Marife.2007_3. MEVLÂNÂ’NIN HAKİKAT ARAYIŞINDA ŞEMS KILAVUZLUĞU / GUIDANCE OF SHEMS IN THE MAWLANA’S ILLUMINATION OF HAQIQA AND MAWLANA, Kadir ÖZKÖSE (original) (raw)

Marife.2007_3. MEVLÂNÂ’NIN MESNEVÎ’DE HIRİSTİYANLIĞIN TAHRİFİ İLE İLGİLİ ANLATTIĞI HİKÂYENİN SEMBOLİK DEĞERİ / SYMBOLIC VALUE OF MAWLANA’S STORY IN MASNAVI CONCERNING THE FALSIFICATION OF CHRISTIANITY, Hidayet IŞIK

Mevlânâ, Mesnevî’sinin ilk cildinin başlarında Hıristiyanlığın tahrifi ile ilgili bir hikâye anlatmaktadır. Bu hikâyeye göre Hıristiyanlığa düşman bir Yahudi vezir, Hıristiyanların içine girmiş ve bu dini içerden bozarak tahrip etmiştir; ancak Mevlânâ’nın anlattığı bu hikâye ve hikâyede verdiği bilgiler tarihi gerçeklerle uyuş-mamaktadır. Bazı Mesnevi şarihlerinin söylediklerinin aksine hikâyedeki Yahudi vezir ile Pavlus aynı kişi değildir. Hıristiyanlığın tahrif sürecinde Mevlânâ’nın anlattığı fikrî ayrılıklar ile kaynakların belirttiği teolojik ayrılıklar da birbirinden çok farklıdır. Bu durumda, hikâye ve hikâyedeki bilgiler tarihî bir değer değil, yalnızca sembolik bir değer taşımaktadırlar. Mevlânâ’nın buradaki amacı, tarihî bir olay anlatmak yerine, kendi dinî-tasavvufî görüşlerini ve bu meyanda Vahdet-i Vücud düşüncesini akset-tirmektir. Mawlana Jalal al-Din al-Rumi tells us a story in his enormous book Math-nawî about falsification and distortion of Christianity. According to this story, a Jewish minister (wazir) who is enemy to Christianity joins the Christians and changes this religion for the worse. But, the story that Mawlana tells us and infor-mation in it is contrary to the historical realities. Jewish minister and Saint Paul are not the same person. Theological variations that Mawlana and the sources mention are different from each other. Thus, the story and the information in it express a symbolic value, not a historical value. Mawlana’s aim in the story is to explain his religious-mystical opinions and philosophy of Wahdat al-Wucud, not historical information.

Marife.2008_2. MESNEVÎ EKSENİNDE MEVLÂNA’NIN ANLAŞILMA(MA)SI ve NEDENLERİ ÜZERİNE / ON THE REASONS OF MISUNDERSTANDING MAWLANA IN THE FRAME OF MASNAWI , Osman Nuri KÜÇÜK

Bu makale, Mevlânâ’nın düşünce ve mesajlarının anlaşılmasında ortaya çıkan anlama sorunları ve nedenleri hakkındadır. Mevlânâ ile ilgili okumalarda ortaya çıkan seviye farklılıklarına yol açan bu nedenlerden bazıları okuyucudan kaynakla-nan ve anlama sorununun harici boyutunu teşkil eden nedenlerdir. Okuyucunun Mevlânâ’nın düşünce ve mesajlarına nüfûzunu engelleyen diğer bazı “mânia”lar daha bulunmaktadır. Mevlânâ’nın eserlerindeki tema, üslûp ve içerikten kaynaklanan bu tür dâhili mânialar, anlama sorununa zemin teşkil etmeleri bakımından bu konuda bize göre daha etkin rol oynamaktadır. Mevlânâ’nın sûfî bir düşünür olmasından kaynaklanan ve bu düşünce tarzının eserlerindeki ifadelere yansımasından neşet eden anlama sorunları ve nedenleri de makalede işlenen ko-nular arasındadır. This paper is about the shortcomings observed in understanding Rumi’s thoughts and messages, and why this may be the case. Causing differences of level in the interpretations about Rumi, some of these reasons arise out of the reader, which –in itself– constitutes the external aspect of the understanding problem. Certain other “obstacles” stop the reader from penetrating into the Rumi’s intellect and messages. This type of internal obstacles, which stem from the theme, style, and content indigenous to Rumi’s works, we believe, play a more in-fluential role in terms of laying the ground for the abovementioned understanding problem. Among topics that this paper explores are such problems of comprehen-sion, having their roots in the fact that Rumi is a Sûfî philosopher, and that this school of thought is reflected on the style and content of his works, and possible explanations as to the reasons of such problem.

