SOSYAL BİLİMCİ VE SİYASETÇİ OLARAK BEHİCE BORAN: HESABI AKILLA VERİLEN BİR YAŞAM (original) (raw)
Related papers
BEHİCE BORAN’IN TÜRKİYE’DE SOSYOLOJİ VE SOSYAL BİLİMLERE KATKISI
KURULUŞUNDAN GÜNÜMÜZE ATA YADİGÂRI DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ-II:CİLT, 2023
Behice Boran DTCF’nin kuruluş misyonuna ve dönemin bilim anlayışına uygun olarak 1939’da başlamış olan DTCF Sosyoloji programının kurucusudur. O yaptığı çalışmalar ile o dönemde Türkiye’de mevcut olan sosyoloji ve sosyal bilimler anlayışında radikal dönüşümlere yol açmış bir bilim insanıdır. Bazı yaşamlar bazen bir ülkenin hatta dünyanın belli dönemlerini anlama açısından önemli olabilmektedir. Boran’ın bireysel yaşamı üzerinden erken cumhuriyet dönemi ve sonrasındaki çalkantılı dönemler anlaşılabilmektedir. Boran zorlu bir yaşama rağmen bir kadın olarak var olabilmeyi ve pek çok konuda da Türkiye’de ilk kadın olmayı başarabilmiştir. Hem bir sosyolog hem de bir siyasetçi olarak özgün perspektifi nedeni ile düşünceleri hala önemini korumaktadır. Ancak ne yazık ki Boran bu başarıları karşılığında büyük bedeller ödemek durumunda kalmıştır. Bu yazıda öncelikle çoğu mahkeme süreçleriyle geçen 9 yıllık kısacık akademik yaşamı içinde Behice Boran'ın siyasetin gölgesinde bilim yapma çabası ele alınacak ve o dönemde Türkiye’de mevcut sosyoloji anlayışını nasıl etkilediği ve dönüştürdüğü irdelenecektir. Bu irdeleme o dönemin koşulları çerçevesinde gerçekleştirilecektir. Çünkü bir düşünürün nesnel değerlendirilmesi bugünün ölçütleri üzerinden değil, yaşadığı dönemin koşulları ve ölçütleri çerçevesinde değerlendirmeyi gerektirir. Ek olarak Behice Boran’ın ilk dönem sosyolojik çalışmaları ile akademi sonrası yaşamında ürettiği çalışmaları devamlılık ve kopuş ilişkisi açısından ele alınacak ve bir siyasetçi ve siyaset kuramcısı olarak Türkiye’nin gelişmesi konusundaki düşüncelerine yer verilecektir. Anahtar Sözcükler: Behice Boran; DTCF Sosyoloji; Türkiye’de Sosyoloji; Sosyoloji Tarihi BEHİCE BORAN’S CONTRIBUTION TO SOCIOLOGY AND SOCIAL SCIENCES IN TÜRKİYE Abstract Behice Boran, is the founders of the DTCF Sociology program, which started in 1939 in accordance with the founding mission of DTCF and the scientific understanding of the period. She is a scientist who led to radical transformations in the understanding of sociology and social sciences of the time in Turkey with her studies. Some lives can sometimes be important in terms of understanding certain periods of a country or even the world. The early republican period and the turbulent periods after it can be understood through the individual life of Boran. Despite a difficult life, Boran succeed to exist as a woman and to be the first woman in Turkey in many areas. As both a sociologist and a politician, her thoughts still maintain their importance due to her unique perspective. Unfortunately, Boran had to pay a great price for these successes. In this article, first of all, Behice Boran's effort to do science in the shadow of politics in her short academic life of 9 years, most of which was spent in court, will be discussed and how she influenced and transformed the understanding of sociology in Turkey at that time will be examined. This examination will be carried out within the framework of the conditions of that period. Because the objective evaluation of a thinker requires evaluation within the framework of the conditions and criteria of the period in which they lived, not through today's criteria. In addition, Behice Boran's early sociological studies and the works she produced in her post-academic life will be discussed in terms of continuity and rupture, and her thoughts on the development of Turkey as a politician and political theorist will be included. Keywords: Behice Boran; DTCF Sociology; Sociology in Türkiye; History of Sociology
2022
Milliyetçilik, Fransız Devrimi’nden bu yana evrenselleşmiş bir ideolojidir. Kimi yaklaşımlara göre yapay bir tasarım olan milliyetçilik, kimi yaklaşımlara göre ise kültürde kadim zamanlardan bu yana yer etmiş, tarih ile rabıtayı kuran insan topluluğunun ruhudur. Milliyetçilik, coğrafya, dil, din, etnisite, ortak anlam dünyası gibi pek çok öğenin dolayımından geçer. Tek bir tanımlayıcı kriter tespit etmek oldukça zordur. Tözsel bir belirlenimi olmaması, milliyetçiliğin içeriğini pek çok farklı öğeyle doldurabilmesine olanak tanır. Bu çalışmada milliyetçilik üzerine kuramsal yaklaşımlar literatürdeki sınıflandırmalara göre ilerlenerek aktarılmıştır. Ardından Türkiye’nin sol ideolojik hattındaki milliyetçilik tasarımının sosyalist yaklaşımlar arasındaki konumu irdelenmiştir. “Yön” ve “MDD” hareketi karşısında Behice Boran’ın akademik ve politik kariyeri ile teorik çalışmaları, sol hareketin kompozisyonu içerisindeki pozisyonu ve milli solculuk tartışmaları ekseninde kuramsal mücadelesi tartışılmıştır. Çalışmada yöntem bilimsel açıdan içerik analizi uygulanmış, kitap, makale, gazete, dergi arşivleri ve söyleşiler analitik bir çerçeve dahilinde yorumlanmıştır. Behice Boran’ın kendi eserleri, demeçleri, köşe yazıları ve ikincil kaynaklar sorunsal çerçevesinde incelenmiştir.
