Cumhuriyet Döneminde Merkez İle Taşra Arasinda İletişimsizliğe Bir Örnek: Sason (original) (raw)

Cumhuriyet Döneminde İletişim

Cumhuriyetin 80.Yılı Sempozyumu Bildirileri, 2006

İlk gazetelerin yayınlanmasının üzerinden iki asrı aşan bir süre geçmiş olmasına rağmen bugünkü kitle iletişim araçlarımız Cumhuriyet döneminin birer ürünüdür. Sözlü ve görsel yayınlardaki yoğunlaşma daha çok son 35 ve son 13 yılda görülürken, yazılı basının içerik ve anlayış bakımından modern anlamda kurulması 19. yüzyılın ikinci yarısının ürünüdür. Bununla birlikte 19. yüzyılda kurulup günümüze kadar yayınlanan basın organına pek rastlanmazken ancak Cumhuriyetten sonra kurulan, şekil değiştiren, içerik olarak zenginleşen basın organları daha sonraki dönemlerde de yaşayabilmişlerdir.

Özbekistan’da Merkez-Yerel İlişkisi: Taşkent Mahaleleri Üzerine Bir Deneme

bilig, Journal of Social Sciences of the turkish World, 2014

Öz Bu makalede, Post-Sovyet dönüşüm yazınında adem-i merkeziyetçiliğe dair yapılmış çalışmalarda eksik kalan ve merkezyerel ilişkisinde gerilim yaratan iki dinamik, Neo-Gramşici yaklaşımın kavramsallaştırmasının yardımı ile Özbekistan'daki mahalle politikaları üzerinden incelenmiştir: (a) ulusal devletin, neo-liberalizmin yapısal hegemonyasına uyum sağlamak için gerçekleştirmeye çalıştığı adem-i merkeziyetçi politikalarla dönüşüm sürecinin özgün koşullarından dolayı-ulus devlet inşası ve özel sektörü yaratma-merkeziyetçi eğilimlerinin artmasının yarattığı gerilim; ve (b) yerel sosyal ilişkilerin bir formu olarak yerel devletlerin (mahalle yönetimleri) yerel hegemonya ile beraber rejimin hegemonyasına uyum sağlama noktasında yaşadığı gerilim. Anahtar Kelimeler Adem-i Merkeziyetçilik, Özbekistan, Taşkent, mahalle yönetimleri, post-Sovyet dönüşüm, merkez-yerel ilişkisi Giriş Mahalla-kiçihokimiyat, katta oila 1 Özbekistan Devleti 1991'de bağımsızlığına kavuştuktan sonra kurumsal yapılanmasını inşa etmeye başlamıştır. Bu kurumsal yapılanma, benimsenen piyasa mekanizması doğrultusunda, küresel dönemin yeni devlet modeline göre olmalıydı ve yerel yönetimler de bu doğrultuda geliştirilmeliydi. Bu anlamda, açık piyasa ekonomisine geçtiğini ilan eden Özbekistan rejimi, kurumsal yapılanmasında hızlı bir şekilde adem-i merkeziyetçi

Taşra Kentlerinin Markalaşarak Kalkınma Umudu Sivas Örneği Üzerinden Bir İnceleme

Kent Akademisi, 2021

In the period following 1970, the neo-liberal transformation of the economy and the state has also caused various changes in the social, economic and spatial structures of urban centers. Capitalism in the world has come to such a final stage that major shifts in the paradigm were experienced in the economy, which have dramatically altered the structure of cities. Following the policies of deindustrialization, as the share of the industrial sector in urban economies decreased, the cities that could not receive sufficient public investments were forced to a situation in which they tried to realize their local development by "marketing their local originality". Originating from global capitalism, the competition-oriented development model imposed on cities has turned cities and regions into marketable products. Presently, not only products and services, but also cities have begun to be recognized as the subjects of marketing and therefore cities have become consumption materials or commodities. In the process called "urban branding" or "urban marketing", cities are looking for ways to gain advantage in the global economy by marketing their local originality in national and international markets, and to boost their spatial appeal by revealing their distinctive characteristics in order to attract the attention of tourists, investors and capital in return. The importance of the study is to emphasize that cities are trying to achieve their economic development through branding in the globalization process. In this study, based on the example of a provincial city of Sivas, the reflections of branding efforts on small cities will be examined. This research is a descriptive study in general survey type to evaluate the brand potential of Sivas city. The research evaluates the branding studies carried out in Sivas on an economic basis. The brand city potential of Sivas, the contribution of brand studies to the city economy and the brand city perception will be determined through field work and Evaluations and suggestions will be made in the light of the data obtained as a result of the study.