Marife.2007_3. MEVLÂNÂ’NIN MEKTUPLARINDA HADİSLERDEN MESAJLAR / MESSAGES FROM HADITHS IN MAWLANA’S LETTERS, Mehmet EREN

Sûfîler, mektubu, bir irşat ve eğitim vasıtası olarak kullanmışlardır. Döne-minin önemli mutasavvıflarından olan Mevlânâ da, başta akrabalarına, dostlarına ve idarecilere olmak üzere birçok mektup yazmıştır. Onun günümüze ulaşarak yayım-lanan 150 mektubu vardır. Bunların büyük çoğunluğu, tavsiye mektubu olup, bir konuda yardım talebi için yazılmıştır; ancak Mevlânâ, onların yazılış sebeplerini vesile ederek, muhatabına dinî-ahlâkî konularda birçok öğütler ve hikmetli nükteler sunmuştur. Böylece, fazla meşhur olmasa da Mektûbât, onun diğer eserleri gibi, içinde büyük kültür hazinesi barındırır. Mevlânâ, bütün eserlerinde olduğu gibi mek-tuplarında da, bahsettiği konularla ilgili olduğunu düşündüğü çok sayıda âyet, ha-dis, atasözü, deyim, kelam-ı kibâr ve şiirlerden beyitler zikreder. Biz, bu yazımızda, onlarda kullanılan hadis ve rivayetleri, konularına göre on başlık altında topladık. En çok rivayet, mektupların yazılış sebebinden dolayı, “insanlara faydalı olmak”, “sevgi ve dostluk”, “güzel ahlâk hasletleri” gibi konulardadır. The Sufis have used letter as an instrument for guidance and education. Mawlana, among the eminent mutasawwifs of his time, has also written many let-ters mainly to his relatives, fellows and rulers. There exist one hundred and fifty letters of Mawlana which have reached our time and have been published. Most of them are the letters of advise and were written for a request of help. But Mawlana has given many advises and presented witty remarks full of wisdom to his collocu-tor about religious and ethical matters. Although Mektubat is not so popular, it has very important treasure of culture like his other works. As it happens in his all works, Mawlana has also mentioned a lot of verses, hadiths, proverbs, idioms, words of nobles and couplets from poems in his letters concerning the subjects in question. In this article, we have classified the hadiths and the narrations quoted in these letters by him under ten titles in accordance with their subjects. There ex-ist a lot of narrations on the subjects such as “beneficial to human beings”, “love and friendship”, “qualities of good behavior” because of the reasons of letters to be written.

Marife.2007_3. MEVLÂNÂ’NIN MUHAMMED İKBAL’İN FİKRİYATI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ / MAWLANA’S INFLUENCE ON MUHAMMAD IQBAL’S THINKING LINE, İbrahim KAPLAN

