Taşnakların 1908'deki İstanbul Bürosunun Peşinde (original) (raw)

İstanbul'da Eski Eser Tahribi (1908-1938)

2019

Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi 2019. Önsöz'de bahsedilen musavvir hakkındaki ifadeler kaziyye-i mensuha hükmündedir.

FRANSIZCA BASINDA 1908 YILI İSTANBUL YANGINLARI: LE MONITEUR ORIENTAL ÖRNEĞİ

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ DERGİSİ, 2020

Öz: Bu çalışmada, 1908 yılında İstanbul'da çıkan yangın-ların sayısı ve bilançoları, 1884-1915 yılları arasında Fransızca yayınlanan Le Moniteur Oriental Gazetesine göre incelenmiştir. Amaç, 1908 yılının tarihi önemi ile İs-tanbul'un coğrafi önemini bir araya getirmek ve dönemin atmosferine ışık tutan kitle iletişim aracıyla olaylara ta-nıklık etmektir. 1908 yılı Meşrutiyet'in ilan edildiği yıl ol-ması; İstanbul ise kozmopolit bir başkent olması bakımın-dan önem arz etmektedir. Çalışma için gazetenin 1908 yı-lında çıkan bütün sayıları (299 sayı) taranmış; yangınla-rın çıktığı mahalleler, biliniyorsa çıkma sebepleri ve bi-lançoları tespit edilmiştir. Sonuçta, 1908 yılında, otuz do-kuzu küçük ve orta ölçekli, üçü büyük ölçekli olmak üzere, kırk iki yangının çıktığı ve bu yangınların sadece semtleri tahrip etmekle kalmayıp Meşrutiyet İstanbul'unun çoğu mahallesinde iktisadî ve demografik değişimlere sebep ol-duğu tespit edilmiştir. Büyük ölçekli yangınların özellikle nüfusu kalabalık ve kozmopolit semtlerde çıktığı görül-müştür. Meşrutiyetin ilan edildiği temmuz ayı ve sonra-sında kundaklama girişimlerinin arttığı gözden kaçma-mış, değişen rejime karşı duranların bu tip eylemlere gi-rişmiş olma ihtimali basına yansımıştır. 1908 İSTANBUL FIRES IN FRENCH PRESS: LE MONITEUR ORIENTAL Abstract: In this paper, the number and cost of fires which erupted in İstanbul at 1908 has been analysed according to the information given in the newspaper Le Moniteur Oriental which was published in French between 1884 and 1915. Aim of this paper is witnessing the events in the light of that periods; most important mass medium, while combining the geographical significance of İstanbul and historical significance of year 1908. 1908 is a significant year because constitutional monarchy was declared and İstanbul is a significant city for that period * Araştırma Makalesi / Research Article Bu makale etik kurul izni ve/veya ya-sal/özel izin alınmasını gerektirme-mektedir. / This article does not require ethical committee permission and/or le-gal/special permission.

Osmanlı Devletinin Zımpara Madenleri Hakkında Bir Tetkik(1908-1918)

