KADIN DOSTU KENT PLANLAMASI VE TASARIM İLKELERİ REHBERİ (original) (raw)

KENTSEL PLANLAMA VE PROJE BÜTÜNLEŞME SÜRECİ KAYSERİ KENTİ ÖRNEĞİ

Değişim dinamikleri olarak tanımlanan farklı ekonomik ve siyasal gelişmelerin, mekansal ölçekte yansıma biçimine bağlı olarak, kent planlama ve tasarım anlayışı dönemsel olarak farklı biçimlerde anlam kazanmıştır. Kentsel değişim sürecinde gelişen yeni yapılanmalar ile birlikte, Küreselleşme, kentlerin uluslararası düzlemde artan rekabet ortamında yer alabilmesi için Mekansal Stratejik Planlama yaklaşımını gündeme getirmiştir. Kentsel projeler ise ekonomik güç kazanma, gelişmeyi yönlendirme, kamu-özel işbirlikleri ile yeni bir yönetim modeli oluşturma, karma kullanımlar ile sosyal dengeyi kurma ve yaşanabilir çevreler yaratma hedefi ile bu yaklaşımın en temel eylem alanları olarak yapılanmaya başlamıştır. Ancak; günümüzde, kentlerin parçalı ve çoklu yaşadığı değişim ve beraberinde araç olarak kullandığı projelerin getirdiği, kopuk ve özelleşmiş mekanlar, ayrışma yaratmakta, sosyal kopuklukları da tetiklemekte ve sonuçta hem sosyal hem de mekansal olarak bütünlüğün bozulmasına neden olmaktadır. Bu çalışmanın amacı, kentsel gelişmede proje temelli yaklaşımların gelişim sürecinin irdelemek ve sonuçta kentte mekansal ve toplumsal bütünleşme sorununa yönelik kavramsal bir model geliştirilmektir. Tezin birinci bölümünde, değişim dinamikleri sonucu kentlerde yaşanan kentsel proje yaklaşımlarına ilişkin mekansal planlama problemleri kısaca özetlenmiş, tezin amaç ve önemi açıklanmıştır. İkinci bölümde, modernizm, postmodernizm ve küreselleşme ile kent planlama ve kentsel tasarım bağlamında yaşanan değişim süreçleri irdelenmiş, üçüncü bölümde ise, kent planlama ve kentsel projeler ilişkisi ele alınmıştır. Kentsel proje kavramının gelişimi, stratejik planlanma ile ilişkisi, kentte yarattığı ayrışma ile ilgili süreçler ve bu ayrışmanın mekansal çözümü olarak kamusal mekanların yeniden yükselen değeri tartışılmıştır.Dördüncü bölümde, dünya üzerinde seçilen Buenos Aires, Atina, Amsterdam, Barselona, Berlin, Kopenhag, Rio de Genario, Liverpool, Lyon, Cape Town kentlerinde kentsel projeler, planlama süreçleri, projelerin, planlama, mekansal ve kullanıcılar yönünden bütünleşme stratejileri incelenmiştir. Sistematik olarak gerçekleştirilen değerlendirmenin ardından, planlama aşamasında, stratejik planlama odaklı, mekansal bağlamda, karma kullanımlı kamusal mekanlar ile temellendirilmiş, kavramsal bir sistem modeli önerilmiştir. Besinci bölümde ise, Kayseri kentinde gelişen kentsel projeler, kentin mekansal planlama süreçleri ile birlikte ele alınmış, dördüncü bölümde geliştirilen model üzerinden değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Değişim Dinamikleri, Kent Planlama, Kentsel Tasarım, Kentsel Projeler, Stratejik Planlama, , Kentsel Ayrışma-Bütünleşme, Kayseri

