SANATIN KONFORMİZM İLE İMTİHANI: Eleştirel Sanat Pedagojisi’nde konformist birey ve eleştirel birey (original) (raw)
Related papers
Eleştiri Aracı Olarak “Kavramsal Sanat” Ve Daniel Buren
Art-e Sanat Dergisi, 2017
Dünya genelinde büyük siyasi ve sosyal olayların yaşandığı 1960'lar, pek çok sanatçının sanatın doğasını, ticari ilişkiler ve geleneksel kurumlarla olan bağlantısını sorguladığı, genel geçer kurallar ve beklentilerden uzaklaşarak yeni formlar ve kavramlarla denemelere giriştiği bir dönemdir. Sanatta düşüncenin nesneye baskın çıktığı bir tavrın gelişmesiyle ortaya çıkan Kavramsal Sanat hareketi, Daniel Buren'in de dâhil olduğu bir eğilim olmuştur. Ancak Buren, kavramı bir eleştiri aracı olarak kullanmasıyla kendini farklı bir yere koymaktadır. Bu çalışma Buren'in, yalnızca resim ya da heykelin sınırları içinde kalmayan, mimariyle ve oluşturulduğu mekânla anlam kazanan kendine özgü yapıtlarının, kendisi tarafından eleştirilen ve farklı bir şekilde yorumlanan Kavramsal Sanat açısından değerlendirilmesini içermektedir.
Sanatta Evrimleşen Bakış Açısı: “Anamorfoz” ve Çağdaş Bir Uygulayıcısı Olarak Kurt Wenner
Journal of Turkish Studies, 2020
From the point of view determined by artist, the painting that determines the projection of the viewer does not allow to go beyond what is determined and projection of the image, is no different from a camera viewfinder in this aspect. However, anamorphosis can reconstruct the real image from a particular perspective and often using a material, with the optical effect it creates on the plane based on the reversible deformation of an image. Thus, it tries to offer the viewer more than just a visual because of a visual distortion that produces an illusion for the human eye. However, in the history of art, anamorphosis has not been positioned as it deserves, and the analysis of this phenomenon has been insufficiently artistic aspect. It has also been seen that what is written about it is often confusing and often incorrect. This research, in addition to the terminological, ontological and epistemological scrutiny of "Anamorphosis", as well as examining the evolution process of this form of expression with a chronological method, prioritizes deepening and confusion about this issue with previous research. The next section focuses on the similarities and differences between trompe l'oeil and anamorphosis. In the third chapter, two general types of Anamorphosis: Mirror (Catoptric) Anamorphosis and Perspective (Oblique / Stereoscopic) this research is detailed and exemplified. In the last part of this text, which consists of four parts, the subject is explained with visuals while examining Kurt Wenner, known as the inventor of contemporary anamorphosis, and "3D Street Art", which he created by synthesizing his traditional geometry (madonnari) with his own geometry. The evolutionary process of the "Anamorphosis / Anamorphic Perspective", the first examples of which we see in Renaissance, is presented by forming the general framework of the research.
Sanat eği̇ti̇mi̇nde si̇nestezi̇ ve yaratıcılık
Journal of Arts, 2022
Sinestezi, günlük olaylar sırasında çoğu insan tarafından normalde deneyimlenen duyumlara ek olarak ortaya çıkan, belirli zihinsel olayların neden olduğu duyusal niteliklerin bilinçli bir deneyimidir. Sinestezi, birçok insanı özellikle duyusal birtakım ruh hâllerini bütünleştirerek yeni sanatsal ifade ve form anlayışları açısından etkilemektedir. Fenomenin günümüz çerçevesinden teorik ve kavramsal olarak güzel sanatlar eğitimine entegrasyonu, sanat eğitiminin güncelliği ve bütünselliği açısından önem taşımaktadır. Yaratıcılık kavramı ile ilişkilendirilen sinestezi fenomeni, her kültürde sanatsal yaratım süreçlerindeki esinlenme ve ilham alınan faktör olduğundan yaratıcılığı artıran yakın bir anlama sahiptir. Bununla birlikte sanat eğitimi öğrencilerine benzersiz ve sınırı olmayan duyusal ve duygusal deneyimler sağlayarak yaratıcılığı harekete geçirmek, hayal gücüne ilham vermek, ayrıca öğrenci ile sanatsal ürün arasındaki etkileşimi de artırabilmektedir. Dolayısıyla sinestezi, yaratıcılık üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Sinestezi fenomeninin sanat eğitimi alanyazınında farkında olunamayışı ve anlamlandırılamayışı ile okullarda öğrencilerin gelişiminde duyusal olana çok az ilgi gösterilmektedir. Öğrencilerin dünyayı sadece kelimeler ve sayılarla değil, sinestezik deneyimlerle, kendi duyularıyla da bilme yetenekleri okullarda pek gelişememektedir. Kavramı anlamlandırmak için ise öncelikle hakkında bilgi sahibi olmamız gerekmektedir. Dolayısıyla duyusal becerilerin anlamlandırılarak yeniden geliştirilmesi, öğrenciler adına yararlı olacaktır. Böylelikle yaşadıkları sinestezik deneyimleri korumak ve geliştirmek adına daha fazla fırsata sahip olabileceklerdir. Bu anlamda araştırmanın amacı, sinestezi fenomenini kavramak, anlamlandırmak ve yaratıcılık, sanat eğitimi kavramlarıyla bağlantısını inceleyerek eleştirel bir bakış açısı geliştirebilmektir.
