Yeni Başlayanlar İcin Terör ve Terörist Tanımı (original) (raw)
Related papers
Terör olgusunu siyasal sosyolojik, ekonomik, hukuksal, felsefi, ve uluslar arası jeopolitik nitelikleri nedeniyle net bir tanımla çerçevelendirmek mümkün görünmemekle beraber, kavramsal karşılığı olarak terörizmi kelime anlamıyla araştırdığımızda öncelikle , Latince "bilinmeyen ve öngörülemeyen bir tehlike karsısında duyulan aşırı korku ve endişe, dehşet" anlamına gelen "terror" kelimesinden türediği bilgisine ulaşıyoruz. 1 Türk Dil Kurumu resmi web sayfasında ise terör kelimesine karşılık olarak "yıldırma", terörizm kelimesine karşılık olarak ise "siyasi bir amaca ulaşmak için yıldırma hareketlerini düzenli bir biçimde kullanmak" tanımı yapılmaktadır. 2 ABD resmi kaynaklarına göre askeri terörizm, siyasi, dini veya ideolojik amaçları elde etmek için hükümetleri ya da toplulukları zorlamak ve sindirmek üzere bireylere ve mallara karşı illegal olarak şiddet ve kuvvet kullanmak veya kuvvet kullanma tehdidinde bulunmak; olarak tanımlanmaktadır. ABD dışişleri bakanlığınca benimsenmiş olan bir diğer tanımsa, genelde siyasal bir silah olarak bir ülkede kontrolü ele geçirmek, ülke politikalarını etkilemek, istikrarı bozucu, hükümetleri devirmek amacıyla şiddet kullanılması ve / veya kullanma tehdidinde bulunulmasıdır. Dr. R. Cline'nin tanımına göre ise terörizm, saldırılan veya tehdit edilen kurbanların sayısından, daha büyük bir kitle üzerinde caydırıcı ve karşı konulamaz bir korku yaratma, illegal eylemliliklerde bulunma amacıyla tasarlanmış şiddet veya şiddet tehdidinin kullanılmasıdır. Nathan Adams ise konuya bir başka perspektiften bakarak, şöyle bir tanımlamayı uygun görmüştür; şiddetin ilan 1 Emre Öktem, "Uluslar arası Hukukta Terörizm" İstanbul Ticaret Üniversitesi Dergisi 2 www.tdk.gov.tr erişim tarihi: 27.04.2010 2 edilmemiş bir savaş durumu olduğu, kimsenin masum olmadığı, dış siyasetin geliştirilmesi veya amaçların elde edilmesinin, ayrım gözetilmeksizin şiddet politikasına dayandırıldığı, kabul edilegelmiş savaş kurallarının ötesinde bir araçtır. 3 Terörizm eylemlilik sahası içinde değerlendirildiğinde iki ayrı tanımlamaya tabii tutulabilir. Buna göre, ülke içi terörizmde yabancı bir unsur, etken görülmemektedir. Uluslararası, uluslarüstü terörizm kavramı ise, bir yabancı ülke veya kuruluşun desteği ile yürütülen veya diğer bir ülkenin vatandaşlarına, kurumlarına yada hükümetlerine karşı yöneltilen eylemler olarak tanımlayabiliriz. Bu bağlamda ulusötesi terörizm, sadece bireylerin, grupların ve çok uluslu şirketler gibi tüzel kişilerle ilgilenirken, uluslar arası terörizm ise, sadece ulus-devletlerin ve uluslar arası kuruluşlar ve bunların karşılıklı ilişkileri ile ilgilenir. 4 Fransız İhtilali ile birlikte dünya siyasal ve hukuk terminolojilerine girmiş olan birçok kavramdan biridir terörizm. 1789 Fransız İhtilali'ni izleyen 1793 Konvansiyon döneminde uygulanan sistematik şiddet politikaları ile "terörizm" kavramı doğmuştur. Terör eylemlerinin elbette ki başlangıcı kavramın terminolojiye girmesiyle eş zamanlı olmamıştır. Bir sosyolojik olgu olarak insanın varoluş tarihiyle eş zamanlı tutabiliriz. Sicariiler, Haşhaşinler, bilinen en eski terör oluşumlarıdır. 