Katip Çelebi ve İbrahim Müteferrika. – In: Uluslararası Katip Çelebi Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, ed. Turan Gökçe, Mikail Acıpınar, İrfan Kokdaş, Özer Küpeli, İzmir: İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, 2017, 151-172. (original) (raw)

Selçuk Atay ve Şerife Ağarı, [Mehmed Atâ, İktitâf], Ihlamur Akademi, İstanbul, 2024.

Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 2024

Mehmed Atâ Bey’in (1856-1919) İktitâf adlı eseri antoloji gibi görünüyor olsa da esasında bir ders kitabıdır. Sipariş usulü hazırlanmış olan bu eser defalarca baskı yapmış, her baskıda güncellenmiş ve devrin prestijli okullarında ders kitabı olarak okutularak büyük bir boşluğu doldurmuştur. İktitâf, birçok yönüyle bugün Millî Eğitim Bakanlığınca uygulanmakta olan Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programı ile de uyumlu görünmektedir. Mesela eserde tedricî bir sıralama ile ilk sıralarda her devrin en sade örneklerine yer verilmiş, metinler yaş seviyelerine uygun şekilde seçilmiş ve Atâ Bey dersin maksat ve kazanımlarına olan faydayı gözetmiştir. Ayrıca Atâ Bey yeni olgusunu inkâr etmese de Türk edebiyatına eski ve yeni gibi tanımlamaların ötesinde bir noktainazardan bakmıştır ve bu bakış açısı günümüzdekine ya eştir ya da ondan üstündür. Bu taraflarıyla dört ciltlik İktitâf son derece mühim bir eserdir. Atay ve Ağarı bunun bilincinde olduklarındandır ki dört ciltlik bu eseri neşretmişlerdir. Bu kitap değerlendirme yazısı ise onların bu çalışmasını tanıtma ve hem İktitâf’ın hem de İktitâf’ın bu neşrinin neden önemli olduğunu izah etme maksadındadır.

KİTAP TANITIMI: MUSTAFA HİZMETLİ, TARİHTE ŞEHİR VE PAZAR,(Araştırma Yayınları, 2012), 432 sayfa, 978-605-4495-24-5.

MUSTAFA HİZMETLİ, TARİHTE ŞEHİR VE PAZAR,(Araştırma Yayınları, 2012), 432 sayfa, 978-605-4495-24-5.

Büyük Selçuklular Ve Nizamü'l-Mülk, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yüksek Lisans Tezi), Isparta 2019,(Great Seljuks and Nizama'l-Mulk)

2019

ÖZET Büyük Selçuklu Tarihi içerisinde Nizamü'l-Mülk (1018-1092) önemli bir siyasi figür olarak karşımıza çıkmaktadır. Alparslan ve Melikşah gibi Selçuklunun azametli iki sultanına toplamda otuz yıla yakın vezir olarak görev yapmıştır. Büyük Selçuklulardan önce Gazneliler’e hizmette bulunan Nizamü'l-Mülk daha sonra Horasan Bölgesinde hâkimiyet kuran Selçuklular bünyesine geçmiştir. Çağrı Bey ile tanışmış ve onun isteği doğrultusunda oğlu Alparslan’ın vezirliğine geçmiştir. Tuğrul Bey’in vefatından sonra Alparslan’ın Sultan olmasında Nizamü'l-Mülk büyük rol oynamıştır. Bu yüzden Sultan Alparslan(1063-1072), babasının kendisine hoca olarak bıraktığı Nizamü'l-Mülk’ü Vezaret Makamına getirmiştir. Kısa süre içerisinde devleti, içinde bulunduğu kargaşa ortamından kurtarıp, imar faaliyetleri ile halkın sevgisini kazanmış, bu tarihten sonra Halife tarafından verilen “Devletin Düzeni” anlamındaki Nizamü'l-Mülk lakabıyla anılmaya başlamıştır. Alparslan’ın vefatından sonra Atabeg’liğini yaptığı Melikşah’ın(1072-1092) da tahta geçmesindeki en önemli aktör yine Nizamü'l-Mülk olmuştur. Kurulmasında öncülük ettiği Nizamiyye medreseleri ile yükseköğretimde yeni bir çağ açılmasını sağlayan Nizamü'l-Mülk ayrıca Selçuklu Devleti’nin idari kurumlarını ve bu kurumların nasıl işlediğine dair bilgiler içeren Siyerü’l-Mülûk(Siyasetname)’u kaleme almıştır. Nizamü'l-Mülk hayatı boyunca en büyük mücadeleyi Bâtınilere karşı vermiştir. İslam dinine zarar veren bu düşüncenin Selçuklu topraklarında yayılmasını engellemek için her türlü önlemi almıştır. Bâtınilerin düşmanlığını kazanan Nizamü'l-Mülk, 1092 yılında bir fedai tarafından suikasta uğramıştır. Nizamü'l-Mülk dindar, hayırsever, ilmi bilgisi yüksek bir vezir olarak Selçuklu tarihinde kıymetli bir yer işgal etmektedir. Selçuklu Sultanları, kendisinden sonra evlatlarını, torunlarını vezaret makamına getirerek devletin tekrar yükselişini Nizamü'l-Mülk’ün soyunda aramıştır. Ne yazık ki Nizamü'l-Mülk kadar azametli bir vezire Selçuklu tarihi içerisinde rastlamak mümkün olmamıştır. ABSTRACT Nizama'l-Mulk appears as an important ruler in the Great Seljuk History. What makes him important is that he served as the grand vizier for almost thirty years to two of the most magnificent Seljuk sultans, such as Alparslan and Melikşah. Nizama'l-Mulk, who served the Ghaznavids before the Great Seljuks, later passed under the service of the Seljuks which established domination in the Horasan region. His life changed when he met Çağrı Bey by chance and he became the vizier of his son Alparslan at the request of Çağrı Bey. Nizama'l-Mulk played a major role in the Alparslan's(1063-1072), accession to the throne after the death of Tuğrul Bey. For this reason, Sultan Alparslan appointed Hasan, whose his father left him as a teacher, as the Grand Vizier of the Great Seljuk State. Who soon gained the love of the people by rescuing the state from the turmoil, began to be called the title of Nizama'l-Mulk, meaning "the order of the state" given by the Caliph after this date. After the death of Alparslan, Nizama'l-Mulk was also the most important actor in Melikşah's(1072-1092) accession to the throne. Nizama’l-Mulk, which opened a new era in higher education with the madrasahs of Nizamiyya, wrote “Siyerü’l-Mülûk”, which is also known as Siyasetname, which contains information about the administrative institutions of the Seljuk State and how these institutions operate. Nizama’l-Mulk has put up the greatest struggle against the Batinis during the course of his life. He took every precaution to prevent the spreading of this idea which harms the Islamic religion in the Seljuk lands. Therefore, Nizama'l-Mulk, who won the hostility of the Batini, was assassinated in 1092 by a bouncer. Nizama’l-Mulk occupied a valuable place in Seljuk history as a religious, a philanthropist vizier with high scientific knowledge. Seljuk Sultans, after him, sons, grandchildren brought to the office of vizier sought the rise of the state again in the lineage of Nizama’l-Mulk. Unfortunately, it was not possible to encounter such a grand vizier in the Seljuk history as Nizama’l-Mulk.

