Fransız Çocuk Yazınında Göç Örneği: Buranın Çocukları Başka Yerlerin Anne-Babaları (original) (raw)
Related papers
Çocuk Gözünden Göç Kavramı: Suriye Örneği (2016)
2016
Son yıllarda göç olgusu sadece ülkemizde değil, dünyada da gündemde önemli bir yer tutmaktadır. Bizde gündemden yola çıkarak bu araştırmayı yapmaya karar verdik. Araştırmamızda Suriye'den göç eden çocukları temel alarak sosyal değişmeleri çocuk gözünden tanımlamaya çalıştık. Bu tanımlamayı yaparak göçmenlere ve en önemlisi "göçmen çocuklara" dikkat çekmeyi amaçladık. Ülkemize gelen göçmen sayısı her geçen gün artmaktadır ve gelenlerin önemli bir bölümünü çocuklar oluşturmaktadır. Anayurdundan ayrı kalan ve bundan dolayı arada kalmış hissiyle yaşayan çocuklar erken yaşlarında büyük sorumluluklarla karşı karşıya kalmışlardır. Ne kadar belli etmemeye çalışsalar da ya da dile getirmeselerde omuzlarındaki yük onlar için fazladır. Bu yük çocuklarda psikolojik bazı etkilere yol açmaktadır. Araştırmamızda öğrencilere 13 soruluk anket ve resim; öğretmenlerle röportaj yapılmıştır. Elde edilen veriler sonucunda ekonomik, sağlık ve eğitim bağlamlı sıkıntılar tespit edilmiştir. Bu sıkıntıların çocuk psikolojisini olumsuz etkilediği sonucuna varılmıştır. Bu tespitler sonucunda çocukların içinde halen umut olduğu gözlemlenmiştir.
Fransa'da Yazınsal Çeviri Yaklaşımları (Bir Tarihçelendirme Denemesi)
Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2005
İnsanlık tarihine koşut gelişen çeviri, kimi karşı çıkmalara karşın, günümüzde artık çeviribilim adlı bir bilim dalıdır. Kimi germafon ve anglofon akademisyenlerin Alman veya İngiliz kaynaklarından hareketle çeviri etkinliklerini ve kuramsal gelişmeleri art zamanlı veya eş zamanlı çalışmalarla ortaya koydukları görülmektedir. Bu çalışmada, Fransızca kaynaklardan hareketle, kimi çevirmen, düşünür, araştırmacı ve kuramcının çeviri üzerine görüşleri, çeviribilimsel çalışmaları ve bu çalışmaların eleştirilerine yer verilecek; çevirinin ilk ortaya çıkışından günümüze dek geçirdiği aşamalar ve bugünkü durumu ortaya konulacaktır. 0 nedenle, çeviribilime tarihsel ve karşılaştırmalı yaklaşılan çalışmanın, bir ölçüde de olsa, daha önceki çalışmaları tamamlamaya katkıda bulunması amaçlanmaktadır.
