Yerel Direnişten Ulusal Örgütlenmeye Fahrettin Erdoğan (original) (raw)
Related papers
Türk İstiklâl Savaşı ve Yerel Direnişler
Çelebi (Tarih, Kültür ve Düşünce) Dergisi, Türk İstiklâl Savaşı ve Yerel Direnişler Dosya Konusu, Yıl:1-Sayı:3-Aralık 2020
TÜRK İSTİKLÂL SAVAŞI VE YEREL DİRENİŞLER Çelebi Dergisi'nin Türk İstiklâl Savaşı ve Yerel Direnişler dosya konulu sayısı 270 sayfa ve 34 yazardan mürekkep olup Türk İstiklâl Savaşı ve Yerel Direnişler'in birçok yönünü ele almıştır. Türk İstiklâl Savaşı ve Yerel Direnişler sayısında okuyucularımız Milli Mücadelemizi Nasıl Ele Alıp İncelememiz gerektiğinden Uluslararası İlişkiler Boyutu’na, Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu’da Kuvay-ı Millîye Hareketleri’nden Mustafa Kemal Paşa’da Kuva-yı Milliye Ruhunun Oluşumu’na, dönemin Türk İstihbaratı’ndan Karakol ve İntibah Cemiyeti’ne, Kılıç Ali Bey’den Giresunlu Osman Ağa’ya, Rahime Hatun’dan Yörük Ali Efe’ye, Çukurova’dan Doğu Trakya’nın işgaline, Artvin’de Muhacirlik Hatıraları’ndan Balıkesir’deki Kuvâ-yi Milliye Hareketi’ne, Millî Mücadeleye Dair Şiir Vesikaları’ndan Türk Dizi ve Filmlerinde Kurtuluş Savaşı’na kadar muhtelif alanlarda çalışmaları bulabileceklerdir.
Türkiye’de Toprak İşgalleri ve Yerel Direnişler
Saha dergisi, 2019
Begüm Özden Fırat, İzmir’in Göllüce köyünde gerçekleştirdiği saha çalışmasından hareketle Türkiye 1968’inin üzerine çok konuşulmayan bir boyutuna, kırsal alandaki toprak işgallerine ışık tutuyor. Çitleme karşıtı direnişler olarak yorumladığı işgalleri 1950’li yıllardan başlayarak kırsal ekonomide yaşanan değişimlerle birlikte okurken, dönemin kentli öğrenci hareketiyle kırdaki kitlesel protesto dalgası arasındaki bağları ortaya koyuyor.
Türkiye’de Yeni İktidar Yeni Direniş: Sermaye-Ulus-Devlet Karşısında Yerelötesi Müşterekler
Susan Buck-Morss’un İstanbul’da, Gezi Direnişi’nin ertesinde yaptığı "Yerelötesi Müşterekler ve Küresel Kalabalık Üzerine" adlı konuşma, bu seçkinin kalkış noktasını oluşturuyor. Yazarlar, Türkiye’deki yeni iktidar/direniş dinamiklerine, Türk usülü neoliberalizm, yeni hükümranlık, hizmet ideali, popülizm, Kürt sorunu, laiklik gibi konulara yakından bakarken, dönüşen sermaye-ulus-devlet karşısında nasıl bir yerelötesi müşterekler siyaseti yürütülebileceğine dair düşünmeye çağırıyorlar bizi.