"Cumhuriyetin İlk Yıllarında Devlet İle Vatandaş Arasında Bir İletişim Aracı Olarak Hutbeler"

Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi

Öz Cuma Namazlarının kaidelerinden biri olan hutbeler sadece dini bir metin değil aynı zamanda toplumu pek çok konuda bilgilendirmeyi ve aydınlatmayı amaçlayan birer araçtır. Cumhuriyetin ilk yıllarında da hutbelerin bu özelliğine sıkça başvurulmuştur. Bunun için ilk olarak Osmanlı döneminde Arapça okunan hutbeler, Türkçeleştirilerek anlaşılır hale getirilmiştir. Türkçeleştirilmenin yanı sıra merkezileştirilen hutbeler, devlet tarafından kontrol altına alınmıştır. Siyasal, toplumsal, iktisadi ve askeri pek çok sahada devlet, vatandaşlara hutbeler vasıtası ile ulaşmıştır. Bu yolla hutbeler, toplumun bilgilendirilmesi, yönlendirilmesi ve istenilen yönde şekillendirilmesinde çok önemli bir pay sahibi ve araç olmuştur. Abstract Khutbah, one of the basics of Friday prayers, is not only a religious text, but also a tool that aims to inform and illuminate society in many ways. In the first years of Republic, this feature of Khutbah was frequently used too. For this, firstly, the khutbahs read in Arabic language in the Ottoman period, were made to be understood by translating into Turkish. Besides, making Turkish, the centralized khutbahs, were controlled by the state. The state reached the citizens in political, social, economic and military areas through the khutbahs. In this way, khutbahs became a very important shareholder and tool in informing, leading and shaping the society in a desired direction.

Osmanlı Devleti’nde Modernleşme Sürecinde Yapılan İdari Reformların Taşrada Uygulanması: Şırnak Kazası Örneği (1850-1915)

International Journal of Academic Value Studies (JAVStudies), 2019

ÖZ Osmanlı Devleti'nde, XIX. yüzyılın başlarından itibaren meydana gelen modernleşme süreci, özellikle Tanzimat Fermanının (Gülhane hatt-ı hümayunu) ilanı ile beraber devletin sosyal, ekonomik ve idari yapısında bir takım reformların yapılmasını sağlamıştır. Bu dönemin en önemli özeliklerinden biri de merkez ve taşra idari birimlerinde yapılan reformlardır. Dönemin şartlarına göre merkezden uzak, Anadolu coğrafyasının güney doğusunda ve kırsal bir bölgesinde yer alan Şırnak kazasında, Tanzimat ve sonrasında meydana gelen idari reform uygulamalarına uygun olarak kaza idari meclisi, kaza deavi meclisi, belediye teşkilatı ve hükümet konağı gibi kurum ve kuruluşlar oluşturulmuştur. Tüm bu kurum ve kuruluşlara merkezden çeşitli tayinler yapıldığı gibi, müslim ve gayr-i müslim yörenin ileri gelenleri de bu kuruluşlarda yer alarak idarenin tesisinde aktif roller üstlenmişlerdir. Çalışmanın amacı, Osmanlı modernleşme sürecinde yapılan idari reformların Şırnak kazasındaki uygulamalarını tespit etmektir. Başta Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi ve Devlet/Vilayet salnameleri olmak üzere konu ile ilgili ikincil kaynaklardan da yararlanılan çalışmada, modernleşme sürecinde idari anlamda yapılan reformların merkezden taşraya nasıl yansıdığı, reformların uygulanmasında çekilen güçlükler ve halkın bu idari reformlara verdikleri tepkiler ortaya konulmuştur. ABSTRACT The modernization process which took place in the Ottaman Empire since the begining of the 19th century, especially with the declaration of Edict of Tanzimat (the rescript of Gülhane) made some reforms in the social, economic and administrative structure of the state. One of the most essential features of this era is the reforms carried out in central and country administrative units. According to conditions of the era the institutions and organizations like board of governors, municipal organization, and goverment office were constituted after the reorganization (tanzimat) in the district of Şırnak in the south eastern of Anatolia and in a rural area that is far away from center. As various appointment from center to all these institutions and organization were made the establishment of muslim and non-muslim have also taken part in these organizations and taken an active role in the establishment of administration. The aim of this study is to determine the implicaton of modernizaton process of Ottoman in Şırnak. In this study especially the presidential Ottoman archives and the secondary sources related to the subject were also used. In