Sanat-Kapitalizm İlişkisi Üzerine Eleştirel Okumalar
Başka Bir Sanat Mümkün mü?, 2019
Bu yazı derken sanat üzerine yazı yazmak ne haddime. P.J. Proudhon’un Sanatın Prensibi kitabında dile getirdiği gibi; “sanat hakkında hiç bilgi sahibi olmayan, hele ki sanatın icrası ya da sırları konularından tamamen bihaber olan” (Proudhon, 2016:15)5 ben, sanat üzerine neden yazı yazayım ki? Aslında yazının yazılma nedeni, benden istenen bir ev ödevi. Sanat üzerine düşünen ve elinizdeki derlemeyi de gerçekleştiren arkadaşlar, sanat-piyasa, sanatçı-emek-gücü, sanat ürünü-meta arasındaki ilişkiler üzerine yazmam istediler. “Ne haddime!” demekle birlikte, Althusser’in çekinceli ifadesini tekrarlamam gerekiyor: “Size söyleyebileceklerimi düzeltmeniz için bunu bilmelisiniz. Aslında ben tiyatro hakkında felsefeci ve siyasetçi olarak, Marksist felsefeci olarak bir şeyler söylerken hariçten konuşuyorum. Yani sizlerin hem çok katı hem çok hoşgörülü olmanızı bekliyorum.” (Althusser, 2004: 52).6 Ama yine Althusser’in derdimize deva niteliğindeki basit ve anlamlı uyarısını dikkate almayı önereceğim: “Buna karşı, sanatı tanımak, bilmek amaçlanıyorsa, zorunlu olarak ‘Marksizmin kavramları hakkında titiz düşünce’den başlanacak, başka bir yol yok.” Elinizdeki yazının yazılmasının temel belirleyenlerinden biri bu ifade. Ama bu ifadenin talep ettiğini yerine getirip getiremediğimi bilemiyorum.
Sanat Eseri̇ Bağlaminda Entelektüel Hedoni̇zm
Journal of Turkish Studies, 2019
Modern çağın manipüle edilmiş toplumları her şey yolundaymış gibi çağa ayak uydururken; gerçek sanat eseri ile iletişime geçen birey, doğası gereği aradığı en yüksek hazzı bulma çabasında olacaktır.
Konservatuvar Öğrenci̇leri̇ni̇n ‘Sanat Eği̇ti̇mi̇’ Kavramina İli̇şki̇n Metafori̇k Algilari
2017
Bu arastirmanin amaci, konservatuvar ogrencilerinin “sanat egitimi” kavramina yonelik dusuncelerini, metaforlar araciligiyla nasil ifade ettiklerini ortaya koymaktir. Arastirmanin calisma grubunu, 2016-2017 egitim ogretim doneminde Ankara Yildirim Beyazit Universitesi Turk Musikisi Devlet Konservatuvari’nda ogrenim goren 72 ogrenci olusturmaktadir. Katilimcilar, ses ve calgi branslarindaki lisans ogrencileridir. Bu arastirma, var olan durumu belirlemeye yonelik olarak k onservatuvar ogrencilerinin ‘sanat egitimi’ kavramina iliskin algilarini, urettikleri metaforlar yoluyla inceleyen olgu bilim deseninde nitel bir arastirmadir. Arastirmaya katilan ogrenciler kolay ulasilabilir durum ornekleme yontemiyle secilmis ve gonullu butun ogrenciler calismaya dahil edilmistir. Veri toplama araci olarak, arastirmacilar tarafindan gelistirilen "Sanat Egitimine Iliskin Metafor Belirlemeye Yonelik Gorusme Formu" kullanilmistir. Yari yapilandirilmis gorusme formunda ogrencilerden “Sanat e...
