UNUTULMAYA YÜZ TUTAN MESLEK: ELEKCİLİK (original) (raw)

MUĞLA DÜĞÜNLERİNDE UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ BİR ÇALGI KÜLTÜRÜ: DELBEKÇİLİK

İnsan hayatın önemli üç büyük geçiş eşiğinden biri evlilik, evlilik de kısaca iki insanın resmi ve toplumsal kurallara göre yaşamını birleştirmesidir. Evliliğe giden yolda ise tanımdaki kısalığın aksine toplumsal geleneklere ve inançlara göre şekillenen pek çok alt geçiş eşiği vardır. Evliliğin alt geçiş aşamalarından belli başlıları; kız isteme, söz kesme, nişan, kına gecesi, düğün ve gelin almadır. Evlilik töreni aşamaları içersinde yemekler yapılır, konuklar karşılanır, bayrak hazırlanır, çeyiz taşınır, kına yakılır, çalgılar çalınır, türküler söylenir, oyunlar oynanır. Bütün bu aşamalarda yemeklerin yapılmasından sorumlu yemekçiler, geline ve damada yardımdan sorumlu sağdıçlar ve yengeler, bayraktan sorumlu bayraktar dediğimiz düğün görevlileri vardır. Bir diğer görevli grubu da evlilik töreninde bu mutlu olayın kutlanması için gerekli eğlence ortamının yaratılmasını sağlayacak olan düğün çalgıcılarıdır. Bunlardan biri olan Muğla düğünlerindeki delbekçiler de bizim bildiri konumuzu oluşturmaktadır. Delbekçilik geleneğinin uygulayıcıları, uygunlanma alanı, geçmişte ve bugünkü durumu ele alacağımız konular olup unsurun müzik tekniği açısından incelenmesi, nitekim bu konu daha önceki yıllarda işlenmiştir , dışarıda tutulacaktır. Delbekçilik ile ilgili alan araştırması, Aydın DURDU ve Bircan DURDU tarafından 07.08.2010 tarihinde Fethiye-Boğalar Köyü ile 30.09.2010-01.10.2010 tarihleri arasında Fethiye ve Dalaman ilçesinde gerçekleştirilmiştir.

ELEKTRONİK DANS MÜZİĞİ KÖKENİ VE MÜZİKAL EKLEKTİZM

1970'lerde Dans müziği denildiğinde akla ilk gelen "Diskotek" ya da "Disko" terimi günümüzde artık "House", "Tekno", "Trance" adı verilen elektronik dans müziği türlerine dönüşmüştür. Her ne kadar 70'lerin disco müziğiyle günümüzün elektronik dans müziği türleri, ritmik öğeler, sözlerin farklı açıdan kullanımı, hatta tınıları bakımından farklı olsalar da, dans müziğini temsil etmeleri bakımından ortak noktalara sahiptirler. 70'lerin hakim müzik türleri hard rock, progressive rock, daha sonraları bu türlere yeni eklenen punk'a alternatif olarak ortaya çıkartılan Disco, günümüzde olduğu gibi o dönemde de ticari olarak yaratılmış dans müziği türlerinin başında gelmektedir. Günümüzde dans müziği ve klub kültürü konulu akademik çalışmalar sıkça yapılsa da , 70lerde o ilgiyi pek görememiştir. Ancak elektronik dans müziğinin akademik araştırmalara konu olması 90'ların başına denk gelmektedir. Dyer'a göre (1979), 1970'lerde ve 1980'lerde akademik araştırmaların günümüzdeki kadar yaygın olmamasının nedeni, diskonun ilk çıkış noktası ve odak noktasının gay kültürüyle yakın ilişkili olmasındandı. 1990'lara gelindiğinde, 70'lerde dans müziğinde önemli rol oynayan "Prodigy", "AphexTwin" yerine, "ABBA", "BeeGees" gibi sanatçıların geniş bir fan kitlesine ulaşması ve dans müziğinde ön plana çıkmaya başlamalarıyla, elektronik dans müziği ve klüb kültürü akademik araştırmalara konu olmaya başlamıştır.

ETNİSİTE ve MİLLİYETÇİLİK: ELEŞTİREL BİR DEĞERLENDİRME

Etnisite ve milliyetçilik, genellikle, özgülcülük ve adcılığın içiçe geçtiği iki aidiyet meselesi olarak değerlendirilir. Milliyetçilik ve etnisite ilişkisi, aynı zamanda, kimliğin evrenselliği ile temele dayalı işleyişine dair eleştirel bir yorum çerçevesi olarak da görülür. Klasik etnisite ve milliyetçilik okumaları, yurttaşlığa dayalı siyasal aidiyetin evrensel vasfını temellendirmeye girişirken, etnisite ve milliyetçilik ilişkisini özcü bir aidiyet modeli üzerinden tarif ederler. Bu çalışma, neredeyse her daim Janus yüzlü Kartezyen ikileştirme mantığına konu edilen milliyetçilik ve etnisite ilişkisinin eleştirel bir değerlendirmesini sunmaktadır. Çalışma, ilk önce, etnisite ve milliyetçilik ilişkisinin aidiyet çerçevesini değerlendirmektedir. İkinci olarak, çalışma, siyaset teorisindeki güncel tartışmalardan hareketle, etnisite ve milliyetçilik ilişkisinin dönüşen bağlamı üzerinde durmaktadır.

