Kabuğunu Kıran İnci / Nadia Hashimi (original) (raw)

İBN KÂNİ‘ VE HADİS İLMİNDEKİ YERİ

DİN BİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ, 2017

Hadisin altın çağı olarak isimlendirilen hicri III. ve IV. yüzyıllarda yaşamış olan İbn Kâni’ başta ed-Dârekutnî olmak üzere çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. Onun "Mu'cemu's-Sahabe" isimli eserinde aktardığı rivayetlerin birçoğu kendisinden sonra gelen alimler tarafından dikkate alınmış ve nakledilmiştir. Fakat sonraki dönem hadisçilerinin onun bu eserini ihmal etmiş olmaları ve kendisi hakkında akademik anlamda yeterli çalışmanın bulunmayışı bizi böylesi bir çalışmaya sevketmiştir. Bu çalışmada İbn Kâni’in hayatı, eserleri ve hadis ilmindeki yeri hakkında bilgi verilmiştir. Özellikle de kendisine yöneltilen cerhlerin tarafsız ve gerçekçi olup olmadığı ortaya konmaya çalışılmıştır.

KADI BURHANEDDİN ve NESÎMÎ’NİN ŞİİRLERİNDE GEÇEN BİTKİ VE HAYVAN ADLARI ÜZERİNE

Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2019

Selçuklular döneminde bilim dili olarak Arapçanın, edebiyat dili olarak da Farsçanın kullanılması Oğuz Türkçesinin yazı dili olmasını zorlaştırmıştır. Selçukluların yıkılmasından sonra yaşanan Anadolu Beylikleri döneminde, Oğuz Türkçesi yazı dili olarak kullanılmaya başlanmıştır. 13.-15. yüzyıllar arasında Anadolu’da farklı konularda tercüme ve telif birçok eser verilmiştir. Bu eserlerden halkı eğitmek amacıyla yazılanlar genellikle Oğuz Türkçesiyle verilirken, edebî eserlerde Arapça ve Farsça, Selçuklu Dönemi kadar olmasa da varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Bu dönemde Oğuz dil dairesi içinde yaşamış şairlerin şiirlerinde kullandıkları Türkçe kelimeleri tespit etmek, gerek şairlerin yaşadıkları coğrafya çerçevesinde oluşan Türkçe bilincini belirlemek, gerekse şairin muhayyilesinde yaşayan Türkçe kelime hazinesini ortaya koymak bakımından önemlidir. Bir şairin şiirlerinde kullandığı kelimeler, o şairin hayal dünyasının fotoğrafıdır düşüncesinden hareketle bu çalışmada Anadolu’da ...

İSAM TAHKİKLİ NEŞİR KILAVUZU

İSAM TAHKİKLİ NEŞİR KILAVUZU, 2023

TDV İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM), İslam medeniyet birikimini ilmî ve fikrî boyutlarıyla ortaya çıkarmak amacıyla müteahhirin dönemine (7-13./13-19. yüzyıllar arası) yönelik olarak 2012 yılında "İkinci Klasik Dönem Projesi"ni, mütekaddimîn dönemine (2-6./8-12. yüzyıllar arası) yönelik olarak da 2016 yılında "Erken Klasik Dönem Projesi"ni başlatmıştır. Her iki projenin hedeflerinden biri, söz konusu dönemlerde ortaya konuş olup önemli bir kısmı hâlâ gün ışığınaçıkmayı bekleyen yazma eserlerin ilmî esaslara uygun tahkikli (tenkitli) neşrini gerçekleştirmektir. Her iki proje kapsamında yayımlanacak olan tahkikli neşirlerde muhakkiklerin takip etmesi gereken kuralları düzenleyen İSAM Tahkikli Neşir Esasları (İTNES) üzerine bina edilen ve diğer kaynaklarla zenginleştirilen bu çalışma, teoriden ziyade uygulamayı dikkate almış ve tahkikli neşir çalışması yapacaklar için temel esasları ihtiva eden bir el kitabı olarak tasarlanmıştır.

