Propaganda Aracı Olarak Roman: Ahıska Türkleri Davası Örneği (original) (raw)
Related papers
Atabek Yurdu Etnopedagojisi :Ahıska Örneği
Journal of Turkish Studies, 2018
Çalışmada elde edilen ilk sonuç, etnopedagojiye dayanmayan "millî" eğitim politikasının etkili olamayacağıdır. Ampirik bilgilerin kültürel miras olarak aktarılmanın ötesinde yüzlerce yılın birikimini taşıdığından hikmet içerikli olduğu, etnopedagoji ve etnodidaktikin bilimsel eğitim çalışmaları içerisinde okullarda uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Ahıska etnopedagojisi ve Etnodidaktik yöntem ve araçlarının Ahıska Türklerinin kendi ideal insan modelini başarıyla elde ettiği de araştırmada ortaya konmuştur.
Antikçağ’ın Uluslararası Politikalarında Propaganda Aracı Olarak Kullanılan Heyeltraşlık
Amisos, 2018
The most important propaganda tool has been sculpture in all the developed cultures of antiquity from Sumerians to Rome. States often used this propaganda tool to dominate other states and smaller communities the places of use of this propaganda tool are mostly palace walls, steles, rock reliefs, temples and victory monuments. The aim is to influence the people and the strangers who see the ideological scenes on these structures. Thus, the power of the state and the king will never be forgotten and the order will be preserved with fearful messages. Another important message on the scenes is precisely linked to the personalities of the kings. These messages emphasize the personality of the king who is devout, courageous, just and if necessary, ruthless. Divinity, justice and brutality of the Kings, are displayed in the scenes of victory. In the presentation and acceptance scenes, the power of the pompous and clement King is the front plan. In the hunting scenes, the King stands out with courage. After the Mesopotamians, this tradition was continued by the Persians, the Hellenes and the Romans. It must be said that using sculpture as a political propaganda tool has been successfully applied by Romans as in Assyria.Persians, Hellenes and Romans respectively. I have to say that sculpture has been successfully used as a political propaganda tool especially, as the Assyrians did successfully.
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (HÜTAD), 2018
The War Journal (Harp Mecmuası), which first issue was published on November 1915, was one of the main propaganda tools of the Ottoman Empire during the World War I. The War Journal, considered as one of the most successful publication of the Empire in terms of its visual propaganda, was closed in June 1918, after publishing 27 issues. This study concentrates especially on the analysis of the Journal’s presentation of the news about the battles on the Hedjaz, Sinai and Palestine frontlines, where the Ottoman Empire lost the most of its territories. The analysis of those news shows, that instead of showing its enemy as a ‘monster’, the dominant discourse chosen by the Journal is mainly about the heroism and the virtues of the Ottoman soldiers.
Çanakkale Muharebeleri Sırasında Basının Propaganda Aracı Olarak Kullanılması: Harp Mecmuası Örneği
Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, 2012
Propaganda pek çok devlet tarafından kamuoyunu yönlendirmek için kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemi İttihat ve Terakki yönetimi de kullanmıştır. Birinci Dünya Savaşında propaganda faaliyetleri yapmak amacıyla devlet eliyle Harp Mecmuası adında bir dergi çıkarmışlardır. Dergideki propaganda çalışmalarında fotoğraf ve görsel malzemeler yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Özelikle Çanakkale Cephesinde elde edilen başarılar, esir alınan askerler, ele geçirilen silahlar ve benzeri içerikli yüzlerce resim ile bu konularda yazılmış onlarca metin yayınlamışlardır. Harp Mecmuasının yayınlarında daha çok vatan, millet, bayrak kahramanlık, fedakârlık, şehitliğin faziletleri gibi toplumun hamasi duygularını kabartan konular ele alınmıştır. Tüm bu çalışmalar cephede savaşan askerin ve cephe gerisinde asker gözleyen halkın moralini yükseltmek amacıyla yapılmıştır. Her ne kadar savaş şartlarında yapılan bu yayınlara halk sempatiyle yaklaşmışsa da aslında bunların bir propaganda çalışması olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir.