MIHAIL BAHTIN VE POSTMODERN ROMANDA BİÇİMSEL YAPININ SOSYOLOJİK ANLAMI
Edebiyat, 20. yüzyılla birlikte özellikle roman alanında önemli bir dönüşüm geçirmiş; toplumdaki hızlı değişimlerin bir sonucu olarak kendini biçimsel yeniliklere teslim etmiştir. Postmodern roman olarak ifade edilen edebiyatın bu yeni türünün, toplumsal gerçekliğin yeni bir ifadesi olduğu söylenmelidir. Ancak postmodern romanın sosyolojik olarak neyi/neleri ifade ettiği, yapılan sınırlı sayıda araştırmalara rağmen literatürde önemli bir eksiklik olmaya devam etmektedir. Şöyle ki, edebi eseri, toplumsal içerik ve ilişkiler bağlamında değerlendirmekte ısrar eden edebiyat sosyolojisi çalışmaları, eserde biçimin sosyolojik anlamını kavramak üzere yetersiz bir teorik altyapıya sahiptir. Bu çalışma, edebiyat sosyolojisindeki bu eksikliği, Bahtin ve çevresinin çalışmaları çerçevesinde kapatabilmeyi amaçlamaktadır. Özellikle iki çalışmanın edebiyat sosyolojisi çalışmalarında gözden kaçırıldığı düşünülmekte; bu çalışmaların edebi eserde biçim ve içerik hususunu edebiyat sosyolojisi, bir disiplin olarak kurulmadan çok daha önceleri ele aldığı ortaya konmaktadır. Nitekim Bahtin, ilk kez 1924 yılında edebi eserde biçim ve içeriğin bütünselliğinden yana sosyolojik bir biçembilimden bahsetmiş; Bahtin çevresinin önemli bir üyesi olan Medvedev ise 1928 yılında biçimsel yöntem ve sosyolojik yöntem arasında diyalektik bir ilişki olması gerektiğini ifade etmiştir. Bu çalışmada, gerek Bahtin’in roman biçembilimi/kuramı gerekse Medvedev’in ‘sosyolojik poetika’sı postmodern romanın biçimsel yapısını sosyolojik olarak anlamak üzere önemli ipuçları sunmuşlardır. Anahtar Kelimeler: Edebiyat Sosyolojisi, Mihail Bahtin, Postmodern Roman, Sosyolojik Poetika, Biçim ve İçerik. MIKHAIL BAKHTIN AND THE SOCIOLOGICAL MEANING OF THE FORMAL STRUCTURE IN POSTMODERN NOVEL ABSTRACT. Literature has undergone an important transformation, especially in the field of novels, with the 20th century and has resigned itself to formal innovations as a result of the rapid changes in society. It should be said that this new type of literature, that is termed as postmodern novel, is a new expression of social reality. However, what postmodern novel expresses sociologically has been a significant deficiency in the literature in spite of the limited research. That is, studies of the sociology of literature that insist on evaluating literary work in the context of social content and social relations have inadequate theoretical background to understand the sociological meaning of form in literary work. This study aims to cover this deficiency in the sociology of literature within the framework of the work of Bakhtin and his circle. Especially two studies of them are thought to have been missed in the studies of sociology of literature and it is revealed that these works dealt with form and content in literary work before the sociology of literature was founded as a discipline. As a matter of fact, for the first time in 1924, Bakhtin talked about a sociological poetics that supports the integrity of form and content in literary work and Medvedev, an important member of the Bakhtin circle, stated in 1928 that there must be a dialectical relationship between the formal method and the sociological method. In this study, both Bakhtin’s poetics/theory of novel and Medvedev’s sociological poetics offered substantial clues to sociologically understand the formal structure of the postmodern novel. Keywords: Sociology of Literature, Mikhail Bakhtin, Postmodern Novel, Sociological Poetics, Form and Content.