5 Terörizm denildiğinde özellikle siyasi amaçlar için terör eylemlilikleri aracılığıyla korku ortamı yaratılarak geniş kitleleri etki altına almak akla gelmektedir. Öncelikle etnisite olmak üzere, ırk çatışmaları, din çatışmaları ve sosyoekonomik koşul ve durumlar etkisinde, bireyin tepkiselleşmesi ve amaçlanan hedefe ulaşmak için örgütlenmeler oluşur. Terörizm bazen amaçlanan siyasal oluşumdan bazen de şiddet eylemlerinin yöntem olarak benimsenmiş olmasından yola çıkılarak 3 Emre Öktem, "Uluslar arası Hukukta Terörizm" İstanbul Ticaret Üniversitesi Dergisi 4 Sadi Çaycı, "Düşük yoğunluklu Çatışma" Gazi Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, Ankara,1989 5 Sicariiler; MS.66-73 Filistin: Tutucu din adamlarının çok iyi teşkilatlanmış bir dini mezhep olarak kutdukları oluşumdur. Kurbanlarına sica denilen küçük bir kılıçla saldırırdı. Kurban olarak Yahudileri, tefecileri ve kamu görevlilerini seçerek, arşivleri yok ederek, borçlardan feragat etmeyi sağlamışlardır. Haşhaşiler: 11-13.yy; İran'da oluşum gerçekleşmiş daha sonra Suriye'ye yayılmıştır. İlk liderleri hasan Sabbah'tır. Kurban olarak üst düzey memurları, valileri, halifeleri ve haçlı kralı Conrad'ı öldürmüşleridir. Jakobenler: Fransa, 1792-1795; Robes Pierre iktidarı demokratik bir temele oturtup muhaliflere karşı şiddet uygulamışlardır. (Oral Sander "Siyasi Tarih" Ankara,1998,s.148) Doğu'ya ve oraya bağlı olarak da Avrasya'nın terörle ilişkili sayılan merkezlerine yönelmiştir. Sovyetlerin çöküşü sonrasında, uluslararası politik ekonomi değerlendirmelerinin yeniden ele alınması, "yeni dünya düzeni"nin pratiğe geçirilmesi ve yeni ulus-devletlerin bu sürece entegrasyonu gündeme gelmiştir. Bu siyasal konjonktürde yapılması gereken değişikler için, 11 Eylül olayının sadece süreci hızlandırmak için, pazılın son parçası olduğu söylenebilir mi? Yoksa gelinen nokta 11 Eylül'ün sonucu mudur? Soğuk Savaş'ın ardından global ekonomi beraberinde, global siyasallaşmayı da getirirken, kavramların da kimi zaman yeniden tanımlanmaları gerekliliğini doğurdu. Terörizm ve terör kavramları da 11 Eylülle birlikte globalleşmiş oldu. Artık terör, ulus-devletlerin yada bireylerin tek başına yaşadıkları problemler olmaktan çıkıyor, yerelden bölgesele ve bölgeselden küreye yayılıyordu. Ve terörle mücadele de elbette ki uluslar arası kuruluşların etkinliğini gerektiriyordu. Bu noktada asıl sorumuz hangisidir; terörün globalleşmesi mi, yoksa terörün globalleştirilmesine duyulan gereksinim mi? Bir ortak savunma kuruluşu olan NATO, Uluslararası İlişkiler alanındaki gelişmeler doğrultusunda önemli bir değişim yaşamıştır. Sovyet Rusya'nın çöküşü üzerine NATO'nun, karşısındaki savunma kuruluşu da dağılmış, beraberinde NATO görev alanını yeniden tanımlamak zorunda kalmıştır. NATO'nun yeniden yapılanma sürecinin ilk adımı 1991 Roma Konseyi toplantıları, ikincisi 1999 Washington Konsey toplantıları ile ve üçüncüsü ise 11 Eylül saldırısı sonrasında oluşmuştur. Kasım 1991 Roma Konsey toplantısında "istikrar" unsuru öne çıkmıştır. Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin "yeni dünya düzeni"ne entegrasyonlarında istikrar unsurunun önemi Avrupa'nın güvenliği için birincil koşul olarak görülmüştür. 1999 Washington toplantısı aşamasında ise NATO'nun tehdit değerlendirmesi daha geniş çerçevede ele alınarak; terörle mücadele, kitle imha silahlarının yayılmasının önüne geçilmesi, bölgesel bunalımlar, istikrarsızlıklar, çatışmalar ve bunların yaratabileceği tehditlerle mücadele gibi konular ele alınmıştır.