Öz: Devletler için önemli ekonomik kaynaklardan biri olan madenler Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerinde savaş mühimmatı ve para basımı gibi işlerde kullanılırken 1800'lü yıllardan itibaren sanayi hammaddesi, enerji üretimi ve ihracatı yapılacak ürün olarak değerlendirilmiştir. Avrupa'da kıymeti çok daha erken dönemlerde anlaşılmış olan madenler, Osmanlı Devleti'nin sanayi konusunda Avrupa'dan geri kalması sebebiyle devletin tam manasıyla yararlanamadığı kaynaklar olmuştur. Sanayi Devrimi'ni yaşayan ve bu konuda atılım yapan batılı devletler, kendi madenlerinden olduğu gibi maden barındıran gelişmemiş ülkelerin kaynaklarından da faydalanmıştır. Zaman zaman da endüstrisi gelişmemiş devletler maden aranması konusunda yabancılardan yardım istemiştir. Amerikalı bilim adamı Dr. John Lawrence Smith'in 1840'lı yıllarda, Aydın Vilayeti'nde keşfettiği zımpara rezervlerinin ortaya çıkması da böyle olmuş, hükümetin talebi üzerine maden arayan Dr. Smith zımpara rezervlerini bulmuştur. Bu buluş Amerika'daki zımpara rezervlerinin bulunmasını da sağlamıştır. Aydın'da bulunan rezervler, dünya zımpara piyasası üzerinde de sarsıcı bir etki yaparak fiyatların ucuzlamasına etki etmiş, zımpara ihracatı üzerinde neredeyse tek olan-Yunanistan-Naxos Adası tekelini kırarak dünyanın en iyisi unvanını almıştır. Summary: The mines are one of the most important economic sources for the states. In the early periods of the Ottoman Empire, mines were used for war ammunition and money printing and from 1800s, used for industrial raw material, energy production and exportation. Due to the lagging of the Ottoman Empire from Europe in the industry, the mines were the sources that Ottoman Empire could not fully benefit from. The Western states, experiencing and making progress in the Industrial Revolution, have also benefited from the resources of the undeveloped countries that have mines as well as their own mines. From time to time, the underdeveloped states have requested help from foreigners for searching mines. Dr. John Lawrence Smith, an American scientist seeking mining at the request of the government, found emery reserves in the province of Aydın in the 1840s. This invention also provided the discover of emery reserves in the United States. The reserves in Aydın, became the best emery mine on world, made a shocking effect on the world emery market and broke the monopoly of Naxos Island(Greece) on emery exportation. Giriş Geçmişi hayli eskilere dayanan madencilik-ve madenler-pek çok devlet için olduğu gibi Osmanlı Devleti için de önemli maddi kaynaklardan biri olmuştur. Geniş bir coğrafyaya hâkim olan devletin neredeyse her yanı çeşitli madenler ile çevrili olmuş, maden bakımından zengin olan ülkede magnezyum, kömür, linyit, simli kurşun, altın, gümüş, zımpara, demir, bakır, krom, boksit vb. onlarca cevherin varlığı konuyu araştırmacılar açısından ilgi çekici kılmıştır. Bu yüzden uzun yıllar içinde madenlere dair onlarca çalışma yapılmıştır. Kendi konu çerçeveleri içinde oldukça değerli bilgiler sunan bu çalışmalar alana büyük katkı sağlamış

"İstanbul’da Meydana Gelen Sel ve Taşkınlar"

Fiziki Coğrafya Araştırmaları; Sistematik ve Bölgesel, Türk Coğrafya Kurumu Yayınları, No:5, 2011

Öz Son bir kaç on yıldan bu yana, İstanbul ve yakın çevresinde artarak meydana gelen şehirleşme hem arazi kullanımının ve hem de doğal eğim koşullarının değişmesine neden olmuştur. Bu değişiklik doğal akım birikimini ve akım yönlerini değiştirmiştir. Yapılaşmaların neden olduğu bu sel ve taşkınlar hatalı şehirleşme planlamasının ve uygulamalarının doğal bir sonucudur. Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ve Uzaktan Algılama (UZAL) Teknolojileri kullanılarak yapılan analizler yapılaşmaların doğal akımı engelleyici karakterini açıkça göstermektedir. Şehirleşmenin neden olduğu sel ve taşkınlardan korunma ve zarar azaltma hedefli projelere ihtiyaç vardır. Bu projelerdeki temel yaklaşım; yüzeysel akışı engellemek, sınırlandırmak, yönlendirmek olmamalıdır. Aksine; doğal akışı kolaylaştıran, büyük su kütlesinin oluşmasını önleyici projelerin yapılması gerekmektedir. Abstract Since last few decate, urbanization has increasingly changed both the landuse and the natural slope conditions of surface in Istanbul and close vicinity. This development has changed the natural flow accumulation and flow direction. Flashfloods and floods caused by mistaken urban plannining and applications are natural results in Istanbul. The results of analysis that Geographic Information Systems (GIS) and Remote Sensing (RS) Technologies had been used, was clearly pointed out the preventive character of constructions on natural flow in Istanbul. Projects prevention and mitigations of fashfloods and floods causing the urbanizations are needed. The basic approach of this projects should not become to prevent, to limit, to canalize the surface flow. On the contrary, Projects which are facilitating the natural flow and preventing the formation of a large water body has to be done.