Küreselleşen Dünyada “Satılık Göçmen Çocuklar”
Çocuğu istismar etmek isteyenler, yüzyıllardır onun zayıf, güçsüz ve savunmasız oluşunu kullanmaktadırlar. Bugün Dünyanın her yerinde farklı şekil ve şartlarda, çocukların bedeninden, organlarından, işgücünden haksız ve acımasız bir şekilde yararlanılmaktadır. Evlendirmek, çalıştırmak, cinsel olarak istismar etmek, savaştırmak ve daha pek çok amaçla satılan ve alınan göçmen çocuklar konusu, bu yüzyılın başında insanın yüzleşmek zorunda olduğu toplumsal bir yaradır. Bu rapor çocuk istismarının türlerini ve çocuk ticaretinin çeşitli şekillerini açıklayarak, çocuk ticaretinin çocuklar üzerindeki etkileri ve çocukları tacirlere karşı savunmasız yapan faktörleri ortaya koymaktadır. Raporda özellikle, dünyadaki örnekleriyle çocukların nasıl satılıp alındığı ve nasıl istismar edildikleri üzerinde durulmaktadır. Son kısımda ise bir Türkiye parantezi açılarak ülkede çocuk ticaretinin nasıl göründüğü ve nasıl görünmediği üzerindeki tartışmalara yer verilmektedir. Rapor, çocuk istismarına yönelik önemli bir konu olan çocuk ticaretine vurgu yaparak, nasıl mücadele edilebileceğine dair öneriler getirerek, farkındalığı artırmayı, geliştirilecek politikalara yol gösterici olmayı ve sonucunda çocukların bilişsel, duygusal ve fiziksel gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Çocuğu istismar etmek isteyenler, yüzyıllardır onun zayıf, güçsüz ve savunmasız oluşunu kullanmaktadırlar. Bugün Dünyanın her yerinde farklı şekil ve şartlarda, çocukların bedeninden, organlarından, işgücünden haksız ve acımasız bir şekilde yararlanılmaktadır. Evlendirmek, çalıştırmak, cinsel olarak istismar etmek, savaştırmak ve daha pek çok amaçla satılan ve alınan göçmen çocuklar konusu, bu yüzyılın başında insanın yüzleşmek zorunda olduğu toplumsal bir yaradır. Bu rapor çocuk istismarının türlerini ve çocuk ticaretinin çeşitli şekillerini açıklayarak, çocuk ticaretinin çocuklar üzerindeki etkileri ve çocukları tacirlere karşı savunmasız yapan faktörleri ortaya koymaktadır. Raporda özellikle, dünyadaki örnekleriyle çocukların nasıl satılıp alındığı ve nasıl istismar edildikleri üzerinde durulmaktadır. Son kısımda ise bir Türkiye parantezi açılarak ülkede çocuk ticaretinin nasıl göründüğü ve nasıl görünmediği üzerindeki tartışmalara yer verilmektedir. Rapor, çocuk istismarına yönelik önemli bir konu olan çocuk ticaretine vurgu yaparak, nasıl mücadele edilebileceğine dair öneriler getirerek, farkındalığı artırmayı, geliştirilecek politikalara yol gösterici olmayı ve sonucunda çocukların bilişsel, duygusal ve fiziksel gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Okul Çağında Göç Eden Çocuk ve Gençler -Almanya ve Türkiye’deki Eğitim Öğretim Modelleri
2021
Göç aslında insanlık tarihi kadar eski ve köklü bir gerçektir. Garip olan bunun dünyada hala tartışılıyor olmasıdır. Ancak 2015 senesi aslında bilinen ama hep göz ardı edilen gerçeklerin su yüzüne çıkmasını sağlamıştır. Veriler, geçmiş yıllarda yaşanan göç akımları ve bunların getirdiği olumlu yada olumsuz etkiler, özellikle gösterilen toplumsal tepkiler; basın ve medyanın gücüyle birleşince, siyasetçiler bu konuya odaklanmak zorunda kaldılar. Hem Türkiye´de hem de Almanya´da özellikle 2015 senesinden sonra göç ve göç uyum süreçleri ile ilgili çalışmalar arttı. Afganistan'daki gelişmeler, geçtiğimiz yıllarda artan salgın hastalıklar, dijitalleşme ve doğal afetler göz önünde bulundurulduğunda önümüzdeki yıllarda zorunlu ya da gönüllü göçlerin artacağını öngörmek çok zor değildir. Bu araştırmada eğitim ve öğretimi çok kompleks olan bu öğrenci kitlesinin nasıl topluma kazandırılabileceğine değinilecektir. Çalışmanın amacı, göçmen ve mültecilerin eğitim sorunlarının çözümüne yönelik Almanya ve Türkiyedeki eğitim, öğretim ve teşvik etme programlarını araştırmaktır. Bu sebeple öncelikle okul çağındaki gençlerin ve çocukların bulunduğu grup incelenecek ve çeşitlilik anlamına gelen "heterojenlik" terimine değinilerek sınıflardaki dilsel ve kültürel değişim süreçleri ele alınacaktır. Sonrasında özellikle bu grubun okula ve topluma kazandırılmasına yönelik Almanya ve Türkiye tarafından hazırlanan programlar incelenecektir. Bu program ve uygulamaların öğretmen yetiştirme süreçlerine olan etkileri, bir sonraki bölümde tartışılacaktır. Yine bu bölümde Türkçe´nin neden mutlaka bütün öğretmenlik bölümlerinde ikinci dil olarak öğretilmesi gerektiğine, değinilecektir.
