TÜRKÇEDE EYLEMCİL BİLEŞİKLER ÜZERİNE (original) (raw)
Related papers
TÜRKÇEDE BELİRSİZ ARTIKLI (KÜSURLU) SAYILAR
TÜRKÇEDE BELİRSİZ ARTIKLI (KÜSURLU) SAYILAR, 2023
Türkçede sayı sıfatları asıl sayı sıfatı, sıra sayı sıfatı, kesir sayı sıfatı, üleştirme sayı sıfatı ve topluluk sayı sıfatı olarak sınıflandırılmakta ve bu sınıflandırmada “yetmiş küsur yaşında”, “yüz kadar insan” “kırkın üzerinde insan” gibi farklı sayı sıfatları bulunmamaktadır. Bu yazımızda biz, bunlardan “yüz küsur yaşında” için belirsiz artıklı (küsurlu) sayı sıfatı kavramını önermekteyiz. Dolayısıyla buradaki sıfat olan kısmı isim olarak da belirsiz artıklı (küsurlu) sayılar olarak adlandırmaktayız. Gerek tarihî gerekse günümüz Türk lehçelerinde genelde on ve üstü (on, yirmi … yüz, bin, yüz bin, milyon, milyar vb.) sayılarından sonra nispeten önemsiz sayılan kısımlar yuvarlanarak ifade edilirken değişik kelimelerden yararlanılmaktadır. Günümüz Türkiye Türkçesinde yazı dilinde bu amaçla Arapça kökenli küsur kelimesi kullanılır. Türkiye Türkçesi konuşma dili yanında diğer birçok lehçede ve tarihî Türk yazı dillerinde ise “kaç, ne kadar” anlamlarındaki soru kelimeleri veya “bu kadar, o kadar” anlamlarına gelen sıfatların kullanıldığı görülmektedir. Bunlar içinde ne yaygın olanı nice “kaç, ne kadar” soru sıfatı ve değişkeleridir. Bizim belirsiz artıklı (küsurlu) sayılar olarak adlandırdığımız bu sayılar Türkçede esasen bir tür sayı sıfatı görevini üstlenmektedirler. Tarihî ve günümüz Türk yazı dilleri yanında özellikle Kırgız kültürünün ansiklopedisi niteliğindeki Manas destanında “kaç” anlamındaki neçe ve kança kelimeleriyle belirsiz artıklı (küsurlu) sayılar türetilmesi bizlere Türkçenin böyle bir ifadeye bir ihtiyaç duyduğunu ve bu ihtiyacı da yine Türkçe kelimelerle karşıladığını göstermektedir. Klasik dönem şiirinde yüz, bin ve yüz bin sayıları gerçek anlamı dışında çokluk, aşırılık, mübalağa ifadesi taşır. Aynı şekilde bu sayılar belirsiz artıklı (küsurlu) sayılara dönüştürüldüğünde (ör.: yüz nece yara, bin kaç yıl vb.) ortaya çıkan sayı artık “çoktan da çok, en çoktan da çok” gibi bir anlam bildirmektedir. Dolayısıyla belirsiz artıklı (küsurlu) sayıların kimi zaman mübalağayı daha mübalağa etmek için kullanıldığı söylenebilir.
TÜRKÇÜLÜKLE İLGİLİ BAZI MÜLAHAZALAR
Millet kavramıyla ilgili yapılan tariflere baktığımızda tarifi yapan fikir adamlarının hareket noktalarının birbirinden farklı olduğunu görürüz. Milleti oluşturan amillerin ırk ve dil olduğunu kabul edenler olduğu gibi, yaşanılan coğrafyanın millet oluşumunda en büyük etken olduğunu ileri sürenler de vardır. Bu görüşleri değerlendirdiğimizde dünyadaki tüm milletleri kapsayacak bir millet tarifi olmadığı fikrine varabiliriz. Ancak şunu da eklemeliyiz ki milletlerin tarifi konusunda farklı noktalardan hareket etseler de tüm fikir adamları tarihsel süreçte millet kavramının çok önemli olduğunu kabul eder.
TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE EŞ ANLAMLILIK İLE İLGİLİ BAZI SORUNLAR
Türkçede anlam bilimi çalışmaların azlığı bilinmektedir. Anlam bilimi ile ilgili hem eş zamanlı hem de art zamanlı biçimde incelenmesi gereken birçok sorun bulunmaktadır. Bu çalışmada Türkiye Türkçesinde eş anlamlılıkla ilgili bazı sorunlar üzerinde durulmuştur. Türkçede birbiriyle tamamen örtüşen eş anlamlı kelimeler var mıdır? Eş anlamlılıkla bağlam arasında nasıl bir ilişki vardır? Başka dillerden alınan kelimelerle Türkçe kelimeler arasındaki anlam yakınlığı, eş anlamlılık biçiminde değerlendirilebilir mi? Türkçede sözcük ölümü, eş anlamlılıkla ilgili midir? Standart Türkçe ile Türkiye Türkçesi ağızları arasında eş anlamlı kelimeler bakımından farklılıklar bulunabilir mi? gibi sorular, bu çalışmanın ana konularıdır.
ULUSLARARASI BÜTÜNLEŞMELER ve TÜRKİYE
ULUSLARARASI BÜTÜNLEŞMELER ve TÜRKİYE, 1995
Bu çalışma dış ticaret uzman yardımcılığından uzmanlığa geçiş aşamasında sunulmak üzere, 1995 yılının ilk üç ayında hazırlanmıştır. "Uluslararası bütünleşmeler" konusu daha önce bazı meslektaşlarım tarafından da incelenmiştir. Sürekli gelişme gösteren bu konunun iyi anlaşılabilmesi çağın gerekliliklerini yerine getirebilmek açısından önemlidir. Bu yüzden, benden önce olduğu gibi benden sonra gelecek olan meslektaşlarım da bu konuyu yeni gelişmeler ışığında tekrar değerlendirerek tez konusu yapacaklardır. Bu çalışmanın sonuç bölümünün yazıldığı 6 Mart 1995 tarihinde Türkiye-AB arasında Gümrük Birliği'nin gerçekleştirilmesini onaylayan görüşmeler yapılmıştır. Bu tarihten sonra önemli gelişmelerin olması kaçınılmazdır. Bu yüzden, çalışmada Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin temel prensiplerine değinilerek, genellemeler yapılmıştır. Kısa vadeli gelişmelerden çok, uzun vadede beklenen olaylar belirtilmeye çalışılmıştır.
TÜRKİYE'DE PEK UYGULANMAYAN YABANCI DİL ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ ÜZERİNE
Yabancıdil öğretim¡ geliş¡güzel yürütülemez. Verimli olab¡lmes¡ ¡ç¡n belli b¡r plana, müfredata gerek vardır. Bu müfredatın en öneml¡ bölümü yabancıdil dersinde uygulanan yöntemdir. Günümüze kadar b¡rb¡rinden çok farklı yöntemler geliştirilmiştir. Her yen¡ yöntem, kend¡sinden öncek¡nin ya da öncekilerin eks¡kl¡klerin¡ kapatmak ve yabancıdil öğrenim/ öğretim sürec¡n¡ en verimli duruma getirmek düşüncesiyle ortaya çıkar-Ama sonunda görürüz ki, böyle bir düşünceyle çıkan yöntem(ler)¡n de eks¡klikleri vardır· Bunun yanında, yöntemin bel¡rlenmesinde yabancıd¡I¡ öğrenmedeki amaç çok önemlidir, hatta en bel¡rley¡c¡ etmendir. Örneğin ortaöğretimde her dört becerinin (duyduğunu anlama, konuşma, okuduğunu anlama, yazma) aynı ağırlıkta kazandınlması gerekirken veya amaçlanırken, yetişk¡n eğ¡tim¡nde durum farklıdlr. Çünkü yetişk¡nler yabancıdili mesleklerine yönel¡k olarak öğrenmek ister. B¡r işadamı, çıktığı ¡ş gezis¡nde yardımcı olması iç¡n yabancıd¡l öğreniyorsa, kend¡si için konuşma becerisi en öneml¡d¡r.Doçentl¡k Dil Sınavına hazır¡anan b¡r yardımcı doçent veya Kamu Personel¡ D¡l Sınavına hazırlanan bir memur iç¡n ise konuşma en sonda yer a\\r, Çünkü bu sınav dilb¡lgis¡ni, çev¡ri yeteneğ¡n¡ ve okuduğunu