Türkiye'de Memlükler Dönemi Hadis Çalışmaları / Turkish Hadīth Studies on Mamluk Period / FERHAT GÖKÇE (original) (raw)
Related papers
Memlükler Dönemi Hadis Literatürü Üzerine Bazı Değerlendirmeler
İslam Tetkikleri Dergisi, 2021
This work is licensed under Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License ÖZ İslâmî ilimler tarihinin hicrî üçüncü asırdan sonra ikinci altın çağı, yaklaşık iki buçuk asır (648-923/1250-1517) hüküm süren Memlükler dönemine tekabül etmektedir. Memlükler'in İslâm dünyasında hâkim olduğu zaman dilimini kapsayan hicrî VII-X. asırlar özellikle hadis ilminin oldukça geliştiği, hadis literatürünün hemen her alanında çalışmaların telif edildiği bir dönem olmuştur. Memlükler dönemi, hadis âlimleri ve bu âlimler tarafından yazılmış eserler bakımından son derece zengindir. Çalışmamızda bu zenginliği oluşturan sebepler üzerinde durulmuş, İslâm tarihinin hicrî yedinci asırla onuncu asırlarına tekabül eden ve 250 yıldan fazla hüküm süren Memlüklerin ulaştığı sınırlar içerisindeki hadis literatürü ana hatlarıyla ele alınmıştır. Bu makalede, Memlükler dönemi hadis âlimlerinin listesi çıkarılmış ve bu âlimlerin telif ettikleri eserlerin hadis edebiyatının çeşitli türlerine dağılımından hareketle dönemin hadis tasnifinin genel karakteristiği üzerinde bir takım değerlendirmelerde bulunulmuştur. Hadis literatürünün yoğunlaştığı alanlar, dönemin hadis literatürünün temel hususiyetleri ve hadis ilminin alt dallarına ayrılarak incelenmesi, hadis ilmi açısından Memlükler döneminde telif edilen eserlerin önemi, bu eserlerin hadis ilminin gelişimine katkısı araştırmamızda ele alınan ve tartışılan konular olmuştur. Çalışmamızda Memlükler döneminin hadis literatürünü sıralamak gibi bir niyetimiz söz konusu değildir. Bu makalede zaman zaman bir genellemeyle İslâm tarihinin hicrî VII-X. asırlarına tekabül eden, ilmî bakımdan "şerh ve hâşiye dönemi" olarak nitelendirilen, İslâm dünyasında Memlükler'in hâkim olduğu dönemin "gerileme dönemi" olarak nitelendirilmesinin hadis edebiyatı göz önünde bulundurularak hadis ilmi açısından kritiği yapılmıştır.
Memlükler Dönemi Hıristiyan Tarihçileri/ CHRISTIAN HISTORIANS IN MAMLUK PERIOD
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017
İslâm tarihindeki en büyük devletlerden biri olan Memlük Devleti (648-923/1250-1517) döneminde ilmî ve kültürel alanda pek çok gelişme sağlan-mıştır. Bu gelişmelerin yaşanmasında İslam dünyasının ilmî geleneğinin te-mayüz ettiği Hicaz, Suriye ve Mısır gibi bölgelerde Moğol istilası ve Haçlı Se-ferleri'nden dolayı bozulan istikrarın Memlükler'le yeniden sağlanması ve önemli ilim merkezlerinden biri olan Bağdat'ta bulunan ulemânın Şam ve Ka-hire'ye göç etmesi etkili olmuştur. Bunun yanında Memlük sultanları ve devlet adamlarının ilmî ve kültürel sahadaki destekleri ve âlimlere sağladıkları imkânlar da bu ilmî zenginliğin oluşmasına katkı sağlamıştır. Bu dönemde birçok büyük tarihçi yetişmiş, onların siyasî, idarî, kurumsal, mahallî tarih eser-leri, şehir tarihleri, ansiklopedileri, siyer ve biyografi kitapları daha sonra kendi sahalarında vazgeçilmez kaynaklar haline gelmiştir. Yine bu dönemde sadece ilmiye sınıfına mensup olan tarihçiler değil, günümüzdeki general rütbesine sahip büyük emîrler, rütbesiz memlükler, küçük memurlar ve ticaret erbabı gibi toplumun farklı kesimlerinden insanlar tarih kitapları yazmaya başlamış-lardır. Bu tarih yazıcılığı faaliyetine Memlük toplumunda yaşayan eğitimli Hı-ristiyanlar da katılmış ve değerli eserler vücuda getirmişlerdir. Tabii olarak bu tarihçilerin mensup olduğu farklı sosyal sınıflar tarih eserlerinin hem muhteva-larında hem de olayların ele alınış biçimlerinde farklılıklara sebep olmuştur. Bu çalışmada Memlük Devleti döneminde yaşamış Hıristiyan tarihçiler ve eserlerinin İslâm tarih yazıcılığına katkıları üzerinde durulacaktır. İlk olarak, Süryânî müellif el-Mekîn b. el-'Amîd (ö. 672/1273) başta olmak üzere bu dönem tarih sahasında ön plana çıkan İbnü’s-Sukâ‘î (ö. 726/1326) ve Mufaddal b. Ebü’l-Fedâil (ö. 759/1358) gibi Hıristiyan âlimler ve eserleri tanıtılacaktır. Zira bahsi geçen müellifler eserlerinde bizatihi şahit oldukları olayları birinci ağızdan anlatmakta, kendi dönemleri ile ilgili orijinal bilgiler vermektedirler. Üstelik bu tarihçilerin katkıları sadece Memlük Devleti ve coğrafyası ile sınırlı kalmamış, irtibatları bulunan diğer devletler ve milletler hakkında da oldukça kıymetli malumat sağlamışlardır. Bu çalışma ile gerek umumî tarih gerek biyografi alanında eserler vermiş olan bu Hıristiyan tarihçilerin eserlerinin tanıtılması ve Memlük tarihi araştırmalarında bu eserlerden de istifade edilmesine katkı sağlamak amaçlanmaktadır.