YENİ BİR EKOFELSEFİ YAKLAŞIM OLARAK MURRAY BOOKCHIN'IN SOSYAL EKOLOJİSİ
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi , 2018
Bu makale, çevreci düşünce hareketi içerisinde etkili bir yere sahip olan Murray Bookchin‟in sosyal ekoloji düşüncesinin temel argümanlarını açıklamaktadır. Bu argümanlar, toplum-doğa etkileşimiyle ortaya çıkan etik tartışmalarda da gündeme gelmiştir. Murray Bookchin, çevre etiği tartışmalarında ön planda olan, insan merkezci çevre etiği ve canlı-çevre merkezci çevre etiği gibi iki temel çevre etiği yaklaşımlarının dışında, farklı olarak yeni bir bakış açısı ortaya koymuştur. Murray Bokchin, sosyal ekoloji yaklaşımı ile; politik ekoloji, çevre felsefesi, yeşil düşünce ve siyaset bilimi açısından yenilik taşıyan özgün yeni değerlendirmeleri tartışmaya açmış ve sosyal bilim-çevre tartışmalarına farklı bir boyut katmıştır. Bu makalede, bu farklı ekofelsefi anlayışın temel argümanları tartışılacaktır. Çalışmaya bu çerçeveden bakıldığında; Bookchin‟in sosyal ekolojisinin, farklı bir çevre etiği yaklaşımı ortaya koyduğu iddia edilmekte ve buna “beşeri-insani çevre merkezcilik” adı verilmektedir. Murray Bookchin‟in hem “beşeri gerçekliğe” hem de “ekolojik gerçekliğe” aynı ölçüde değer vermesi, her iki gerçekliğin görünürdeki zıtlığını sorgulayarak tamamlayıcılığını ifade etmesi nedeniyle böyle bir niteleme yapma gereği duyulmuştur. Murray Bookchin‟in sosyal ekoloji düşüncesi, öncelikle ekoloji/çevrebilimi içerisinde yeni bir disipliner açılım sunması açısından önemli olarak görülebilir. Çevre sorunlarının bir sosyal-siyasal sorun olarak ele alınmasında; “sosyal ekoloji” kavramının ve bu kavram çerçevesinde gerçekleşen tartışmaların önemli katkısı olmuştur.
ALİ BABAHAN - BİR SOSYAL POLİTİKA PROJESİ OLARAK KÖY ENSTİTÜLERİ
Bu çalışma, temel olarak, erken Cumhuriyet döneminde hayata geçirilen Köy Enstitüleri projesinin bir sosyal politika uygulaması olarak değerlendirilmesini amaçlamaktadır. Temelleri önceki yıllarda atılmakla birlikte resmi olarak 1940-1954 yılları arasında eğitim veren enstitüler, rejimin yaygınlaştırılmasıyla ilgili ideolojik hedeflerin yanı sıra, belirli toplumsal, iktisadi ve kültürel niyetlerle geliştirilmiş bir projedir. Bugüne kadar, daha ziyade ideolojik ve siyasi boyutlarıyla ele alınan bu okulların, pek nadir olarak ortaya koydukları sosyal hizmete referansla incelendiği görülmektedir. Gerçekten de, kurucuları tarafından çeşitli ifadelerle beyan edildiği üzere, proje, ideolojik veçhelerinin yanı sıra, ülke çapındaki çeşitli eşitsizlikleri ortadan kaldırmak ve özellikle kır/kent arasındaki sosyo-ekonomik uçurumu giderebilmek amacıyla hayata geçirilmiştir. Bu doğrultuda, okulların, uygulama safhasında da, erken Cumhuriyet dönemine hakim olan refah devleti anlayışıyla uyumlu olarak, herhangi bir dil, etnik köken, din, mezhep, bölge, sınıf ya da cinsiyet farkı gözetmeksizin, bilhassa eğitim hizmetine ulaşabilmek açısından o güne kadar dezavantajlı olan kesimlerin ihtiyacını karşılayabilecek bir nitelik arz ettiği görülmektedir. Köy Enstitüleri politika uygulaması bu nitelikleri dolayısıyla, bu çalışmada, bir sosyal politika projesi olarak ele alınacak ve bu açıdan değerlendirilecektir. Bu değerlendirmeye bağlı olarak, geliştirilen temel iddia, Köy Enstitüleri projesinin gerek dayandığı vizyon gerekse de içeriğini oluşturan farklı karakteristik özellikleri dolayısıyla sosyal demokratik nitelikleriyle öne çıkan bir sosyal politika projesi özelliği gösterdiğidir. Bu doğrultuda, üzerinde çok tartışılmış bir uygulama olarak eleştirilebilecek çeşitli yönleri bulunmasına rağmen, bu okul modelinin, bilhassa döneminin sosyo-ekonomik koşulları göz önünde bulundurulduğunda hayli eşitlikçi bir politika uygulaması olarak değerlendirilebileceği ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca uygulanan farklı eğitim politikası uygulamaları içerisinde hayli özel bir yer işgal ettiği düşünülmektedir.
