Afrika Politikası (original) (raw)

Türkiye'nin Afrika Politikası

Afrika ile uzun bir geçmişe sahip olan Türkiye; Osmanlı döneminden gelen tarihi münasebetleri göz önüne alacak olursak; geçmişine nazaran, cumhuriyet tarihi içerisinde bölgeye zaman zaman uzak kalmıştır. Özellikle cumhuriyetin ilk yılları, iki savaş arası dönemde izlediği Osmanlı bakiyesini inkâr politikalarının etkisiyle Afrika ile münasebetler oldukça asgari düzeye inmiştir. Elbette bölge ülkelerinin 1960'larda hürriyetlerini kazanmasıyla ilişkiler yeni bir döneme girmiş olsa da Soğuk Savaş koşullarının dayattığı batı endeksli dış politikanın ağırlığıyla ilişkiler arzu edilen seviyeye yükseltilememiştir. Nitekim 1998 sonrası ortaya koyulan irade ile Afrika hakkında farkındalık uyandırılmıştır. Ancak beklenen atılımlar 2002 sonrası tek partili iktidar döneminde izlenen çok yönlü dış politika sayesinde gerçekleştirilerek; Afrika ülkeleri ile karşılıklı kazanım ve işbirliği çerçevesinde yeni bir döneme girilmiştir. Tarihi birikimi, sömürge geçmişinin olmayışı, ticari ve kültürel işbirliği yaklaşımı ile ortak dini değerler çerçevesinde bölgede aktifleşen Türkiye, her ne kadar Afrika’da yeni sayılabilecek bir aktör olsa da; uzun vadede bölgede büyük kazanımlar elde etme potansiyeline sahiptir. Yapılan literatür taraması ile gerçekleştirilen çalışma, Türkiye'nin Afrika politikası analiz edilerek önümüzdeki sürece ışık tutma amacı taşımaktadır.

Dünya Siyasetinde Afrika 2

DÜNYA SİYASETİNDE AFRİKA 2, 2015

NEDEN DÜNYA SİYASETİNDE AFRİKA 2? Değerli akademisyenler ve farklı konular ile ortaya çıkmış olan Dünya Siyasetinde Afrika 2 kitabı, akademik camiamızın devlet erkini ve kamuoyunu bilgilendirme veya yönlendirme hedeflerinde geç kaldığı bir alan olarak Afrika üzerine gerçekleştirilen bir çalışma olarak dikkat çekmektedir. Kıtadaki insan yapısından kültürel kodlara, küresel aktörlerin Afrika politikalarından kıta ülkelerinin analizlerine, enerjiden ulaşıma ve Türkiye’nin kıta ile olan ilişkilerine ışık tutmaktadır. Bütün bu özellikleri ile dış politika teknokratları, parti yetkilileri, gazeteci, yüksek lisans-lisans öğrencileri ve iş adamları için verimli bir kaynak olarak değerlendirilebilir. Prof. Dr. Ahmet TABAKOĞLU – Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslâm Ülkeleri Enstitüsü Müdürü Elinizdeki bu kitabın birinci sayısı Kara Harp Okulu’nda ders kitabı olarak seçilmiş olup bu sene okutulmaktadır. Bu ne anlama gelmektedir? Bölüm yazarları işini iyi yapmıştır; yapıt, Türkçe literatüre/kurum faaliyetlerine katkı sunmuştur; Afrika, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de günden güne yükselmektedir. Editör Yrd. Doç. Dr. İsmail ERMAĞAN – İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Dünya Siyasetinde Afrika 2, ülkede Afrika üzerine sadece bilgi üretmiyor, aynı zamanda geç kalınsa da fena olmayan bir noktaya gelinen Afrika kıtasını gündemliyor. Ne kamuoyu, ne de akademik çevre, ne siyaset ne de ticaret aktörlerinin, bu tarz çalışmaları yadsıma lüksünün olmadığı kanaatindeyim; çünkü eser yepyeni bilgiler sunuyor, kıtanın değişik yönlerine girizgah yapıyor. Diğer yandan, bölüm yazarları için uzmanlaşma riskini de barındırıyor. Her halükarda bu yapıt, gelecek serileri ile izlenme merakı uyandırıyor. Prof. Dr. Hüseyin BAĞCI – Ortadoğu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Dünya Siyasetinde Afrika 2 kitabının yazarları şunlardır: Prof. Dr. Ramazan ÖZEY Dr. Elem Eyrice TEPECİKLİOĞLU Doç. Dr. Murat AKTAŞ Yrd. Doç. Dr. İsmail ERMAĞAN Dr. Phil. Mustafa ACAR Dr. Volkan İPEK Doç. Dr. Bahtiyar DURSUN Dr. Ali YİĞİT Dr. Phil. Atanur KARA Prof.Dr. Ozan ERÖZDEN Yrd. Doç. Dr. Gonca Oğuz GÖK Doç. Dr. Oktay Salih AKBAY Yrd. Doç. Dr. Bülent EŞİYOK Doç. Dr. Fahri TÜRK Doç. Dr. Emel PARLAR Samiratou DIPAMA Yrd. Doç. Dr. Asena BOZTAŞ Yrd. Doç. Dr. İskender GÜMÜŞ Ferit BELDER Alperen ERDOĞAN ve Kırklareli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa AYKAÇ