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN KENTE YANSIMASI: KADIN DOSTU KENT PROJESİ

Toplumsal cinsiyet kavramı, insanların doğumla birlikte edindikleri biyolojik cinsiyetle ilişkilendirilen elde ettikleri ve toplum tarafından verilen temel görev ve sorumluluklar olarak ifade edilir. Cinsler arasındaki farklılığın temeli insanlık tarihinde avcı toplayıcı olarak bilinen en erken döneme kadar uzanır. “Kadın Dostu Kent Programı”, yerel yönetimler açısından toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik ilk program olma özelliğini(Tekinbaş, 2015:7) taşıması bakımından da önemlidir. Program kapsamında kadınların sosyo-ekonomik ve kültürel alanda güçlenmesi, kentte sunulan tüm hizmetlerden eşit şekilde yararlanabilmesi ayrıca projenin sürdürülebilirliği için düzenlemelerden öte eşitlikçi bakış açısının ana akım haline getirilmesi adına yerel düzeyde bir takım düzenlemeler ve uygulamalar başlatılmış ve devam etmektedir. Kadın Dostu Kentler Projesi, Türkiye’de kentler noktasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin yerleştirilmesi için 2006’dan bu yana önce 6 ilde başlayan bugün ise 12 ile ulaşmış olan önemli bir deneyimdir.Bu çalışmada,toplumsal cinsiyet eşitliği konusu teorik olarak tartışılarak, ülkemiz için oldukça yeni bir kavram olan kadın dostu kent anlayışı çerçevesinde ele alınmıştır.

KADIN DOSTU KENTLER: NE PLANLANDI, NE GERÇEKLEŞTİ? İZMİR KENT ÖRNEĞİ

KADIN DOSTU KENTLER: NE PLANLANDI, NE GERÇEKLEŞTİ? İZMİR KENT ÖRNEĞİ , 2021

Kadın dostu kentler “kentin sunduğu ekonomik, sosyal ve siyasi fırsatlardan kentte yaşayan herkesin eşit bir şekilde faydalanabileceği kentler” olarak tanımlanmıştır. Başka bir ifadeyle, bir mekânı kadınlar için yaşanabilir kılan, kadınların yerel karar mekanizmalarında katılımını sağlayan ve onların kent hakkından eşit bir şekilde faydalanabilmelerini sağlayan kentler, “kadın dostu” olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’de “kadın dostu kent” ifadesi ilk kez Birleşmiş Milletler Ortak Projesi olan “Birleşmiş Milletler Kadın ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı – Kadın Dostu Kentler Projesi” (BMOP) ile kullanılmıştır. Bu proje Türkiye’de ilk olarak 2006-2010 yılları arasında 6 kentte (İzmir, Kars, Nevşehir, Şanlıurfa, Trabzon ve Van) uygulanmaya konulmuş, daha sonrasında ise 2011-2015 yılları arasında ikinci faz olan 12 kent (İzmir, Kars, Nevşehir, Şanlıurfa, Trabzon, Adıyaman, Antalya, Bursa, Gaziantep, Malatya, Mardin ve Samsun) ile birlikte proje yürütülmüştür. Proje kapsamında kadınları özel yerel hizmetlere katılmaları için teşvik etmek, onları ekonomik olarak eğitmek ve güçlendirmek, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak gibi pek çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada “Kadın Dostu Kentler” Projesi, başlangıcından bugüne, planlanan ve gerçekleşenler arasındaki ilişki ve çelişkileri anlamak için incelenmiştir. Proje kentlerinden biri olan İzmir “kadın dostu kent” unvanı verilmiş ve program kapsamında yerel eşitlik komisyonunun ilk kez kurulduğu il olması yönüyle çalışmada odak kent olarak seçilmiştir. İzmir’in kadın dostu kent olma hedefine ulaşıp ulaşamadığını soruşturmak için yazılan bu bitirme tezi kapsamında kente dair kapsamlı araştırmalar yürütülmüştür. Yapılan incelemeler ve elde edilen bulgular ışığında kadınların kentteki konumunun yıllar içindeki değişimi gözlenmiştir.

