Türk-Rus İlişkileri İçin Kıssadan Hisse (original) (raw)

Türk-Rus İlişkileri Sorunlar-Fırsatlar

Türk tarihi incelendiðinde geçmiþteki baþarýlarýn arkasýnda iyi yetiþmiþ bilge adamlarýn bulunduðu görülmektedir. Ancak günümüzde olaylarýn çok boyutlu olarak geliþmesi ve sorunlarýn karmaþýklaþmasý, birkaç bilge kiþinin veya aydýnýn geliþmeleri zamanýnda ve doðru olarak algýlamasýný ve alternatif politikalar üretebilmesini zorlaþtýrmaktadýr. Geliþmelerin yakýndan takip edilmesi, gelecekle ilgili gerçekçi öngörülerin yapýlabilmesi ve doðru politikalar üretilebilmesi için farklý disiplinlere ve görüþlere sahip bilge adamlar ile genç ve dinamik araþtýrmacýlarýn, esnek organizasyonlar içinde sinerji saðlayacak þekilde bir araya getirilmesi gerekmektedir. Dünya'daki ve yurt içindeki geliþmeleri takip ederek geleceðe yönelik öngörülerde bulunmak; Türkiye'nin ikili ve çok taraflý uluslararasý iliþkilerine ve güvenlik stratejilerine, yurt içindeki siyasi, ekonomik, teknolojik, çevresel ve sosyo-kültürel problemlerine yönelik bilimsel araþtýrmalar yapmak; karar alýcýlara milli menfaatler doðrultusunda gerçekçi, dinamik çözüm önerileri, karar seçenekleri ve politikalar sunmak maksadýyla Bilge Adamlar Stratejik Araþtýrmalar Merkezi (BÝLGESAM) kurulmuþtur. BÝLGESAM'ýn vizyonu, amacý, hedefleri, çalýþma yöntemi, temel nitelikleri ve teþkilatý http://www.bilgesam.org/tr web sitesinde sunulmaktadýr. BÝLGESAM, Bilge Adamlar Kurulu'nun ilk toplantýsýnda alýnan kararlar doðrultusunda çeþitli konularda raporlar hazýrlamaktadýr. Prof. Dr. Ýlter TURAN tarafýndan hazýrlanan "Türk Rus Ýliþkileri: Sorunlar ve Fýrsatlar" baþlýklý rapor faydalanýlmak üzere yayýnlanmýþtýr.

Türkiye ve Rusya'nın Kafkasya Siyasetinde Çerkesler

Herhangi bir kaynağa başvurduğunuzda "Karadeniz ile Hazar denizi arasında…" diye başlayarak Kafkasya coğrafyası tanımlanır ve sıra halklarına gelince Gürcü, Azeri ve Ermeniler ile sayıları az başka bazı halklar söz konusu edilir. 19 yy.daki büyük sürgün ile %90' ı bu toprakları yurt edinen Çerkes dediğimiz halklar "…ve diğer küçük topluluklar" olmuşlardır artık. Sürgün öncesinde tüm Kafkas coğrafyasının en büyük nüfusunu oluşturan ve bu topraklarda ilk akla gelen halk olan Çerkes dediğimiz insanlar uzun süredir neredeyse unutulmuş idiler. Ta ki Sovyetlerin dağılışı ve dünyadaki hızlı iletişim çağına gelinceye kadar.

Türk-Rus İlişkileri (Turkish-Russian Relations)

Türk-Rus ilişkilerinin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Uluslararası politika bağlamında büyük önem taşıyan bu ilişkiler Asya ve Avrupa kıtalarında yaşayan milyonlarca insanın kaderini sürekli etkilemiştir. Uzmanlar Türkiye ve Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin 1492 yılında başladığını belirtmektedirler. 2012 yılı itibariyle Türk-Rus ilişkilerinin tarihi 520. yılını doldurmuş durumdadır. Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında 1992 yılında başlayan ilişkiler ise 20 yılı geride bırakmıştır.

