DİYARBAKIR YÖRESİ DEDE GARKIN OCAGI AŞIKLARI.pdf (original) (raw)

DEDE GARKIN OCAĞI'NDA MUSAHİPLİK UYGULAMASI ÖRNEĞİ

TÜRK KÜLTÜRÜ ve HACI BEKTAŞ VELİ ARAŞTIRMA DERGİSİ, 2016

Alevî inanç sisteminin temel kurumlarından birisi olan musahiplik, sözcük itibariyle dünya ve ahret kardeşliği anlamına gelmektedir. Alevi toplumunda musahiplik, sözlü gelenekte gelişip tanımlanan kuralları ve belirlenen yaptırım gücü sayesinde kurumsallaşmış bir yapı arz etmektedir. Bu çalışma Alevilikte yer alan musahiplik kurumunu Dede Garkın mürşit ocağı tarafından gerçekleştirilen uygulaması etrafında aktarıldı. Musahiplik uygulaması yine Dede Garkın Ocağı’nın hizmet yürüten dedesi ve onun geleneksel olarak uygulama içerisinde bulunmasına dayanarak ele alındı. Musahiplik öteden beri devam ettiği üzere sürecin bir bütünü olarak sunuldu. Toplum içinde sosyal yapıyı düzenleyen ve yazılı olmayan ama yaptırım gücü etkin olan “musahiplik” kişinin içinde bulunduğu topluma kabulü noktasında oldukça önemli fonksiyon üstlenmektedir. Musahiplik günümüzde modernleşme ve şehirleşmenin etkisiyle esas konumundan uzaklaşmış olsa da Anadolu’daki bütün Alevî grupların hem toplumsal hayat hem de inançsal hayat açısından çok önemli fonksiyonları yerine getirdiği bir kurum olmuştur. Kişinin hayatında bir kere gerçekleşen musahiplik, birbirlerinden sorumlu olmayı ve musahiplerden birisinin ‘yol’dan çıkmasına engel olmak için onu sürekli izlemede ve kontrol altında tutmayı gerektirmektedir.

DİYARBAKIR KARACADAĞ BAZALTI ÇEKME DAYANIMI.pdf

Doğal taşların en önemlilerinden biri olan bazalt, doğada en yaygın bulunan volkanik kayaçlardandır. Güneydoğu Anadolu bölgesi geniş bazalt yataklarına sahip olup, Diyarbakır Karacadağ Bölgesi bazaltı yaklaşık 80 m kalınlığa ulaşabilen IO.OOOm2l ik bir alana yayılmıştır. Diyarbakır Karacadağ Bölgesi bazaltları yaygınlığı nedeniyle bulundukları mevkilerde farklılıklar gostermektedir. Bu nedenle, yaptığımız çalışmada Diyarbakır-Şanlıurfa, Diyarbakır-Elazığ ve Diyarbakır-Mardin yolu olmak üzere üç bölgeye yayılmış olan bazalt yataklarından alınan ve farklı boyutlarda kesilen küp ve silindirik numuneler üzerinde tek eksenli basma ve indirekt çekme dayanımı deneyleri yapılarak dayanımlarının bölgelere göre farklılıkları belirlenmeye çalışılmıştır. Dayanımlarının bölgelere göre farklılık gösterdiği bazaltın, Diyarbakır geleneksel mimarisindeki ve günümüz çağdaş mimarisindeki kullanım alanları ile ilgili karşılaştırmalar yapılmıştır.

DEDE GARKIN OCAĞI’NDAN HÜSEYİN DEDEKARGINOĞLU

DEDELER ALEVİLİĞİ ANLATIYOR, 2018

Alevîlikle ilgili ilk bilgileri çocukluğumda evde öğrendim. Evdeki aile büyükleri tarafından verilen bilgiler ve cemlerde anlatılanlardan ilk bilgileri aldım.

DEDE KARGIN OCAGI

ÖZET Bu yazımızda Malatya'da Dede Kargın ocaklı boyu'nın soy şeceresi ve bu şecerenin bağlantıları hakkında bilgiler bulunmaktadır. Makalede yaklaşık otuz belgenin (en eskisi 1499) tercümesi ve bazı belgelerin metnini bulacaksınız. Ayrıca Kargın aşireti hakkında geniş bir inceleme yapılmış olup, bu boyun o zaman ki görevleri ve devletle olan ilişkileri belgelere dayalı olarak ele alınmıştır. Oymakların görev ve fonksiyonları hakkında da yine ayrı bir bölüm oluşturulmuştur. Bu yazıda, Anadolu'ya gelen ve değişik yörelere yerleşen oymak ve boyların bu yerleşimlerinin tesadüflere göre değil, her birinin bir görev ve sosyal bir örgütlenmenin bir parçasını oluşturacak şekilde yapıldığı görülecektir. ABSTRACT This paper is about the pedigree the Dede Kargın order-clan in Malatya and the links of this pedigree. The paper is composed of approximately thirty translated documents (the oldest one dates back to 1581) translated and the texts of some documents. A detailed analysis about the functions of the Kargın tribe and their relations with the state was made, on the basis of documents. Also, a part was composed for the functions and duties of the tribes. It is claimed that the settlements of the tribes and clans in various parts of Anatolia were not coincidental. They settled to take part in a social organisation, to employ certain functions. SUNUŞ " Ne zaman bağışlanma dileğinin kapıları açılsa bir güneş doğar ve mavi bir yıldız parlar. " (Dede Kargın Belgelerinden) a. Kargın Belgelerine Girmeden Önce Ocaklarla ilgili Bazı Yeni Bilgiler: Anadolu'da ocaklar, şimdiye kadar sadece inanca dayalı bazı fonksiyonları olan kurumlar olarak kabul ediliyordu. Şimdiye kadar bu kurumlar, bazı yabancı bilim adamlarının Anadolu gezisi sırasında görüp inceledikleri çok yönlü olarak değerlendiremedikleri sistematik olmayan gözlemlerden ibaret kalıyordu. Bu son derece karmaşık ve çok yönlü konuya çağımızın özenle vurgulanan bir mantığı ile ele almak gerekir. Buna " holistic " bakış açısı denilmektedir. Yani, bir parçayı bağlı olduğu bütünü anlamaya çalışarak görmektir. Elbette en az bin yıllık somut

