TURİZM SEKTÖRÜNDE FAALİYET GÖSTEREN KÜÇÜK İŞLETMELERİN VE AİLE İŞLETMELERİNİN KURUMSALLAŞMA DÜZEYİ (original) (raw)

TURİZM İŞLETMELERİNDE YÖNETİCİ VE İŞGÖREN ETİK DAVRANIŞLARININ KARŞILAŞTIRILMASI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

Felsefi bir disiplin olan etik, insan eylemlerini konu alır. Meslek etiği ise insanların mesleklerini icra ederken onların davranışlarına yön veren, rehberlik eden kurallar, standartlar ilkeler bütünü olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla hizmet unsurunun ön plana çıktığı turizm faaliyetlerinde etik kavramı temel bir konudur. Ayrıca turizm işletmelerinin etkin ve verimli olabilmesi için yönetici ve işgörenlerin görev ve davranışlarını etik ilkeler doğrultusunda düzenlemeleri esastır. Bu kapsamda aratırmanın amacı, turizm iletmelerinde yönetici ve igören etik davranılarının, stajyer örenci gözüyle deerlendirilmesi olarak belirlenmitir. Bu amacın gerçekleşebilmesi için 01.10.2014 15.12.2014 tarihleri arası Gaziantep’te Turizm ve Otelcilik Meslek Yüksekokulu ile Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümüne kayıtlı 308 örenciye anket uygulanmıtır. Sonuç olarak ise stajyer öğrencilerin gözüyle, yönetici ve işgören etik davranışlarının, istatiksel olarak anlamlı bir farklılık gösterdiği tespit edilmiştir.

AİLE ŞİRKETLERİNDE KURUMSALLAŞMA

ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR KONGRESİ (USAK) 2017 BİLDİRİ KİTAPÇIĞI, 2017

Ülkemizde faaliyet gösteren işletmelerin %95’i aile işletmelerinden oluşmaktadır. Aile işletmelerinin başarılı yönetimi ve bu işletmelerin gelecek nesillere başarılı bir şekilde devredilmesi özellikle ülke ekonomisine olumlu katkıları nedeniyle çok önemlidir. Aile işletmelerinin başarıyla yönetilmesi ve varlığını sürdürebilmesinde ise kurumsallaşma kavramı birincil önem taşımaktadır.

AİLE İŞLETMELERİNDE DÖNÜŞÜMCÜ LİDERLİK

AİLE İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA AİLE İŞLETMELERİ, 2020

Aile işletmeleri gerek ekonomi içerisinde gerekse sosyal hayat içerisindeki önemli konumları nedeniyle, büyüme ve küreselleşme sürecine paralel gelişen yönetimsel sorunları ile son dönemlerde üzerinde çok çalışılan bir konu haline gelmiştir (Wright ve Kellermanns 2011; Sharma, Chrisman ve Gersick, 2012; Gedajlovic, Carney, Chrisman ve Kellermanns, 2012; Ng, 2016). Akademik çalışmalarda ve sektörel bazda yapılan rapor ve analizlerde dile getirilen sorunların başında yönetim uygulamalarında yaşanan sorunlar gelmekte olup, rasyonel bir yönetim süreci, kurumsallaşma ve etkin bir liderlik uygulamasının eksikliğine vurgu yapılmaktadır (Deloitte, 2016; Ankara Sanayi Odası, 2005; PwC, 2016; PwC, 2018 raporları gibi). Özellikle yenilikçi ürün ve hizmetlerin sunumunun aile işletmelerinin yaşam eğrisini önemli ölçüde etkilediği günümüz pazar ve örgüt ortamlarında, bilgi yönetimi ve inovasyon sürecinde de yönetim uygulamalarının etkinliği, literatürde yinelenen bir husus olarak belirmektedir (Price, Stoica ve Boncella, 2013:12). Yine aile işletmelerinde yaşanan sorunlar üzerine yapılan çalışmalarda; örgüt ortamında çatışma, aile üyelerinin kayrılması, güven eksikliği, yetki devrine mesafeli duruş ve rasyonel bir devir planın eksikliği, hızlı büyüme ile oluşan kapasitenin vizyon eksikliği nedeniyle etkin kullanılamaması, örgüt içinde bilgi paylaşımı ve aktarımında eksiklik, fırsat potansiyeli olan değişim gerektiren durumlarda aşırı değerlere bağlılık, planlı ve formal iletişimden yoksunluk ve otokratik yönetim uygulamaları dile getirilen diğer konulardır. Tüm bu başlıklar toplu bir şekilde ele alındığında; aslında diğer işletme unsurları ve örgüt kültürü ile yakından alakası olan “yönetim” fonksiyonunun aile işletmeleri açısından ne denli önemli bir konu olduğuna işaret etmektedir. Özellikle bu durum yönetim fonksiyonunun ana aktörü olan kurucu liderin, gerek aile işletmesinin verimliliği gerekse örgütün yaşamsal döngüsünün devamı noktasında yönetimsel uygulamalarını tekrar gözden geçirmesi gerektiğini göstermektedir. Bu noktada aile işletmelerinin sorunlarına ve sürdürülebilir rekabetin tesisinde kurucu liderlerin otokratik, informal ilişki temelli ve görece plansız yönetim uygulamaları yerine, vizyoner, güven tesis eden, iletişim kanalları açık, yaratıcılık ve yenilikçiliği destekleyen, eğitimi ve bilgi paylaşımını esas alan, planlı ve kurumsal bir liderlik tarzı olan “dönüşümcü liderlik” uygulamasını benimsemesinin yerinde olacağı değerlendirilmektedir. Bu kapsamda çalışmamızda öncelikle aile işletmelerinin durumu ve yapısı ayrıntılı bir şekilde incelenmiş, dönüşümcü liderliğin özellikleri açıklanmış, aile işletmelerinde dönüşümcü lider uygulamasının örgüte sunacağı verimli ve olumlu iklimin muhtemel sonuçları paylaşılmıştır.

