Hybris Kavramina Yeniden Bakmak ve Modern Tragedyaları Bu Çerçeveden İncelemek (original) (raw)

Kuyucaklı Yusuf Adlı Romanın Hybris Kavramı Etrafında İncelenmesi

Antik Yunan'da suç olarak görülen "Hybris" kavramı genel anlamıyla birine zarar vermek, biriyle dalga geçmek, kişinin kibirli olması, başkasına ait olana göz dikmesi gibi çeşitli olumsuz anlamları barındırır. "Hybris" günlük hayatta insanların sıkça isteyerek ya da istemeyerek başvurabildiği bir kavram olarak dikkat çeker. Sabahattin Ali'nin birçok akademik çalışmaya konu olan Kuyucaklı Yusuf romanı, Yusuf'un bürokrasi ve burjuvazi sınıfındaki eşrafla mücadelesini anlatır. Güçlü ile güçsüzün net çizgilerle ayrıldığı bu romanda yer alan Yusuf ismi yapılmış çalışmalarda genellikle iyi, doğal ve olumlu bir karakter olarak ele alınmıştır. Genel anlamıyla Yusuf'un bozulmuş kirli düzende temiz kalmaya çalıştığı üzerinde çıkarımlarda bulunulmuştur. Bu çalışmada ise Yusuf ismi özelinde romandaki çeşitli kahramanların "Hybris" kavramı bağlamındaki yeri üzerine bir inceleme yapılacak ve Yusuf'un bu kavram altındaki durumu ele alınmaya çalışılacaktır.

Post modern Bir Durum İncelemesi: Cafcaf Dergisi Örneği

Türkiye’de İslami mizah dediğimiz zaman karşımıza hatırı sayılır üç dört dergiden daha öteye bir yayın olmadığı görülmektedir. Geçmişe baktığımız zaman İslami olarak nitelendirilebilecek muhtelif yayınlar bulunmakta idi. Özellikle bu dergiler arasında Cıngar, Ustura gibi dergilerin İslami mizahı temsil eder nitelikte olduğu görülecektir. Günümüzde ise İslamî olma özelliği taşıyan sınırlı sayıda karikatür dergisi olduğu görülecektir. Bu yayınlardan şahsımın ele alacağı dergi Cafcaf dergisi olacaktır.

Söyleşi: "Modern Zamanların Göçebe Ressamı: Mihri", Biamag, 25 May 2019

20. yüzyılın önemli kadın ressamlarından Mihri'yi "Mihri: Modern Zamanların Göçebe Ressamı" sergisini düzenleyen Özlem Gülin Dağoğlu ve Gizem Tongo ile konuştuk. Fotoğraf: Mustafa Hazneci, SALT SALT Galata, geç-Osmanlı, erken-Cumhuriyet döneminin önde gelen kadın ressamlarından Mihri'nin hayatını, eserlerini ve dönemin sanat dünyasını ele alan kapsamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor.

Tahi̇r İle Zührb Hi̇kâyesi̇ (Kibris Türk Varyanti)'Nin Yapi Bakimindan İncelenmesi̇

Turkish Studies, 2009

Kıbrıs Türk halkı arasından derlenmiş çeşitli sözlü anlatmalar içerisinde halk hikâyeleri önemli bir yer tutmaktadır. Bu halk hikâyelerinden bir tanesi de Tahir ile Zühre hikâyesidir. Biz çalışmamıza, ilk olarak halk hikâyesinin belli başlı tanımlarına yer vermeye çalıştık. Daha sonra da Tahir ile Zühre hikâyesinin Kıbrıs Türk varyantının epizot yapısını değerlendirmeye çalıştık. En son olarak da bu hikâyedeki motifleri değerlendirerek çalışmamızı tamamladık.

Lomber Sinovial Kist. Vaka Takdimi ve Literatür Gözden Geçirme

2018

Lomber intraspinal sinovial kistler (LISK), nadir gorulen, genellikle lomber vertebra segmentindeki instabilite nedeniyle gelisen benign lezyonlardir. LISK, sebep oldugu bel agrisi, radikulopati ve norolojik defisitler nedeniyle tedavi edilmelidirler. Lomber cerrahi dekompresyonun da instabiliteye neden olabilecegi ve buna bagli olarak da synovial kistlerin gelisebilecegi unutulmamalidir. Bu duruma engel olmak icin minimal invaziv cerrahi yaklasimlarin tercih edilmesi gerekmekte, instabilite izlenen vakalara da fuzyon cerrahisi uygulanmalidir.