İtti̇hat Ve Terakki̇ Firkasi'Ndan Halk Firkasi'Na Si̇yasal Örgütlenme Deneyi̇mleri̇
Journal Of History School, 2014
Özet II. Meşrutiyet, XIX. yüzyıldan itibaren oluşan örgütlü muhalefet hareketinin en son merhalesidir. II. Meşrutiyet, bir yönüyle anayasal değişimin yaşandığı dönem olma anlamı taşırken bir yönüyle de büyük kitlelerin siyasete dahil olduğu ve siyaset yapma alanın genişlediği evre olma özelliği taşır. II. Meşrutiyet kuşağı değişik düşünsel akımlarla meşgul olup devletin geleceği konusunda alınan kararlara tesir etmek istemiştir. Bu yıllarda siyasal örgütler kurma ve onları organize etme konusunda büyük deneyimler kazanan asker-sivil bürokrat ve aydınlar, burada kazandıkları birikimleri Milli Mücadele sürecinde kullandılar. Özellikle de cemiyetleşme adına sürdürülen çalışmalar sonraki evrede Müdafaa-i Hukuk örgütlerinin oluşumuna zemin hazırladı. Milli Mücadele'nin başından Cumhuriyet'in ilanına kadar geçen sürede İttihat ve Terakki Fırkası'nın bırakmış olduğu örgütsel yapıdan ve yetişmiş insan faktöründen istifade edildi. II. Meşrutiyet kuşağının edindiği cemiyet kurma, örgütleme ve yönetme alışkanlığı, deneyimsel olarak ilk önce Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri'nin daha sonrasında ise Halk Fırkası'nın örgütlenme sürecinde etkili oldu. Bu makalede, 1908-1923 tarihleri arasında İttihat ve Terakki Fırkası-Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri-Halk Fırkası çizgisinde oluşan örgütlenme deneyimlerinin nasıl dönüşümler geçirdiği anlaşılmaya çalışılacaktır.
Yerel Yonetim Burokrasi ve Degisim
Giriş Dünya değişiyor ve dönüşüyor. Ekonomik ve teknolojik alandaki değişimler hemen her alandaki geleneksel yöntemleri ve alışkanlıkları alt üst ederek yeniden biçimlendiriyor. Yeni bir toplum ve bu toplumun da oldukça farklı beklentileri ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, kamu yönetimi sürekli kendini yenilemek zorunda kalmaktadır. Geleneksel kamu yönetimi değerlerinin başında gelen bürokrasi mekanizması, hem vazgeçilemeyen hem de çok eleştirilen niteliklere sahiptir. Hantal, bürokratik, hiyerarşik ve büyük yönetsel yapılar değişmekte, esnek, işlevsel, şeffaf ve yurttaş odaklı yapılara dönüşmektedirler. Elbetteki bu dönüşüm çok boyutlu olmaktadır. Örgütsel değişimin yanında, insan kaynakları, yönetim süreçleri, performans, görev ve yetki alanları gibi temel konularda da köklü bir değişim yaşanmaktadır.Bugün, yurttaş ve yönetim ilişkisi önemli bir sorgulamadan geçmektedir. Konu, aslında hiç de yeni değildir. Yöneten-yönetilen ilişkisinin ortaya çıkmasından bu yana, bu ilişkide sürekli bir " ideal " arayışı olmuştur ve değişen koşullarla birlikte bu arayış devam etmektedir. Günümüzde, yeni bakışlar ve yöntemler yurttaş-yönetim ilişkisinin tarihsel dengesini giderek yurttaş lehine çevirmekte ve yurttaşa daha fazla yönetime ve siyasete müdahale ve biçimlendirme olanakları sunmaktadırlar. Bu olanakların hem yerel yönetimler düzeyinde hem de kamu yönetimi düzeyinde uygulanması da, yeniden yapılanma çalışmalarının kapsamı içerisindedir. Yönetsel etkinliklerin daha verimli hale getirilmesini amaçlayan bu yaklaşımlar, yurttaş odaklılık, toplam kalite yönetimi, bürokrasinin eleştirisi, yönetim reformu gibi çeşitli isimlerle tanımlanmaktadırlar. Dolayısıyla genelde kamu yönetiminde, özelde de yerel yönetimlerde yeniden yapılanma çalışmaları, tüm devlet yapılanmasının ve " temel toplumsal ilişkilerin " (Güler, 2002: 11) yeni bir biçime ve yaklaşıma kavuşturulması anlamını taşımaktadır. Bütün bu * Selçuk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü
Turk Dunyasinda Yerel Yonetimler
Türk Dünyasında Yerel Yönetimler, 2013