İBN-İ HALDUN DÜŞÜNCESİNDE KENT

Özet Kentleşme olgusu, her ne kadar sanayileşme çerçevesinde ele alınan ve modernleşmenin fonksiyonlarından biri olarak değerlendiriliyorsa da, kent kavramının bütün toplumlara özgü niteliği ve bu bağlamda yaşanan tarihi pratik, konuyu bütün toplumlar açısından önemli hale getirmektedir. Bu önemin altı çizilmesi gereken bir yönünü ise, konuya yapılan farklı katkılar oluşturmaktadır. İbn-i Haldun " Mukaddime " adlı eserinde ilmi görüşlerine; sosyal, ekonomik ve siyasal olaylar ve bunlar arasındaki ilişkilere önemli ölçüde yer vermiştir. İbn-i Haldun Mukaddime'sinde, tarihi olayları neden-sonuç ilişkisi içinde incelemiş ve toplumlara dair bazı sonuçlar elde etmeye çalışmıştır İbn-i Haldun'un, kent kavramına özellikle uygarlıklar ve kent sosyolojisi bağlamında yaptığı katkılar, bugün de geçerliliğini koruyan önemli okumalar olarak ele alınabilir. The Urban in thought of Ibn Khaldun Abstract Notwithstanding the fact that urbanization has been evaluated to be a function of modernization and industrialization, the term 'urbanization' as a sui generis common attribute to different settings coupled with its historical praxis have become quintessential and important for most societies. One important dimension of this importance to be underlined is to realize different contributions to the theme. Ibn Khaldun has mentioned significantly at his named " Muqaddimah " scientific point of views; abaout social, political, economical, fiscal events and, to among the relations. Ibn Khaldun has examined historical events within the correspondence between cause and effect and has tried to get some deductions about communities. IbnIn particular Ibn Khaldun's contributions to the urban and civilizations' sociology as well as the concept 'urban' still remain important readings with a great deal of validity. Giriş Kent ve Kentleşme kavramları, demoğrafik olduğu kadar, ekonomik, sosyal, siyasal, idari ve teknolojik boyutları da içeren evrensel bir olgudur. Bu nitelikler aynı zamanda ekonomik dönüşüm sürecinde kent ve kentleşmenin yeri ve kesişme noktalarını da içermektedir. Bu bağlamda, yani ekonomik, sosyal, siyasal ve teknolojik etkenlerin kesiştiği noktada ortaya çıkan kentsel olgu ve kentleşme, bu özelliğiyle, bir bağımlı değişken niteliği kazanmaktadır. Öte yandan kent ve kentleşme, aynı zamanda, toplumun ekonomik, sosyal ve siyasal yapısını; insan tutum ve davranışlarını, teknolojik gelişmeleri vb. etkileyen bir süreçtir. Kentleşmenin, bu anlamda, bir bağımsız değişken olarak algılanıp, değerlendirilmesi; onun salt, kırdan kente yönelen bir nüfus hareketi olmadığını ortaya koymaktadır. Bu çerçevede kent ve kentleşme, sosyolojiden ekonomiye, siyasetten yönetime kadar birçok disiplinin ortak konusudur. Bu inter disipliner pozisyondan öte kent, her şeyden önce orada yaşayanların, kentlilerin asıl konusudur. Değer üretmek, kenti kurmak, düzenlemek, yenilemek asıl kentlilerin işidir. Bu durum ekonomik, sosyal, siyasal, idari ve kültürel bütün konularda katılım ve etkinlik açısından önem taşımaktadır.