Kuresel Politikada Yukselen Afrika- Inceleme

Afrika kıtasının önemi sahip olduğu yeraltı ve yerüstü kaynakları, jeopolitik ve stratejik konumu itibari ile giderek artmaktadır. Ümit Burnu, Aden Körfezi, Süveyş Kanalı, Cebelitarık Boğazı gibi önemli bağlantı ve kontrol noktalarına sahip olmasının yanı sıra petrol bakımından zengin körfez ülkelerin yakınında olması ve önemli ticaret yollarına ev sahipliği yapması önemini artırmaktadır. Bu sebeple sömürgeci devletlerin ve Türkiye'nin stratejik planlama alanının içinde tabiatıyla yer almıştır. Afrika, önemini sonradan kazanan bir bölge olmamakla birlikte insan varlığının ve ırkının ilk görüldüğü yerdir ve bu sebeple öneminin insanlığın doğuşuyla birlikte var olduğunu söylememiz mümkündür. Keşiflerle beraber Afrika' nın sahip olduğu jeopolitik önem artmıştır. Gün geçtikçe fark edilen zenginliklerine, zengin maden ve cevher yataklarına sahipliği ne yazık ki bu coğrafyanın refahıyla taban tabana zıttır, sömürge devletlerin yönetimi altında yıllarca yaşamışlar ve kendi zenginliklerinden pay alamamışlardır. Sonraki süreçte, Soğuk Savaş döneminde Afrika adeta savaşın mücadelenin bir parçası haline gelerek büyüme ve kalkınma planlarını ertelemek durumunda kalmıştır. Savaşın bitmesiyle birlikte de Afrika' da nüfuz oluşumunun artık bir yararı olmayacağından buraya yapılan yatırımlarda kesilmiştir. Ancak bununla beraber açlık, iç savaş, hastalıklar gibi yıkıcı etkilerle de savaşan Afrika XXI. yüzyıla girilirken beklenenin tam aksine büyük bir ekonomik kalkınma göstermiş. 2001-2010 yıllarında en hızlı büyüyen on ekonomiden biri olmuştur. Bu büyümede özellikle alt yapı projelerini finanse eden ve karşılığında Afrika' nın doğal kaynaklarını kullanabilen Çin' in büyük etkisi vardır. Geri dönecek olursak, Avrupalıların Afrika'ya sömürüsü Coğrafi keşifler öncesi dönemde köle ticaretiyle zaten başlamıştı. Çok sayıda Afrikalının köle ticaretine dâhil edilmesi, büyük kazançlar elde edilmesine yol açmış ve Afrika nüfus dağılımını olumsuz etkilemiştir. Büyük göçlerin ardından kıtanın doğusu ve batısındaki birçok bölgenin boşaldığı görülmüştür. Köle ticaretinin yanı sıra kaynak arayışı sebebiyle XIX. Yüzyılın sonuna doğru Afrika üzerine artan coğrafi keşiflerle birlikte Afrika, Avrupalı güçlerin ilgi odağı haline gelmeye başlamıştır. Akabinde Soğuk Savaş döneminde de süper güçlerin rekabet ve nüfuz alanı olarak önemi artan kıta, savaş sonrası dönemde geri plana düşmüş ancak sonrasında petrol rezervlerinin ortaya çıkmasıyla tekrar gündeme gelmiştir. Günümüzde de Afrika sahip olduğu enerji kaynakları açısından oldukça önemli bir coğrafyadır.(Günümüzde 3,8 Milyon varil petrol çıkan Nijerya'dan 2,5 milyon varil petrol günlük olarak Amerika ya gitmektedir.) Enerji kaynaklarının yanı sıra krom, platin kobalt, demir gibi silah teknolojisinde değerlendirilen kaynakların bolluğu özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından oldukça cezbedicidir. Bunlara karşın kıtada önemiyle orantılı bir gelişme görülmemiş olup iç savaş, hastalık ve kuraklık sebebiyle oluşan umutsuzluk coğrafyanın genç popülasyonuna rağmen bir umursamazlığı beraberinde getirmiş ve birçok marjinal zihne ve yapıya hareket alanı kazandırarak sömürgecilik faaliyetlerinin, mücadele alanına dönüşmüştür. Bu durum ve etnik, dini, kültürel ve sınıfsal farklılıklar sömürgeci politikaların bir eseri ve sömürü faaliyetlerinin bir sonucudur. Bununla beraber kötü kamu yönetimi bu durumu tetikleyerek, Afrika' nın