KENTSEL KAMUSAL ALANLARDA YAPAY ZEKA DESTEKLİ KATILIMCI TASARIM VE PLANLAMA ÇALIŞMALARI

ICSAS 3rd International Conference on Artificial Intelligence and Information Technologies July 26 – 28, 2024 – Eskisehir ISBN NR: 978-625-6283-52-7, 2024

Abstract Various participatory planning and design approaches have been applied in urban public space arrangements for many years. In cities of different scales governed within the framework of democratic urban governance principles, the construction of urban spaces together with local stakeholders shapes participatory work. Many methods are applied to ensure the participation of urban stakeholders in decision-making processes regarding the use of public spaces, in the design and construction stages. Participatory methods in these processes are becoming digital in parallel with the development of digital technology and communication tools. The widespread use of digital channels in communication, which has increased especially with the pandemic period, has enabled participatory work to be carried out on these platforms. Today, there are examples where artificial intelligence-based applications are also included in these channels. This research aims to reveal the connection and transformation trend of the methods preferred in participatory planning and design studies carried out in cities' public spaces with digital tools, especially artificial intelligence (AI) and generative artificial intelligence technologies. In this context, digital participation methods that have been the subject of research studies and entered the literature between 2016 and 2024 were scanned and examined in Google Scholar, Academia, Web Of Science, ArXiv, SpringerLink, and Semantic Scholar indexes, and AI-supported participatory studies were determined. The findings were classified by creating tables according to scope and participation methods. On the other hand, traditional methods used in participation studies were matched with current AI applications for testing purposes. Within the scope of the research, AI tools supporting the selected participation processes and different AI platforms that we thought would contribute to the research model were tested with the experimental request sentences created. As a result of the research, the findings obtained from the literature were compared and evaluated with the test results conducted with the selected AI tools. As a result, according to the studies that showed a great increase in 2024, it was stated that AI-based tools increased efficiency by increasing data processing speed, and very successful results were obtained in solving complex problems. In addition, it was stated that AI applications can provide reliable results with human guidance and control. Likewise, during the test studies conducted within the scope of the research, it was observed that the data obtained by intervening with written prompt sentences for each output gave more reliable and comprehensive results. Özet Kentsel kamusal mekân düzenlemelerinde uzun yıllardır çeşitli katılımcı planlama ve tasarım yaklaşımları uygulanmaktadır. Demokratik kentsel yönetişim ilkeleri çerçevesinde yönetilen farklı ölçeklerdeki kentlerde, kentsel mekanların yerel paydaşlarla birlikte kurgulanması, katılımcı çalışmaları şekillendirir. Kamusal mekanların kullanımı ile ilgili karar alma süreçlerinde, tasarım ve yapım aşamalarında kentli paydaşların katılımını sağlamak için pek çok yöntem uygulanmaktadır. Bu süreçlerde kullanılagelen katılımcı yöntemler, dijital teknoloji ve iletişim araçlarının gelişimine paralel olarak dijitalleşmektedir. Özellikle pandemi dönemiyle birlikte artan dijital kanalların iletişimde yaygın kullanımı, katılımcı çalışmaların da bu platformlar üzerinden yürütülmesine imkan vermiştir. Bugün bu kanallara yapay zekâ temelli uygulamaların da katıldığı örneklere rastlanmaktadır. Bu araştırmanın amacı, kentlerin kamusal mekanlarında yürütülen katılımcı planlama ve tasarım çalışmalarında tercih edilen yöntemlerin, dijital araçlar ve özellikle yapay zekâ (YZ) ve üretici yapay zekâ teknolojileri ile bağını ve dönüşüm trendini ortaya koymaktır. Bu kapsamda, 2016 – 2024 yılları arasında araştırma çalışmalarına konu olmuş ve literatüre geçmiş dijital katılım yöntemleri Google Scholar, Academia, Web Of Science, ArXiv, SpringerLink ve Semantic Scholar indekslerinde taranarak incelenmiş ve bunların içindeki YZ destekli katılımcı çalışmalar belirlenmiştir. Bulgular, kapsam ve katılım yöntemlerine göre tablolar oluşturularak sınıflandırılmıştır. Diğer yandan, katılım çalışmalarında kullanılmış geleneksel yöntemler, test amaçlı güncel YZ uygulamaları ile eşleştirilmiştir. Araştırma kapsamında seçilen katılım süreçlerini destekleyici YZ araçları ve araştırma modeline katkı sağlamasını düşündüğümüz farklı YZ platformları, oluşturulan deneysel istem cümleleri ile test edilmiştir. Araştırma sonucunda literatürden elde edilen bulgular ile seçilmiş YZ araçlarıyla yürütülen test sonuçları karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, 2024 yılında büyük bir artış gösteren araştırmalara göre, YZ tabanlı araçların veri işleme hızını artırarak verimi yükselttiği ve karmaşık problemlerin çözümünde çok başarılı sonuçlar elde edildiği belirtilmiştir. Bununla birlikte, YZ uygulamalarının güvenilir sonuçları insan yönlendirmesi ve denetimi ile birlikte verebildiği de belirtilmiştir. Aynı şekilde araştırma kapsamında yürütülen test çalışmaları sürecinde her çıktıya yazılı istem cümleleri ile yapılan müdahalelerle elde edilen verilerin daha güvenilir ve kapsayıcı sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir.

