"Mimarlık ve Müşterekleşme Pratikleri", Ege Mimarlik Dergisi, Sivil Mimarlik Inisiyatifleri Dosyasi, 2017, Editor Yard.Doc.Dr.Ebru Yilmaz (original) (raw)
Sivil Mimarlık Örneklerinin Tespit ve Tescil Tekniğinin Geliştirilmesi: Ege Bölgesi Örneği
Kültür ve Turizm Bakanlığı Uzmanlık Tezi, 2008
Tezin konusunu, korunması gerekli kültür varlıklarından sivil mimarlık örneklerinin tespit ve tescil islemlerinde verim elde edebilmek üzere uygulanagelen teknigin gelistirilmesi ve Ege Bölgesi konut mimarisi özelinde örnek uygulama yapılması olusturmaktadır. Tezin amacı, tespit ve tescil islemlerinde kullanılan yöntemleri gelistirmek ve ülkemizdeki sivil mimarlık örneklerinin bu süreçte kapsamlı çalısılmasının gerekliligini vurgulamaktır. Öncelikle tespit ve tescil islemleriyle ilgili mevzuatımızdaki ilgili kanun ve yönetmeliklere deginilerek, Bakanlıgımız çalısma sistemi anlatılacaktır. Tespit ve tescil çalısmalarında pratikte karsılasılan sorunlar ele alınacak ve sivil mimarlık örneklerinin tespit ve tescil çalısmalarında kullanılan teknik gelistirilmeye çalısılacaktır.
Toplum Odaklı Mimarlık ve Dayanışma Mimarlığı Bağlamında Türkiye’de Konut Mimarisine Yaklaşımlar
Yıldız Teknik Üniversitesi, Cumhuriyet’in 100. Yılında Yıldız’da Konut Araştırmaları Sempozyumu, 2023
Mimarlıkta toplum yararını öncelik olarak ortaya çıkaran anlayış ve yaklaşımların kuramsal alanda ve uygulamada özellikle 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren belirgin olarak izlenebildiği görülmektedir. Başta özellikle yoksulların ve dezavantajlı grupların konut sorunlarına çözüm arayışlarıyla ortaya çıkan toplum odaklı, katılımcı mimarlık yaklaşımı 1960 ve 1970’li yıllarda giderek daha yaygın hale gelmiştir. Sonraki dönemlerde etkinliğini önemli ölçüde yitirmiş olsa da bu ve benzer yaklaşımlar 2000’li yıllardan itibaren, özellikle yeni toplumsal hareketler, sosyal sorumluluk projeleri, insani yardım girişimleri ve müşterekleştirme pratikleri ile tekrar görünür hale gelmiştir. Türkiye’de toplum odaklı mimarlık ve planlama faaliyetlerinin de batıdaki örnekler ile neredeyse eş zamanlı olarak geliştiği ve özellikle konut alanında dikkat çekici örnek girişimlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Dünyada son zamanlarda yeniden belirgin hale gelen toplum odaklı mimarlık yaklaşımlarının, Türkiye’de 2017 yılında Mimarlar Odasının düzenlemiş olduğu etkinliğin adı olarak ortaya çıkan Dayanışma Mimarlığı tanımı altında kavramsallaştırılarak karşılık bulduğu görülmektedir. Bu çalışmada, Türkiye Cumhuriyeti ile neredeyse yaşıt olan toplum odaklı mimarlık yaklaşımlarıyla, Türkiye’de, özellikle konut alanında ortaya çıkan mimarlık pratikleri Cumhuriyetin yüzüncü yılında, son yüzyıllık tarihçesi içinde örneklenmektedir.
