AYASOFYA MOZAİKLERİ.docx (original) (raw)

AYASOFYA (HAGİA SOPHİA) MOZAİKLERİ

En önemli iç narteksin naosa giren kapının üzerinde (imparator kapısı üzerinde) ''Pantaktator İsa'' merkeze konumlandırılmıştır. Yanında Meryem ve diğer yanında Baş Melek figürü bulunmaktadır. İsa'ya secde eden IV. Leo'dur. (akıllı, bilge) İmparatorun bütün hükümdarlık alametleri ile giyinmiş ve kuşanmış olarak verilmiştir. (3. Karısını da boşayınca aforoz edilme durumuna gelmiştir ve kendini affettirmeye çalışmaktadır.) Altın bir zemin üzerinde İsa son derece süslü, değerli taş ve incilerle bezeli tahtta oturmaktadır ve ayaklarının altında seki vardır. İsa'nın başını çevreleyen halesi bulunmaktadır. Sağ eliyle takdis işaretini yapmaktadır, sol elinde ise dizi üzerinde açık duran bir kitabı tutmaktadır. İsa'nın elindeki kitapta ''Size selamet olsun! Ben dünyanın nuruyum'' yazmaktadır.

AYASOFYA KUBBBE MOZAİKLERİ ONARIMLARI ÇALIŞMALARINDAKİ ENJEKSİYON HARÇLARI ÜZERİNE BİR TESPİT

6. Uluslararası Türkiye Mozaik Korpusu Mudanya Sempozyumu, İnanç ve Kültün Mozaik Sanatına Yansıması, Sanat, Koruma, Modern Yaklaşımlar , 2022

Antik Dönem’de yer, duvar, kubbe ve tavanlar mozaiklerle bezenmişlerdir. Mozaiklerin teknik özellikleri ve bezeme elemanları, zamana ve coğrafyaya göre birbirlerinden farklılık göstermektedir. Mozaiklerde zamanla bazı bozulmalar oluşmaktadır ve her eserde bu bozulmalar, ayrı incelense de genellikle birbirlerine benzer sınıflandırmalar yapılmaktadır.Yapım katmanları arasında oluşan ayrılmalar, bozulmaların bir sınıfını oluşturmaktadır. Malzemenin kimyasal ve kristal yapısının bozulması sonucunda ya da fiziki faktörlerin etkisiyle (deprem, nem, heyelan vb), katmanlar arasındaki bağlar tutuculuklarını kaybetmektedirler. Ayasofya 2002-2004 yıllarındaki kubbe mozaiklerindeki çalışmalarımız sırasında, katman ayrılmaları ile karşılaşılmıştır. Özellikle kubbe, çatı ve kısmen duvar mozaiklerinin ayrılan katmanları yer çekimine bağlı olarak kopma ve düşme olasılığına karşı, yüzeyler geçici korumaya alınmışlardır. Bu alanlarda, boşluklar enjeksiyon harcı ile doldurularak sağlamlaştırılmaya çalışılmıştır. Sözü edilen bozulmalar, farklı teknik ekipmanlar ile tespit edilmiştir. Özellikle içerde oluşan boşlukları görmek için, uygun kısımlarda endoskopi cihazı ile içeri girilmiş ve karşılaşılan durum, enjeksiyon ile sağlamlaştırma konusunda farklı bir teori geliştirilmesine neden olmuştur. Ayasofya ile ilgili raporlarda bu sorunlar ve çözümüne yönelik öneriler sunulmuştur. Floors, walls, domes and ceilings were decorated with mosaics in the Ancient Period. The technical features and decoration elements of the mosaics differ from each other according to time and geography. Some deteriorations occur in the mosaics over time, and although these deteriorations are examined separately in each work, generally similar classifications are made to each other.During our work on the dome mosaics of Hagia Sophia in 2002-2004, the layer encountered separation. In particular, the dome, roof and partly wall mosaics are separated. Layers are temporarily protected against the possibility of breaking and falling due to gravity.

