TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ PRATİĞİNİN ARAÇSAL VE ÖTEKİLEŞTİRİCİ NİTELİKLERİ NASIL AŞILABİLİR (original) (raw)
Günümüz dünyasında, insanlık anlayışında gelinen noktada, kapsamlı bir demokrasi, hava, su ve ekmek gibi yaşamın temel gereksinmelerinden biri haline gelmiştir. Ne var ki Türkiye bir demokrasi krizi içine girmiş bulunmaktadır. Türkiye'nin günümüzdeki sorunlarının hemen hepsi bu demokrasi krizinden kaynaklanmaktadır. Türkiye'de iktidar, yanlış yorumladığı bir milli irade anlayışına dayanarak, diktatörce olan davranışlarının ileri bir demokrasi uygulaması olduğuna halkın inanmasını istemekte ve bunu sağlamak için de medya üzerinde değişik türlerde baskı yapma yoluna girmektedir. Türkiye'nin böyle bir demokrasi krizi yaşamakta olmasında, tabii ki iktidar partisinin siyaset yapma anlayışının katkısı yüksektir. Ama bu krizin yaşanmasının gerisinde, Türkiye'nin siyasal kültüründen kaynaklanan nedenler bulunmaktadır. Türkiye'nin 1946'da çok partili rejime geçmesinden itibaren, siyaset demokrasiyi iktidara gelmek için bir araç olarak görmüştür. Bu sığlığı aşamamıştır. Demokrasinin iktidarı meşru yoldan ele geçirmek için bir araç değil, insanların onurlu yaşam hakkını gerçekleştirmek için başarılması gerekli bir amaç olduğunu kavrayacak bir derinliğe ulaştırılamamıştır. Bu nedenle bu yazıda önce 1946 yılında Türkiye'de çok partili rejime geçiş yaşanmaya başladığında demokrasi anlayışının, neden büyük ölçüde araçsal düzeyde kaldığı üzerinde durulacaktır. Başka bir deyişle Türkiye'nin çok partili rejime geçiş öyküsü anlatılacaktır. Bunu, aldığı oy miktarını en yükseğe çıkarmaya odaklanmış bir siyaset pratiğinin, ülkeyi nasıl siyasal krizlere taşıdığı çözümlenmeye çalışan bölüm izleyecektir. Türkiye'de demokrasi pratiğinin seçim kazanmaya odaklanmış olması dolayısıyla seçim kampanyalarının yürütülme biçimleri Türkiye'deki demokrasinin niteliğinin kavranmasında kritik bir öneme sahip olmaktadır. Bu nedenle seçim kampanyalarının düzenlenmesinde kullanılan farklı yaklaşımlar ve bu yaklaşımlarda izlenen iletişim stratejilerinin çözümlenmesi yazının dördüncü bölümünde ayrı olarak yer almaktadır. Bu çözümlemeler bize salt temsili demokrasi içinde kalarak araçsal demokrasinin sığlığından, demokrasinin bir çoğunluk sultasına dönüşmesinden, kaçınmanın kolay olmadığını ortaya koyacaktır. Böyle bir saptama bizi araçsal demokrasi anlayışının nasıl aşılabileceği sorusuyla karşı karşıya bırakmaktadır. Beşinci bölümde bu soru yanıtlanmaya çalışılacaktır. Bunun için de, insanların onurlu yaşam hakkını gerçekleştirebilecek kapsamlı bir demokrasi anlayışı ve bunun siyasal kültürü konusunda bir öneri geliştirilecektir. II. TÜRKİYE'DE ÇOK PARTİLİ REJİME GEÇİŞLE BİRLİKTE, DEMOKRASİ ANLAYIŞI ARAÇSAL BİR DÜZEYE HAPSOLDU II. Dünya Savaşı öncesinde Avrupa ve Dünya'da ulus devletler genellikle diktatörlüklerle yönetilmektedir. Savaş sonrasında bu rejimlerin bir kısmı barış antlaşması sonucu dönüşmüşlerdir. Diğer bölümü diktatörlüklerini sürdürmüşlerdir. Bunlardan sadece Türkiye'de tek partili rejimden çok partili rejime geçiş, rejimin iç işleyişi içinde gerçekleşmiştir. Bu Türkiye'nin Cumhuriyetin ilanından sonra yaşadığı ikinci büyük