A THEORETICAL REVIEW ON THE IMPORTANCE OF HUMAN CAPITAL IN TURKEY ITS RELATIONSHIP WİTH ECONOMIC GROWTH AND ITS SOCIAL DIMENSION
ORCID ID: https://orcid.org/0000-0001-5808-249X Özet Bu çalışmada, iktisadi büyümenin temel unsurlarından biri olan beşeri sermayenin önemi ortaya konulmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınması ve sürdürülebilir nitelikte büyümesi, özellikle beşeri sermayenin göstereceği gelişmeye bağlıdır. Bununla beraber beşeri sermaye yatırımlarının gelişmesi eğitim, sağlık, nüfus, ekonomik gelir ve yaşam düzeyinin iyileşmesiyle birebir ilgilidir. Çalışmada aynı zamanda Türkiye'deki beşeri sermaye göstergelerinden sağlık-eğitim-nüfus gibi kavramların önemi vurgulanmakta ve bu kavramlara ilişkin sayısal verilerle konu desteklenmektedir. Kalkınma ve beşeri sermaye kavramlarının insani gelişmişlik endeksine göre karşılıklı ilişkisinin Türkiye açısından ele alınması çalışmanın bir diğer önemli boyutunu oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı; beşeri sermaye kavramının önemi ve iktisadi büyüme ile ilişkisi olup, bilgi ve teknolojiyi kullanmanın küresel ve ulusal ekonominin gelişmesinde ne denli önemli hale geldiği, verimliliği artırmak, kaliteli ve nitelikli işgücü yaratmak, istikrarlı bir iktisadi büyümeyi sağlamak, dünya pazarlarında rekabet avantajını elde etmek ve söz sahibi olabilmek için beşeri sermayenin önemini vurgulamaktır. Sonuç olarak, beşeri sermayeye verilen önem arttığında ekonomik büyümenin daha sağlıklı ve niteliksel biçimde gerçekleşebileceği söylenebilir.
BREZİLYA'DA EŞİTSİZLİK, SOSYAL POLİTİKA VE SİYASET: BOLSA FAMÍLIA ÖRNEĞİ
Aurum Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
Özet Brezilya'nın temel eğitime ve sağlık sistemine katılıma bağlı şartlı nakit transferi programı Bolsa Família ilgili alan yazında çokça çalışılmış, örnek kabul edilen bir yoksullukla mücadele programıdır. Köklü ve kalıcı eşitsizliklerin devam ettiği Brezilya'da program, sosyal hareketlilik fırsatları açısından önemli bir değişikliğe yol açmasa da aşırı yoksullukla mücadele ve kızların eğitime katılımı gibi konularda önemli bir etki yaratmıştır. Bu makale, başlangıcından bu yana Bolsa Família'yı eşitsizlik ve sosyal politika siyaseti bağlamında ele almakta ve onu değişen siyasi ve ekonomik koşullara karşı dirençli kılan özellikleri ve kırılgan hale getirebilecek faktörleri ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede konuyla ilgili akademik ve akademik olmayan literatür taranmıştır. Program, düşük maliyeti, yoksulluğun azaltılmasına yönelik sürekli ihtiyaç, programın kaldırılması durumunda potansiyel siyasi maliyet ve güçlü tasarımı nedeniyle sağlam kalmıştır. Öte yandan, Brezilya toplumunun yoksullara ve sosyal yardıma yönelik olumsuz algıları ve programın hak temelli doğasına ilişkin şüphecilik, bazı kırılganlıklara işaret etmektedir. Bolsa Família, 2013'teki hükümet karşıtı protestolarda da kayırmacılık ve oy satın alma iddialarıyla hedef alınmış ve bu durum ilgili kırılganlıkları daha da gün yüzüne çıkarmıştır. Bu protestolar, programın yozlaşmayı ve yolsuzluğu teşvik ettiği inancına dayanan ahlaki bir öfkeyi yansıtmıştır; söz konusu öfke sağ popülizmin yükselişiyle seçimlerde de karşılık bulmuş görünmektedir.