İKİ BİNA BİR TARTIŞMA: AYASOFYA

Gür, Ş. Ö. İKİ BİNA-BİR TARTIŞMA, YAPI-458, Temmuz-Ağustos, 2020, s. 12-14., 2020

Zannedilir ki, sanatları, inancı ve özgürlüğü kısıtlamak güç göstermektir. Aslında, gerçek güç özgürlükleri paylaşabilmektir. Doğrusu ise, her şey toplumsal bellekte olduğu gibidir. Bu, sokak isimlerinin basitçe, bir çırpıda değiştirilmesine de benzemez. Bir yanda beş asırlık bir camiden, diğer yanda on beş asırlık bir kiliseden söz ediyoruz. Yok efendim Unesco yatırımını nakit olarak geri ister ve hükümetimizi borçlandırırmış, o nedenle de bu kilise İslami ibadete açılamazmış. Geçiniz efendim bunları! Basit hesaplar! Zor olan dünya toplumunun belleğini yeniden yapılandırmaktır. ‘Ben yaptım olduyla’ olmaz. Mimari en zor yok edilen tarihi kanıttır. Denemeyin bile!

ARŞİV BELGELERİNE GÖRE AYASOFYA ÇEVRESİNDEKİ MABED VE YAPILARIN TAMİRATLARI (1839-1923

DÜŞÜNCE DÜNYASINDA TÜRKİZ Ulusal Hakemli Sosyal Bilimler Dergisi, 2020

Ayasofya, Fatih Sultan Mehmed’in 1453’te İstanbul’u fethetmesinin akabinde yine onun tarafından camiye çevrilerek Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif adını almıştır. Fatih Sultan Mehmed Ayasofya’nın tahribini önlemiş, burada ilk Cuma namazını kıldıktan sonra camiyi kendi hayratının ilk eseri olarak vakfetmiştir. Fatih’ten sonra da Osmanlı padişahları cami-i şerifin çevresinde hem yeni yapılar inşa etmiş hem de gerektiği zamanlarda bunların tamirini de yaptırarak yapının bir bütün olarak Cumhuriyet’e intikal etmesini sağlamışlardır. Biz de bu çalışmamızda, Osmanlı arşiv belgelerini referans alarak, Ayasofya Cami-i Şerifi çevresindeki dinî ve sosyal yapıların günümüze intikaline vesile olan Osmanlı döneminde geçirdikleri tamiratları ele almaya çalışacağız.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BELGELERLE AYASOFYA

Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2021

Dünya kültür ve medeniyet tarihinin önemli eserlerinden biri olan Julius II. Konstantios’un ilk inşaatını başlattığı, İmparator Justinianus tarafından 532 tarihinde inşa edilen yapı günümüze ulaşan Ayasofya’dır. Bizans İmparatorluğu zamanında kilise olarak inşa edilmiş yapı, İstanbul fethedildikten sonra Fatih Sultan Mehmet Han tarafından 29 Mayıs 1453’te camiye çevrilmiştir. Fatih tarafından kendi adına vakfedilen 1463 tarihli Ayasofya-i Kebir Vakfiyesi ile cami, medresesi, hamamlar, imaret kısımları ve etrafındaki yapılarla birlikte isimleri sayılan vakfa ait hayratın sahipleri, yapının camiye dönüştürülmesi, sınırları, vakfın idaresi gibi esaslar belirlenmiştir. Yapı, camiye dönüştürüldükten sonra Osmanlı döneminde II Selim, II. Bayezid, III. Murat, I. Mahmut, II. Mahmut, Abdülmecid dönemlerinde çeşitli restorasyon ve onarım çalışmalarıyla yeni eklentilere tanık olmuştur. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Ayasofya’nın cami statüsünün değiştirilmesi Batılı devletler tarafından sıklıkla gündeme getirilmişse de Ayasofya cami olarak kimliğini Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra da devam ettirmiştir. Cumhuriyet devrinde pek çok defa onarım görmüş olan yapı, 1934 tarihli bir kararnameyle müzeye dönüştürülmüş, müze statüsünün değiştirilmesiyle ilgili günümüze dek pek çok tartışma yaşanmıştır. 10 Temmuz 2020 tarihli Danıştay kararı ile 1934 tarihli kararname iptal edilerek yapı, tekrar camiye dönüştürülmüştür. Bu çalışmada ise kısaca Ayasofya’nın tarihçesi ve yapının geçmişten günümüze yaşamışolduğu statü (kiliseden camiye) değişiklikleri hakkında bilgiler konuyla ilgili belgeler eşliğinde okuyucuya sunulacaktır.