Mevlânâ’nın etkisi, bugün de hem Doğuda hem de Batıda, düşünce, sanat ve edebiyat gibi çeşitli alanlarda daha sık hissedilmektedir. İkbal’in eserlerinde de Mevlânâ’nın etkisi açık bir şekilde görülmektedir. Yaşadıkları şartların ve beslendik-leri kaynakların benzerliği iki düşünürün fikri yakınlıklarının en önemli sebebidir. Hem Mevlânâ hem de İkbal, Müslümanların, İslam’ın hayat felsefesini kavramaktan aciz oldukları, kadercilik ile uyuşturuldukları, mücadele gücünü kaybettikleri ortam-larda yaşamışlar, buhrandan kurtuluşun yolunun tekrar Kur’an’a dönmek olduğunu söylemişlerdir. Yine her iki düşünür de topluma dinamizm kazandırma gibi önemli bir görev icra etmişlerdir. Mevlânâ’nın İkbal üzerindeki etkisi özellikle şu iki konuda oldukça belirgindir: Kaynağı Kur’an olan dinamik bir hayat felsefesi ve akıl gönül birlikteliği. Mevlânâ, Kur’an’ın bize dinamik ve gerçekçi bir dünya görüşü verdiğini savunurken, İkbal de aynı paralelde faaliyetçi bir dünya görüşünü benimser ve pa-sifliği reddeder. Diyebiliriz ki; Mevlânâ’nın, yaşamı sürekli bir eylemlilik olarak gören felsefesini ciddi şekilde benimseyen ilk düşünür, belki de İkbal idi. Today, Mevlânâ’s influence is more felt both in the East and the West in various fields such as art and literature. For example, On Iqbal’s philosophy Mevlânâ’s influence can clearly be seen. Resemblance of the conditions in which they lived and were mentally nourished is the most important intellectual closeness of these philosophers. Having lived in an environment in which Muslims were una-ble to understand Islam’s philosophy of life and were deeply engaged in the issue of fatalism, and therefore lost the power of struggling, both philosophers conclud-ed that the salvation was dependent on returning to Koran. Both thinkers seem to have performed an important duty such as making people acquire dynamism. Mevlânâ’s influence on Iqbal is evident on two subjects: a dynamic philosophy of life, the source of which is Koran; and a union of the intellect and the heart. While Mevlânâ maintains that Koran gives us a dynamic and factual world view Iqbal re-fuses passivity in a similar activist way of thinking. Most probably Iqbal was the first thinker who adopted Mevlânâ’s view of life as a continuous actuality.

İSTEM.10.2007_MEVLÂNÂ’NIN ŞARK VE GARPTAKİ TESİRLERİ - MAWLANA’S INFLUENCES IN THE EAST AND THE WEST - Annemarie SCHIMMEL, Çev.:Arş. Gör. Ali ERTUĞRUL - (S.271-279)