KAMU ÇALIŞANLARININ YAŞADIKLARI İŞ-AİLE VE AİLE İŞ ÇATIŞMASININ İŞ TATMİNSİZLİĞİNE OLAN ETKİSİNDE ÖRGÜTSEL SİNİZMİN ARACILIK ROLÜ

Nowadays sustaining of employees’ family life and work life in synchronized manner is important in terms of both individual and organizational. In this study it is aimed to determine the impact of employees’ job-family/family-job conflict on job dissatisfaction and also to determine the role of organizational cynicism in this process.Questionnaire has made among public employees (n=269) work in Bitlis/Tatvan province. As a result of analysing the data obtained (exploratory and confirmatory factor analyse, correlation and regression analyse) job-family conflict affects negatively and significant whereas it is determined that it affects organizational cynicism positively and significant. It is proved that there is not positive and significant relationship between family-job conflict and job satisfaction, on the contrary it is seen that there is positive and significant relationship between family-job conflict organizational cynicism. It has found that organizational cynicism affects job satisfaction negatively and significantly and organizational cynicism has partial mediating role on the affect of job-family conflict on job satisfaction. Results obtained has been discussed compared with other studies in the literature.

TURİST REHBERLERİNİN TÜKENMİŞLİK DÜZEYLERİNİN İŞE YABANCILAŞMA EĞİLİMLERİNE ETKİSİ

2016

Araştırmanın amacı turist rehberlerinin tükenmişlik düzeylerinin işe yabancılaşma eğilimlerine olan etkisini ortaya çıkartmaktır. Böylelikle tükenmişlik düzeyi ile işe yabancılaşma eğilimi arasında ilişkinin veya etkinin olup olmadığı varsa da ne boyutta bir ilişki veya etki olduğu belirlenecektir. Araştırmanın teorik kısmında detaylandırılan tükenmişlik ile işe yabancılaşma etkileşimine dair önermelerin ampirik bazda çözümlenmesi amacıyla, araştırma dahilinde alan araştırması yapılmış ve veriler anket yardımıyla toplanmıştır. Tükenmişliği oluşturan her bir boyuta ilişkin ölçek oluştururken, literatür taraması sonucunda 1981 yılında Christina Maslach ve Susan Jackson tarafından hazırlanan "Maslach Tükenmişlik Ölçeği" kullanılmıştır. Orijinal ölçek 22 sorudan oluşmaktadır. İşe yabancılaşma ölçeği ise toplam olarak on maddeden oluşmaktadır ve Hirschfeld ve Field'in (2000) çalışmasından alınmıştır. Bu araştırma kapsamında 476 eylemli rehberin bulunduğu evren içinde 220 rehber araştırmanın örneklemi için belirlenmiştir. Araştırmada kolayda örnekleme tekniği kullanılmıştır. Araştırmada anket formlarının profesyonel turist rehberlerine yüz yüze görüşme tekniği, elden bırakıp alma, e-posta gibi kanallarla gönderilerek doldurulması amaçlanmıştır. Bunun yanında profesyonel turist rehberlerinin tümüne ulaşmanın zaman ve maddi açıdan zorluğu nedeniyle hazırlanan web sayfası yoluyla online anket doldurulması sağlanarak veri sayısını artırma yoluna gidilmiştir. Bu araştırmanın sonuçları "IBM SPSS 21 for Windows" paket programına yüklenmiş ve uygun analiz teknikleri kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmada frekans, yüzde, standart sapma, mod, korelasyon ve regresyon analizleri yapılmıştır. Yapılan çoklu regresyon analizi sonucunda duygusal tükenme ve duyarsızlaşmanın işe yabancılaşma eğilimine olan etkisinin doğrusal ve pozitif yönlü olduğu, kişisel başarının işe yabancılaşma eğilimine olan etkisinin ise doğrusal ve negatif yönlü olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Yani turist rehberlerinin duygusal tükenme ve duyarsızlaşma düzeyleri arttıkça işe yabancılaşma eğilimleri de artmaktadır. Kişisel başarı düzeyi arttığında ise işe yabancılaşma eğilimlerinin azaldığı sonucuna ulaşılmıştır.