Ğassân Kenefânî’nin Göç Hikâyelerinde Kadın ve Çocuk
Until 10-15 years ago, Arabic book publishing was not very common in Turkey. One or two publishing houses in Istanbul used to import Arabic books in various fields that Imam-Hatip and Theology Faculties needed. Classical Arabic books taught in Southeast and Eastern madrasas were mostly printed with offset technique in Istanbul or Diyarbakir or imported from Arab countries. Books for teaching Arabic were written and published in Turkey mostly by Turkish entrepreneurs. These publishers are still operating. The books in the curriculum of the Ministry of National Education are still printed and printed under the supervision of the Ministry. However, the number of publishing houses publishing Arabic religious and literary publications and children's books in Arabic has increased rapidly in the last ten years. The biggest factor in this is the migration activities from Arab countries in general and Syria in particular to our country. The fact that our country is the country hosting the most refugees in the world started in 2012 due to the Syrian civil war and it still continues to do so. Although the problem of Syria and Syrian refugees is primarily handled as a foreign policy issue, socioeconomic reality has created many new situations and forms of relations within the country. We have encountered both positive and negative effects of migration in many areas. Arabic books, magazines and digital publishing are also the most original of these areas. Publishing is a sector that has some difficulties in itself. The economic conditions of the country are among the main factors affecting the course of the sector. When the difficulties of ULUSLARARASI SEMPOZYUM BİLDİRİLER KİTABI | 14 Today, there are 50 member publishers within the body of the "International Arabic Book Publishers Association," headquartered in Istanbul. The number of publishing houses in our country, which are publishing books and magazines in Arabic and established by the Arabs themselves, is more than 60. Although the majority of these organizations of Syrian, Iraqi, Egyptian, Palestinian and Lebanese origin are in Istanbul, there are also those operating in Southeastern provinces such as Gaziantep and Hatay. On the other hand, publishing organizations that are members of the "International Association of Arabic Book Publishers" have also started the organization of Arabic Book Fairs in Turkey. The aim of this fair, which was held for the 6th time between 9-17 October 2021, is both to show the publishing houses that broadcast in Arabic in Turkey and to make Arabic publishers from all over the world come to Turkey and meet with the publishers there.
Beur Yazını ve Verlan Dili: Fransa’daki Kuzey Afrika Göç(er) Söylemi
2020
1980'li yıllarda, adını Arap sözcüğünün hecelerinin yer değiştirilmesiyle elde edilen Verlan Dili ile bu süreçte gelişen Beur Yazını, yeni bir yazar kuşağını yazın evrenine taşımıştır. Beur yazını, Kuzey Afrika kökenli ya da Fransa'da doğup büyüyen Kuzey Afrika göçerlerinin özgün söylemidir. Göçün etkisiyle sömürgecilik sonrası ortaya çıkan bu yazınsal akımın romanlarının genç anlatı kişileri, sürekli bir iç çatışma içinde olup, iki ekin, iki yaşam ve iki toplum arasında algılanan göç acısı, eşitsizlik ve sömürgeleştirme duygusu içinde parçalanırlar. Özellikle 2005 yılından başlayarak, önce Yörekent Yazını daha sonra da Çağdaş Kent Yazını ve Dünya-Yazını olarak tanımlanan bu alan, yazın ve dilbilim dünyasında bütünüyle yeni bir araştırma ve eleştiri nesnesi olarak belirmiştir. Beur Yazını romanlarında yazar, farklı kökenlerden, ekinlerden ve Arapça, Berber, Afrika ve Karayip ile Çingene dillerinden oluşan toplulukların dil uygulamalarını birlikte kullanarak çoğul ve karma yeni bir dilsel / söylemsel uzam oluşturmuştur. Biz bu çalışmada Mağrip ülkelerinden ulusötesi göç sonrası Fransa'da gelişen Beur yazını ve Verlan dilini, tarihsel ve kuramsal bağlamda incelemeyi amaçlıyoruz.