Osmanlı ile İspanya Müslümanları Arasındaki İlişkiler, Kültür: Üç Aylık Kültür Sanat Araştırma Dergisi Endülüs Özel Sayısı, Sonbahar 2007. (original) (raw)
Related papers
Çatışmadan Ateşkese Osmanlı-İspanyol İlişkileri (1301-1581
Öz Birbirine benzer tarihi tecrübeleri olan Osmanlı ve İspanya devletleri, Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarından itibaren karşı karşıya gelmeye başlamışlardır. Osmanlı-İspanyol çatışması, İspanyol krallıklarının Bizans'a ve Arnavutluk'a ve Osmanlıların Endülüs Müslümanlarına yaptıkları yardımlar nedeniyle şiddetlenmiştir. Taraflar arasında ilk zamanlardaki ufak çaplı çatışmalar ve savaşlar, 16. yüzyılda yerini büyük savaşlara bırakmıştır. İki ülke arasında bazı yakınlaşmalar gerçekleşmesine ve hatta barış görüşmeleri yapılmasına rağmen, Osmanlıların ve İspanyolların dünya hâkimiyeti düşüncesi ile hareket etmeleri, bu yakınlaşmaların başarısız olmasına neden olmuştur. İki taraf arasındaki çatışma süreci, 1581 yılında imzalanan ateşkes antlaşmasına kadar devam etmiştir. Abstract The Ottoman Empire and Spain had survived through similar historical experiences and had confronted each other since the early years of the Ottoman Empire. The Ottoman-Spanish struggle intensified as the Spanish kingdoms extended military aids to the Byzantine Empire and Albania while the Ottomans sent help to Muslims in Spain. The minor clashes in the earlier periods between these two states were followed by major wars in the 16th century. Although there had been rapprochements and peace negotiations between the two states, none of the peace attempts were completed successfully because both the Ottoman Empire and Spain had a desire to establish world political domination. Eventually, the struggle period between the Ottoman Empire and Spain ended with a truce in 1581. Giriş Aynı büyüklükte iki yarımada üzerinde kurulmuĢ olan Osmanlı ve Ġspanya devletlerinin tarihlerinde belirgin bir paralellik vardır. Osmanlı Devleti, kuruluĢ sürecinde Anadolu'da beyliklerle ve askerî gücü tükenmiĢ olan Bizans Ġmparatorluğu ile mücadele ederken, Ġspanya ise, Ġberya Yarımadası'nda küçük Hıristiyan krallıkları ve zayıf Beni Ahmer Devleti ile savaĢmak zorunda kalmıĢtır. Osmanlılar, Bizans karĢısında kazandıkları zaferlerle
2012
Birbirine benzer tarihi tecrübeleri olan Osmanlı ve İspanya devletleri, Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarından itibaren karşı karşıya gelmeye başlamışlardır. Osmanlı-İspanyol çatışması, İspanyol krallıklarının Bizans'a ve Arnavutluk'a ve Osmanlıların Endülüs Müslümanlarına yaptıkları yardımlar nedeniyle şiddetlenmiştir. Taraflar arasında ilk zamanlardaki ufak çaplı çatışmalar ve savaşlar, 16. yüzyılda yerini büyük savaşlara bırakmıştır. İki ülke arasında bazı yakınlaşmalar gerçekleşmesine ve hatta barış görüşmeleri yapılmasına rağmen, Osmanlıların ve İspanyolların dünya hâkimiyeti düşüncesi ile hareket etmeleri, bu yakınlaşmaların başarısız olmasına neden olmuştur. İki taraf arasındaki çatışma süreci, 1581 yılında imzalanan ateşkes antlaşmasına kadar devam etmiştir.
Bu çalışmada, Târîhu’l-fikri’l-endelusî adlı kitaptan, Endülüs’te Müslümanların egemenliğinin sarsılmaya başladığı dönemler ile bunu izleyen çöküş dönemine kadar süren zaman zarfı içinde gerek Hıristiyan İspanyolların ve gerekse orada yaşayan Yahudilerin Müslüman-Arap bilim ve kültürü ile ilgili çalışmalarına dair bölümler sadeleştirilerek çevrilmiştir. Aslı İspanyolca olan ve Á. González Palencia tarafından Historia de la Literatura Arábigo-Española adıyla kaleme alınan kitap, Hüseyin Mu’nis tarafından Arapça’ya çevrilerek 1955 yılında Kahire’de basılmıştır. Asıl metinde, ayrıntılı bilgiler ve sık sık tekrarlanan cümleler olduğu için sadeleştirme yoluna gidilmiştir. This article deals with the partial translations of the book titled "History of the Andalusian Literature". This book was written by Á. González Palencia and translated into Arabic by Hussein Mu'nis and was published in Cairo in 1955. The pages we translated are related to the contributions of the Jews and the Christians of the Spain to the Arabic and Islamic culture.