anlamayı ölçmeye yöneliktir. Dolayısıyla b¡rçoğumuz, bu sınavı kazanıp da tek tümce bile konuşamayan k¡ş¡lere tanık olmuşuzdur. B¡z burada şimd¡ye kadar sözü çok edilen çeviri-d¡lb¡lg¡si yöntemi, dolaysız yöntem, kulakdil yöntemi, görsel-duysal yöntem, ¡let¡şimsel yöntem ya da anlıksal yöntem üzer¡nde durmayacağız. Türkiye'de adı b¡le çok az duyulan dört yöntemi tanıtmaya çalışacağız, 1. Tam Fiz¡ksel Tepki Yöntemi (The Total Phys¡cal Response Method) James Asher, anlamın çoğu zaman hareketle d¡le get¡rilebileğ¡ varsayımından yola çıkarak bu yöntem¡geliştirmiştir. Yabancıdil öğretìmi, beynin sağ bölümünden yönlend¡r¡len sözsüz davranışlardan hareket etmelidir. Başlangıçta öğrenc¡ler yalnızca d¡nler, hiçb¡r şey söylemezler, Çünkü "konuşma"dan önce, "duyduğunu anlama" önemlidir. 2 Öğrenc¡lere yabancıd¡li anadiller¡ni öğrend¡kleri g¡bi öğretmek gerekir. Çocuk nasıl başlangıçta konuşmaz, çevres¡nde konuşulanları duyuyorsa veya dinliyorsa,yabancıdil dersi de konuşma ¡le değ¡l, dinlemeyle başlamalıdır. Bu yöntem¡n en öneml¡ amacı, ¡let¡şim yoluyla öğrenciler¡ güdülemek,eğlendirirken öğretmek ya da öğretìrken eğlendirmektir, Öğrenc¡ler sürekli hareket ettikleri iç¡n stresten uzak olurlar Öğretmen, çeş¡tlì beden hareketler¡yle anlamın oluşumunu destekler, Öğrenciler de bedenler¡ni hareket ettirerek "anlam"ı kalıcı yapar· Bu yöntem¡n uygulanışında genellikle em¡r k¡pi kullanılır. Öğrenci evvela ver¡len emirleri yerine get¡rmesini öğren¡r, sonra benzer tümceleri günlük ilet¡şimde ve sınıfta kullanmaya başlar.Bell¡ kalıplardan ve ezberc¡likten kaçınmak ¡çin, öğretmen ver¡len emirler¡n sırasını sürekl¡ değişt¡rir. Emirler, otorite kurmaya yönelik değ¡l, dilin en doğal kullanılış b¡ç¡m¡n¡ ortaya koydukları ¡ç¡n tercih edilir Başlangıç aşamasında derste anadil¡ kullanılır, sonraları g¡derek ,azaltılır. Anlam, hareketlerle güçlendirilir. Öğretmen ve öğrenc¡ yen¡liklere açık ve esnekolmalıdır. Hatalara karşı çok hoşgörülü olunmalı, ayrıntılar üzerinde fazla durulmamalıdır. Sadece anlamı bozan
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE’DE TEŞVİKLER ve ÜLKE UYGULAMALARI
Cumhuriyet sonrası dönemlerde, yatırım ve istihdamın artırılması ve bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması için teşvik sistemleri uygulamaya konulmuştur. 1980 yılına kadar dış piyasalara entegre olmayı destekleyici teşvikler uygulanmıştır. 24 Ocak 1980 Ekonomi Kararları ile dış ticareti serbesleştiren uygulamalara ağırlık verilirken, 1990’lı yıllarda bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltıcı politikalar benimsenmiştir. 2000 yılında teşvik sistemi revize edilerek getirisi yüksek teknolojik ürün üretimine yönelme başlamış ve 2009 yılında devreye sokulan teşvik sistemi ile ülke dört yatırım bölgesine bölünerek teşvik yelpazesi genişlemeye başlamıştır. 2012 yılında uygulamaya giren Yeni Teşvik Sistemi ise birçok özelliğinden dolayı bugüne kadar yapılan en geniş ve en kapsamlı teşvik sistemi olma özelliği taşımaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’de uygulanan tüm yatırım teşvik sistemleri incelenmiş ve diğer ülkelerdeki uygulamalar tanımlanmıştır. Çalışma, genel bir değerlendirme ve öneriler ile son bulmaktadır.