27 Ocak 2003 tarihinde 81 yaşında vefat eden Profesör Annemarie Schimmel, başta tasavvuf olmak üzere pek çok İslâmî ilim dalında incele-melerde bulunmuş, eserler vermiş önemli bir şahsiyettir. Onun Arapça, Farsça, Türkçe ve Urduca’dan da İngilizce ve Almanca’ya şiir tercümeleri mevcuttur. Yine Muhammed İkbal’in Câvidnâme’sini 1958 yılında Urdu-ca’dan Türkçe’ye tercüme eden de odur. 1967’de Harvard üniversitesine gitmeden önce Ankara ve Bonn üniver-sitelerinde dersler vermiş olan Schimmel, 1992 yılında bu üniversiteden emekli olduktan sonra da, fahrî profesörlük unvanıyla Bonn üniversitesinde alanındaki incelemelerine devam etmiş, ayrıca bir müddet de Karaçi üniversitesindeki Ağahan İslâmî Tetkikler Ensitüsü’nde çalışmıştır. Dünyada bir İslâm araştırmacısı sıfatıyla tanınmış bulunan Profesör Schimmel, hayatını İslâm’ın ve Müslümanların Batı’da daha iyi tanınma-sına adamış ve bu alanda önemli hizmetlerde bulunmuştur. Dinler ve me-deniyetler arasındaki diyalogda bir köprü vazifesi görmeyi başarabilen Profesör Schimmel’in bu faaliyetleri, onun şahsiyetini daha da renklen-dirmiştir. Profesör Schimmel, vefat etmeden birkaç ay önce, 2002 yılının sonbaharında, “İrfân, Polî Meyân-ı Ferhenghâ” isimli kongreye katılmak üzere İran’a bir seyahatte bulunmuş ve burada birkaç konferans vermiştir. Farsça’dan Türkçe’ye tercüme etmiş olduğumuz aşağıdaki metin de, onun bu seyahatinde verdiği konferanslardan birinin dökümüdür. Bu vesile ile, Mevlâna Celaleddin-i Rumî üzerine de pek çok çalışma yapmış bulunan Annemarie Schimmel’in aziz hâtırasını rahmetle yad ediyor, onun engin bilgisinin bir ürünü olan bu yazıyı siz değerli okuyucularımıza takdim ediyoruz. Professor Annemarie Schimmel, died in January 27, 2003 when she was 81 years old, is a prominent scholar who made studies in Sufism alongside with many Islamic fields and produced a lot of writings. She translated poems from Arabic, Persian, Turkish and Urdu into English and German. At the same time, she was the one who translated Muhammad Iqbal’s Cavidname from Urdu into Turkish in 1958. In 1967, before going to Harvard University, she gave courses in University of Ankara and Bonn. In 1992, she was retired but maintained her researchs in the same university as an honorary professor. She has been also at Aghahan Institute of Islamic Studies in Karachi University for a while. Professor Schimmel, recognized as a researcher in Islam all over the world, dedicated her life to make Islam and the Muslims known better in the West and she achieved great success in this respect. Professor Schimmel’s activities who was successful to be a bridge in dialogue between religions and civilisations, gave much colour to her personality. In a few months before dying, in Autumn, 2002, Professor Schimmel made a journey to Iran in order to attend the congress entitled “Irfan, Poli Meyan-ı Ferhengha” and gave several lectures there. The following text which we have translated from Persian into Turkish is the print of one of those lectures. Hereby, we commemorate Annemarie Schimmel who made many studies on Mawlana with a great respect and introduce this article, a writing of her vast knowledge, to the readers.

İSTEM.10.2007_MEVLÂNÂ CELÂLEDDÎN-İ RÛMÎ’NİN ESERLERİNDE VE TASAVVUF ANLAYIŞINDA “REBAP” - REBAP IN MAWLANA’S WORKS AND HIS UNDERSTANDING OF SUFISM - Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nuri UYGUN - (S.113-126)

Mevlânâ Celâleddîn-i Rumî (604/1207 – 672/1273), musikî ilmi ve sanatını eserlerinde ve yaşayışında daima ön plâna çıkaran bir anlayış sergilemiş olup, müzik aletleri ve müziğin insan üzerindeki etkileri dolayısı ile tasavvuf sırlarının açıklanmasında da bu konudan faydalanma yoluna gitmiştir. Mesnevî’de “ney” sazını esas alıp onun üzerinden misallerle tasavvuf terbiyesini ve sırlarını anlatmaya çalışmış olup, Divân-ı Kebîr ve Rubâiler adlı eserlerinde ise daha çok “rebap” sazı üzerinden misallerle aynı konuya yaklaşmıştır. Buradan hareketle Tasavvuf Musikîsin’de çok eski dönemlerden beri kullanılmakta olan, fakat günümüzde aynı ilgiyi pek fazla göremeyen rebaba Mevlânâ tarafından ne kadar çok önem verildiğini, bu saza karşı olanlara da ne kadar çok sitemler edildiğini eserleri ve yaşayışını anlatan menkıbelerden alıntılarla anlatılmıştır. Ayrıca, Mevlânâ’nın rebap sazını yapısında düzenlemeler yapacak kadar tanıması ve bizzat kullanması da makalede konu edilmiştir. Mawlana Jalal al-Din Rumi (604/1207 – 672/1273), had always an unterstanding which considered music and arts in his work and life. He preferred to use the effect of musical instruments and music upon human being in explaining the secrets of sufism. In his “Masnawi”, he has chosen “ney” to explain the mystical education and secrets, by giving examples driven out of “ney”. In his “Diwan-ı Kabir” and “Rubais”, he rather chose to give examples based on “rebap” to explain the same matter. Therefore, in this article, based on his works and relevant passages from the Legends (Manaqibs), it has been explained that how Mawlana, while criticizing those who were against “rebap”, gave importance to it, which had been used in sufi music since very early times, yet today does not have that appreciation. Here, it has been also indicated that Mawlana had a deep acquaintance with “rebap” so much that he was able to reorganize the structure of the instrument, in addition to his playing personally.