MİTOLOJİYE BİR ''NEV'İ'' BAKIŞ: NETÂYİC EL-FÜNUN

Divân şiirinin kendine has bir dünyası ve bu dünyanın kendine has birikimi, remizleri ve oluşturduğu şiir dili vardır. Bu şiir geleneğini beslendiği kaynaklardan ayrı düşünmek imkânsızdır. Divân şiirinin beslendiği kaynaklara baktığımızda Kur’an-ı Kerîm ayetleri vehadis-i şerîfleri, dinî ilimleri, İslâm tarihi ve peygamber kıssalarını, mucize ve kerametleri,bunların yanında tarihî ve efsanevî kişilerin maceralarını, içinde bulundukları çağın ilimlerini – felsefe, hikmet, mantık, tıp, eczacılık, ilmi nücûm vs. – Türk milli kültürü ve yerli malzemesini ve bu kaynaklarla birlikte şiirlerini harmanlarken kullandıkları dili ve en önemlisi de Agâh Sırrı Levend’in kaynaklar içinde önemli bir yere oturttuğu ‘’tarih ve esâtir’’ başlığı adı altında ele aldığı, diğer bir deyişle mitolojiyi anlıyoruz. Divân şiirinin kaynakları arasında olan ‘’mitoloji’’ nasıl ve nerede şiir geleneğimize katkı sağlamış ve bu katkı, divan şiirinin mitolojik yapısının incelenmesine nasıl öncülük etmiştir?

VERİ TOPLAMA TEKNİĞİ OLARAK MÜLAKAT: ETNOGRAFİK BİR DEĞERLENDİRME

The International Journal of Eurasia Social Sciences, 2024

Nitel araştırma yöntemleri, anlamın, yaşanmış deneyimlerin, kültürel ritüellerin, gündelik uygulamaların inşasında yer alan süreçler hakkında fikir edinmeyi, araştırma konusu edinilen dünyaya dışarıdan bir bakış açısı getirirken sosyal olguları içeriden bir dizi farklı yolla anlamayı, tanımlamayı ve bazen de açıklamayı amaçlamaktadır. Bu çalışma, bu anlama çabasında kullanılan en yaygın veri toplama tekniklerinden biri olan mülakatın (görüşmenin) güçlü yanlarını ve sınırlılıklarını ele almaktadır. Farklı mülakat türleri çalışma içerisinde incelenmesine rağmen çalışmanın asıl odak noktası yapılandırılmamış ve etnografik mülakatlardır. Sosyal bilimcilerin, özellikle de antropologların sıklıkla kullandığı etnografik mülakatlar, katılımlı dinlemeyi, görüşmelerin hayatın olağan akışına dahil olmasını, araştırmak istenen grubun doğal ortamına müdahil olmadan dahil olmayı gerektirmektedir. Çalışmanın odak noktasında etnografik mülakatlar yer alsa da çalışmanın başında mülakat tekniğini daha geniş bir çerçeveden ele alan bir literatür değerlendirmesine yer verilmekte, mülakat türlerine ve bu mülakat türleri arasındaki farklılıklara değinilmektedir. Etnografik mülakatın ayrı bir başlık altında incelenmesinin ardından mülakatların veri topluma tekniği olarak eleştirel bir değerlendirilmesi yapılmaktadır. Bu bölümde mülakat tekniğinin sınırlılıkları ve güçlü yanlarının yanı sıra mülakatın içeriğini ve gidişatını etkileyebilecek sosyal, kültürel ve bireysel faktörler detaylandırılmaktadır. Mülakatların etik kodlarının incelendiği son bölümde ise mülakatın gizliliği, katılımcıların rızası, onayı ve mülakat sırasında inşa edilen ilişkilerin politiği üzerinde durulmaktadır. İnsani tecrübelerin, dünya görüşlerinin ve kültürel örüntülerin yorumlanması için derinliği olan veriler sağlamaları ve araştırma yapılan insanlar ile kurulan doğrudan etkileşim sebebiyle mülakat tekniğinin farklı yönlerden incelenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda bu çalışma, bir veri toplama tekniği olarak mülakatların önemini ve sınırlılıklarını eleştirel bir incelemeye tabi tutmayı, genelde nitel araştırmacıların özelde de antropologların mülakat ile ilgili değerlendirmelerine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.