' ANTERE B. ŞEDDÂD'IN ŞİİRLERİNDE TASVİR (original) (raw)
Related papers
Geçmişi M.Ö. 5000’lere kadar dayanan prehistorik bir yerleşme olan Afrodisias Antik Kenti, Aydın İli Karacasu İlçesi merkezine yaklaşık 12 km kadar uzaklıktaki Geyre Köyü sınırları dâhilinde yer almaktadır. Babadağ’ın batı eteklerinden yaklaşık bin metre kadar uzaklıkta yer almaktadır. Güneyinde bir kilometre kadar uzağından Geyre Suyu geçer. Geçmişte Lelegonpolis, Megalopolis ve Ninoe isimleriyle de anılan Afrodisias bugünkü ismini Aşk Tanrıçası olan Afrodit’ten almıştır. Önemli bir edebiyat, sanat merkezi olan kent, tıp ve felsefe alanında tanınan bir merkez haline gelen Afrodisias 'da çok ünlü bir heykel okulu vardı. Özellikle heykelciliğin gelişmesi Babadağ’daki mermer yataklarından kaynaklanmaktadır. Bu raporda Afrodisias yerleşmesinin konumu, yer seçimi, ekonomik yapısı, teknolojik düzeyi, sosyal yapısı, mekânsal özellikleri konu başlıkları özelinde ve doğal veriler ile bağlantılı olarak incelenmektedir. Ayrıca Afrodisias’ın tarihsel süreç içerisinde yaşadığı değişimler ve Afrodisias Antik Kentinin özellikleri raporda ayrıntılı bir biçimde incelenmiştir.
ŞEMSEDDİN SİVÂSÎ'NİN KASİDE-İ BÜRDE TERCÜMESİ
Kendisinden ihsan beklenen veya otoritesinden korkulan bir hükümdarın övgüsünün ele alındığı Cahiliye dönemi şiiri kaside, methiye, hiciv, iftihar ve tasvir olmak üzere dört temel konuyu işlemiş İslâm'ın inanç ve ahlâk prensipleri ile çelişen temalar zamanla yerini Kuran'dan mülhem İslâmî değerlere bırakmıştır.
FERİDÜD'DÎN-İ ATTÂR'IN PEND-NÂME ADLI ESERİNE YAPILMIŞ ŞERHLER
Merve Kozikoğlu, 2021
Şerh, sözlükte "açma, yayma, yarma" anlamlarına gelen Arapça bir kelimedir. Edebiyatımızda ve kültürümüzde ise yazılmış bir eseri, yazıyı vb. daha iyi anlayabilmek, açıklayabilmek amacıyla yazılan yazılara ve eserlere "şerh" denilmektedir. Şerhin yapılmasının birçok çeşitli sebebi bulunmaktadır. Okurların eserleri anlayamaması, zor anlaması, açıklanmasını talep etmeleri; şârihin okuduğu metinlerde kendi gördüğü gizli mânâları okurların da görmesini istemesi gibi sebepler, şerhlerin yazılış amaçları arasında sayılabilir. Şerhler, geçmişte yapıldığı gibi günümüzde de yapılmaktadır. Fakat klasik dönemde yapılmış şerhlerin metodu, günümüzde, modern şerh metoduyla yapılmış şerhlerden farklıdır. Bu bakımdan şerhleri, kullandıkları metotlar açısından incelediğimizde, "klasik şerh metodu" ve "modern şerh metodu" olarak iki başlık olduğunu görmekteyiz. Biz de bu makalemizde hem Fars hem de Türk kültürünü ve edebiyatını çok fazla etkilemiş, günümüze kadar çokça tercümesinin ve şerhinin yapılmış olduğu Feridüd'dîn-i Attâr'ın Pendnâme adlı eserine yapılmış şerhleri ele alarak, bu şerhlerin fiziki özelliklerini, içeriklerini ve metotlarını inceleyeceğiz.
