NÜKTEDAN ŞAİR HAMÂMÎZÂDE İHSAN VE DİVANINDAKİ MİZAHİ MANZUMELERİ (original) (raw)

MİR HAMZA SEYYİD NİGÂRÎ ŞİİRİNDE ATTÂR VE MEVLÂNÂ ETKİSİ

Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2024

Edebiyatının kendine özgü uslubu ile çağdaşları arasında seçilen temsilcisi Mir Hamza Seyyid Nigâri, arkasında zengin edebî miras bırakmıştır. Şair kendinden önce gelişen klasik Divan şiirine, tasavvufi edebiyyata derinden hâkim olmuş ve eserlerinde klasik şairlerin isimlerini anmış, onların eserlerinden örnekler vermiştir. Özellikle, tasavvuf edebiyatının öncü şahsiyetlerinden Şeyh Feridüddin Attâr ve Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî՚nin şiirleri Mir Hamza′nın başlıca ilham kaynaklarından olmuştur. Makalemizde Nigâri, Attâr ve Mevlânâ′nın eserlerinden örnekler doğrultusunda bu üç şair arasındaki etkileşim üzerinde durulmuştur.

MANEVİ İHYA AKLININ OLUŞUMUNDA MİLLÎ ŞUUR ETKİSİ (MÜRİDİZM HAREKETİ'NDE İMAMLAR VE NAKŞBENDÎ ŞEYHLERİ ARASINDAKİ TARTIŞMALAR)

iHYÂ, 2022

XIX. Yüzyılın başlarında Kafkaslarda hızla yayılan Nakşibendî-Hâlidî tasavvuf düşüncesi bölge halkları arasında hızla yayılmıştır. Kısa sürede Kuzey Batı Azerbaycan, Şirvan, Karabağ ve Dağıstan gibi bölgelerde etkisini gösteren bu yeni tarikat, tasavvuf kültürüne aşina olan Kafkas halkları arasında bir ihvan ağı oluşturmuştur. Hâlidîliğin yayılma süreci aynı zamanda Rusların da sıcak denizlere inme ideolojisiyle bölgeyi işgal etmeye başladığı döneme rastlamıştır. Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesine girişen Kafkas halkları –özellikle de Dağıstan ve Kuzey batı Azerbaycan Müslümanları- millî bağımsızlığı manevî hayatın ihyası ve sıhhati için en önemli şart olarak değerlendirmişlerdir. Millî bağımsızlığı olmayan diğer bir ifadeyle hürriyetleri eksik olan Müslüman halkların iman, ibadet ve ahlak olarak da kemale eremeyeceklerini düşünen Müridizm hareketi imamları bu görüşlerini desteklemek için dönemin nüfuzlu Nakşibendî-Hâlidî şeyhleriyle görüşerek onların fikirlerini almışlardır. Bu görüşmeler esnasında Müridizm hareketinin ilk imamı olarak kabul edilen Gazi Muhammed ile Nakşibendî şeyhleri Molla Muhammed Yerakî ve Şeyh Cemâleddin Gazi Kumukî arasında Ruslara karşı topyekûn bir ayaklanma hususunda sert tartışmalar yaşanmıştır. Bu tartışmalar genellikle işgalci küffara karşı yapılacak millî mücadelenin Kurânî ve nebevî referanslarının o dönemin şartlarına uygun olarak yorumlanması etrafında şekillenmiştir. Yine bu tartışmalar süresince imamlar daha radikal bir mücadeleyi desteklerken şeyhler ise Kafkas halklarının Rusların tahakkümü altında yaşamaya alıştıklarını o nedenle mücadelenin silahsız olarak yürütülmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Bu tartışmalar Gazi Muhammed’in Yerakî vasıtasıyla tarikata intisap etmesinden sonra da devam etmiş, bazı şeyhler imamlar tarafından korkaklıkla suçlanmıştır. Bu araştırmamızda Müridizm hareketinde imamların ve Nakşibendî şeyhlerinin aralarındaki tartışmaları millî bağımsızlık ve manevî ihya ekseninde ele alıp tahlil edeceğiz. Müridizm hareketine tasavvufî karakter kazandıran bu tartışmaların ortak bir akla evirilip evirilmediğini sebep-sonuç ilişkisi içinde izah etmeye çalışacağız.

