kılmaktadır.