Kaybolan Karamanlıcanın hikâyesi ve muhacirlerin şiirleriyle Mübadele (original) (raw)
Related papers
Poetry's Voice for the Karamanlidhes Refugees - Κaramanlı Muhacirler için Şiirin Sedası
In the midst of the daily toil for food and shelter, the struggle for survival and their daily bread, in indescribably harsh conditions, the Turkish-speaking Anatolian refugees penned poetry whose inner depths portray it all. The death of loved ones during the flight from their native lands, tuberculosis, typhoid and malaria that wiped out many people sheltering in the swamplands, the hunger, the search for shelter, land and a day’s wages; the inability of the ill-prepared Greek state to deal with such misery, the political conflicts and passions they observe in bewilderment, ignorant of politicized life; the savage exploitation of the poor and the persecuted by the wealthy opportunist, the daily confrontations and the fierce clashes with the natives over the sharing of the paltry resources, the scurrilous attacks, the local community’s suspicion and scornful behaviour towards the refugee, made manifoldin the case of the Turkish-speaking refugee. The collection and publication of these unknown Karamanlidika verses on refugeeism is first and foremost a tribute to their memory.
Metinler de Göç Eder: Karamanlıca Şiir Çevirileri Üzerine Betimleyici bir Çalışma
Texts Migrate Too: A Descriptive Study of the English Translations of Karamanli Poetry, 2023
As a result of the population exchange agreement signed between Türkiye and Greece in 1924, approximately 1.5 million people had to relocate on both sides of the Aegean. The Karamanli, who used Greek letters as a written language but had for centuries produced works in Turkish, were also included in the exchange and expressed the difficulties they encountered in their new homeland in poems. A rare example of the Karamanli migrant literature, these poems were originally published in Karamanli Turkish between 1924-1927 in Athens. Twenty-five poems from this collection were republished in 2016 under the title Muhacirname [The Poems of the Migrants] in Istanbul. The English translation of these poems almost a century later facilitated their international circulation. This study analyzes the English translations of the book and its paratext (i.e., preface, notes, articles, interviews with translators) in terms of translation norms. The first stage of the analysis shows the classification of the poems in terms of translation categories to suggest that they are after all interlingual translations. The second phase uses the concept of translation norms (Toury, 2004) to identify the explicit translator decisions regarding the challenges of poetry translation. These translations of Karamanli poems have capital importance in terms of providing historical information on the migration process of literary texts in nearby geographies as well as in terms of how the ethnolinguistic repertoire of Karamanli has been conserved across borders.
Mübadele Yarası ve "Şifalı Bir Öpücük" Sempozyumu
Toplumsal Tarih, 2023
İki günlük yoğun bir maraton tadında geçen 100.Yılında Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi Sempozyumu, yüzüncü yılını idrak ettiğimiz 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi'nin hem inter- ve multi-disipliner bir şekilde incelenmeyi gerektiren, gölgesi günümüze uzanan bir tarihsel mesele olarak önemini koruduğunu gösterdi.
Yusufefendizâde’nin Mecmualarda Yer Alan Şiirleri ve Edebî Yönü
Amasya İlahiyat Dergisi, 2024
Yusufefendizâde Abdullâh Hilmî, Osmanlı Devleti’nin âlim ve şairlerindendir. Şiirlerinde Hilmî mahlasını kullanan şair, dedesi Amasyalı reisü’l-kurrâ Yusufefendi’ye nispetle Yusufefendizâde lakabıyla şöhret kazanmıştır. Şairin nesep kaydı, Yusufefendizâde Ebû Muhammed Abdullâh Hilmî bin Muhammed bin Yusuf bin Abdirrahman el-Ahıskavî el-Amâsî el-İslambûlî el-Hanefî er-Rûmî olarak değişik kaynaklarda geçmektedir. Şairin doğum yerini bazı kaynaklar Amasya olarak gösterirken bazı kaynaklar ise İstanbul olarak göstermektedir. Abdizâde Hüseyin Hüsamettin Yaşar tarafından kaleme alınan Amasya Tarihi’nde ise Yusufefendizâde ile ilgili bilgiler diğer kaynaklarda yer alan bilgilerle karşılaştırılmış, Tuhfe-i Hattâtîn’de Yusufefendizâde için söylenen ‘şehrîdir’ yani ’İstanbullu’dur’ ifadesinin doğru olmadığı belirtilmiştir. Amasya Tarihi’ne göre Yusufefendizâde Amasya’da doğmuştur. 