AYASOFYA’NIN TARİHİ BOYUNCA ANA KUBBESİNE YAPILAN MÜDAHALELER VE BİR KORUMA ÖNERİSİ

ULUSLARARASI AYASOFYA SEMPOZYUMU II: KADİM BİR MABEDİN TARİHİ, BİLDİRİLER KİTABI, 2023

It is possible to say that the earthquake risk carried by Hagia Sophia throughout its history is involved with its structural system problems. The weaknesses of the ambitious structural system of the building caused the main dome to collapse completely 21 years after its construction, and partially in the 10th and 14th centuries, twice. Hagia Sophia has been constantly repaired and strengthened throughout its history. It can be evaluated that the design of the piers and arches plays a role in the current problems of the main dome, rather than the dome itself. Undoubtedly, since it will not be possible to reconstruct these building elements, the search for solutions to the problems that manifest themselves in the main dome has focused on the interventions aimed at retrofitting the carrier system rather than the dome. After the collapsion of the southeast part of the main dome in the 1346 earthquake, the last devastating earthquake the dome experienced, the dome reconstructed and retrofitted with buttresses flying from four directions. In the last quarter of the 16th century, Mimar Sinan had important interventions to retrofit the structure. During the Fossati repairs of Hagia Sophia (1847-1849), the flying buttresses supporting the main dome from four directions were removed and the perimeter of the pedestal on which the main dome sits was framed with iron beams from four directions. In an earthquake simulation we conducted in 2011, the dome of Hagia Sophia was modeled with flying buttresses and in its current form, and the functionality of the buttresses was detected. In this research, the current structure of the main dome has been questioned along with the interventions and intervention proposals made to the main dome throughout history. As a result of our research, a proposal with reference to provision of a tension ring has been theoretically presented in order to protect the main dome and so the half domes, which will not spoil the silhouette and structural texture of Hagia Sophia.

AYASOFYA HİPOJE YAPISININ MİMARİ BELGELEMESİ VE KORUMA SORUNLARINA YÖNELİK ÖNERİLER

ULUSLARARASI AYASOFYA SEMPOZYUMU II: KADİM BİR MABEDİN TARİHİ, BİLDİRİLER KİTABI, 2023

Hipoje, Ayasofya’nın kuzeydoğu cephesi ile Ayasofya İmareti arasında Vezir Bahçesi olarak bilinen bölgede yer alan bir grup yer altı mezar yapısıdır. Bir geçitle birbirine bağlanan üç yer altı mekanından oluşan bu yapı, 4. yüzyıla tarihlenmekte olup Ayasofya’dan daha eskidir. Zamanla işlevi ve mimarisi değişen hipojenin rölövesi Ayasofya’nın müzeleştirilmesinden sonra belgelenmiştir. Yapı tarihi boyunca dönüştürülmüş olsa da bulunduğu arkeolojik alanın Geç Antik Çağ’ına ışık tutmaya devam etmektedir. Ancak mevcut haliyle ilgiye ve korunmaya muhtaçtır. Araştırma kapsamında öncelikle hipojenin mimari belgeleme tarihi ve geçirdiği dönüşümler üzerinde durulmuştur. Daha sonra bu çalışma için özel olarak hazırlanan dijital mimari görselleştirmelerin desteğiyle yapının mevcut durumu ve koruma sorunları anlatılmıştır. Bu çalışma, hipojenin koruma sorunlarını ortadan kaldırmak için bir farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır.