Türkiye'de Memlük Tarihine Dair Yapılan Çalışmalar
Özet Ortaçağ Türk İslam tarihinin Mısır'da teşekkül eden mühim devletlerinden biri de kendilerini "Ed Devletü't Türkiyye" şeklinde tanımlayan Memlük Devleti'dir. (1250-1517) Memlük Devleti'nin teşekkülünde, Karadeniz'in Kuzey'inden getirilip bölgedeki ravda adasına yerleştirilen Kıpçak kökenli Türkler önemli bir yer edinmiştir. Bu devletin egemen olduğu sahaya büyük etkileri olmuştur. Bu etkiler özellikle kültürel ve sanatsal anlamda tezahür etmiştir. Memlük Devleti'nin siyasi ve kültürel manadaki teşekkülü ve bu teşekkülün egemen olunan coğrafyadaki etkileri dönemin Arap müelliflerinin yazmış olduğu eserlerde kendisini gösterir. Memlük tarihine dair çalışmaların lisan itibariyle Arapça olması bu sahada çalışmanın çok da kolay olmadığını gözler önüne sermektedir. Mevzu bahis Bibliyografya çalışmamızda da dile getirmiş olduğumuz zorluk ve meşakkat yapılan tezlerin sayısında da kendisini göstermektedir. Ülkemizde Memlük tarihine dair çalışmaların geçmiş yıllara göre artış gösterdiğini söylemek pekala mümkündür. Türkiye'de Memlük tarihine dair çalışmalarıyla ön plana çıkan hocalarımızı da burada zikretmemiz, bu sahada çalışma yapacak araştırmacılarımıza klavuzluk etmesi bakımından önem ihtiva etmektedir. Bu sahada özellikle Arapça'dan ve diğer dillerden literatürümüze kazandırmış oldukları çalışmaları ile ön plana çıkan Ramazan
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2022
Kronik tarzında yazılmış umumî tarih çalışmaları, yalnızca yazılış amacı muvacehesinde kullanılmakla kalmaz. Kronik çalışmalar, aynı zamanda yazıldığı dönemdeki ulemanın konumunun ve müellifin o günkü ilim dünyasına bakışının yansımalarını içerebilir. Bu çalışma, tanınmış Hanefî fakîh ve muhaddis Bedreddin Aynî’nin umumî bir tarih kitabı olarak kaleme aldığı İkdü’l-cümân adlı kitabı üzerinedir. Bu makalede, İkdü’l-cümân adlı eserden yola çıkılarak 648-707(1250-1307) yılları arasında Memlükler’de hadis ilminin ve âlimlerinin durumu ile müellif Aynî’nin bunlara yaklaşımları okunmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda İkdü’l-cümân’da atıfta bulunulan hadis tarihi öğeleri, ilim kurumları, farklı râvi grupları, farklı rivayet yöntemleri ve dönem içinde yapılan tasnifler tespit edilmiştir. Ayrıca söz konusu dönemdeki muhaddislerin meslekî, mezhebî ve siyâsî eğilimleri üzerinde durulmuştur. Doğrudan hadis tarihi öğelerine yoğunlaşan çalışmalarla umumî tarih alanında yazılmış kaynaklarda geçen bilgilerin kıyaslanması, bu bilgiler arasındaki uyumlu ve uyumsuz noktaların ortaya çıkmasına katkı sağlayacaktır.