Antikomünist Propaganda: Büyük Doğu Mecmuası Örneği
Basın ve yayın öteden beri fikrî hareketlerin temel unsurlarından olmuş ve fikir akımlarının basın-yayın yoluyla yaygınlaşması hedeflenmiştir. Bu çerçevede muhalefette kalmış birçok hareket de düşüncelerini dergiler ve gazeteler yoluyla yaymaya gayret etmiştir. Bu yayınlar arasında ilk olarak 17 Eylül 1943 tarihinde Necip Fazıl Kısakürek'in yayımına başladığı Büyük Doğu mecmuası ön plana çıkmaktadır. Bu dergi 1943'ten 1978 yılına kadar aralıklarla günlük gazete, haftalık ve aylık mecmua olarak yayımlanmaya devam etmiştir. Dönem itibarıyla bakıldığında İslamcıların İslama ve kendi varlıklarına karşı algıladıkları en büyük tehditlerden birisinin o yıllarda dünyada oldukça yayılmış olan komünizm hareketi ve dolayısıyla da bu hareketin hamisi konumunda bulunan Sovyetler Birliği olduğu görülmektedir. Büyük Doğunun yayın politikasına baktığımızda bu konunun üzerine sıkça eğilindiği ve bahsi geçen tehdide karşı oldukça etkili biçimde bir kampanya yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Bu çalışmada 1964-1978 yılları arasında aralıklarla yayımlanmış olan Büyük Doğu mecmuasında yapılan antikomünist propaganda incelenecek ve bunun üzerinden dönemin şartlarında İslamcıların komünizme bakış açısının anlaşılmasına gayret edilecektir. Çalışmanın ilk kısmında kısaca dönemin uluslararası konjonktürü ve Türkiye şartları hakkında bilgi verilip çalışmanın yöntemi açıklanacaktır. Daha sonra ise içerik analizi yöntemiyle derginin ilgili içeriği incelenecek, içerikle ilgili genel istatistiksel bilgi verilecek ve yazarların da fikirleri doğrultusunda dönem İslamcılarının komünizme bakış açısı yorumlanacaktır.
Ahıska Türklerinin Gürcistan’a Geri Dönüşü ve ‘Ermeni Faktörü’
Gürcistan'daki Müslüman Topluluklar: Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset (ed. Ayşegül Aydıngün, Ali Asker, Aslan Yavuz Şir), 2016
Ahıska Türklerinin Gürcistan’a geri dönüşleri konusunda gerekli yasal düzenlemenin yapılması, Gürcistan’ın 1999 yılında Avrupa Konseyine üyelik şartlarından biri olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla, Ahıska Türklerinin Gürcistan’a geri dönüşü esas itibarıyla Gürcistan ve Avrupa Konseyi arasında gerçekleştirilen mutabakat çerçevesinde şekillenen uluslararası hukuki bir konudur. Öte yandan, Ahıska Türklerinin Gürcistan’a geri dönüşlerinin ahlaki, tarihsel, sosyolojik ve siyasi boyutları da vardır. Nitekim, Gürcistan’ın 2001 yılından itibaren bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmeye yönelik adımlar atmaya başlamasıyla, Ahıska Türklerinin Gürcistan’a geri dönüşleri meselesinin farklı boyutları Gürcistan toplumu ve siyasi eliti tarafından tartışılmaya başlanmıştır. Nitekim, bu tartışmalar Ahıska Türklerinin Gürcistan’a geri dönüş sürecine etki eden ve bu süreci farklı oranlarda belirleyen etmenlerdir. Bu nedenle, Ahıska Türklerinin geri dönüş sürecinin bir bütünlük içerisinde anlaşılması, tüm bu boyutların ve haklarındaki tartışmaların birbirleriyle ilişkisellikleri içerisinde incelenmeleriyle mümkün olabilir.