Küresel etkileşimler ve teknoloji tabanlı yenilikler var olan kültürel yapıları değiştirmekte yada yeni kültürel yapılar inşa etmektedir.Kültürün kapsamına giren ve kültürel yapılanmaların dinamiği olan sanat eğitimi ve sanat öğretim yöntemleri de modern toplumun kültürel, ekonomik ve yaşam biçimlerindeki hızlı değişikliklerine uyum sağlama ve kendini yenileme eğilimleri içine girmektedir. Sanat eğitimindeki modernden postmoderne doğru oluşan değişim çabaları sanat eğitiminin felsefesinde kültür temelli yeni düzenlemelere gidilmesine zemin hazırlamaktadır. Yeni oluşturulacak olan yüksek öğretime yönelik dünya genelini kapsayan sanat eğitimi yapılanmaları, eski ve yeni sanat eğitimi paradigmalarının arasında bir köprü görevi sağlayacak nitelikleri haiz olmalıdır. Kültürel değişimlerin eğitsel politikalara yansıması sonucu, küreselleşmenin de etkisiyle kültürler arası keskin sınırların belirsizleşmeye başlaması ve kültürel direnç mekanizmalarının teknolojik etkileşimler sonucu tepkilerini yumuşatması yeni kültür tanımlarının yapılmasına olanak sağlamıştır. Çağdaş kültür tanımlamalarında çok-kültürlülük, çok-kültürcülük ve çoklu-kültür gibi postmodern yeni kültür kalıplarının tesirleri ortaya çıkmaktadır. Yeni kültür kalıpları genel sanat eğitimi anlayışlarının temellerini yeniden sorgulama ve sorun teşkil eden müfredat/içerik biçimlerini gözden geçirme sorununu gündeme getirmektedir. Bu araştırmada kültürel değişimlerdeki hız ekseninde sanat eğitimi paradigmalarının yeni kültürel potansiyeller ile olan uyum ve direnç karakterlerinin tespitleri ve bu tespitler doğrultusunda görsel sanatlar eğitimine yönelik önerilerin literatür tarama yöntemi kullanılarak saptanması amaçlanmaktadır. Sanat eğitimi kapsamı dünya genelinde ele alınmış ve ayrıca yüksek öğretime yönelik sanat eğitimi müfredatının içeriklerine çok kültürlü ve çoklu-kültürel eğitim eğilimlerinin eklenmesinin eğitimin uzlaşım karakterine katkı sağlayacağı düşünülmüştür. Anahtar Sözcükler: Çokkültürlülük, Çokkültürcülük, Çoklu-kültür, Eleştirel Sanat Pedagojisi. Giriş 20. yüzyılın ortalarından itibaren geliĢtirilmeye çalıĢılan eğitim paradigmaları, küreselleĢmenin imkanlarının ortaya koyduğu yaklaĢımlar, artan kültür tanımları ile sanat eğitimi güçlü yapılanmalar kuramama ve müfredatta kültürel konumlandırma ve sınıflandırma yapılmasının zorlaĢması gibi kaoslarla karĢı karĢıya kalmaktadır. Özellikle kültür ve sanat alanında da yaĢanan bu kaosların sancıları 21. yüzyılda artmaya devam etmekte, bugünün kültürü geçmiĢin kültürünün aktarımı olarak günümüze ulaĢmamakta, kültürün aktarılması yerini daha parçalı daha günlük yaĢama uyarlanmıĢ çoklu-kültür kalıplarına bıraktığını görmekteyiz. Bu haliyle kültür değiĢmekte, dönüĢmekte ve yeni biçimler almaktadır. KüreselleĢmenin etkisi ile yerel kültürler ve evrensel kültürel yapılanmalar i Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, demirhulya55@gmail.com
Feminist Sanatta Eleştirel Bir Model Olarak Yapısöküm
Feminist Sanatta Eleştirel Bir Model Olarak Yapısöküm, 2022
Bu çalışma yapısökümcü okuma pratiklerinin Feminist Sanat üzerindeki etkilerini ve sanatsal uygulama biçimlerini inceleme amacı taşır. Çalışma iki aşamada ele alınmıştır. İlkinde yapısökümün tanımı, eleştirel stratejisi ve uygulama yöntemleri hakkında genel bir değerlendirme yapılmıştır. İkinci aşamada yapısökümün feminist sanat üzerindeki etkileri ve bu etkileri taşıyan sanatçıların üretim biçimleri incelenmiştir. Bu çerçevede konu ile ilişkili yapıtlar çözümlenmeye çalışılmış ve yapısökümün eserler üzerindeki etkileri örnekler eşliğinde analiz edilmiştir. Bunun yanı sıra feminist hareket içerisinde çalışmalarını yürüten sanatçıların "kadın" kavramına bakış açıları, kavrayış biçimleri, eleştirel yaklaşımları incelenmiş ve tüm bunların yapısöküm ile olan ilişkileri belirlenmeye çalışılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda yapısöküm yönteminin feminist sanatta yaygın olarak kullanılan eleştirel bir model olduğu ve sanatçıların üretim biçimlerine, sanatsal yaklaşımlarına önemli oranda katkıda bulunduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte yapısökümün birçok feminist sanatçıda birbirinden farklı estetik yaklaşımlar doğurduğu, konu ve teknik anlamda birçok yeni ifade olanaklarını gündeme getirdiği görülmüştür.
