İMAM HATİP ORTA OKULLARINDA GÖREV YAPAN DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLERİNİN DİSİPLİNİ BOZAN ÖĞRENCİ DAVRANIŞLARINA KARŞI TUTUMLARI, 100. YILINDA İMAM HATİP LİSELERİ (original) (raw)

TÜRKİYE'NİN DİN EĞİTİMİ DENEYİMİ, 100. YILINDA İMAM HATİP LİSELERİ

Din eğitimi deneyimi konusu çok geniş bir periyodu ilgilendiriyor. Ben bazı ana başlıklarına değinmek istiyorum. Türkiye'nin din eğitiminin ka-rakteristik özelliklerinden bir kısmına değineceğim. Dolayısıyla Türkiye'nin din eğitimini anlatırken çok fazlaca da genelleme yapmak zorunda kala-cağım. Bir akademisyen için genellemeler yapmak her zaman için risklidir ama burada onu denemek durumundayım. Türkiye'nin din eğitimi derken örgün eğitim içerisinde bulunan din dersleri ve imam hatiplerle konumu sı-nırlandırmak istiyorum. Başta bu tür sınırlılıkları ifade etmek istiyorum. İlk olarak konunun yurtdışından gelen akademisyenler tarafından da daha iyi anlaşılabilmesi için imam hatipler ve okullardaki din eğitimi ve öğretimi ko-nusunda mevcut durumun ne olduğuyla ilgili kısa bilgiler sunmak isterim. İlk olarak, Türkiye'de 2012 yılındaki 4+4+4 diye kamuoyundaki bilinen eğitim yasasından sonraki durum itibariyle genel eğitim içerisinde anayasa-nın 24. maddesine göre din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri zorunlu olarak okutulmaktadır. İkinci olarak ise, 2002 yılındaki eğitimi yasasıyla birlikte bunlara ilaveten 3 tane ders var. Hz Muhammed'in hayatı, Temel Dini Bil-giler ve Kuranı Kerim diye 3 derste genel eğitim sistemi içerisinde seçmeli ders olarak yerini almıştır. Bu genel eğitimde 1 yıllık (bu sene ikinci yılı) bir uygulamadır. Bunu ifade etmekte fayda var. Onun dışında da imam hatip liseleri ve ortaokulları bulunmaktadır. Ortaokul ve lise çağında bulunan öğ-rencilerin yaklaşık yüzde 8-9 oranında olan öğrenciler de imam hatip ortao-kulu ve lisesine gitmektedir. Hukuki açıdan Türkiye'de genel eğitim sistemi içerisinde ulaşabileceği en zirve noktaya ulaşmış sayılır. Çünkü bir, herkese

DİYARBAKIR'DA BULUNAN İMAM HATİP LİSELERİNDE OKUMAKTA OLAN ÖĞRENCİLERİN HEDEF YÖNELİMLERİ NELERDİR, 100. YILINDA İMAM HATİP LİSELERİ

Ülkemizde imam hatip liseleri kurulduğu günden bugüne hedef yöne-limleri ve beklentiler açısından hem oldukça başarılı olmuş ve hem de halkın güven ve takdirini kazanmış okullarımızdandır. Bu başarısında mevcut öğ-renci potansiyeli kadar okullarda okutulan derslerin de önemi yadsınamaz. Bazen siyaseten taraf gibi gösterilerek haksızlıklar yapılmasına rağmen ku-rulduğu günden bugüne kadar hem başarılı öğrencileri ile hem de mezun ettiği kişilerin vatan ve milletine yaptığı hizmetlerle takdir kazanmış ve hal-kın teveccühüne mazhar olmuş halkın yanında olduğu okullarımızdandır. Zaman zaman mağduriyet yaşamasına rağmen o misyonu ve vizyonu ile İslam dünyasında önemli bir yer edinmiş ve İslami ilimlerin pozitif ilimlerle birlikte öğrenilebileceğini hem ülkemize hem de İslam ülkelerine göstermiş-tir. Son dönemlerde üniversite sınavlarında uygulanan kat sayı eşitsizliğinin kalkması ve imam hatip ortaokullarının açılmasıyla öğrenci sayısı artmıştır. Bu sayısal artış öğrenci kalitesi ve ileriye yönelik hedef yönelimlerinde ne gibi değişikliklere yol açtığının araştırılması gerekmektedir. Özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu bölgemizde önemli bir yere sahip olan İmam hatip okullarında okuyan öğrencilerin hedef yönelimleri ve beklentilerinin belirlen-mesi hem bölgemiz hem de ülkemiz için faydalı olacağı düşünülmektedir. Bu amaçla ucu açık sorular hazırlanarak öğrencilerden doldurmaları is-tenmiştir. Doldurulan soru formları tek tek incelenerek aşağıdaki istatiksel bilgiler elde edilmiştir.