Terör ve Terörizmle Mücadelede İstihbaratın Önemi
Terörizm ve Radikalleşme ile Mücadele Araştırma Merkezi (TERAM), 2020
İnsanlar arası ve devletlerarası ilişkiler yazılı tarihten itibaren şiddet temelinde ilerlemiş, bir eylemi önceleyen şiddet, yasal ve yasadışı şiddet olmak üzere iki ayrı sınıflandırmaya tabi tutulmuştur. Haklı savaş, savunma savaşı, meşru müdafaa, devletin yasal güç kullanımı gibi olgular, şiddetin yasal boyutunu oluşturmakta; haksız savaş, yayılmacı savaşlar, devlet şiddeti, organize suçlar, insan-silah-uyuşturucu kaçakçılığı, terör ve terörizm gibi olgular şiddetin illegal boyutunu meydana getirmektedir. Yasadışı şiddetin önemli aktörlerinden olan, ayrıca 2000 yıllık bir geçmişi-tecrübesi bulunan terör eylemleri ve terörizm stratejisi, insanlık tarihinin mücadele verdiği temel tehdit sıralamasının üst taraflarında yer almaktadır.
Uluslararası Hukuk, Terörizm ve Mağdur: Yeni Bir Terörizm Tanımı Denemesi
Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 2021
Birbirlerini yemek Balıklar, yabani hayvanlar ve kanatlı kuşlar içindir Çünkü aralarında Dikê yoktur Hâlbuki Zeus insanlara çok daha iyisini, Dikê bıraktı". (Hesiodos, İşler ve Günler) Terörizm belirli kısmi ya da geniş politik amaçlara ulaşmak için geniş kitlelerde endişe, korku veya yılgınlık yaratan iradi bir şiddet eylemidir. Bu bakımdan terör doğrudan veya dolaylı sivilleri mağdur etmektedir. Küreselleşme terörün de sınır aşırı ve çok daha karmaşık hale gelmesine yol açmış, uluslararası toplumun ve uluslararası örgütlerin de dikkatini geniş şekilde teröre çekmiştir. Öte yandan, terörle mücadele politikaları da yine sivillerin zarar görmelerine ya da bazı hak ve özgürlüklerinde kısıtlamalara neden olabilmektedir. Bu bağlamda bir yandan terörizm diğer yandan ise terörle mücadele araçları değişik şekillerde sivillere zarar vermektedir. Bu çalışma terör ve terörizm ile mücadele politika ve araçlarını sivilleri odağa alan bir bakış açısıyla gözden geçirerek terör için mağdurlar yönünden yeni bir tanım önermeyi amaçlamaktadır.
The Journal of International Social Research, 2016
Tarihi süreç içerisinde terör sorunu bugün artık tüm insanlığı etkileyen uluslararası bir boyut kazanmıştır. Terörist taktikler ve terör eylemleri de geçmişe kıyasla günümüzde daha yaygın ve daha yoğun olarak kullanılmaktadır. Hemen her gün dünyanın değişik yerlerinde meydana gelen terör ve toplumsal şiddet olaylarının haberleri duyulmakta ve bu konudaki endişe ve korku daha da artmaktadır. Terör ve toplumsal şiddet konuları üzerinde genel olarak çok fazla bilimsel çalışma vardır. Fakat bu çalışmada özellikle terör ile ilgili terimler ve ihtilalci terörizm konusu üzerinde durulmuştur. İhtilalci terör taktikleri ve stratejileri tarihten örnekler verilerek tartışılmıştır.