İspanyol Engizisyonu ve Müslümanlar (The Spanish Inquisition and the Muslims)
Öz: 1492 yılı, İber yarımadasının tarihinde bir dönüm noktasıdır. Katolik hükümdarlar olarak da bilinen Fernando ve Isabel, reconquista sürecini başarılı şekilde sona erdirmiş ve böylece güçlü bir devletin ortaya çıkmasına zemin hazırlamışlardı. Fernando ve Isabel'in evlenmesiyle Kastilya ve Aragon krallıkları birleşmişti. İspanya'nın birliği için gereken askerî ve siyasî mücadele, reconquista sonunda tamamlanmıştı. Şimdi ise dinî birliğe ulaş-mak istiyorlardı. Kripto-Yahudilerin (conversos ya da judeoconversos) sürülmesiyle, dinî birliği gerçekleştirme fikrinin önündeki ilk engel aşıldı. Bundan sonra sıra Endülüs Müslümanlarının Hıristiyanlaştırılmasına gelmişti. Isabel ve Fernando, Müslümanların gönüllü olarak Hıristiyan inancını benimseyeceği ve kendi Hıristiyan ortamlarına intibak edeceğini umuyorlardı. Fakat, dönüşüm kampanyaları ve misyonerlik çabaları gayretsizce yürütüldüğü için, büyük ölçüde başarısızlıkla sonuçlandı. Endülüs Müslümanları, İslâm dinini gizlice sürdürüp, görünüşte asimile olmuş gibi davrandılar. İspanyol engizisyonunun görevi ise, kripto-Müslümanların gerçekten Hıristiyanlaşıp Hıristiyanlaşmadıklarını anlamak ve olmayanları yargıya teslim etmekti. İspanyol engizisyonu, kripto-Müslümanlara karşı bölgelere göre farklı şekilde ilerlemiştir. Müslümanların günlük hayatı, mecburî vaftizler ve ayrımcı düzenlemelerle, katlanılması zor bir şekilde devam etmiştir. Bu makalenin amacı, örneklerle Müslümanların karşı karşıya kaldıkları haksız uygulamaları yansıtmak ve bu uygulamalardan kurtulmak için başvurdukları yöntemlerin neler olduğu üzerinde durmaktır. Abstract: The year 1492 was a turning point in the history of Iberian peninsula. Ferdinand and Isabella, namely the Catholic Monarchs had led the reconquista to a successful end and thus laid the foundation for the emergence of a powerful state. The unification of the Kingdoms of Castile and Aragon had been reached with the marriage of Ferdinand and Isabella. The military and political struggle for the unity of Spain was completed by the end of the reconquista. They now wanted to reach out to the religious unity. Expulsion of the Jews, namely the problem of the conversos or judeoconversos had been solved. Isabella and Ferdinand hoped that, the Muslims voluntarily adopt the Christian faith and would adjust to their Christian environment. But the conversion campaigns and missionary efforts are run only half-heartedly and therefore remained largely unsuccessful. The Muslims of Andalusia took refuge in the crypto-Islam, that is, they tried in hidden continue to pursue the Islamic religion and outwardly feign assimilation. Task of the Spanish Inquisition was about to verify actual faith of the crypto-Muslims and bring them to justice. The Spanish Inquisition had proceeded very differently on the regional level against the Moriscos. The everyday life of the Moriscos as Christians, with compulsive baptisms and discriminating regulations, was very hard to endure. The purpose of this article is to focus on the unfair practices that the Muslims are faced with and the methods they used to get rid of them.
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2021
İspanyol Yahudilerinin İspanya'dan sürgünü, İstanbul, Selanik ve İzmir gibi Osmanlı topraklarına iskânları ile İmparatorluk coğrafyasındaki etkileri üzerine çok sayıda çalışma yapılmasına rağmen Endülüs Müslümanlarının göçünün sosyal ve ekonomik sonuçlarına temas eden çalışmalar sınırlı sayıda kalmıştır. 1492'de İberya Yarımadası'ndaki son Müslüman şehri Gırnata'nın İspanyol Krallığı'na teslim olmasından itibaren başlayan büyük göç dalgaları, 1609 yılında Yarımada'da kalan Müslümanların tamamının sürgün kararı alınmasıyla birlikte 1609-1614 tarihleri arasında en yoğun dönemini yaşamıştır. Sürgün edilen Müslümanların yerleştiği yerlerin başında Osmanlı hâkimiyetindeki Kuzey Afrika toprakları gelmekteydi. Bu sürgünün hem İspanyollar hem de Osmanlılar için önemli sonuçları olmuştur. Müslümanların sürgünü belirli oranda İspanya'nın ekonomik olarak gerilemesinin nedenleri arasında görülürken, Kuzey Afrika'daki iktisadi dinamizmin de başlıca faktörlerinden biri olarak değerlendirilmektedir. Farklı ürünleri ve üretim tarzlarını Kuzey Afrika'ya taşıyan Endülüslü Müslümanlar bölgenin gelişmesine ciddi oranda katkı sağlamışlardır. Bu makalede Endülüs Müslümanlarının yerleştikleri bölgelerde sosyal ve ekonomik hayata yaptıkları katkılar ve bunların sonuçları tartışılacaktır.