ABD'DE DEVLET OKULLARINDA DİN EĞİTİMİ, 100. YILINDA İMAM HATİP LİSELERİ

Sekülerist ve ilerlemeci tarih anlayışının aksine günümüz toplumları di-nin kamusal alana çıkma taleplerinin arttığı bir döneme tanık olmaktadırlar. Söz konusu talepler karşısında devletler ayrışmacı tutum ile işbirliği yakla-şımları arasında siyasi tecrübeleri, kurumsal eğilim ve toplum tasavvurları çerçevesinde tercihler yapmaktalar. Bu durum Batı Avrupa'da din-devlet ilişkilerinde katı ayrışmacı modelden uyuşmacı modele doğru bir yönelime işaret etmektedir (Ferrari 2010: 149-159, Neuberger 2012: 11-26). Bahsedilen yaklaşımın örneklerini İspanya'da devletin dini cemaatleri finanse etme ka-rarında gözlemlemek mümkün olduğu gibi İtalya'da dini azınlıkların hakla-rının teminat altına alındığı düzenlemelerin yapılışında ya da Fransa'da la-iklik ilkesini tartışmaya açma pahasına dini konularda devletin aracılığının gündeme gelmesinde takip etmek mümkündür. Öte yandan komünist rejim sonrası dinin yeniden kamusallaşmasının gündeme geldiği Rusya ve Doğu Avrupa ülkeleri de benzer süreçlere tanık olmaktadırlar. Örneğin Sovyetler döneminde baskı altında tutulan dini özgürlükler Gorbachev'in başlattığı perestroika siyasetiyle nefes alma fırsatı bulmuş, 1990'da kabul edilen Dini Özgürlük yasasıyla dini gruplar ile devlet arasındaki ilişkiler normalleşme yoluna girmiştir (Simkin 2003: 262). Ayrıca 1997'de çıkarılan Vicdan Özgürlü-ğü ve Dini dernekler yasasıyla Ortodoks kilisesinin Rusya'nın tarihi, manevi varlığı ve kültürünün oluşumundaki rolü tanınmıştır. ABD'deyse bir süredir inanç temelli girişimler (faith based initiatives)'e kaynak sağlanması etrafında süren tartışmalar, seküler devletin sosyal yardımlar için işbirliği gayesiyle bile olsa dini kurumlara destek olup olamayacağı sorusunu kamuoyunun gündemine getirmiştir.

DİN-BİLİM İLİŞKİSİ TARTIŞMALARI ve İMAM- HATİPLER, 100 YILINDA İMAM HATİP LİSELERİ

Giriş Din-bilim ilişkisi tartışmaları, kökü çok eskilere dayanan bir olgu olsa da, sanayi devrimiyle birlikte oluşan yeni bilim anlayışına bağlı olarak daha da yoğunluk kazanmış olan bir konudur. Önceleri Batı'da başlayan daha sonra Osmanlı'ya da intikal eden bu tartışma, Tanzimat'la birlikte etkisini daha da artırmış ve Cumhuriyet döneminde de bu etkisini devam ettirmiş-tir. Ne var ki Batı'da kilise müntesipleriyle bilim adamları arasında cereyan eden bu çatışma, İslâm âlemine İslâm'ın bilimle çatıştığı veya İslâm'ın terak-kiye mani olduğu söylemleri ile yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu nedenledir ki son iki asırda İslâm müntesiplerinin içinde bulundu ğu fikrî, askerî ve eko-nomik durum nedeniyle sürekli tenkide uğranan, sorgulanan ve yargılanan bir din haline dönüştürülmüştür. Ön yargı ile İslâm'a yaklaşanların ortaya koydukları bu oryantalist bakış açısına göre, Batı farklıdır, zira değişmekte-dir. Doğu da farklıdır, zira değişmemektedir. Değişmezliğin gerçek sebebi ise, bizzat İslâm'ın kendi sidir. Medeniyet değişim demektir. Oysa İslâm de-ğişime karşıdır. Karşı olduğu içinde uygar bir din değildir. Hatta İslam'ın uygar olma gibi bir kaygısı da olmamıştır. Bu düşünce, Türkiye'yi Batılılaştırmamıştır ama etkinliği hatırı sayılır düzeyde olan bir aydın çoğunluğu maalesef oryantalistleştirmiştir. Türk ay-dınının oryantalistleşmesi ise kendine özgü yeni bir kimlik ve aidiyet arama

İMAM HATİP LİSELERİNDE FIKIH EĞİTİMİ, 100. YILINDA İMAM HATİP LİSELERİ

Giriş İmam Hatip Liselerinde fıkıh dersi bu okulların kuruluşundan beri oku-tulan temel meslek derslerindendir. Haftalık ders saati sayısı ve okutulduğu sınıflar zaman zaman değişse de genellikle fıkıh usulüne giriş bilgileri ve temel ilmihal bilgilerini kapsayacak bir ders olarak yerini korumuştur. Bu tebliğde özetle fıkhın din eğitindeki yerine, imam hatip liselerinde fıkıh eği-timini olumsuz etkileyen unsurlara ve fıkıh dersinde verimliliği artıracak faaliyetlere yer verilecektir. Tebliğde halen geçerli olan öğretim programı ve fıkıh ders kitabı değerlendirmelerde esas alınmıştır. Fıkhın Din Eğitimindeki Yeri İmam Hatip Liselerinde fıkıh eğitimi konusuna başlamadan önce imam hatip liselerinde icra edilen dini eğitim üzerine bazı mülahazalarda bulun-mayı gerekli görüyorum. Bilindiği gibi İmam Hatip Liseleri, öğrencilerini hem her türlü yükseköğretime ve hem de mesleğe hazırlayan okullardır. Bu sebeple, bu okullarda okuyan öğrenciler mezun olduklarında ilgili sınavlara girerek doğrudan imam hatip, müezzin kayyım ve Kuran Kursu öğretmeni olabildikleri gibi, din eğitimi alanında veya istedikleri başka bir alanda yük-seköğretime de devam edebilmektedirler. O halde imam hatip liselerinden beklenen dini eğitim belli bir asgari standarda oturmalı ve tespit ettiğimiz çerçevede beklentileri karşılamalıdır.