Metinden Imgeye Metinlerarasi Bir Figur Olarak Arafta Olmak (original) (raw)

Öz Türkiye'de modernleşme sürecinin toplumsal ve kültürel sonuçlarına dair pek çok metinde temel temalardan birisini ‚arafta olma‛ hali oluşturmaktadır. Toplumun modernleşmesi sürecinin bir sonucu olan bu durum, Çoğunlukla Doğu ile Batı, gelenekle modernlik arasında bir belirsizliği, bir arada kalma halini ifade etmektedir. Toplum yaşamının farklı alanlarında gözlenen ve çelişkile-rin, bunalımların, çatışmaların bir arada var olduğu bu durum, bireysel ilişkileri de etkilemektedir. Nitekim bireysel kimlikler toplumsal süreçler içinde şekillenmekte ve toplumsal sorunların açtığı yaralardan etkilenmektedirler. Bu bağlamda modernleşme süreçlerine paralel olarak dönüşmekte olan baba-oğul ilişkileri modernleşmenin niteliğinden kaynaklanan toplumsal travmanın en çok deneyimlendiği alanlardan birisidir. Daha çok babanın gelenekçi ve otoriter karakterinin, çocuğun benlik inşasında çeşitli aksaklıklara yol açmasıyla ortaya çıkan arafta kalma hali, özelikle erkek ço-cuğun bir özne olarak kendini inşa edememesi sonucunu doğurmaktadır. Toplumsal ve bireysel ya-şamları etkileyen bu durumun izlerine müzik, edebi metinler, sinema eserleri gibi pek çok kültür ürününde de rastlamak mümkündür. Bu çalışma baba-oğul ilişkisi temelindeki arafta kalma halinin edebiyat ve sinemadaki sembolik karşılıklarının yorumlanmasına odaklanmaktadır. Çalışmada Oğuz Atay'ın ‚Babama Mek-tup‛ (1975) öyküsü ve Seren Yüce'nin ‚Çoğunluk‛ (2014) filmi örneklerinde baba-oğul ilişkisi, anlatı-larını toplumsal olaylardan esinlenerek oluşturan sanat eserlerinin sosyo-kültürel yapıya dair ipuç-ları sunduğu görüşü saklı tutularak yorumlanmıştır. Hem ‚Babama Mektup‛ öyküsünde hem de ‚Çoğunluk‛ filminde temel problem olarak belirlenen baba-oğul ilişkileri oldukça sorunludur. Anla-tılara yön veren sorunlar, Doğu'yu temsil eden baba ile Batıyı temsil eden oğul arasındaki çatışma-dan kaynaklanmaktadır. Modernleşme sürecinin toplumda açtığı yaralar baba-oğul ilişkisinde, Do-ğu ve Batı arasına sıkışmışlık, arafta kalmışlık şeklinde resmedilmektedir. Bu çerçevede ele alınan eserlerdeki baba-oğul ilişkileri, sosyo-psikolojik bir bakış açısıyla