TÜRKİYE RUSYA İLİŞKİLERİNE FARKLI BİR BAKIŞ: TÜRKİYE’NİN RUSYA ÜZERİNDEKİ YUMUŞAK GÜCÜ

PESA INTERNATIONAL JOURNAL OF SOCIAL STUDIES PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ

Sovyetler Birliği'nin halefi Rusya Federasyonu ile Osmanlı İmparatorluğunun mirasçısı Türkiye cumhuriyetinin Türklük Slavlık bağlamında Avrasya coğrafyasında tarih boyu sürmüş olan simbiyotik ilişkisi ve çatışmaları soğuk savaş sonrasının özel koşullarında ve milenyumla gelen bölgesel oluşumlar bağlamında yepyeni bir çerçeveye oturduğunu inkar edemeyiz. İşte bu özel koşulların med-cezirli ilişkiler bağlamında yine bir soğuk savaş sonrası kavramı olan yumuşak güç kavramı ve buna bağlı olarak kamu diplomasisi faaliyetlerini de kapsayacak şekilde Türk-Rus ilişkilerine değinmek bu çalışmanın asli konusunu teşkil etmektedir. Siyasi iktisadi ve ticari ilişkilerin her birinin ayrı ve derin bir çalışma alanı olabilecek Türk Rus ilişkilerinde biz, etkileri diğer saydıklarımızı yönlendirebilecek olan yumuşak güç alanına odaklandık. Bu çerçevede çalışmamızda Türkiye'nin eski Türk yurtlarını ve Türk halklarından epey bir kısmını bünyesinde barındıran Rusya Federasyonu üzerindeki yumuşak güç etkisini inceledik. Bu bağlamda Türkiye cumhuriyetinin yürüttüğü kamu diplomasisi faaliyetlerinin Rusya halklarındaki etkisini de bir nebze ortaya koymaya çalıştık. Türk Rus ilişkilerinin bu yönde incelenmesi literatüre bir katkı sağlayacaktır. Girişte kamu diplomasisi ve yumuşak güç kavramları kısaca izah edilip, konumuzun asli kavramlarına açıklık getirilmiştir. İlk bölümde Rusya coğrafyası tarihsel perspektiften incelenerek, Türk Rus ilişkilerindeki önemli hususlara değinilmiştir. Bunda amaç Türkiye'nin Rusya üzerindeki kullanabileceği yumuşak güç unsurlarının tarihsel boyutunu ortaya koymaktır. İkinci bölümde Türkiye'nin kamu diplomasi kurumları ve faaliyetlerine yer verilmiştir. Sonuçta Türkiye'nin potansiyelini ne kadar değerlendirdiği ve neler yapabileceğine dair öneriler yer almıştır. We cannot repudiate the fact that the symbiotic relationship and conflicts between Russian Federation, the successor of the Soviet Union, and the Turkish Republic, the heir of the Ottoman Empire, against the backdrop of Turkishness-Slavicness which lasted all over the Eurasian geography throughout history, entered into a rather new course under the special circumstances of the post-Cold War era and within the context of regional formations brought about by the new millennium.

Rus Kolonizasyonuna Karsı Kenasrı

Kazakh Turks were ruled by dividing into three big Horda (Jüz) until the second quarter of the 17th century. Ebulhayr, Khan of Small Horda (kíshí jüz), had to accept the patronage of the Russian Tsarist as a result of internal disagreements and external pressures. From the time of the Peter the Great (reigned 1682-1725), the expansion of Russia towards the West Turkestan lands took place gradually. The establishment of Orenburg in 1744 accelerated the penetration of the Russians into the Kazakh steppes. Towards the beginning of the 18th century, the Middle and Small Horda khans followed a semidependent policy to the Russian Tsarist. The Russian Tsarit, which wanted to increase its influence on the Kazakh khans, made a number of administrative and legal impositions. For example, with the regulations issued in 1822 and 1824, the khanate system was abolished and the titles of "deputy sultan" or "administrator sultan" were created. Similar practices had caused great reactions from the local people. At the same time, the establishment of the Orenburg Castle made the Kazakh geography a military base and overshadowed the national independence of the Kazakhs. For this reason, many rebellions broke out, the most important of which is the Kenesari Kasımov, rebellion. Kenesari, who had a great struggle against Russian expansionism, was killed due to the conflicts among the Kazakhs and the wrong policy he followed against the Kyrgyz although he achieved some military success. In this study, the military and political stages of the national struggle of the Kazakh people against Russian expansionism under the leadership of Sultan Kenesari Kasımov (Kenesari Khan) were examined based on Russian archive documents.

"BAZI KİSVELERİN GİYİLEMEYECEĞİNE DAİR KANUN" SEBEBİYLE TÜRK-YUNAN İLİŞKİLERİNDE YAŞANAN KISA SÜRELİ KRİZ

Atatürk Yolu, 2021

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin laik olduğu ilkesinden hareketle TBMM'nin gündemine getirilmiş olan "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun", kabulü esnasında ve sonrasında ülke içinde herhangi bir muhalefetle karşılaşmamıştır. Dini kıyafetlerin mabetler ve ayinler haricinde giyilmesinin yasaklanmasına muhalefet Yunanistan'dan gelmiş, Yunan basını ve kamuoyundan kanun aleyhine yükselen sesler sebebiyle Türk-Yunan ilişkilerinde kısa süreli bir kriz yaşanmıştır. Makalemizde bir barış ortamı söz konusuyken iki ülke ilişkilerinin nasıl aniden gerilebildiğini ve nasıl aşıldığını ortaya koymak amaçlanmıştır. Çünkü son derece girift ve kırılgan olan Türk-Yunan ilişkilerinde her zaman benzer problemlerin yaşanma ihtimali vardır. Bu hedef doğrultusunda Yunan basın organlarından Akropolis, Makedonia, Patris, Rizospastis ve Ethnos, Türk basın organlarından ise Cumhuriyet, Milliyet, Ulus ve Haber taranmıştır. Yaptığımız araştırmalar, bu süreçte Yunan basın organlarında mantıksız ve sağduyudan uzak iddiaların dile getirildiğini ve bu şekilde kamuoyu harekete geçirilerek hükümete de baskı uygulandığını ortaya koymuştur. Yunanistan'da bazı çevrelerin Lozan Antlaşması sonrası koşulları ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilkelerini görmezden geldikleri anlaşılmıştır. Muhalefet parti liderleri TBMM'nin gündemine getirilen kanunu zamanında öğrenemediği için Çaldaris hükümetini eleştirmişlerdir. Diğer taraftan Çaldaris hükümeti de Türk yetkililerin iki ülke ilişkilerinin zedelenmesine izin verilmeyeceği yönündeki güvencelerine rağmen dostluğa tam inançla hareket etmekte gecikmiştir. Krizin tam olarak aşılabilmesi için Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın Yunanistan'ı ziyaret etmesi gerekmiştir.