Hüseyin Kâmî - Dehrî Dîvânçesi (original) (raw)

Ahmed Câhidî ve Dîvânı

Dünya değirmeninin zaman çarkı çabuk dönüyor. Bu hız arasında tarihî olarak geride kalan fakat hem edebî hem de kulluk şuuru bakımından bizden daha ileride olan mutasavvıf şairleri tanımak önemli bir vazifedir. Zirve bir şair olmasa da halkla devamlı iç içe olan, Divan Edebiyâtında "Câhidî" mahlası ile şiirler yazan Ahmed Câhidî önemli mutasavvıf şairlerimizden biridir.

Kâmî Dîvânı

Sanat; insanın duygu, düşünce ve anlayışını, tabiattaki malzemelerden faydalanarak, heyecan ve hayranlık uyandıracak bir biçimde ifade etmesidir. İşte Divan Edebiyatı da bu hayranlık veren güzellikleri ve güzelleri kendi bünyesinde toplayarak, bünyeyi rahata kavuşturup bir an olsun ötelere 'sevgiliye' yolculuğa çıkaran, sevgiliye vuslatı en güzel dile getirip kalbe indiren dünya üzerinde ifadesini bulduğu nadir anlatıları içinde barındıran bir dönemi içine alır.

Halvetî Muhyî’nin Sürûr-Efzâ Adlı Mesnevisi

2019

Bu çalışmada şair Halvetî Muhyî’nin tespit edebildiğimiz tek nüshası olan Hacı Selim Ağa Yazma Eserler Kütüphanesi Kemânkeş 452 numarada kayıtlı Sürûr-efzâ adlı mesnevisi üç ana başlık altında incelenmiştir. Birinci bölümde Halvetî Muhyî’nin kimliği, tarikatı ve Muhyî mahlaslı diğer şairlerin hayatları üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde Sürûr-efzâ mesnevisi “Şekil Hususiyetleri” ve “Muhteva Hususiyetleri” başlıkları altında incelenmiştir. Şekil hususiyetlerinde mesnevi nazım şekli, mesnevi dışı nazım tür ve şekilleri, vezin ve kafiye ve başlık sistemi ele alınmaktadır. Muhteva hususiyetlerinde ise manen ve lafzen âyet ve hadis iktibasları, deyim, atasözleri ve kalıplaşmış ifadeler, metinde geçen şahıslar ayrıntılı şekilde örnekleriyle ele alınmıştır. Üçüncü bölümde yazma nüshanın tavsifi bildirilerek metin kuruluşunda izlenen yol açıklanmış ve ardından metin, transkripsiyon alfabeli şekilde verilerek çalışmamız tamamlanmıştır.In this study, a mathnawi from Halvetî Muhyî, called Sü...

Ahmedî Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Basım)

2022

Tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım amacıyla ve araştırma için yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir şekilde kopya edilemez, elektronik ve mekanik yolla çoğaltılıp, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