Yeni nesil Terörizm, 2020
MÖ. 195 tarihli “Eşeklerin Komedisi” isimli eseriyle Titus Maccius Plautus’tan Erasmus’a, Rabelais’den Montaigne, Bacon ve en çok da Thomas Hobbes’a kadar birçok düşünürün dile getirdiği “Homo Homini Lupus” (İnsan insanın kurdudur) özdeyişi, sık sık kendini gerçekleştirmeye devam ediyor. Üstelik bu tekrarın sıklığı, Habil ve Kabil’den bu yana her geçen gün daha sinsi, gaddar ve kanlı biçimde artış gösteriyor. Dün Kabil’in kardeşini öldürdüğü taş, bugün farklı mecralardan üretilen terör ve tedhiş hareketleriyle yine en yakın ellerden atılıyor. Her biri alanında uzman akademisyenlerin kaleme aldıkları bölümlerden meydana gelen eser, farklı boyutlarıyla post endüstriyel zamanların terörizm algısını irdelemeyi amaçlamaktadır. Bunu yaparken geliştirilen disiplinler arası çalışma kültürü, okuyucuya olgunun tüm ontolojik ve epistemolojik arka planını sunmayı hedeflemiştir. Nesnesine herhangi bir sosyal bilim mecrasından yaklaşan her çalışma, ne kadar yetkin olursa olsun bütün renkleri algılayarak aktarma yeteneğinden yoksundur. Oysa her biri farklı disiplinlerden yetkin isimlerin ortaya koyduğu bu çalışma, farklı istikametlerden tutulan fener ışıkları yardımıyla okuyucunun sadece ufku değil aynı zamanda ufkun ötesini görmesini sağlama iddiasındadır. Kitap ilk olarak, -her ne kadar çarpık bakış açıları ve çıkar çatışmalarından ötürü üzerinde ittifak edilmiş bir tanıma henüz kavuşmamış olsa da- Milattan sonra 1’inci yüzyılda Roma yönetimine karşı ayaklanan Filistinli Sicariiler’den Hasan Sabbah’ın Haşişiler’ine, 19. yüzyıl Rusya’sının Narodnikler’inden 20’nci yüzyılda değişen teknikleriyle çoğalan örgütlere ve nihayetinde anlam içeriğini değiştiren 11 Eylül eylemlerine kadar terörizmin tarihsel gelişimini ele almaktadır. Küreselleşme hızı ve etkisinin son kertesine ulaştığı 21’inci yüzyılda terörist unsurların da zaman, mekân, teknik, taktik ve aktörleriyle bundan payını aldığını belirten Karabulut, sebep ve sonuçlarıyla küreselleşme olgusunun, devletler ve devlet dışı aktörlerin terörizmle ilişkisini eleştirel bir bakış açısıyla irdelemektedir. Terörizm insanlığın gelişimine paralel olarak dönüşürken, son evresindeki motivasyonunun daha fazla din eksenine kayması, hedeflerinin küreselleşmesi, uygulanan şiddetin tüm zamanlardan farklı biçimde hedef seçmeden yaygınlaşarak büyütülmesi, alışılanın dışında nükleer biyolojik ve kimyasal silahları kullanmaya başlaması gibi nedenlerle “yeni terörizm” gibi tanımlamaların nesnesi olmaktadır. Bural, geçirdiği büyük metamorfoza rağmen terörizmin öz itibariyle herhangi bir değişime uğramadığı, dini motiflere sahip terörizmin insanlığın kadim çağlarından beri uygulanageldiği, sıra dışı silahlar sayesinde mücadelesini öngörülemez boyutlara taşıma amacıyla nükleer biyolojik ve kimyasal silah kullanımının daha klasik örneklerde de görülmesi nedeniyle bu tanıma karşı çıkmaktadır. Dünyanın son dönemde maruz kaldığı terörizm, yeni bir türe tekabül etmediğinden söz konusu terörist faaliyetlerin maksatlı ve taraflı bir “yeni terörizm” kavramı yerine “yeni nesil terörizm” kavramı ile tanımlanmasının daha uygun olacağı