PLANLAMADA EVRENSEL TASARIM İLKELERİ İLE ERİŞİLEBİLİRLİK AĞI TASARIMI, İZMİT KENT MERKEZİ ÖRNEĞİ

Planlamada Evrensel Tasarım İlkeleri İle Erişilebilirlik Ağı Tasarımı, İzmit Kent Merkezi Örneği, 2020

Öz 1997' de geliştirilen "Evrensel Tasarım İlkeleri" ve 2007 yılında gündeme gelen "Birleşmiş Milletler Engelli Kişilerin Haklarına Dair Uluslararası Sözleşmesi" engellilere duyarlılığı şehir planlama ve kentsel tasarımın gündemine taşımıştır. Ulaşım altyapısı, toplu taşım sistemi, yaya ve bisiklet erişimi, kentsel sosyal alt yapı alanları, kent merkez ve alt merkezlerinin konumları gibi planlama alanında üretilen kararlar kentin erişilebilirliğinin önemli belirleyicileri olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak konuya ilişkin uygulamalar ve akademik çalışmaların daha çok ergonomik standartlara temellendiği; mimari ve kentsel tasarım ölçeklerinde ele alındığı görülmektedir. Bu çalışmada İzmit kent merkezi örneğinde evrensel tasarım ilkeleri kentsel ölçekte ele alınarak kapsamlı, bütüncül, sürekliliği olan ve fiziksel planlama çalışmalarında kullanılabilecek somut bir altlık üretilmesi hedeflenmiştir. Sonuç olarak yerleşimin engellilik derecesini ortaya koyan erişilebilirlik bölgeleri haritalanmış ve değerlendirilmiştir. Kentsel ölçekte planlama çalışmalarına yön vermek ve öncelikli müdahale alan ve biçimlerini belirlemek üzere, tanımlanan alt bölgeleri birbirine bağlayan ve kentsel hareketliliğin en yoğun olarak gerçekleştiği varsayılan öncelikli erişilebilirlik ağı tespit edilmiştir.