Sovyetler Birliği’nin çöküşü üzerine Orta Asya ve Kafkasya’da bağımsızlığını kazanan yeni Türk Cumhuriyetleriyle birlikte, “Türk Dünyası” canlanmaya başlamıştır. Diğer bir ifadeyle “Kuvveden fiile” bir dönüşüm yaşayan Türk Dünyası, bağımsız ya da egemen devletler olarak Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti isimleriyle realize olmuştur. Sovyetler Birliği’nin tarih sahnesinden çekilmesiyle ortaya çıkan Türk Cumhuriyetleri tedricen hemen her alanda bir “geçiş” süreci yaşamış ve bugün bağımsızlıklarının 20. yılını geride bırakmış bulunmaktadırlar. Bahsettiğimiz bu geçiş süreci, her alanda olduğu gibi ilgili ülkelerin devlet örgütlenmesi ve idari yapılanmalarında da bir dönüşümü gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bağımsız Türk Cumhuriyetleri yerel yönetim yapılarını merkezi hükümet eliyle yeniden inşa etmişlerdir. Sovyetler Birliği döneminde devlet ve kamu yönetimi örgütlenmesi, komünist ideolojinin de etkisiyle batılı anlamda klasik devlet örgütlenmesinden farklı bir yapılanma arzetmiştir. Bu yönetim yapılanması çerçevesinde birlik bünyesinde yerel yönetim fonksiyonunu “Yerel Sovyetler” yaşama geçirmiştir. Yerel sovyet uygulamalarında somutlaşan Rus yerel yönetimleri, günümüz yerel yönetimlerinden bazı temel noktalarda farklılaşmaktadır. Uygulamada Batılı modelden üç önemli biçimde ayrılan Rus yerel yönetim sisteminde ilk olarak, yerel yönetim aynı federal ve federe meclisler gibi iktidar organı olarak tanımlanmışlardır. Buna ek olarak, yerel yönetimler arasında hiyerarşik bir ilişki vardır. Son olarak ise, yerel yönetim birimleri çifte bağımlılık ilkesine göre faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu bağlamda bu kuruluşları, yapıları, fonksiyonları ve sistem içindeki konumları itibariyle çağdaş anlamda yerel yönetim yapıları olarak görmek pek mümkün değildir. Parti ve devlet örgütlenmesinin katı hiyerarşisi ve vesayeti altında bu kuruluşlar daha çok sembolik temsili yapılar ve Sovyet ideolojisinin propaganda araçları olarak işlev görmüşlerdir. Dolayısıyla, post - sovyet ülkelerine bu dönemden ciddi bir yerel yönetim mirası kalmamıştır. Bununla birlikte, Sovyet sonrası dönemde Türk Cumhuriyetleri’nde inşa edilen kamu yönetimi sistemi ve bu çerçevede yerel yönetim yapılanması formel anlamda Batı tarzı bir görünüme sahip olsa da, geçmiş dönemin yönetim örgütleri ve idari kültüründen de hala önemli izler taşımaktadır. Kamu yönetimi sistemi ve onun bir parçası olarak yerel yönetimlerin hem yapısal hem de işlevsel yönünün uzun zaman dilimlerine yayılan birikim süreçleri sonucunda oluştuğu gerçeğini hatırlarsak, bu normal bir durumdur. Türkiye örneğinde, Osmanlıdan Cumhuriyete, Tanzimat’tan Avrupa Birliği sürecine devam eden arayışlar ve yeniden yapılandırma çabaları da bu yaklaşımı doğrulamaktadır. Hem etkin - verimli hizmet sunmanın aracı olarak hem de daha demokratik ve katılımcı yönetim taleplerine yerel düzeyde verilen bir cevap olarak yerel yönetimler ve bu çerçevede merkezi yönetim - yerel yönetim ilişkileri toplumların, ülkelerin tarihinde uzun zaman dilimlerinde evrilerek realize olmaktadır. Devlet sistemi, kamu yönetiminin örgütsel - işlevsel yönü ve merkezi yönetim - yerel yönetim ilişkileri bağlamında yerel yönetimlerin oluşumu keyfiyeti bakımından, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini de uzun ince bir yol beklemektedir. Geçen zaman diliminde alınan yol, bu bağlamda ümitli olmamız gerektiğini fısıldarken, her alanda tesis edilecek sinerjiyle Türk dünyası olarak geleceğe hep birlikte daha güçlü yürüyebileceğimizin de işaretlerini vermektedir. Kamu yönetimi ve yerel yönetimlerin, çağdaş demokratik normlar ve değerler çerçevesinde inşası ve “bizce” yeniden yapılandırılması konusu, geleceğe doğru atılan bu adımlar içerisinde önemli bir yere sahip olacaktır