hususu gerekçeleriyle ortaya konmaktadır. Bilginin, emeğin ve sermayenin hızla küreselleştiği bir dünyada uluslararası göç kavramı giderek daha can yakıcı bir gerçeklik olmaya başlamıştır. Sınır aşan göç, hem göç edenler hem de göç alan ülkenin yerleşikleri için yeni ekonomik, sosyolojik ve politik koşullar oluşturmaktadır. Yenal, uluslararası göç gerçeğinin terörizmle ilişkisini çok yönlü olarak ele almaya çalışmış, bu bağlamda terör-göç ilişkisindeki karşılıklı etkileşim, istatistik biliminin verileri doğrultusunda incelenmiştir. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde terör olgusunun göçü nasıl etkilediği, göç alan ülkelerde çeşitli tasniflere tabi tutularak farklı şekillerde algılanan göçmenlerin terör olaylarıyla bağlantısı çeşitli ülkemizin de içinde olduğu örneklerle irdelenmiştir. Geleneksel toplumlarda cinsiyet rolleri bağlamındaki genel kabuller çerçevesinde kadın terörist kimliği, çemberin dışındadır. Belki de sırf bu yüzden 150 yıllık modern terörizm geçmişine ve sayısız kadın teröriste rağmen konunun toplumsal cinsiyet bağlamında ele alınması, akademik literatür için oldukça yenidir. Öz Yıldız, terörist kadınların erkeklerden temel motivasyonlar açısından farkını incelemektedir. Söz konusu fark 19’uncu yüzyıl Çarlık Rusya’sının ilk kadın teröristlerinden Vera Figner’in “Ortaya çıkan devrim hayaleti beni genç bir erkekle eşit duruma getirdi.” cümlesinde gizlidir. Öz Yıldız, kadınların terör örgütleriyle kurdukları bağ, örgütsel motivasyonları, kadınlara özgü terör eylemleri ve terör örgütlerinin kadın kimliği ile kendilerini ilişkilendirme biçimlerini toplumsal cinsiyet yaklaşımı ile analiz ederek dünyadan ve Türkiye’den örnekler eşliğinde sunmaktadır. 20’nci yüzyılın sonlarına doğru bir terör yöntemi olarak patlayıcılarla birlikte yapılan intihar eylemleri, 11 Eylül saldırılarıyla birlikte bölgeselden küresele evrilen bir güvenlik sorununa dönüşmüştür. Teknolojinin teröristler tarafından kullanımı, eylemlerin etkilerini küresel hale getirmiştir. Kontrolsüz sanal dünya, terör örgütlerinin propagandasını sınırsız bir mecraya taşımıştır. Şen, intihar eylemlerinin gelişimi, eylemcinin motivasyonları ve örgütlerin intihar eylemlerini seçme nedenlerini irdelemiş, Türkiye’de gerçekleşen intihar eylemlerini dünya geneliyle karşılaştırmalı olarak incelendikten sonra Türkiye’nin intihar eylemlerine maruz kalma sebeplerini analiz etmiştir. Son yıllardaki ekonomik gelişmesiyle ABD’ye boy ölçüşmeye başlayan Çin, istikrar için dünyanın en istikrarsız bölgelerindeki enerji kaynaklarını güvence altına almak istemektedir. Bir Kuşak Bir Yol girişimi, hem aranan güvenceyi temin edecek hem de paydaşları sayesinde Çin’i ABD karşısında yalnız bırakmayacaktır. Girişimin tetiklediği büyük değişim, ABD’nin küresel hegemonyasını tehdit etmektedir. Söz konusu girişimin olası sonuçlarını öngören ABD’nin, ilgili güzergâhın istikrarsızlığı için vekâlet savaşları dâhil olmak üzere tüm yollara başvurabileceği öngörülebilir. Aslan, Bir Kuşak Bir Yol girişiminin ekonomik ve siyasal etkileriyle birlikte değerlendirmek suretiyle uluslararası terörizme etkilerini irdelemiştir.