GİRİT MUHACİRLERİNİN TİRE KAZASINDA İSKÂNI (1898-1908)

Uluslararası Küçük Menderes Araştırmaları ve Tire Tarihi Sempozyumu Bildiriler, 2018

Osmanlı Devleti, Tire Kazası, Göç, Girit Muhacirleri, İskân Ottoman State, District of Tire, Migration, Cretan Emigrants, Resettlement

Smyrna/İzmi̇r Agorasi Kazisi’Ndan Osmanli Dönemi̇ Taş Tütün Lüleleri̇

Türkiye Bilimler Akademisi Arkeoloji Dergisi

Arkeolojik kazılarda bulunmuş, geçmişin günlük yaşamına ışık tutan her obje cevaplanması gereken yeni sorular da ortaya çıkarabilmektedir. Smyrna Agorası kazılarında bulunmuş Osmanlı Dönemi'ne ait bir grup taş lüle malzeme, teknik ve form özellikleri açısından dikkat çekici ve nadir bulunan örneklerdendir. Büyük çoğunluğu yarı mamul olan bu örnekler üretim yeri, üretim biçimi, malzeme seçimi ve usta deneyimine ilişkin problemler ortaya çıkarmıştır. Mevcut buluntular paralelinde lüleler ayrıntılı olarak incelenerek bu problemlere dair çıkarımların yanısıra bu lülelerin Osmanlı lüleleri arasındaki yerinin saptanması amaçlanmıştır. Taş malzeme artıklarından hareketle, kazı alanındaki antik dönem taşlarından üretildiği anlaşılan lülelerin bazıları şekillendirme sırasında kırılmış, bazıları da malzeme çok sert olduğu için işlenememiştir. Taş lülelerin form seçiminde kil lülelerin örnek alındığı anlaşılmaktadır. Sert bünyeli lülelerde süsleme görülmezken kireçtaşından üretilmiş lülelerde basit kazımalar yer almaktadır. Yarı mamul ve tam tam şekillendirilmiş taş lülelerin kaç atölyede ve hangi zaman aralığında üretildiği kesin değildir. Kazı çalışmalarında kil lülelere nazaran çok az bulunan taş lülelerin Smyrna Agorası örnekleri, üretim yerinin bir şehir içinde kesin olarak tespit edildiği lülelerden olması bakımından Osmanlı lüleleri arasındaki özel bir yere sahiptir. Üretim tekniği, malzeme seçimi gibi özellikleri yansıtmaları açısından da nadir örneklerdendir.

1908 Hürriyetin İlanı ve Ermeni Tüccarlar

Manchester'in ünlü Mepland otelinde verilen ziyafete Ermeni tüccarlar yanı sıra yine aynı kentte ticari faaliyetlerini sürdüren Selânikli müslüman ticaret erbabı da katılmış, ayrıca Liverpool başşehbenderi (ticaret ateşesi) Enver Bey de davetli olarak yemekte hazır bulunmuştu. Salon Osmanlı ve İngiliz bayraklarıyla donatılmış, bayrakların üzerine Türkçe "hürriyet, adalet, musâvât" yazılmıştı. Özel olarak çağrılan bir orkestraya Hamidiye Marşı çaldırılmıştı.

1908: Devrim düşlerinden kâbusa

Altüst, Sayı: 23, 2017

Bedross Der Matossian, Parçalanan Devrim Düşleri: Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminde Hürriyet’ten Şiddete başlıklı kitabında hürriyetin Osmanlı halkları açısından nasıl bir düş kırıklığı ile sonuçlandığını Ermeni, Yahudi ve Arap toplumlarını odağa alarak gözler önüne seriyor. Kitabın en kuvvetli yanı, devrimin Osmanlı’da yaşayan halklarda yarattığı coşkuyu, yaşanan canlı tartışmaları, devrim sürecini akıcı bir şekilde ortaya koyarken, bir yandan da yazarın seçtiği tanımla etnik grupların bu heyecanının nasıl yitip gittiğini gösterebiliyor olması.