NİYÂZÎ-İ MISRÎ DÎVÂNINDA SEYR Ü SÜLÛKTA YER ALAN FENÂ MAKAMLARININ AŞK YÖNÜNDEN İNCELENMESİ

1. Uluslararası Tasavvuf Araştırmaları Lisansüstü Öğr. Sempozyumu Bildiri Kitabı, 2018

Özet Niyâzi-i Mısrî, on yedinci yüzyıl tasavvufî Türk edebiyatının önde gelen mutasavvıf şairlerindendir. Ana teması yoğun bir İlâhî aşk olan duygu yüklü ve coşkulu şiirleri bütün tarikat çevrelerinde beğenilmiş, Divân-ı İlâhiyât'ı adeta dervişlerin el kitabı haline gelmiştir. Dîvânında İlâhî aşkı merkez alarak marifete ulaşmayı hedefleyen Niyâzî-i Mısrî, insanın kurtuluşa ermesi için yapması veya yapmaması gerekenler ile bu yolun özelliklerini ayrıntıları ve örnekleri ile anlatmıştır. Niyâzî-i Mısrî, divânında gazellerini fenâ sonrası bekâya (cem'ü'l-cem' makamı) dönerek tevhîd anlayışı içinde yüksek bir aşk ile yazarak, okuyanlara bu hayatın sırlarını verir. Bu çalışmamızda, seyr ü sülûk sürecinde yer alan fenâ makamlarını, Seyyid Sirâceddin er-Rifâî es-Sayyâdî'nin tanımlarındaki hâller üzerinden, literatürdeki aşk tanımları ve durumları ile birleştirerek açıklamaya çalıştık. Bunu yaparken de Niyâzî-i Mısrî'nin yüksek ve coşkulu anlatımından istifade ederek, divanından örneklendirmeler yaptık. Böylece teoride anlatılan kavramları, bunları hakka'l-yakîn yaşamış bir mutasavvıfın keşfî dilinden bu hayattaki yansımalarıyla delillendirmeye çalıştık. Anahtar Kelimeler Tasavvuf, Niyâzî-i Mısrî, Dîvân-ı İlâhiyât, İlâhî aşk, fenâ makamları Giriş İnsanın en önemli arayışlarından biri "Hakikat nedir?" sorusunun cevabıdır. Bu arayış, insanın kendi hakikatine ve Yaratan'a ermesi yolunda ilk adımdır. Aynı zamanda tekâmül olarak adlandırılan dikey hayatının da başlangıcıdır. Çünkü farkındalık tam da bu noktada başlar.

FEYZÎ OSMAN HÜSAMZADE DİVANI’NDAKİ DİNÎ KAVRAMLAR

2000

IV. Murad dönemi Divan şairlerinden Feyzî Osman Hüsamzade’nin tek eseri Divan’ıdır. Bu çalışmada, Divan şairlerinin etkisi altında bulunduğu ve eserlerinde yoğun bir şekilde kullandığı dinî kavramlar üzerinde durulmuştur. Feyzî’nin şiirlerinde karşılaşılan dinî kavramlar I. Dinî Unsurlar (Allah, Ayet ve Hadisler, Peygamberler, Kâbe, Mescid-i Aksâ, Sahabîler), II. Dinî Terimler (Bayram, Cennet Varlıkları, Dua, Kur’an, Namaz), III. Ahiretle İlgili Unsurlar (Cennet-Cehennem, Kıyamet-Kevser), IV. Diğer Dinî Unsurlar (Din-İman, Kâfir-Müslüman; Ölüm) olmak üzere dört ana başlık altında incelenmiştir. Her konu başlığı hakkında edebiyatımızdaki genel kanının yanında, Feyzî’nin şiirlerinden tespit edilen düşüncelerine yer verilmiş ve bunlar beyitlerle örneklendirilmiştir.IV. Murad periods Divan poets Feyzi Osman Hüsamzade’s only book is “Divan” In our article religios effection effected Divan poets in Feyzi’s poems we can see such religious factors are I. Religious items (God, verse of the Q...