18. yüzyılda yaşamış, Osmanlı Devleti’nin meşhur kıraat âlimlerinden olan Yusufefendizâde, Buhârî’nin Sahîh’ini Necâhu’l-kârî li Sahîhi’l-Buhârî adıyla otuz cilt hâlinde şerh etmesinden dolayı Buhârî şârihi olarak da tanınmıştır. Aynı zamanda hattat ve şair olan Yusufefendizâde, ilmin birden fazla şubesinde eserler vermiş, çok yönlü bir ilim adamıdır. Yaklaşık bir asır süren yaşamı boyunca imamlık, medreselerde hocalık, kütüphane müdürlüğü ve şeyhü’l-kurrâ olarak vazifeler icra etmiştir. Divan edebiyatının önemli simalarından Müstakimzâde Süleyman Sadeddin ile Osmanlı sadrazamı Koca Râgıb Paşa, Yusufefendizâde’nin talebelerindendir. Bugüne kadar Yusufefendizâde ile ilgili yapılan çalışmalarda onun başta kıraat olmak üzere hadis, tefsir gibi İslami ilimlerdeki vukufiyeti ve bu çerçevede yazdığı eserleri etraflıca incelenmiştir. Ancak kaynaklarda şiirle ilgilendiği, Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler yazdığı şeklinde bilgiler yer almasına rağmen Yusufefendizâde’nin şiirleri, şairliği ve edebî yönü üzerine müstakil bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu çalışmanın temel amacı, Yusufefendizâde’nin şiir ve güfte mecmualarında bulunan şiirlerini tespit etmek ve şairin edebî yönünü ortaya koymaktır. Yusufefendizâde, şiirlerinde Hilmî mahlasını kullanmıştır. Şairin bilinen şiirleri, iki tezkirede bulunan toplam dört beyitten ibarettir. Bunlar; Râmiz’in Âdâb-ı Zurafâ’sında verilen İ’lem-i cem’u’l-verâ seyyidinâ Mustafâ / Şâfi’-i rûz-ı cezâ seyyidinâ Mustafâ beyti ile başlayan üç beyit ile Fatîn’in Hatîmetü’l-Eşâr’ında verilen Fezâ-yı dergehin kân-ı atadır yâ Resûlallâh / Cenâbın melce-i ehl-i recâdır yâ Resûlallâh şeklindeki bir beyittir. Bu beyitlerden hareketle çeşitli şiir ve güfte mecmualarında Hilmî mahlaslı şiirler taranmıştır. Divan şairleri arasında Hilmî mahlasının yaygın olarak kullanılması, bu mahlasla yazılan şiirlerin hangi şaire ait olduğunun belirlenmesini oldukça zorlaştırmıştır. Mecmua nüshaları ve nüsha üzerine yapılan tez çalışmalarının karşılaştırmalı incelenmesi sonucunda Yusufefendizâde’ye ait olan yedisi Türkçe biri Farsça sekiz şiir tespit edilmiştir. Bu şiirlerin toplamda yedi farklı şiir ve güfte mecmuasında bulunduğu görülmüştür. Şairin şiirlerinin bulunduğu mecmua nüshaları; Süleymaniye Kütüphanesi Galata Mevlevîhânesi numara 200’de bulunan Mecmû′a-i Eş′âr isimli şiir mecmuası, Süleymaniye Kütüphanesi Kadızâde Burhaneddin Bölümü numara 47’de bulunan Mecmû’atü’l-Kasâid adlı güfte mecmuası, Topkapı Kütüphanesi Bağdat Köşkü Bölümü numara 402’de İlahi Mecmuası adıyla kayıtlı mecmua, Milli Kütüphane Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi Numara 06 Hk 1721’de Mecmû'a-i Eş'âr adıyla kayıtlı güfte mecmuası, Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi Bölümü numara 3397’de bulunan Mecmûa-i İlâhiyyât isimli güfte mecmuası (Müstakimzâde Mecmuası), Rıfat Kütük Özel Kütüphanesi’nde bulunan Hâfız Hüseyin Ayvansarâyî’nin Naat mecmuası, İBB Atatürk Kitaplığı Osman Ergin Yazmaları OE_YZ_0561 numarada kayıtlı şiir mecmuasıdır. Bu mecmualarda Hilmî mahlasıyla yazılmış başka şiirler de bulunmaktadır. Ancak bir mecmuada Hilmî mahlasıyla tespit edilmiş bir şiir diğer mecmualardan herhangi bir şekilde tanıklanamıyorsa ya da şairin ismi ‘Yusufefendizâde Abdullah Hilmî” şeklinde açıkça yazılmamışsa bu şiirlerin Yusufefendizâde’ye ait olması ile ilgili kesin bir hüküm vermek mümkün görünmediğinden çalışma kapsamı dışında bırakılmıştır. Mecmualarda bulunan şiirlerin hepsi dinî içeriklidir. Dört şiir na’t türünde, bir şiir de münacat türündedir. Diğer şiirlerde; Allah aşkı, Allah’ı çokça zikretme, masivayı terk etme, kulluğa devam etme, günahlardan pişman olma gibi konular işlenmiştir. Şair, şiirlerin mahlas beytinde kendisinden ‘Hilmî-i âciz, Hilmî-i pür-cürm, Hilmî-i nâşâd, bende-i Hilmî-i fakîr’ şeklinde bahsetmektedir. Yusufefendizâde’nin şiirlerinin güfte mecmualarında kayıtlı olması, şiirlerinin aynı zamanda bestelendiğini de göstermektedir. Şairin bazı şiirlerinin Dede, Tosunzâde Abdullâh, Enfî Hasan Ağa adlı bestekârlar tarafından bestelenmiş olduğu görülmüştür.