Güvenlik Bilimleri Dergisi, 2014
Terörizmin tarihçesi ve geleceği üzerine düşüncelerini açıklayan uzmanlar ve bilim insanları tarafından yapılan pek çok farklı tanım bulunmaktadır. Söz konusu farklı tanımlamalara karşın terörizmin her noktasında (kurban, eylemci ve mücadele eden) yer alan unsurun "insan" olduğu dikkate alındığında terörizmin anlaşılmasının insanın anlaşılması ile doğrudan ilgili olduğu yadsınamaz bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Terörün hangi türü olursa olsun, (dini, etnik milliyetçi veya ideolojik) tümünün temelinde haksızlığa uğramışlık ve yarattığı mağduriyet duygusu bulunmaktadır. Söz konusu mağduriyet duygusu kimi insanlarca içselleştirilerek pasif ve itaatkâr bir konuma gelmelerine neden olmakta; kimi insanlar ise çaresizlik ve umutsuzluklarını, parçası oldukları sisteme karşı öfke ve şiddete evirebilmektedir. Bu nedenle, sonuç odaklı değil neden odaklı mücadele uygulama ve politikaları ile terörizmin bütünü ile sonlandırılması mümkün olmasa da marjinalize edilmesinin mümkün olduğu düşünülmektedir. Anılan temel sebebi ortadan kaldırmak için yönetenler ve yönetilenler arasındaki ilişkilerin haksızlıklara izin vermeyecek demokratik bir kültür içinde şeffaflıkla yürütülmesi; hak arama yollarının sürekli açık tutulması; düşünce ve ifade özgürlüğünün mutlak suretle sağlanması gerekmektedir.
PKK ve Bileşenlerine Katılan Yabancı Teröristler
ULUSLARARASI GÜVENLİĞE TEHDİT PKK VE BİLEŞENLERİ, 2022
Yabancıların farklı bölgelerde iç çatışmalara dahil edilmesi tarih boyunca birçok silahlı çatışmada görülmüş olan bir durumdur. Literatürde bu olgu Yabancı Savaşçı, Yabancı Terörist Savaşçı olarak adlandırılırken zaman zamanda Yabancı Terörist Savaşçı kavramı yalnızca DAEŞ terör örgütüne katılan yabancıların oluşturduğu tehdide yönelik olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte DAEŞ saflarında iç çatışmalara katılan yabancılar gibi PKK ve uzantısı YPG ve PYD gibi terör örgütlerine katılan çok sayıda yabancı da ulusal ve uluslararası güvenliği ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Dolayısıyla, farklı terör örgütlerine katılan yabancıları savaşçı olarak adlandırarak dolaylı olarak yüceltmemek ve DAEŞ saflarında veya karşısında Irak ve Suriye’deki iç çatışma bölgelerinde farklı terör örgütlerinin saflarında yer alan yabancıların oluşturduğu tehdide bütüncül bir yaklaşım sunabilmek amacıyla bu çalışmada yabancı terörist kavramı kullanılacaktır. Devam eden bölümde iç çatışma bölgelerindeki yabancı terörist olgusu PKK, YPG ve PYD örneğinde silahlı bir çatışmaya katılmak amacıyla ya da hukuki bir gerekçesi olmaksızın Irak ve Suriye gibi iç çatışma bölgelerine giderek terörist grupların yanında yer alan yabancı teröristlerin uluslararası devşirilme, (radikalleşme) süreçleri sosyal kimlik kuramı çerçevesinde analiz edilecektir.