Türkiye'nin Afrika Politikası Samed Aktaş Turkish African Policy

Özet Afrika ile uzun bir geçmişe sahip olan Türkiye; Osmanlı döneminden gelen tarihi münasebetleri göz önüne alacak olursak; geçmişine nazaran, cumhuriyet tarihi içerisinde bölgeye zaman zaman uzak kalmıştır. Özellikle cumhuriyetin ilk yılları, iki savaş arası dönemde izlediği Osmanlı bakiyesini inkâr politikalarının etkisiyle Afrika ile münasebetler oldukça asgari düzeye inmiştir. Elbette bölge ülkelerinin 1960'larda hürriyetlerini kazanmasıyla ilişkiler yeni bir döneme girmiş olsa da Soğuk Savaş koşullarının dayattığı batı endeksli dış politikanın ağırlığıyla ilişkiler arzu edilen seviyeye yükseltilememiştir. Nitekim 1998 sonrası ortaya koyulan irade ile Afrika hakkında farkındalık uyandırılmıştır. Ancak beklenen atılımlar 2002 sonrası tek partili iktidar döneminde izlenen çok yönlü dış politika sayesinde gerçekleştirilerek; Afrika ülkeleri ile karşılıklı kazanım ve işbirliği çerçevesinde yeni bir döneme girilmiştir. Tarihi birikimi, sömürge geçmişinin olmayışı, ticari ve kültürel işbirliği yaklaşımı ile ortak dini değerler çerçevesinde bölgede aktifleşen Türkiye, her ne kadar Afrika'da yeni sayılabilecek bir aktör olsa da; uzun vadede bölgede büyük kazanımlar elde etme potansiyeline sahiptir. Yapılan literatür taraması ile gerçekleştirilen çalışma, Türkiye'nin Afrika politikası analiz edilerek önümüzdeki sürece ışık tutma amacı taşımaktadır. Abstract There are long historical background between Turkey and Africa. Especially in the Ottoman Era , Africa had a essential statue in Turkish Foreign Policy. However this relations were broken after the Ottoman Empire, because Turkey created new policies which are different from the Ottomans.The Ottoman Empire was powerful in Africa.In contrast Turkey played indifferent and inactive role in Africa.After the 60's, most of African countries have been ganining their freedom and then it effects Turkish foreign policy but, relations were insufficent because of Cold War context.In the meanwhile Turkish forein policy focused on West Block and Turkey had to act as western approach and Africa was not priority.These factors explain why Turkey didnt give preference Africa.Indeed, after 1998 there was awaress raising about Africa in Turkey but first step was performed ın 2002.Turkey changed foreign policy and decided to follow versatile policy which aims mutual gaining,cooperation,dependecy.Although Turkey might be a new actor in Africa,there are historical backround,similar cultural and religious perspective with Africa.In the long term Turkey can be one of esseantial power by tracking these policy and using soft power.This study target on explaining Turkish African Policy by searching literature.

Afrika Jeopolitiği ve ABD'nin Afrika Politikası

Journal of Turkish Studies, 2016

Whatever the factors it contains, Africa has been an area of action where experiencing the power struggle over in each period. This power struggle has been experienced between European countries until the Cold War and between the US and the USSR during the Cold War. Then, it has begun to emerge in the post-Cold War between the US and China. African geopolitics, finds response in the European policy with geographical discoveries, has great importance for many years as a commercial seaway with coastal colonies and its ports. African territory were perceived as a symbol of power in Europe with the sprawling colonial activities toward the continent's interior. After the Second World War, also it was the scene for ideological bickering, Africa held a place as a buffer zone between competing ideologies. Since the end of the twentieth century African geopolitics has been shaped by energy sources, radical groups and competing actors policies for the continent. In this study, changing geopolitics of Africa and factors causing these changes are discussed. Then the changing geopolitics of Africa how it is comprehended by US and how it impacts on its Africa policy will be examined. The aim of this study is to reveal what gives emphasis on the geopolitical situation of Africa from perspective of USA and how it is reflected in the US Africa policy. This study which analyzes US-Africa relations in terms of geopolitical has a significance because that it may pose assumptions about the future of US Africa policy.

Ortadoğu ve Afrika’da Fransız Dış Politikası

Son zamanlarda Paris’in bölgesel ve uluslararası alandaki gelişmelere uyum sağlamada ne kadar başarılı olduğuna dair birtakım sorular ortaya atılmıştır. Gerek Suriye meselesi, gerekse ABD’nin Asya-Pasifik bölgesine yönelik artan ilgisinin yanı sıra Ortadoğu’da meydana gelen gelişmeler Fransa’yı, bölgede oluşan boşluğu doldurmak için müdahale arayışlarına itmiştir. Afrika’nın jeostratejik konumu Çin, Hindistan ve Brezilya gibi yeni güçlerin bölgeye yönelik ilgilerini artırmıştır. Böylelikle Paris, bazı Afrika ülkelerindeki geleneksel nüfuzunu korumada zorlanmaya başlamıştır. Kuzey Afrika’nın Arap Baharı’ndan etkilenmesinin yanı sıra Fransa’nın bölgede yaşanan iç krizlere müdahale inisiyatifini eline alamaması, bölgedeki Fransız nüfuzunun gerilemesi anlamına gelmektedir. Bu çalışma yukarıda bahsedilenler etrafında Fransa'nın Ortadoğu ve Afrika'daki yükselişini ve düşüşünü nedenleri ile birlikte irdelemektedir.