Yakın Dönem Türkiye-İspanya İlişkileri (Mavi Elma)
Gazi Kitabevi, 2016
Özet: Türkiye‐İspanya ilişkileri, tarihi, ekonomik, kültürel, siyasal ve stratejik açılardan sürmekte olan çok yönlü ilişkilerdir. Özellikle yakın dönemde İspanya'nın eski Başbakanı José Luis Rodríguez Zapatero ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşbaşkanlıklarını yaptıkları Medeniyetler İttifakı projesiyle beraber, 2004‐2011 yılları arasında yaşanan gelişmelerle, iki ülke arasındaki ilişkiler çok daha ileri boyutlara taşınmıştır. Ancak İspanya'da iktidara Mariano Rajoy liderliğindeki Halk Partisi'nin gelmesi, Ortadoğu'da başlayıp tüm dünyaya yayılan köktendinci terörün uluslararası konjonktürü olumsuz etkilemesi ve Türkiye'deki iktidarın dış politikada eski yaklaşımından bir hayli uzaklaşması üzerine artık anlamını tamamen yitiren Medeniyetler İttifakı fikri, iki ülke arasındaki ilişkilerin boyutunun da değişmesine neden olmuştur. Bu anlamda, Türkiye‐ İspanya ilişkileri, artık ekonomik faaliyetlerin ön planda olduğu ve stratejik işbirliklerinin öncelendiği bir şekilde seyir almaktadır. Bu makalede, yakın dönem Türkiye‐İspanya ilişkilerinde Zapatero ve Rajoy dönemleri ayrı ayrı irdelenecek, Medeniyetler İttifakı projesiyle beraber ortaya çıkan yakınlaşma ve sonrasında bunun hüsrana dönüşme sürecine değinilecek, iki ülke arasındaki ilişkinin ekonomik boyutu incelenecek ve İspanya iç siyasetinde yakın zamanda ortaya çıkan çok aktörlü siyasi gelişmeler ve bunun iki ülke ilişkilerine etkisi anlatılmaya çalışılacaktır.
ÖZET Bir devleti temsil etmek amacıyla başka bir devlet nezdinde görevlendirilen elçiler arasında diplomatik öncelik mevzuu önemli bir rekabet alanıydı. Devletlerarası ilişkilerde elçilerin siyasi yetkinliği, tecrübesi ve nüfuzu önemli bir rol oynamakta ve hem görev yaptığı ülkeyi hem de tâbi olduğu devleti doğrudan etkilemekteydi. Bu nedenle elçilik görevini üstlenen kişilerin siyasetten anlayan ve mevcut diplomasiye hâkim olan şahıslardan seçilmesine ihtimam gösterilirdi. Bu elçiler Osmanlı Devleti'nde bağlı bulundukları devleti temsil eden en üst düzey bürokratlardı. Elçinin törenle karşılanması, sadrazam ve padişahın huzuruna kabul edilmesi gibi teşrifata ilişkin hususlarda belirli kaideler bulunmaktaydı. Osmanlı bürokrasisi tarafından belirlenen bu ritüeller muhatap alınan ülkeye ve dönemin koşullarına göre değişiklik göstermekteydi. Bu değişim devletin gücünün gösterilmesinin yanı sıra ilgili devletle olan diplomatik ilişkilerin de bir yansımasıydı. Diplomasi dilinde ülkelerin birbirlerine olan tutumlarını belirleyen bir husus da elçilere karşı sergilenen davranışlardı. Elçilere karşı takınılan tutum ya da en basitinden elçinin İstanbul'a gelişinde onun karşılanma şekli, karşılamaya giden kişilerin sayısı ya da rütbesi, ilgili devletle olan ilişkilerin bir nevi ifadesiydi. Bu uygulamaların dışında elçinin ya da onu temsilen görev yapan maslahatgüzarın sadrazamın huzuruna çıkışlarında, kiliselerde yapılan ayinlerde ya da katıldıkları törenler esnasında oturacağı iskemlenin yüksekliği ve diğer devlet elçilerine göre kaçıncı sırada oturduğu önemli hususlardan biriydi. Bu çalışmada XVI. ve XVII. yüzyıl Osmanlı-Fransa ilişkilerine ve bu ilişkilerin bir yansıması olarak Fransız elçileri ile yaşanan iskemle sorunlarına yer verilerek, diplomasi dilinde bir araç olarak kullanılan iskemle meselesi değerlendirilmeye çalışılacaktır.