Mevlüt Uyanık, Aygün Akyol, "İbn Haldun ve Felsefe Tasavvuru", Doğu'dan Batı'ya Düşüncenin Serüveni -Endülüs ve Felsefenin İşrâkîli(leşmesi)liği-, Proje ed.: Bayram Ali Çetinkaya, cilt ed.: Eyüp Bekiryazıcı, c. 7, İstanbul 2015, ss. 817-848. (original) (raw)
Related papers
"The Emergence of a Philosophical Tradition: The First Generation Pupils of Avicenna", The Odyssey of Thought From East to the West: The Golden Age of Islamic Thought, ed. Bayram Ali Çetinkaya (İstanbul: İnsan Yayınları, 2015), V, 903-928.
ktp.isam.org.tr
İbn Haldun tarih ve felsefe konusundaki yeni yaklaşımlarından sebebiyle oldukça farklı bir düşünür olarak kabul edilmiştir. İslam felsefesinde Meşşâî akımın metafizik düşüncesi hakkındaki eleştirilerinden dolayı İbn Haldun felsefe karşıtı gibi anlaşılmıştır. Oysaki düşünür metafiziği inkâr etmeden metafiziğe ait iddiaların akılla bilinebilirliği iddiasını eleştirmektedir. İbn Haldun'un metafizik konusundaki yaklaşımları yeni bir bilimsel paradigmaya işaret etmektedir. Böylece düşünür, tarih ve umranı insani bilimler sahasında formüle etmektedir. Bu yeni yaklaşımda ne deneysel saha inkâr edilir ne de dini ya da metafizik saha inkâr edilir.
"A Master of Logic and Philosophy Following the Line of Thought Laid Down by Avicenna and Fakhr al-Din Razi: Najm al-Din al-Khatibi al-Qazvini”, The Odyssey of Thought From East to the West: The Synthesis of Philosophy, Ethics and Islamic Theology, ed. Bayram Ali Çetinkaya (İnsan Yayınları: İstanbul, 2015), VI, 845-864.
"İslam Felsefesinde Toplumsal Tasavvurun İnşası: Şehir ve Medeniyet İlişkisi, 2022
İnsanoğlunun birlikte yaşaması diğer canlılardan farklı olarak toplumsal tasavvurun inşasını gerektirmektedir. Bundan dolayı medeni insanın temel ayırt edici vasfı, akıl ve irade melekelerini kullanması ve bunun sonucunda ortaya çıkan kültür ve medeniyet tasavvurudur. İnsan bu melekelerini kullanmazsa, insani niteliklerinden uzaklaşmış olur. İnsanı ve yapıp etmelerini anlayabilmenin yolu da insan tabiatı üzerine çok yönlü incelemeleri gerektirir. İnsanlık tarihine bakıldığında insanın topluluklar halinde yaşadığı görülmektedir. Ancak toplulukların toplum haline gelebilmesi aralarında fikir ve uygulama birliğini gerektirir. Günümüz insanının yaşadığı bireysel, toplumsal ve siyasal tecrübeler geçmişte tecrübe ettiğimiz merkez çevre ilişkisini kırmış ve farklı bir noktaya çekmiştir. Bu noktada köyden kente göç, kuşaklar arası eğitim ve kültürel farklılıklar, nüfus hareketleri ve iletişim vasıtalarındaki değişimler etkilidir. Toplumsal tasavvurun inşasında şehir ve medeniyet ilişkisi tarihte olduğu gibi günümüzde de büyük önem arz etmektedir. Sağlıklı bir şehirlileşmenin gerçekleştiği yerlerde medeni bir toplum oluşma imkânı da artmaktadır. Çünkü insanlar arası etkileşim şehir ortamlarında artmakta, bu da değişimi ve gelişimi beraberinde getirmektedir. Ancak bu, sağlam temeller üzerinde gerçekleşmezse var olan değerlerin ve kültürel alt yapının yok olmasına, toplumun çözülüp dağılmasına da sebep olabilmektedir. Günümüzde her alanda yaşanan yoğun hareketlilik, toplumsal hayatta olumlu katkılar sunduğu kadar olumsuz durumlara da sebebiyet verebilmektedir. Bu sorunları çözmenin yolu ise günümüzde ortaya çıkan yeni durum ve şartlara göre kültür ve medeniyet tasavvurumuzun şekillendirilmesinden geçmektedir. Bu noktada klasik şehir anlayışının ötesine geçerek yeni bir anlayış ortaya koymamız gerekmektedir. Geçmişte insan yığınlarının bir arada yaşadığı yerleri şehir olarak nitelendirmek mümkün değilken, bugün bunlar şehir olarak nitelendirilebilmektedir. Şehrin oluşumu ve medeniyete katkı verecek bir düzeye erişimi bilgi alma, işleme ve yönetme becerisiyle alakalı bir durumdur. Bu da kültür, sanat, mimari, felsefe ve edebiyat gibi insanoğlunun ruhuna dokunan kanallar vasıtasıyla ortaya çıkmaktadır. Bunlarla ilgili bütüncül bir tasarım ortaya konulduğu takdirde bir şehirden bahsetmenin imkânı doğmaktadır. Bu bütüncül tasarım, evrensel insanlık mirasına bir takım değerler aktarabildiğinde şehrin medeniyet dairesine katkısından bahsedebiliriz.
İslam Felsefesinin Zirve Filozofu: İbn Rüşd -Faslu'l-Makal Merkezli Bir İnceleme-, 2019
Özet: Batı'da Averroes olarak da tanınan İbn Rüşd, İslam felsefesinin doğuya ve batıya etki eden en önemli düşünürlerinden birisidir. Makalemizde İbn Rüşd’ün felsefe ve din ilişkisine dair kurgusu incelenecektir. İncelememizin dayanağını felsefe ve din üzerinden yapılan kavramsal analizler oluşturmaktadır. Bu bağlamda İttisal, Hikmet, Din ve Şeriat kavramları analiz edilerek, buradan hareketle Felsefe ve Din ilişkisinin mahiyeti değerlendirilecektir. Dini anlama noktasındaki farklılıklara değinilerek, felsefe ve din ilişkisinde metni anlama yöntemi tevil ve tefsir ayrımından hareketle değerlendirilecektir. Bu bağlamda Batı’da bilim ve din tartışması olarak ortaya çıkan, İslam felsefesinde de felsefe ve kelam tartışması olarak karşılığını bulan tartışmada İbn Rüşd’ün tutumu, filozoflar ve kelamcılar bakımından incelenecektir. Makale temelde İbn Rüşd’ün felsefe ve din uyumuna dair kurgusunu ortaya koyarak, felsefe ve kelam arasındaki tartışmalarda İbn Rüşd’ün konumun netleştirmeyi hedeflemektedir.