NÂZIM HİKMET’İN HİKÂYELERİNDE MİHAİL ZOŞÇENKO SÖYLEMİ VE YANMETİNSELLİK

YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI, 2018

Nâzım Hikmet, şiir yanında değişik türlerde eserler kaleme alır. Sanatkârın eser verdiği türlerden biri de hikâyedir. Geniş bir okuma yelpazesine sahip olan sanatkâr, Türk ve dünya edebiyatına ait birçok eseri okur ve bunlar hakkında değerlendirmelerde bulunur. Bu değerlendirmeler aracılığıyla Nâzım Hikmet’in eserlerine kaynaklık eden kimi metinler ve edebî şahsiyetler hakkında ipuçlarının belirlenmesi mümkündür. Nâzım Hikmet’in kaleme aldığı hikâyelerde, Rus edebiyatının mizah öykücülüğünde öne çıkan isimlerinden biri olan Mihail Zoşçenko’nun metinleriyle söylem düzeyinde ve metinlerarasılık görüngüsünde ilişki kurduğu görülür. Bu çalışmada Nâzım Hikmet’in hikâye türündeki eserlerin Mihail Zoşçenko’nun hikâyeleriyle olan söylem benzerliği incelenecek ve söz konusu eserler arasındaki dikkat çeken metinlerarası ilişkiler ağı çözümlenmeye çalışılacaktır.

SEYYİD NESİMİ VE MİR HAMZA NİGARİ: ŞİİRSEL SÖZÜN SEYRİ

SEYYİD NESİMİ VE MİR HAMZA NİGARİ: ŞİİRSEL SÖZÜN SEYRİ

Özet Tasavvufi kişiliğiyle etrafında bir esrarengizlik halesi ve şiirsel sözüyle cezbe da-iresi oluşturan Mir Hemze Seyyid Nigari'nin Türkçe divanında Seyyid İmadeddin Nesimi'nin çok taraflı etkisi gözükmektedir. Bu etkiyi başlıca nitelik ve temel ilkeler açısından aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz: Halefin Nesimi'nin Türkçe divanıyla tanışması doğrudan doğruya olmuştur. Bunu analoji poetik sanatlar ve aynı teknik özelliklere sahip şiirlerin oluşu ispatlamaktadır; Nesimi'nin şiirsel fikri dolayısıyla, yani onun Necati, Habibi ve Fuzuli gibi halef-leri aracılığıyla Nigari şiirine prototiplik etmiştir; Nigari, Nesimi'yle diğer seleflerinin düşünce ve sözünü sentez yapmakla kullan-mıştır.

DÎVÂN VE HALK ŞİİRLERİNDE ELEŞTİRİ SAZLARI OLAN HİCİV VE TAŞLAMANIN ÖRNEKLER İLE MUKAYESESİ 2

Son yıllarda tüm dünyada ve ülkemizde “karşılaştırmalı edebiyat” alanındaki çalışmalara ağırlık verilmiştir. Ancak özellikle mukâyeseli Türk edebiyatı çerçevesinde yapılan çalışmaların yeterli seviyede olmadığı görülmektedir. Klâsik Türk edebiyatı ve halk edebiyatını karşılaştırmak suretiyle yapılacak çalışmalar bakir bir saha olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda bildirimizin konusu klâsik Türk şiirinde “hiciv” ve Türk halk şiirinde “taşlama” türleri ve ürünlerinin karşılaştırılmasıdır. Halk şairleri ve dîvân şairleri, kişisel kin, nefret ve öfkesini; toplumsal ve siyasal birtakım aksaklıkları; ahlâkî yozlaşmaları, devlet kurumlarındaki bozulmaları dile getirmek istemişlerdir. Yaşanabilir bir dünya isteyen şairler, her türlü yanlışın, haksızlığın, kötülüğün karşısında durmuş ve bunu korkusuzca dile getirmişlerdir. Bu anlamda protest bir tavırdan yana oldukları görülmektedir. Bildirimizde hiciv ve taşlama kavramlarına kısaca değinilecek akabinde şiirlerin konusu ve sosyal işlevleri üzerinde durulacaktır. Son olarak şiirlerin genel bir tasnifi yapılarak bu yolla oluşturulmuş iki şiir türü biçim ve muhteva açısından mukâyese edilecektir. Daha fazla örneğe yer verebilmek maksadıyla şiirlerin tamamından ziyade bir bölümü çalışmamızda yer almıştır. Anahtar kelimeler: Klasik Türk şiiri, Türk halk şiiri, hiciv, taşlama, mukâyese