ÂŞIK GUFRÂNÎ'NİN CİHÂD-I EKBER DESTANI'NIN TAHLİLİ

ÖZET Halk şairleri asırlar boyunca toplumlarının gözü, kulağı ve dili olmuşlar, ortaya koydukları ürünlerle kendi duygu ve düşüncelerinin yanı sıra içinde bulundukları toplumun zevklerini, beğenilerini, arzu ve isteklerini, tepkilerini, acılarını, sevinçlerini, hüzünlerini, hayata bakışlarını, dünya görüşlerini yansıtmışlardır. Aynı zamanda onlar, en önemli ürünleri olan türkü ve destanlarda, toplum üzerinde büyük tesirler yapmış önemli olayları işleyerek toplumun hissiyatını, bu olaylar karşısındaki tavrını, tepkisini dile getirmişlerdir. Bu yönleriyle de toplum içerisinde bir " sözel tarihçi " vazifesi üstlenmişlerdir. İslamiyet'ten önce ozan adı verilen ve toplum içerisinde önemli bir mevkiye sahip olan bu halk şair ve musikişinasları, toplumun önemli günlerinde, sığır, şölen ve yuğ adı verilen törenlerde, savaşlardan önce askeri cesaretlendirmek, savaşlardan sonra da kazanılan zaferi/zaferleri ya da kaybedilen mücadeleleri anlatan, savaşın çeşitli safhalarını tasvir eden, bu savaşlarda öne çıkan veya ölen kahramanları metheden şiirler söylemişlerdir. Ozanların bu vazifeleri İslamiyet'ten sonra da devam etmiş, bu saz şairleri kahvehane, meyhane, bozahane, kervansaray, tekke gibi umumî ortamların yanı sıra yeniçeri ve sipahi ocaklarında, leventler arasında ve sınır kalelerinde de bulunmuşlardır. Ordu içerisinde bulunan bu saz şairleri bizzat orduyla çeşitli seferlere, savaşlara da katılarak bu savaşların, kazanılan zafer ve mağlubiyetlerin canlı şahitleri, bunlarla alakalı olarak ortaya koydukları türkü ve destanlar da bu olayların birer canlı vesikası olmuştur. Asıl adı Durmuş Ali olan Âşık Gufranî, 1280/1863-1864 yılında Karaman'ın Başkışla köyünde doğmuştur. Karaman'da Koçakdedeler diye bilinen bir aileye mensuptur. Pirlerin elinden bade içerek on beş yaşından itibaren saz çalmaya ve şiir söylemeye başlayan şairin hem hece hem de aruz vezniyle şiirleri mevcuttur. Şairin elde olan az sayıdaki şiirleri arasında destanların yoğunluğu dikkat çekmektedir. Bu da onun daha çok bir destan şairi olduğunu göstermektedir. Kaynakların verdiği bilgilerden hareketle şairin destan söyleyerek ve bastırdığı destanları satarak geçimini sağladığı ve hayatının son * 31 Ekim-02 Kasım 2014 tarihleri arasında Çankırı Karatekin Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı'nın iş birliği ile düzenlenen " 100. Yılında I. Dünya Savaşı'nın Türk Edebiyatındaki Yansımaları " konulu II. Uluslararası Türkiyat Sempozyumu'nda sunulan yayımlanmamış bildiri metninin genişletilmiş şeklidir. Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir.

Dîvân-ı Kebîr’de Kavramsal Kişilik Olarak Şems-i Tebrizî

Kişiler ve Eserler (Düşünce Bilimleri II Felsefe), 2024

Şems, bahanedir Celaleddin’e. Celaleddin bir düşünür olarak an- lamlar dünyasının çokluğunda yüzerek kavramlar yaratmakta. Bu ya- ratımda Şems, kavramsal kişilik olarak konuşur. Yüzünü göstermekte ve bakış atar. Hakikatine bakıldığında konuşan Celaleddin’dir aslında. Kişisel deneyimini ve elde ettiği anlamlar dünyasının kelimelerini Şems’in ağzından konuşmakta. Tüm hakikat sonsuz ve sınırsız, ölüm- süz ve devredilemez bir birlikte dile gelmekte. Şems de bu tabloda ya- ratılan bir anlam kılavuzu olmakta. Bahane, Şems’in tarihsel kişiliği- nin önünde durmakta. Böylelikle kavramsal kişilik, tarihsel kişiliğin üstünü kapatmakta

Esâsî Dîvânı Dîvân of Esâsî

İntihal /Plagiarism: Bu makale, en az iki hakem tarafından incelenmiş ve intihal içermediği teyit edilmiştir. / This article has been reviewed by at least two referees and confirmed to include no plagiarism. https://dergipark.org.tr/tr/pub/tarr

Dîvân (Mahtumkulu Firâkî)

Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü , 2023

Türkmen Edeb yatı'nın 18. yüzyıldak en öneml tems lc ler nden b r olan ve Türkmencen n yazı d l hâl ne gelmes ne öncülük eden Mahtumkulu F râk 'n n (d. 1136/1724-ö. 1221-1807) ş rler nden oluşan eser .