ŞÎRÂZLI SÂDÎ'NİN BOSTÂN'INDA ŞEYH EBÛ BEKİR SELEBÂF
Kubbealtı Akademi Mecmuası, 2019
Şîrâzlı Sa'dî'nin Bostân'ında, "Hikâyet-i Zâhid-i Tebrîzî" başlıklı bir hikâye var. Yirmi dört beyitten oluşan bu hikâye, fütüvvet davranışlarından olan kötüye bile iyilik yapılabilmeyi konu eder. Araştırmalara göre bu hikâyedeki zâhid, bir dönem Tebrizli Şems'in de hocası olmuş olan Ebu Bekir Selebaf'tır.
The ancient city of Attouda is located in the Hisar neighbourhood of Sarayköy district of Denizli province, on the border area of two ancient regions. The architectural fragments belonging to the city’s buildings can be seen in courtyard of the mosque, squares of villages and in front of houses. The city had an important position in the region. Its name was changed in the 2nd century BC during the Pergamene period. Attouda made good use of her chances and developed continuously. Use of marble in architectural construction started in the 1st century and increased in the 2nd century AD. The remains attested on site indicate a very developed settlement at Attouda for a mountain city. Attouda was probably the meeting place for religious, economic and political occasions on Mount Salbakos and the region. Therefore, the city was clearly commercial center as well. This commercial vivacity made the city, which was easy to reach, a wealthy commercial center. Animal husbandry was preferred due to lack of cultivable area. This situation, a destiny of mountain settlements, however, was turned to an advantage by Attouda on the contrary to many settlements with similar location. It is understood that this commercial livelihood has continued here until recently.
ARTVİN FOLKLOR ARAŞTIRMALARINDA BİR ÖNCÜ: MUSTAFA ÂDİL ÖZDER
Folklor Akademi Dergisi, 2023
İnsan yaşantısının toplamı olarak tanımlanan kültür, çeşitli bilim dalları tarafından incelenmektedir. Kültür araştırmaları tarihinde folklorun bir bilim dalı olarak keşfi ise yaklaşık iki asırlık bir geçmişe sahiptir. Avrupa'da Fransız İhtilali neticesinde ortaya çıkan ulusçuluk düşüncesi folklor araştırmaları tarihinde bir dönüm noktasıdır. Halk edebiyatı başta olmak üzere folklor araştırmalarına çekilen dikkat, ulus devlet düşüncesini pekiştirirken halkın maddi ve manevi yaratımlarının da öne çıkmasını sağlamıştır. Bu açıdan ilk yönelimlerde derleme çalışmaları dikkat çekmektedir. Türkiye'de 1900'lü yılların başında Ziya Gökalp'in başlatmış olduğu halka doğru hareketi kültürün kaynağından alınarak incelenmesi ve arşivlenmesi yönünde çalışmaları beraberinde getirmiştir. Bu makalede, Artvin folklor araştırmalarının tarihsel süreçlerinde önemli bir öncü ve derlemeci olan Mustafa Âdil Özder incelenmektedir. Mustafa Âdil Özder, Artvin'de folklor araştırmalarını başlatan, kaynağından halkbilgisini derleyen ilk derlemecilerdendir. Türk Ocaklarının folklorun tespiti ve derlenmesi konusunda çalışmalara başladığı dönemde folklorla tanışmıştır. O, at sırtında Artvin şehrine bağlı köyleri bir bir gezmiş ve halk kültürü çalışmalarına ömrünü adamıştır. Özder, yaşadığı coğrafyanın bakir bölgelerinde, bin bir zorlukla folklor araştırmaları yapmıştır. O, yapmış olduğu çalışmalarla zamanı aşmıştır; gelenekleri yerinde görerek kayıt altına almış, sınıflandırmış, bir kısmı üzerinde incelemeler yapmış, kitap, makale ve köşe yazıları yazmıştır. Artvin tarihi, etnografyası, folkloru ve edebiyatı alanında yapmış olduğu çalışmalar oldukça önemlidir. Özder, Artvin şehrine ait kültürel belleğin ortaya konulmasını sağlamıştır. Yazarın Artvin folkloru üzerinde yaptığı derlemeler günümüz araştırmaları açısından yol gösterici niteliktedir. Günümüzde popüler kültür etkisi altında pek çok gelenek geçmişteki canlılığını yitirmiş veya tamamen yok olmuştur. Bu açıdan geçmişte yapılan derlemelerin önemi büyüktür. Ayrıca Mustafa Âdil Özder, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında öğretmen olarak nice öğrenciler yetiştirmiş, aldığı idari görevlerle kurum kültürüne uzun yıllar hizmet etmiş bir devlet adamıdır. Özder, doğup büyüdüğü toprakların önemini bildiğinden buralara vefa borcunu ödemek için var gücüyle çalışmış il dışında da şehrin adını duyurmuştur. Sonuç olarak Özder'in ömrünü Artvin il ve ilçelerinde folklor araştırmalarına vakfettiği ve Türk kültürüne önemli hizmetlerde bulunduğu söylenebilir.