İSTEM.10.2007_MEVLÂNA’NIN ANLATIMI - NARRATION OF MAWLANA - Yrd. Doç. Dr. Ali ÇAVUŞOĞLU - (S.127-142)

Mevlâna’nın anlatımı hem nicelik hem de nitelik olarak oldukça zengindir. Nicelik olarak zengindir, çünkü çok az eserde görülen konu çeşitliliğine yer vermiştir. Nitelik olarak zengindir, çünkü anlatımın anlatan, dinleyen ve söz bağlamındaki bütün imkânlarından yararlanmıştır. Mevlâna’nın anlatımındaki zenginlikle bilgi arasında doğrudan bir ilişki olduğu da görülür; anlatımını bilgi temelinden hareketle ve somuttan soyuta doğru giden bir düzen içinde yapmıştır. Ona göre görünmeyen âlem görünen âlemin ardındadır; ancak bu görünenin anlatımıyla görünmeyen kavranabilir. Mevlâna’nın bütün anlatımlarında göz önünde bulundurduğu temel ise fayda/yarardır. Çünkü bir anlatımdan herhangi bir kimse bir yarar elde etmiyorsa, anlatımın temel işlevi olan mesajın doğru algılanması gereği gerçekleşmemiş demektir. Bu nedenle, herkesin anlayabileceği oranda söz söylemeye büyük bir özen göstermiştir. Onun eserlerini, bilhassa Mesnevi’yi okuyan herkes, ister halktan ister yüksek zümreden olsun, kendine göre bir şeyler anlar. Mevlâna’nın eserlerini herkesin anlayabilmesi, ifade edilmek istenen anlamın bu kadar olduğu anlamına gelmediği gibi, anlatımının sanatsız ve çok sade olduğu anlamına da gelmemektedir. Çünkü kendisi herkese her şeyin söylenemeyeceğini belirttiği gibi, herkesin her şeyi anlamasının gerekmediğini de söylemektedir. Bu bağlamda onda bir “sehl-i mümteni”den bahsetmek de mümkündür. Hikâyeyi dinleyen halk ya da çocuk bir yandan masal zevki alırken, başka bir kişi aynı zevkle tasavvuf yüklü anlamlar çıkarabilmektedir. Mevlâna, söz sanatlarından ve etkin anlatım yollarından yararlanmıştır. En çok kullandığı söz sanatı benzetme, anlatım yolu ise hikâye etmedir. Ancak bu sanat ve anlatım yolu, gösterişli sözler etmek uğrunda bir amaç olmamış, varoluşu anlamak için birer araç olarak kullanılmışlardır. Bu araçla Mevlâna amacına ulaşır ve ona kulak kabartan herkesi, hangi dinden ve ırktan olursa olsun yeryüzü semahanesindeki minberinin önünde toplamayı başarır. Narration of Mawlana is very rich both in quantity and in quality. It is rich in quantity because he had given places to many topics found in a few work. Rich in quality, because he took advantages of the ways of narration in the outlines of both narrator, listener and the word. There is also a direct connection between this richness and knowledge with the narration of Mawlana because he makes his narration from concrete to abstract by starting the basic of knowledge. According to him, the invisible universe is behind the visible universe. It is only possible to grasp the invisible universe with the aid of visibles. It can be said that all his narration based upon usefulness because if a narration had not been used by someone it means that true understanding of the message which is the main obligation for the message had not been realised. So, Mawlana makes his narration carefully according to everyone’s understanding and tries hard in this context. One who is studying on his works, especially on Masnawi both among lower class and high class understands some meanings for himself. To be understood by everyone does not mean that all the meaning is as much as for his understanding and the narration of Mawlana has not got eloquence and his narration is too simple. Because he said that everything must not be told to everyone he also said that everyone did not have to understand everything. In this context, it must be said that there is a “clear writing done with great skill” in his works. While someone among ordinary people, an adult or a child who listen his narration take pleasure of the tales, another one understands another meanings filled with mysticism. As in all literary texts Mawlana had used eloquency and effective way of narration. The rhetorical element he used mostly is simile and the way of expression he used is to narrate. These had not been an aim in the way of grand eloquency but had been the means to understand the entity. He reaches his aim by this means, and succeeds to collect everyone which religion or nation is he or she, before his pulpit under the whirling dance house of heaven.