Dicle Üniversitesi 1. Uluslararasi Mimarlik Sempozyumu, 04-06.10.2018, Diyarbakır, Turkey, 2018
Today, more than half of the world's population lives in cities and metropolises. According to “World Urbanization Prospects” report (2014) which has been published by the United Nations, 30% of the world population lived in urban areas in 1950. By 2014, this figure was 54%. It is estimated that the total population living in cities in 2050 will reach 66%. However, living in the city lead to many challenges. Cities where the construction is in the forefront, the planning of open-green space is not considered as much as the housing, the agricultural lands and the forest areas are being destroyed and thus the interaction between man and nature is getting smaller day by day, have become places where there are some negative consequences such as traffic, noise, air, image pollution and security problems with the large population that they have. These problems in the cities have caused a decrease in interaction and communication between people. With the steadily decreasing access to the streets, neighborhood relations are getting weaker. Nowadays, cities have become fast- working, fast-living and consuming, non-self-sufficient living spaces. The problems experienced in the cities can reveal some socio-psychological problems in human behavior. As an alternative, the slow city is a movement that has emerged as a consequence of recognizing the problems that this consumption-oriented and fast life style cause in today's cities. According to this movement, which was initiated in Greve in Chianti (Italy), slow city is a city where people can communicate and socialize with each other. Besides, slow city that is self-supporting, sustainable, possess handicrafts, nature, traditions and customs, but at the same time has no infrastructure problems and uses renewable energy resources. “Slow” describes the slowness and calmness of life in the city. The first slow city is Greve in Chianti, in the province of Tuscany in Italy. Later, an international union was established to promote this movement. In order to become a member of this union, the population of the city must be lower than 50.000 and the criteria determined by the union must be accomplished by the city. Today, this movement spreads a total of 236 cities in 30 countries. Turkey's first slow city, Seferihisar, was admitted to the union in 2009. Other slow cities are; Gökçeada, Taraklı, Göynük, Mudurnu, Vize, Yenipazar, Akkaya, Eğirdir, Yalvaç, Gerze, Perşembe, Uzundere, Şavsat, Halfeti and are 15 in total. The aim of this study is to briefly examine Vize (Kırklareli) as a slow city through the projects carried out and planned. Keywords: Sustainable development, sustainable cities, slow city, Vize.
Kentsel Koruma - Kültürel Dokunun Mimari Tasarıma Etkisi: Çerkeş Örneği, 2011
Geçmiş uygarlıklardan günümüze kalan tarihi yerleşmelerimiz ve seçkin anıtlar, tarihi çevremizi oluşturan eşsiz armağanlardır. İnsanlığın ortak mirası olan kültür varlıklarının korunması günümüzde önemle üzerinde durulan evrensel değer taşıyan bir sorumluluktur. Çerkeş evleri, Yurdumuzun kültürel geçmişimizin yüzyıl önceki bu topraklar üzerinde, Türk yaşayışını anlatan canlı, etkili birer belgesidir. Geçmiş dönemlerin sağlam mimarlık bilgisi tasarımlarını, gerisindeki bilgi ve becerilerden sanatlarını öğreniyoruz. Tarihi kentlerimiz, o dönemin kültürü, ekonomik kaynakları ve sanata dönüşen teknolojisibina yapım teknikleri, yapı detay ve malzemeleri, üretim teknolojileri, dini ve gelenekleri, kalabalık aile yapısından doğan yaşam şekilleri ve dolayısıyla evlerini etkileyerek biçimlenerek kurulmuşlardır. Tarihi alanlar ve çevreleri, yerine konulamaz evrensel mirası oluşturan değerler olarak ele alınmalıdır. Türk Evini inceleyerek, kent ve mahalle dokusundan evin içine kadar geçmişin akılcı, tüm insana dönük değer yargılarını, yüzyılların deneyinden geçmiş ve gelenekselleşmiş bir mimarlık ürününü daha iyi anlayabiliriz. Yurdumuzun zengin kültür mirasının korunmasıyla ilgili uygarlığımızın şimdiki gidişi, büyüme ve modernleşme adı altında; nüfus artışı, neyi yok ettiğini bilmeden yıkmanın, teknoloji hasarları, irrasyonel ve uygun olmayan yenilemenin tarihi mirasa ciddi zararlar verdiğini dikkate alarak, kültür varlıklarının korunmasını güçleştirmektedir. Bu durumun, bir ülkede mimar olmanın taşıdığı sorumluluklar bilinciyle, tarihi ve doğal çevreye duyarlı, sorunları çözmeye bu alana katkıda bulunmaya karar vermeleri, koruma açısından değerlendirmek ve toplum olarak bilinçli davranmamız gerektiğini görev saymalıdırlar. Koruma düşüncesinin gelişimi ve kuramsal temelini incelediğimizde; Ünlü İtalyan koruma uzmanlarından Piero Gazzola'nın bu konudaki düşünceleri şöyledir (3).