“DÜZGÜN İŞ” BAĞLAMINDA TURİZM SEKTÖRÜNDEKİ ÇALIŞMA KOŞULLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

Düzgün iş bağlamında turizm sektöründeki çalışma koşullarının konu edinildiği bu çalışmada amaçlanan; turizm sektöründe faaliyet gösteren bir işletmede çalışma koşullarının düzgün iş kriterleri açısından uygunluğunun belirlenmesidir. Yöntem: Çalışmanın yöntemi betimsel modeldir. Veri toplamak için anket çalışması kullanılmıştır. Anket yirmi altı sorudan oluşmaktadır. Çalışma, Alanya'da bir şirkete bağlı dört farklı beş yıldızlı otelde gerçekleştirilmiştir ve anket soruları otellerde farklı birimlerde çalışan yüz yirmi kişiye yönlendirilmiştir. Bulgular: Çalışma neticesinde; söz konusu otel işletmesinde düzgün iş kriterlerinin büyük ölçüde uygulanmadığı ve düzgün iş açıklarının bulunduğu tespit edilmiştir. Anahtar kelimeler: Düzgün iş, turizm sektörü, çalışma koşulları Bilgilendirme: Bu çalışmanın özet hali, 12 Mayıs 2018 tarihinde Uluslararası Sosyal Bilimler ve İnovasyon Kongresi'nde bildiri olarak sunulmuştur. AN INVESTIGATION ON WORKING CONDITIONS IN THE TOURISM SECTOR IN THE CONTEXT OF "DECENT WORK" In this work, which deals with working conditions in the tourism sector in the context of "decent work", is to determine the suitability of working conditions in a business operating in the tourism sector in terms of "decent work" criteria. Method The method of study is descriptive model. Survey study has been used to collect the data. The questionnaire consists of twenty-six questions. The study has been conducted in four different five-star hotels affiliated to a companies in Alanya, and survey questionnaires have been directed to one hundred twenty people working in different units in the hotels. Results As a result of the study; it has been found that "decent work" criteria are not applied to a large extent in the hotel business, and there are "decent work" vacancies.

ÇALIŞANLARIN YÖNETİCİ DESTEĞİ VE KARİYER MEMNUNİYETİ ALGILARININ İŞTE ERTELEME DAVRANIŞI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: TURİZM SEKTÖRÜNDE BİR ALAN ARAŞTIRMASI