AYASOFYA İLE İLGİLİ HABERLERİN MEDYA VE İDEOLOJİ BAĞLAMINDA ÇÖZÜMLENMESİ: TÜRK YAZILI BASINI ÖRNEĞİ

Temel işlevi haber verme olan medyanın olayları aktarırken gösterdiği farklı söylem biçimleri birçok iletişim araştırmasına konu olmuştur. Farklı siyasal yönelimleri, sunum biçimleri ve okuyucu kitleleri olan medya kurumları, kurdukları söylemlerle olayları kendi ideolojileri çerçevesinde yeniden üretebilmektedirler. Böylece ideoloji gazetelerin temsiline etki ederek birbirinden farklı gerçeklik algılarına yol açabilmektedir. Bu çalışma 24 Temmuz 2020 tarihinde Ayasofya'nın ibadete açılışının Türk yazılı basında nasıl haberleştirildiğini, söylemlerin nasıl üretildiğini, sözcüklerin nasıl seçildiğini ve hedef kitleye nasıl aktarıldığını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Ayrıca söz konusu haberlerin sunuluşunda egemen söylem ve farklı ideolojik yapılara ait söylemlerin aynı olayları aktarırken gösterdiği farklılıkların araştırılması çalışmanın temel amacıdır. Bu kapsamda çalışmada, iki farklı ideolojik yapıya sahip olan Sabah, Yeni Şafak (muhafazakâr basını temsilen) gazeteleri ile Sözcü, Cumhuriyet (sol basını temsilen) gazetelerinin eleştirel söylem analizi bağlamında incelenmiştir. Analizler, Ayasofya'nın ibadete açılmasının ardından kılınan ilk cuma namazı sonrası gazetelerin ilk sayfaları ile sınırlı tutulmuştur. Yapılan analizlerin sonucunda, gazetelerin Ayasofya'nın ibadete açılış haberini kendi ideolojilerine paralel olarak sunduğu ve kurdukları söylem aracılığıyla ideolojik mücadeleyi sürdürdükleri görülmüştür.

MÜZİK ESERİNİN ONTOLOJİK KOŞULLARI.pdf

1. Erzurum Ulusal Müzik Bilimleri Sempozyumu : Erzurum, 28-29 Nisan 2016 / [düzenleyen] Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, 2016

Yaşantımızda bizi kuşatan maddî ve manevî “var olan” şeylerin bilgisine ulaşma uğraşı bizi ontoloji’ye götürmektedir. Ontoloji ,“Var olan”ın temel yapısı, onun nedensellik ilkeleri, türleri (ideal, real varlık), öğeleri ve tarzlarını (olanak, gerçeklik, zorunluluk, rastlantısallık, olanaksızlık, gerçek olmama) araştırır. “Var olan”ın bilimidir ve “var olan”da temel olanı araştırır. Var olanın üç var olma alanı vardır: dış dünya – düşünme – dil. Düşünme ve dilde var olan, doğrudan insan dünyasına ilişkindir, yapı olarak dayanağı, doğrudan „insan‟dır. Dış dünyada var olan ya da kendi başına var olan düşünen varlıktan bağımsız, nesne olarak değil, bir varlık olarak vardır. Nesne ya da konu olabilmesi bir düşünme edimiyle karşılaşması gerekmektedir. Bir müzik eserinde “varolanı var olan yapan şey” yani “nelik” ve bir şeyi “işte o” yapan şey ya da şeyler nedir? Bu „nelik‟i anlamanın dayanağı varolan-düşünme-dil arasındaki ilişkilerin çözümlenmesi midir? Besteci, müzik eseri, dinleyici, yorumcu/icracı, toplum varolma alanlarının neresinde yer almaktadır? Bunlar arasındaki ilişki ağı nasıl örülmektedir? “Kendi başına var olan”da anlamı gerçekleştiren ve fiziksel dünyaya taşıyan nedir? Bu çalışmada ele alacağımız bu soruların yanıtı bize, bir müzik eserinin var olma koşularını anlamamızda yardımcı olacaktır. Anahtar Sözcükler: Müzik, Ontoloji, nelik.