MEVLÂNÂ'NIN MESNEVİ'SİNDE EHLİYET VE LİYAKAT KAVRAMLARI

Mesnevisinde özlediği insân-ı kâmil tipini hikâyeler vasıtasıyla tasvir eden Hz. Mevlânâ, bir yandan bu insanda bulunması gereken hasletleri anlatıp bu özelliklerle donanmayı tavsiye ederken bir yandan da bu hasletlerin zıttı veya bulunmayışı durumunu eleştirerek dolaylı yoldan bunlardan uzak durulmasını ister. Ehliyet ve liyakat bu çerçevede onun üzerinde durduğu en önemli kavramlardandır. Mevlânâ'ya göre toplumda barışın, adaletin, huzurun sağlanması ancak bu kavramlara önem verilmesi, ehliyet ve liyakat sahibi insanların iş başına getirilmesiyle mümkün olabilecektir. Ehliyet ve liyakate bakılmaksızın işlerin yürütülmeye çalışılması halinde ise toplumsal düzenin işleyişinde aksaklıklar ortaya çıkacaktır.

Marife.2004_3. SEKALEYN HADİSİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ / THE THAQALAYN HADITH AND IT’S EVALUATION, Adem DÖLEK

THE THAQALAYN HADITH AND IT’S EVALUATION The thaqalayn hadith (hadith of the two precious things) has been narrated by a lot of early followers of Prophet (PBUH). Because that it is continuously reported as consensus in meaning. The first part of “thaqalayn” is the Holy Quran and second part is “Ahl-al-Bayt” of Prophet (PBUH). It has been seen that the word “sunnah” was used instead of “Ahl-al-Bayt” in some narrations of the hadithu’thaqalayn. There is a conflict about how the concept of “Ahl-al-bayt” is understood among the scholars of Ahl al-Sunnah and Shi’a. The scholars of Ahl al-Sunnah explain this concept as sunnah and scholars who follows sunnah of the Holy Prophet. On the other hand, the scholars of Shi’a explain the “Ahl-al-Bayt” in literal meaning of word. According to us it is more logical to evaluate the explanation of the concept of “Ahl-al-Bayt” as sound sunnah and scholars who follow the Holy Prophet’s sunnah.

Marife.2007_3. MEVLÂNÂ’NIN EVRENSEL SEVGİ VE HOŞGÖRÜ ANLAYIŞI / UNIVERSAL LOVE AND TOLERANCE OF MAWLANA, Mehmet Necmettin BARDAKÇI

Mevlânâ, en mükemmel varlık olarak yaratılan insana büyük değer vermiş-tir. Din ve mezhep ayrılıklarını sevgi ve hoşgörü ortamında birleştirmiştir. Müslü-manların yanı sıra Yahudi, Hıristiyan ve Ermenilere karşı tevazu ve nezaketle yakla-şarak gönüllerini kazanmıştır. İnsan sevgisine dayalı tasavvufi düşüncesi, farklı din ve mezheplerdeki insanları kendisine çekmiştir. Sevgi ve hoşgörüyü her şeyin üs-tünde tutan anlayışı sayesinde on sekiz bin gayrimüslim Müslüman olmuştur. Mevlânâ gave a big value to the human being which is created as the most perfect creature. He connected separations of religion and sect in the environment of love and tolerance. He gained the hearts of Jewish, Christian and Armenian people as well as Muslims. Mystical thought which is based on human love, at-tracted people who are from different religions and sects. Because of seeing love and tolerance the most important thing, eighteen thousand people became Muslim.