DİYARBAKIR VİLAYETİNDE KOLERA SALGINI.pdf

Cholera pandemic was a health-threatening infection for people world wide in 19 th century. The epidemic that occurred in Istanbul firstly and in many districts posed serious outcomes. The cholera epidemic that appeared in Diyarbakır in 1894-95 caused the death of numerous people and their toddling off in order to get rid of it. The epidemic, which started in the provincial center in November 1894, began to be seen in different parts of the province. Ottoman authorities tried to relieve the impacts of the cholera by taking precautions and prevent its spreading to the other dwellings. The epidemic which lasted over 1 year affected considerable part of the population. 220 3 OKTAY BOZAN / DİYARBAKIR VİLAYETİ'NDE 1894-1895 KOLERA SALGINI

TÜRK EDEBİYATINDA KARGA VE GAKGUKLARIN MACERALARI

ULUSLARARASI MELİKE GÜNYÜZ SEMPOZYUMU, 2022

Karga, kara rengi, leş yiyiciliği, tarlalara verdikleri zarar, çirkin sesi gibi özellikleriyle Türk ve dünya edebiyatında genellikle olumsuz çağrışımların sembolü olarak kullanılmış ancak buna rağmen kendine geniş bir yer bulmuştur. Bu rağbette kargaların dünyanın hemen her yerinde yaşayabilmeleri, her iklim ve şarta uyum sağlamaları, belki de insanlarla iç içe ve onlara yakın olmalarının da rolü olabilir. Ancak sosyal yönleri oldukça gelişmiş olan bu familya, şehirlerde, sokaklarda, caddelerde insanların hep yakınında olmalarına rağmen bir türlü onlara kendilerini sevdirmeye muvaffak olamamışlardır. Bu bakış açısı edebiyata da yansımış Türk atasözü ve deyimlerinde de karga, bir benzetme unsuru olarak hep kötü çağrışımların sembolü olmuştur. Örneğin “Besle kargayı oysun gözünü”, bu atasözü arasında yediden yetmişe herkesin aklına gelen ilk sözlerden biridir. Türk halk şiiri ve Divan şiirinde de büyük bir rağbet gören kargalar, masallarda da çok geniş yer bulur. Günümüzde ise Melike Günyüz’ün masal kahramanları arasında kargaların da olduğunu görüyoruz. Bizim de bu bildiride amacımız Günyüz’ün masallarında kargalara göz atmak ve genel hatlarıyla bir farkındalık yaratmaktır.

KIRGIZCA ve TÜRKÇE’DE EKLERİN DUYGU DEĞERİ FONKSİYONLARI

Duygu değeri bir mana kategorisidir. Türkçe'de ve Kırgızca'da duygu değeri oluşturmada morfolojik unsurlardan istifade edilmektedir. Eklerle sağlanan duygu değeri hem yazınsal metinlerde hem de günlük hayatta aktif kullanılmaktadır. Türki dillerden Kırgızca ve Türkçe'de eklerle sağlanan duygu değeri izleklerinde hem dilsel hem de psiko-sosyolojik pek çok ortak yön mevcuttur. Bu bildiride duygu değeri oluşturmada Kırgızca ve Türkçe'deki eklerin tesbitine, duygu değeri izleklerinedair örneklere, duygu değeri açısından iki dildeki benzerliklere ve farklılıklara yer verilecektir.

GÜNEY AFRİKA’DA IRKÇILIĞIN KÖKENLERİ .pdf

Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 2017

Bu çalışma Güney Afrika’da etnik ayrımcılığın kökenlerini ve geçmişten günümüze kadar olan tarihsel dönüşümünün bir analizini ortaya koymak maksadıyla kaleme alınmıştır. Bilindiği üzere 1652 yılında Güney Afrika’nın Hollandalılar tarafından işgaliyle Afrika’nın, özellikle Ümit Burnunun yerli halkları Hollanda Doğu Ticareti Şirketi tarafından sümürgeleştirilmiştir. Mezkur coğrafyanın halkları 1795 senesi İngiliz işgaline kadar türlü şekillerde muazzam bir ırkçılık ve ayrımcılıkla yüzleşmiştir. Yüzyıllarca ne Hollanda sömürgecileri ne de işgalci İngilizler, Güney Afrika halklarının kendi dil, kültür ve inançsal öğelerinin yaşamasına da izin vermişlerdir. Daha fazlası 1948 yılından 1994 senesine kadar Güney Afrika’da devletin ırksal ayrımcılığı yürürlüğe koyması ile halkların beyaz, siyah, melez ve Asyalı olarak sınıfl andırılmaları ile toplumda Avrupalı beyaz halka karşı nefret farklı boyutlarda bir düşmanlığa dönüşmüştür. En nihayetinde Nelson Mandela’nın 1994 senesinde demokratik seçimlerden sonra Afrika Milli Kongresinin başına geçip idareyi ele almasıyla Güney Afrikada bu sancılı dönem sona ermiştir. Bu çalışmada Güney Afrikadaki tüm bu ırkçılık hareketlerinin tarihi süreç içerisinde gelişimi ve ayrımcılığın çeşitli şekillerde toplum içerisindeki tesirleri ele alınacaktır.