Lamii Çelebi, Fütûhu'l Mücâhidîn (Nefehâtü'l-Üns Tercümesi), doktora tezi (ilk 210 sayfa)

Anadolu'da yazıldığı bilinen ilk Türkçe sufi tabakat kitabı Lâmi'î Çelebi'nin 1521 yılında yazdığı Fütûhu'l-Mücâhidîn li-Tervîhi Kulûbi'l-Müşâhidîn adlı eseridir. Bu eser, Molla Câmî'nin Nefehâtü'l-Üns min Hadarâti'l-Kuds adlı Farsça eserinin ilaveli tercümesidir. Telif-tercüme mahiyetindeki bu eser, Nefehâtü'l-Üns Tercümesi olarak meşhur olmuş ve kendisinden sonra yazılan pek çok esere kaynak teşkil etmiştir. Fütûhu'l-Mücâhidîn; Lâmi'î'nin, usta bir nâsir olmaktan başka iyi bir müdekkik ve âlim olduğunu ortaya koyması bakımından da önemlidir. Bu çalışma; giriş, iki bölüm, sonuç ve değerlendirme, tenkitli metin, sözlük, dizin ve eklerden oluşmaktadır. Giriş bölümünde Arap, Fars ve Türk edebiyatlarındaki sufi tabakat kitapları ele alındı. Birinci bölümde Lâmi'î'nin hayatı ve eserleri hakkında kısaca bilgi verilerek Fütûhu'l-Mücâhidîn'den elde edilen yeni bilgiler ortaya konuldu. İkinci bölümde eser ayrıntıyla incelendi. Daha sonra eserin tenkitli metni oluşturuldu. Böylece Fütûhu'l-Mücâhidîn, Lâmi'î'nin kaleminden çıkan en yakın metne yaklaştırıldı. Tenkitli metnin anlaşılmasını ve daha etkili kullanılmasını sağlamak için de metnin sözlük ve özel isim dizini hazırlandı. Tüm bunlardan hareketle çalışmanın sonucu ve değerlendirmesi yapıldı. Böylece eser, Türk edebiyatı tarihindeki yerine yerleştirilmeye çalışıldı.

"Mekteb-i Bahriye", Türk Maarif Ansiklopedisi, c. 4, Türkiye Maarif Vakfı ve TÜBA Yayınları, Ankara 2024, s. 390-393.

978-625-6110-15-1, 2024

Bahriye Mektebi, Deniz Harp Okulu, Deniz Lisesi, Heybeliada, Askerî Eğitim

Kaya, A.Y., Kuyurtar, M., Salgırlı, S., Sabuktay, A., Maheras, E, Akpınar, E., Uluslararası Börklüce Sempozyumu [2-5 Haziran 2016] Bildiriler, İzmir Akdeniz Akademisi, 2017.