Kibris Ta Osmanli Dan Günümüze Bi̇r Mi̇ras: Destebanlik

Journal of International Social Research, 2019

Son iki yüzyıldan beri Kıbrıs'ta kırsal arazinin güvenliği ve tarımsal vergilerin toplanması, Osmanlı zamanından kalma bir sistemle sağlanmaktadır. 1878'den 1932'ye kadar, İngiliz yönetimi mevcut Osmanlı yasalarını yürürlükte tutmuş, kullanmış ve "mükemmele yakın bir sistem" olduğunu yazmıştır. Konu ile ilgili ilk Britanya yasası 1932'de yapılmış olmakla birlikte yapılan değişiklikler, sadece Kaymakam'ı, " Comissioner"e, kaza'yı "district"e çevirmek gibi, deyimlerle ilgili olup, Osmanlı sistemi olduğu gibi korunmuştur. İlgili yasadaki (Destibanlar Yasası F 278) düzenlemeler halâ Osmanlı zamanında yapılmış olan kurallarla yürürlüktedirler.

Konuksever Derrida’nın Yapısökümcülük Anlayışı Yöntemiyle Mekânın Yeniden İnşası

YTÜ Basım Yayım Merkezi, 2022

Bağlamından koparılmış mekânlar, mekânın öznesinin köklerinden ayrılışını hatırlatan bir anın içinde sıkışıp kalmaktadır. Dışarıdan bir müdahale ile sığınmak ya da yeniden kök salmak için mekânını değiştiren özne, içerisinde bulunduğu yeri daima terk ettiği yerle bir bağ kurarak anlamlandırmaktadır. Sıcak kurabiye kokusu, pencereden ilk bakışta görünen asma yaprağı, boyası dökülen bir duvar ya da yıllarca asılı durduğu yerini belli eden bir resim çerçevesi; terk edilen mekânlarda bırakılmayarak gidilen yere götürülen bir çatı arası sandığıdır. Bağlamından koparılmış bir mekânın yeniden üretiminde, söz konusu mekânın alt anlamlarını yakalamak, Derrida’nın yapısökümcü felsefesi ile ortak bir kaygı taşımaktadır. Bu bağlamda, bu çalışmanın ortaya koyduğu temel söylem, konuksever ya da konuksevmez olma tercihinin, öznenin köklerini arama çabasıyla ilişkili olduğu; söz konusu bu ilişkinin, mekânları, ait olduğu yere bağlayan görünmez bağlarla daima yeniden ürettiği düşüncesidir. Bu bağlamda hazırlanan bu çalışmanın amacı, özellikle dışarıdan bir müdahale ile öznesinden koparılan mekânların, yapısökümcü bir yaklaşımla ve Jacques Derrida’nın konuksev-er/mez-lik kavramıyla örtüştürülerek incelenen mekân kurgularının analizi yoluyla, yeniden inşa edilme pratiklerinin incelenmesidir. Temelde; yapısökümcülük anlayışının, kelimenin anlamsal karşılığı olan bir yıkım eylemi olarak anlaşılmasının ötesinde, mekânsal bileşenlerin her bir parçasının kendi başlarına taşıdığı kimlikleriyle yapılan bir yapı söküm eylemi ile mekânın yeniden üretiminde mümkün olabilecek bir başka söylemin ortaya konulması hedeflenmektedir. Çalışma kapsamında, Derrida’nın, bir metnin anlaşılabilmesi için metin içerisindeki kelimelerin anlamsal karşılıklarının karşılıklı çatışmaları üzerinden kurguladığı yapısökümcülük yaklaşımının ve bu yaklaşımın mekânsal düzlem pratikleri üzerindeki kesişim noktaları olarak nitelendirilebilen konuksev-er/mez-lik kavramının kavramsal çerçevesi çizilmiştir. Bu bağlamda; çalışma, konuksever Derrida’nın ev sahibi olduğu bir bakış açısıyla, yerinden edilmişlik duygusunun yansımalarının incelenebildiği mekânsal pratikleri analiz etmektedir. Bu analizler içerisinde yer alan örneklemler, Gordon Matta Clarck’ın 1974’te terk edilmiş bir banliyö alanındaki bir konut yapısını keserek, bir nevi yıkarak yeniden ürettiği Splitting çalışmasını, Eisenman tarafından 1978’de Le Courbisier’in ızgaraları üzerine yeniden üretilen Cannaregio bölgesini ve bir nüfus müdahale sonrasında yerinden edilmiş eski bir Rum yerleşkesi olan Kayaköy’ü kapsamaktadır. Bu çalışmada, öznesi yerinden edilmiş ve bu doğrultuda ait olduğu köklerinden koparılmış bir mekânın yeniden üretimi, Derrida’nın konukseverlik anlayışı kapsamında ele alınmıştır. Bu bağlamda, Kafka’nın yuva arayışındaki çaresizliğine benzer bir imkânsızlık hali çatışmasını yansıtan ve konukseverlik kavramı üzerinden değerlendirilebilen yerinden edilmiş mekân örnekleri analiz edilmiştir. Bu kavramsal ilişkilendirmeler yöntemiyle yapılan fiziksel ve sosyal durum analizleri üzerinden, yerinden edilmiş mekânların yeniden inşa edilebilme gereklilikleri, çalışma sonucunda ortaya koyulmaktadır.