XVI. Yüzyilda Aksaray Sancaği’Ndaki̇ Taşra Görevli̇leri̇

2003

Aksaray, XVI. yuzyil boyunca Karaman Eyâletinin degismeyen sancaklariicerisinde yer almaktadir. Bu donemde sancakta vazife yapan ehl-i orf taifesi hakkindadikkat cekici bilgiler bulunmaktadir. Sancakbeylerinin menseleri hakkinda herhangi birbilgi bulunamazken, alaybeyi, miralem ve serasker gibi unvanlari tasiyan kisilerinAksaray’in koklu, siyasi ve dini bakimdan nufuzlu ailelerine mensup olduklarigorulmektedir. Bunlar cogunlukla Imam Gazâli neslinden ve Karaman umerâsindangelenler, Mogol bakiyesi Tatarân-i Şeyullah kabilesine mensup olanlar ile Şeyh Turasanve Şeyh Durmus gibi dini karekteri on planda bulunan kisilerin cocuklaridir.

15-16. Yüzyıl Osmanlı Taşra Medreselerinde Hiyerarşi Arayışı Konya Örneği

Prof. Dr. Bayram Ürekli'ye Armağan, 2023

İlk Osmanlı Medresesinin 1331’de İznik’te kurulmasının ardından başta Bursa, Edirne ve İstanbul gibi Osmanlı başkentlerinin yanında diğer Balkan ve Anadolu şehirlerinde de tesis edilerek sayılarında ciddi bir artış olmuş, buna bağlı olarak medreselerin teşkilatlandırılmasına ve derecelendirilmesine yönelik çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan ilki II. Murad, ikincisi Fatih, üçüncüsü de Kanuni döneminde gerçekleştirilmiştir. II. Murad dönemindeki müdahale Mevalizade Kanunu olarak bilinen ve ilmi teşvik etmek maksadıyla daha çok Molla Fenari ailesine tanınan imtiyazlarla ilgilidir. Buna göre, Molla Fenari oğulları ve torunlarının müderrisliğe 40 akçe ile tayin olunabilmelerinin önü açılmış, daha sonra bu imtiyazların kapsamı genişletilerek başka ailelere de verilmiştir. II. Mehmed dönemindeki ikinci müdahale, Fatih’in teşkilat kanunnamesine de yansımış medrese ve müderrisler belli bir derecelendirmeye tabi tutulmuş, bu hiyerarşinin başına da Sahn-ı Seman medreseleri getirilmiştir. Fatih döneminde teşkil edilen bu yapılanma Kanuni’nin Süleymaniye medreseleriyle birlikte kısmen değişmiş ve genişletilmiştir. İşte bu çerçevede, 15 ve 16. yüzyıllarda tesis edilen medrese hiyerarşisinin Konya medreselerine nasıl yansıdığı ve ne tür bir silsileyi ortaya çıkardığı, bu çalışmanın problematiğini oluşturmaktadır. İncelememizde aramaya çalıştığımız medrese hiyerarşini Konya’da bulamadığımızı belirtmeliyiz. Muhtemelen Bursa, Edirne, İstanbul vs. gibi büyük şehirler dışındaki diğer taşra şehirlerinde de görmek mümkün değildir. Merkezi yönetim öğretimin alt basamaklarını teşkil eden Buk’a, Yirmili, Otuzlu ve Kırklı medreseleri pek çok şehir ve kasabaya yayarken, üst derecelerdeki Hariç, Dâhil, Sahn ve Süleymaniye gibi medreseleri ise büyük şehirlerde özellikle başkent İstanbul’da toplamak istemiş olmalıdır.