Doğrucan M.F., "Rorty’nin Çok Kültürlülük ve Birey Dengesine Koyduğu Dinamit", 9. Mantık Matematik Felsefe Sempozyumu, İZMİR, TÜRKIYE, 7-10 Eylül 2011, ss.315-324, 2011
*Mehmet Fatih DOĞRUCAN ÖZET Modern olguların 20. yüzyılın şafağında en çok düşündüğü mesele olarak karşımıza dil ve mantık kavramsalı çıkar. Dil ve Mantık daim biçimde kendi kavramsalı ile ele alınmış, arada oluşturduğu köprü ve mantık bir episteme meselesi biçiminde hep akıl-nesne şeklinde alınmıştır. Halbuki bu iki kavram aynı zamanda akıl-akıl ilişkisinin de bir dışa vurumudur. Bu sebep ile dil ve mantık arasındaki iddialar, mantığın bir metodoloji olduğu felsefe disiplini yerine dilin bir metodoloji olduğu edebiyat disiplini ile insanları karşı karşıya bırakmış, böylece felsefenin iflası Richard RORTY’nin iddia eksenine yerleşmiştir. Bu durum ise birbirine belirli mantık silsilesi bağlanan bireylerin oluşturduğu toplum olgusu yerine, birbirine dilsel ifadelerle bağlanan topluluk olgusunu yerleştirmiş ve mantığın evrensel kadim değerleri yerine dilin edebi metaforları, bağlayıcı haline dönüşmeye başlamıştır. Böylece bireyler arası, toplumlar arası ilişkilerde mantığın temel bağlamları ile hareket eden felsefi düşünce, mantık ve dilin aynılaşması sorunsalı yüzünden edebi düşünceye dönüşmüştür. Bu durum mantıklı ve olgusal düşünce düzlemi olarak tarif edebileceğimiz objektivizm ilkesini, zamanla daha duygusal olarak tarif edebileceğimiz ideolojik ve taraflı düşünce zeminine çekmiş, tarafsızlık ilkesini kaybetmek istemeyen özneler zeminini ise, ilgisizlik çukuruna itmiştir. Böylece bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde düşünceden uzaklaşma günümüz dünyasının bir önerisi, bir reçetesi olarak tezahür etmiştir. Burada ele alacağımız konu, böylece, 20. yy’ın tüm rengini belirleyen ve toplumsallığın temeline evrenselmiş gibi oturan, bütün olguların birbirleri ilişkileri olacaktır. Şaşılacak nokta, Bu olguların hangi tarzda nasıl kullanılarak birbiri ilişkilendirildiğini gösterdiğimiz oranda, ortaya çıkan sistemin artık TOPLUM yerine TOPLULUK’un oluştuğunu göstermek olacaktır. Simulasyonların, göreceliliklerin aklın özgürlük alanına ilişkin tasarlanım ve düşünümlerin, ne şekilde toplum mühendisliğine dönüştüğünü görmek için, çağımızın felsefecilerinden olan Richard RORTY’nin düşünce sistematiğini merkeze alıp, ona itiraz ederek bu bildiriyi oluşturmuş oluyorum. Çünkü Rorty, açıklamadığı sistematik itibarı ile hepimizin bildiği Amerikan Rüyası kavramsalının felsefi öncüllerini bize sunuyor ve bu kavramın dönüştüğü muhafazakar demokrasi yapısının öncülleri ise, neo-liberal tavrı ile yine bu sistematiğin içerisinde yer tutuyor. Bu bildiri ile, masum ve entelektüel edebiyatın düşüncenin aracı olmaktan çıkarak amaca dönüşmesini, böylece düşünce dünyasına yaptığı müdahale ve çözülmeleri analiz ederek, Toplum Mühendisliğini, yapısal olarak kendine aykırı Pozitivizmin elinden nasıl aldığını anlamaya çalışacağız. *Uşak Üniversitesi MYO- Radyo-TV Programcılığı Öğretim Görevlisi