Memlükler Döneminde Muallak Hadis Tartışmaları ve Bedreddin ez-Zerkeşî
Senedinde bir şekilde inkıta bulunan rivayetler, muhaddisler tarafından zayıf hadis olarak değerlendirilmektedir. Muallak hadis de, senedinde meydana gelen inkıta nedeniyle zayıf hadis kategorisinde yer almaktadır. Eserine sadece sahih hadisleri almayı iltizam eden ve bu sebeple eserine el-Müsnedü’s-sahîh ismini veren, Buhârî’nin (ö. 256/870) Sahîh’ine bu tarz rivayetleri almış olması nedeniyle söz konusu rivayetlerin sıhhat açısından hükümlerinin ne olduğu, Buhârî’nin muallak rivayetleri isnadsız olarak nakletmesindeki gayesi ve bunların Buhârî’nin Sahîh’indeki gözettiği şartlara uygun olup olmadığı gibi meseleler âlimler arasında tartışma konusu olmuştur. Kimileri Sahîh’teki muallakların mutlak olarak sahih olduğunu savunurken kimileri de bu tür rivayetlerin içinde zayıf olanların bulunduğunu iddia etmektedir. Memlükler döneminin ilmî şahsiyetlerinden Bedreddin ez-Zerkeşî de (ö. 794/1392), muallak rivayetler hakkındaki görüşleriyle dikkat çekmektedir. Bu çalışmada Buhârî’nin Sahîh’indeki muallak rivayetlerin etrafında yürütülen tartışmalar ve Bedreddin ez-Zerkeşî’nin bu tartışmalardaki görüş ve katkıları ile birlikte bu konudaki özgünlüğü tespit edilerek değerlendirilmeye çalışılacaktır. Söz konusu tartışmalar ise Memlükler döneminde yaşamış bazı önemli âlimlerle sınırlı tutulacaktır.
Mamluk Sultans and statesmen encouraged scholars and scientific activities thus scholars who escaped from the Mongol inva-sion found asylum in the district of Egypt and Damascus .Due to the reasons explained above , a rich cultural milieu was formed there. This neighborhood to prove fruitful and a large number of scholars in various fields were trained and numerous works was penned. Fore-most among these fields is history. This period is accepted as a gold-en age for Islamic historiography. Many biography authors and their large-volume works on this subject [called wafayat (obituary) / terâcim (biographies)] played an important role to name this period as ‘gold-en’. Records in these works are of great importance recognizing prominent figures and identifying important information about their lives not detailed in the other chronological history books. No distinct studies addressing the Mamluk historians and their obituary works in our country as far as we could determine. In this regard, it has be-come imperative to conduct a study case. As far as we ascertain ,there are no distinct studies addressing the Mamluk historians and their obituary works in our country. In this regard, a study in this area has become obligatory.Our study which is about the outstanding bi-ography works during the above mentioned period is intended to re-flect the experience of an academician who has carried on his study for many years in this field rather than a general description of Mamluk historiography and historians. In other words, the method we use in this study is preferred to give examples as much as possible on how to read such obituary works, which consist of a Memluk histori-an’s approaches to an issue, of his prepossession or objectivity of the problems in his work that the reader may encounter, or of how to use such works. Keywords- Wafayat (obituary works), biographies, Mamluks, history
Osmanlılar'ın ilim alanında isbât-ı vücûd etmeleriyle birlikte ürettikleri özellikle temel İslam bilimlerine dair eserlerin dili, başka bir ifadeyle ilim dili, asırlar boyu çoğunlukla Arapça olmuştur. Türkçenin hâkim dil olduğu ve hiç şüphesiz başını İstanbul'un çektiği merkezî coğrafya açısından da vâkıa böyledir. Ancak bunun Türk diline ilim dili olmak bakımından olumsuz bir etkisi olmamış, nispeten daha az sayıda olsa da kaleme alınan kitaplarda üst düzey bir Türkçe kullanılmıştır. 1 Son döneme gelindiğinde ise tasvir edilen tabloda kimi değişikliklerin yaşandığı göze çarpmaktadır. Tanzimat'la birlikte başlayan geniş çaplı değişim adeta dile de yansımış, diğer alanlar gibi İslâmî ilimlerde de giderek artan sayıda Türkçe eserler verilmeye başlanmıştır. Üstelik nicelikteki nisbî artış keyfiyeti etkilemiş, Türkçe ilim dili olmak bakımından da bir kıvam kazanmıştır. 2 Payitaht İstanbul ve etkisi altında bulunan ilim havzası ölçeğinde değerlendirildiğinde hadis ilimlerine dair Arapça veya Türkçe üretilmiş eserlerin sayıca az olduğu tespiti yanlış olmayacaktır. Sözgelimi Memlükler'in hâkimiyet dönemlerinde Şam ve Mısır havzalarında üretilen hadis müellefatıyla mukayese edildiğinde kemiyet, hacim, içerik ve çeşitlilik bakımından aradaki fark net bir * Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) Araştırma Uzmanı. 1 Gerek medreselerde okutulan ve gerekse Osmanlı uleması tarafından kaleme alınan eserler umumiyetle Arapça olmasına ve bilindiği kadarıyla son dönemlere kadar medreselerde Türkçe dersi de bulunmamasına rağmen ilim dili olması noktasından Türkçede bir zafiyet meydana gelmemesinin nedenlerinden biri kanaatimizce derslerde takririn Türkçe yapılıyor olmasıdır. Diğer taraftan ders dili Türkçe iken bu kadar çok Arapça ilmi eser üretilebiliyor olması da verilen eğitimin seviyesi bakımından kayda değer bir husustur. 2 Son dönemde kaleme alınan ilmî eserlerde niçin Türkçenin daha yoğun olarak tercih edildiği ve bu dönem eserlerinin Türkçe açısından arz ettiği durum da incelenmesi gereken önemli bir konudur.