BİR ÜST-ELEŞTİRİ İNCELEMESİ: HALİDE EDİB ADIVAR, "TENKİDİ TENKİD"
Turkish Studies, 2017
ÖZET 1970'lerden sonra görgül bir alan olan çeviribilimden bahsederken, çevirilerin bir nevi laboratuvar ortamına alındığı, betimleyici alanın varlığının, yeni sayılabilecek bir sosyal bilimler alanı olan çeviribilimin kendi bilimsellik savaşında ayırt edici özelliği olarak ön plana çıktığı düşünülmektedir. Bu alanda yapılan araştırmalar, çalışmalar alana zenginlik katmakta, var olanı sorgulamakta, uygulama alanı için bilgiler üretip kuramsal alanın bakış açısından yararlanıp aynı zamanda da bu alanı beslemektedir. 1970'lerden önce ise kuramsal görüşlerin çevirmeni yeterince aydınlatacak durumda olmaması, bir yandan da o dönemdeki çeviri eleştirisi algısının da eksikliğinin göstergesi olarak kabul edilebilir. Çeviribilimden önceki dönemde, süreç-ağırlıklı, kaynak odaklı ve kuralcı kuramlar sayesinde, eleştiri mekanizmasının bir parçası olarak çeviride, soyut ve ulaşılması mümkün olmayan iyi, doğru, sadık gibi ifadeler kullanılırken, çeviribilimci Gideon Toury'nin erek odaklı kuramı sayesinde çeviride tarihsel ve değişken özellik gösteren bir kavram olarak çeviri normları ve tarihsel ve ilişkisel bir kavram olan çeviri eşdeğerliği kavramları kullanılmaya başlanmıştır (Bengi-Öner, 1999: 118). Diğer yandan erek odaklı kuramlar ışığında çeviri eleştirisi alanına baktığımızda, sadece çeviri metnin oluşumundaki norm ve kısıtlamalar değil aynı zamanda çeviri eleştirmeninin de belirli norm ve kısıtlamalar altında eleştiriyi gerçekleştirdiğinin farkında olmamız yerinde olacaktır. Bu çalışmanın bütüncesini bir üst-eleştiri örneği olarak; Halide Edib'in 1942 yılında Tercüme dergisinde yayımlanan "Tenkidi Tenkid" adlı makalesi oluşturmaktadır. Edib, yaptığı üst eleştiride, Ankara Dil Fakültesi Doçentlerinden Bayan Saffet Korkut ile Bay İrfan Şahinbaş'ın "Hamlet Tercümesi" başlığında yaptıkları tenkidi ele alır ve "Tercümede birçok yollar tutulabilir; fakat hepsinin bilerek bilmeyerek dayandıkları ana esaslar şunlardır" (Edib, 1942: 138) diyerek kendi norm ve kısıtlamaları doğrultusunda bir üst-eleştiri gerçekleştirir. Bu bağlamda bu çalışmanın amacı, yapılan eleştirinin ve üst-eleştirinin sunduğu norm