KENTSEL ALANDA BLOKZİNCİR TEKNOLOJİSİ: KADIN DOSTU KENTLER YARATMAK

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği dünyada en sık rastlanan eşitsizlik türü olmasının yanı sıra dünya nüfusunun yarısını olumsuz etkilemesi nedeniyle de insani gelişmenin önünde bir engel olarak görülmektedir. Yapılan hukuki düzenlemeler sonucunda dahi çözümsüz kalan kadının yükseltilemeyen statüsü konusu artık ülkelerin ya da bölgelerin sorunu olmaktan çıkmış yürütülen uluslararası politikalarda insan hakları ihlali sorunu olarak ifade edilmeye başlanmıştır. Bu evrensel sorunun çözüme kavuşturulabilmesi için çalışan birçok uluslararası örgüt tarafından proje ve politikalar geliştirilmektedir. Kadın Dostu Kent Projesi de bu amaçla ortaya çıkmış bir projedir. Çünkü kadınların kent yönetimi içinde erkeklerle eşit düzeyde yer alamaması ve günlük hayatlarını direkt ilgilendiren kararlara katılım gösterememeleri her şeyden önce bir demokrasi sorunudur. Doğru kamu politikalarıyla desteklendiği takdirde bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan hızlı gelişmeler bu sorunun çözümlenmesine oldukça büyük katkı sağlayacaktır.

KENT KONSEYİ KADIN MECLİSLERİNİN İZLENMESİ

Etkiniz AB PROJESİ- KA.DER YAYINLARI, 2020

Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) kapsamında Türkiye’deki kurumsal gelişmeler, yerel yönetimlerin demokrasi ve katılımcılık açısından önemi, kent konseylerinin yerel demokrasi bağlamında rolü ve değerlendirilmesi, araştırma kapsamında kent konseyleri üzerinden yapılan araştırma bulguları sunulmuş ve değerlendirme yapılmıştır. Kadınların kurumsal çevrede korunması, kadınlara karşı ayrımcılığın önlenmesi ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması amacıyla ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok çalışma yapılmıştır. Bu amaçla yapılmış uluslararası çalışmaların en önemlilerinden biri Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme’dir. Gerçek eşitliği hedefleyen CEDAW, sözleşmeyi imzalayan devletlerin kadınlara yönelik ayrımcılığın tüm biçimlerini önlemek, kadın haklarının, uluslararası düzeyde korunmasına ilişkin belgeler arasında kadına karşı ayrımcılık sorununu özgül biçimde ele alan temel sözleşmedir. CEDAW, maddeleri itibarıyla incelendiğinde içeriğinde ‘kadına karşı ayrım’, ‘kadın-erkek hak ve fırsat eşitliği’, ‘kadın hakları’, ‘erkeğin ya da kadının kalıplaşmış davranış rolleri’ olmak üzere dört anahtar kavramın vurgulandığı görülmektedir. 16 Ocak 1986 tarihinde Türkiye’de yürürlüğe giren CEDAW, Türkiye’nin BM kapsamında taraf olduğu insan haklarını odağına alan ilk sözleşmedir. CEDAW’ın temel anlayışı, kadın haklarının evrensel insan haklarının bir parçası olduğu varsayımıdır.

TÜRKİYE KENT PLANLAMASININ KURUMSALLAŞMASINI YENİDEN DÜZENLERKEN DÜŞÜNMESİ GEREKENLER ÜZERİNE

imar planlama mevzuatının geliştirilmesi Türkiye'nin gündemine girmiş bulunuyor. Böyle bir soru gündeme geldiğinde öncelikle sorulması gereken soru bu değişikliklerin neye dayanarak yapılacağıdır. Birinci yol pratikten yola çıkmaktır. Bu halde varolan yasal sistemin uygulama sırasında yarattığı sorunlar gözden geçirilerek, yapılacak değişikliklerin neler olması gerektiği saptanır. Eğer planlama konusunda önemli bir paradigma değişikliği gereksinmesi yoksa bu yol akla yakındır. Ama dünyada planlama konusunda çok önemli yaklaşım değişiklikleri yaşanıyorsa bir ikinci yola başvurmak gerekir. İkinci yol ise paradigma değişikliğini gerçekleştirecek bir yeniden yasal düzenleme yapmaktır. Bunun için de uygulamadaki sorunlardan çok yaşanmakta olan paradigma değişikliğinin gerisindeki nedenleri tanımak ve bunların gerektirdiği düzenlemeleri yapmak gerekir. Günümüzde Türkiye için söz konusu olması gereken durum ikincisidir.