III. KAORU ISHIKAWA BUSINESS ADMISNISTRATION and ECONOMY CONGRESS, 2018

Çalışma ortamının niteliği veya türü ne olursa olsun örgütlerin hedeflerine ulaşmasında planlı veya plansız bir şekilde ortaya çıkabilecek “görevler” kilit rol oynamaktadır. Bu nedenledir ki çalışanların verilen görevleri zamanında yapmaları örgütler açısından oldukça önemlidir. Aksi bir durumda, çalışanların, verilen görevleri gerekli süre içinde yapmaması, mesai saatleri içerisinde temel görevleri dışında başka işlerle uğraşması durumu ile açıklanan işte erteleme davranışı göstermesi örgütlerin verimliliği ve etkinliği üzerinde olumsuz sonuçlar yaratacaktır. Literatürde gerek bireysel ve örgütsel performansı olumsuz etkilemesi gerekse iş ahlakına uygun olmayan bir davranış şekli olması açısından işte erteleme davranışının ve bu davranışın nedenlerinin araştırıldığı çalışmalar mevcuttur. Bu çalışma da ise çalışanların algıladıkları yönetici desteğinin ve kariyer memnuniyetinin işte erteleme davranışı üzerindeki etkisi incelenmiştir. Örgütlerde işte erteleme davranışının gerçekleşmesinde yöneticilerin ortaya koydukları yaklaşım tarzının ve kişinin mevcut kariyer beklentilerini karşıladığı bir iş veya görevde bulunmuyor olmasının önemli bir etken olabileceği düşüncesi bu çalışmanın tasarlanmasında temel oluşturmuştur. Bu bağlamda değişkenler arasındaki ilişkileri tespit etmek amacıyla, yönetici desteği, kariyer memnuniyeti ve işte erteleme davranışını ölçen alanda geçerli ve güvenilir üç ölçekten ve demografik sorulardan oluşan bir anket formu hazırlanarak Antalya ilinde faaliyet gösteren bir otelde görev yapmakta olan 119 çalışana uygulanmıştır. Elde edilen veriler kurulan hipotezler doğrultusunda korelasyon, regresyon ve anova analizleri ile test edilmiştir. Araştırmada elde edilen bulgulara göre, algılanan yönetici desteğinin ve kariyer memnuniyetinin, işte erteleme davranışı üzerinde negatif yönlü bir etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bir diğer sonuç ise, çalışanların cinsiyet, yaş, çalışma süresi, çalışma durumu ve eğitim düzeyleri özelliklerinin değişkenlerin ölçülen düzeyleri üzerinde anlamlı bir farklılık yaratmadığı yönünde olmuştur.

VİRAL PAZARLAMADA BİR TÜKETİCİ ROLÜ OLARAK "FİKİR LİDERLİĞİ": TURİZM SEKTÖRÜ ARAŞTIRMASI

Günümüzde yakın çevresinden, akrabasından ve komşusundan tavsiye almadan bir hizmet/ürün alabilen müşteri sayısı gittikçe azalmaktadır. Müşteriler artık daha bilinçli ve deneyimlerin gücüne daha fazla değer vermektedir. Önceden deneyimlenen bir ürün veya hizmet hakkındaki tavsiyeleri değerlendiren bir müşteri kitlesi her zaman vardır. Fakat son zamanlarda tavsiye alma ve verme konusunun pazarlama üzerinde etkilerinin artmasıyla beraber ciddi bir şeklide incelenmesine gerek duyulmaktadır. Satın alma döngü içerisinde kendini bir ürünün/hizmetin temsilcisi veya yönlendiricisi olarak görev yapan tüketiciler ortaya çıkmıştır. Önceleri bunu memnuniyetlerinden dolayı gönüllü olarak yaptıkları düşünülen fikir liderleri şimdilerde bunu kendilerine meslek edinmiş, sanal ve reel toplumlarda deneyim ve tavsiyeleriyle çeşitli faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Çalışmanın araştırması masa başı araştırma ve yüz yüze mülakat yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın temel kaynağını fikir liderliği yaptığı ön araştırmalarla belirlenen kişilerle yapılan yüz yüze mülakatlar oluşturmaktadır. Anahtar Kelimeler: Viral Pazarlama, Fikir Liderliği, Mülakat, Tüketiciler.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AİLE İŞLETMELERİ VE GİRİŞİMCİLİK RUHU

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AİLE İŞLETMELERİ VE GİRİŞİMCİLİK RUHU

Girişimcilik bir ekonomide büyüme için en büyük itici güçtür. Zenginliğin yanı sıra iş yaratmaya da yol açar. Tarih boyunca aile işletmeleri girişimciliğin öncüleri olmuşlardır. Bu açıdan aile işletmelerinin gelecek nesiller boyunca girişimcilik faaliyetlerinin gelişmesini nasıl sağladığına dair izlenecek strateji önemlidir. Risk almak, kişisel bağlılık ve uzun vadeli bir bakış açısı bunlar aile işlemesinin temel özellikleri başında gelmektedir. Bu temel prensiplere dayanarak kurulan bir aile işletmesi kurumsallaştığı zaman ailedeki değişim ve olumsuz gelişmelerden etkilemeden büyüyerek yoluna devam edebilir. Aksi bir durum işletmenin ikinci nesilden sonra dağılmasıyla son bulabilir.