NECATI BEYIN KASIDELERINDE HAMI VE CAIZE ARAYIŞI

The Journal of Academic Social Science, 2020

NECÂTÎ BEY'İN KASİDELERİNDE HÂMÎ VE CAİZE ARAYIŞI ÖZ Klasik şairlerin devlet ricaline yakın olma ve edebî faaliyetlerini bu şahsiyetlerin himâyesinde devam ettirip kendilerine bu şekilde bir statü elde etmek istemeleri, Ortaçağ Doğu ve Batı dünyasında kabul gören bir geleneğin parçasıdır. Başkentler, saraylar, devrin ileri gelenlerinin konakları, şair-hâmî ilişkilerinin en sık yaşandığı yerler olmuştur. Ancak Doğu dünyasında peygamberin Ka'b bin Züheyr'in yazdığı ve Kaside-i Bürde olarak bilinen şiir karşılığında kendisine hırkasını hediye etmesi, şaire hediye verilmesinin sünnet addedilmesini ve dinsel bir formasyon ka-zanmasını sağlamıştır. Sanatçı, eserini iktidara sunarak makam, mevki, caize ve şöhret elde ederken iktidar sahipleri de iktidarlarını bu sayede geniş halk kitlelerine yayma fırsatı yakalardı. Bu anlamda şairin hâmîsine sunduğu eser, salt caize elde etme amacından daha öte anlamlar ifade etmektedir.15. yüzyılın önemli şairlerin-den Necâtî Bey'in de hayatında hâmîlik izlerini ve kasidelerini sunduğu devlet ri-calinden caize talep ettiğini görmek mümkündür. Şairin kasidelerini baz alarak şai-rin himâye ve caize talebini ortaya koymak bu çalışmanın ana eksenini oluşturmak-tadır.

NA'ÎMÎ'NİN MANZUM KASİDE-İ BÜRDE TERCÜMESİ

Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2017

Özet İslam dünyasında önemli bir yere sahip olan Kasîde-i Bürde, İmam Busîrî tarafından kaleme alınmıştır. İmam Busîrî'nin gördüğü bir rüya üzerine yazdığı bu kaside, Hz. Peygamber'i övmesi yönüyle İslam dünyasında oldukça ilgi görmüştür. Kaside; Farsça, Türkçe, Urduca, İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca gibi çok sayıda dile tercüme edilmiştir. Türk-İslam coğrafyasında şifa vermesi niyetiyle hastalara okunmuş, camilerde makamla söylenmiş, medreselerde ders olarak okutulmuştur. Türk edebiyatında da çok sayıda tercüme ve şerhi bulunan kasidenin bir tercümesi de kaynaklarda zikredilmeyen bu tercümedir. Na'îmî mahlaslı biri tarafından kaleme alınan bu tercümenin tespit edilen tek nüshası Amasya Beyazıt Yazma Eser Kütüphanesinde yer almaktadır. Bu çalışmada söz konusu tercüme tanıtılacaktır. Öncelikle şekil ve çeviri hususiyetleri açısından değerlendirilecek olan eserin sonrasında metnine yer verilecektir.

NIKAIA’DAN (İZNİK) ALIŞILMIŞIN DIŞINDA BİR SÜTUNLU LAHİT

OLBA XXIX, 2021, 269-286 ISSN 1301-7667, 2021

Nikaia Antik Kenti’nin günümüze kadar tespit edilebilmiş en büyük nekropol alanı olan İznik’in yaklaşık 1,5 km kuzeydoğusundaki Hisardere / Bayırdibi mevkiinde açığa çıkarılan, son derece iyi korunagelmiş Roma Dönemi’ne ait lahitler, sadece bölgenin yerel üretim lahitleri konusunda bilgiler sunmakla kalmayıp, Küçük Asya Roma İmparatorluk Dönemi lahitleri konusuna tipolojik ve ikonografik açıdan yeni bilgiler de eklemektedir. Bu makalede söz konusu nekropol alanında, 2015 yılı sonlarında, İznik Müze Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen kurtarma kazılarında keşfedilen Dokimeion üretimi bir sütünlu lahdin bilim dünyasına tanıtılması amaçlanmaktadır. Lahit, sandukasının üzerinde bulunan yüksek kabartma olarak işlenmiş betimlemeleri ile hem Dokimeion lahitleri üzerinde nadiren rastlanan kompozisyonlar sunmakta, hem de daha önceden korunma durumu nedeniyle yanlış yorumlanmış bir lahit üzerindeki kabartmanın da eksiksiz bir şekilde tamamlanmasına olanak sağlamaktadır. Lahdin üzerinde in situ halde bulunan kırma çatı biçimli kapak ise Dokimeion üretimi sütunlu lahitlerinin standart tipine ait bilinen tek örneği oluşturmakta ve bu tipin sandukalarını örten kapaklar hakkında günümüze kadar kabul görmüş bazı yargıları da değiştirmektedir.