DİLBİLİMSEL TİPOLOJİ VE TÜRKÇE
TÜBAR (Türklük Bilimi Araştırmaları), S. 49, 117-133, 2021
Tipoloji genel olarak dillerin farklılıkları ve genetik akrabalıkları sorununa eğilen bir dilbilim disiplinidir. Tipoloji farklılıklara odaklanırken, dünya dillerinin benzerliklerine odaklanan dil evrenseli araştırmacılarına yakın durmaktadırlar. Hatta günümüzde dilbilimsel tipoloji ve dil evrenselleri araştırmalarının neredeyse birlikte hareket ettiklerini söylemek yanlış olmayacaktır. Esasında genel dilbilim ve tarihsel dilbilim alanları da doğal insan dilleri sorununu benzer yaklaşımlarla ele almaktaydı. Ancak günümüzde çağdaş teknik olanaklarla yüzlerce hatta binlerce dünya dilini kar- şılaştıran, benzerlik ve farklılıklarını ortaya koyan çalışmalar genellikle dilbilimsel tipoloji adıyla yapılmaktadır. Dünyada devam eden büyük çaplı dilbilimsel tipoloji çalışmaları dünya dillerinin birbirlerine sanıldığından çok daha az benzediğini, kültürün dili büyük ölçüde farklı hale getirdiğini ve dillerin tipolojik özelliklerinin durağan bir görünümde olmadığını ortaya koymaktadır. Bu anlamda güçlü eklemeli görünümüyle dünya tipologlarının dikkatini çeken Türkçenin de yeni tipolojik eğilimler geliştirme potansiyeli her zaman vardır. Nitekim günümüz Türkiye Türkçesinin gerek bazı biçimbilgisel ve gerekse bazı sözdizimsel kategorilerin işaretlenmesinde, “tipik” olandan uzaklaşma eğilimi gösterdiği ve kendine bazı alternatifler geliştirdiği gözlenebilmektedir
TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE KÖKTEŞ KELİMELER ÜZERİNE BİR DİL İNCELEMESİ
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022
Kök hâlinde olmayan Türkçe kelimeler, bir kökten ekler vasıtasıyla türetilir. Aynı kökten türemiş kelimelere kökteş kelimeler denir. Kökteş kelimelerin belirlenmesi, dilin bilinen köklerden türettiği kavramların bütününü ortaya koyacaktır. Bu çalışmada, Türkçenin bilinen en eski metni olan Köktürk yazıtlarındaki belirlenebilen kökler üzerinden Türkiye Türkçesinin kökteş kelimeleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Çalışmada, Köktürk Yazıtlarını oluşturan kelimelerin ortak kökleri belirlenmiş ve sonrasında Türkiye Türkçesinde bu köklerden türemiş olduğu tespit edilen kelimeler dallanmalar hâlinde gösterilmiştir. Kökteş kelimelerin gösterilebilmesi için, bu kelimelerin zaman içerisinde uğradıkları ses, yapı ve anlam değişikliklerine de değinilerek Türk kültürü açısından önemli olduğu düşünülen ve açıklanmaya muhtaç görülen kelimelerin “oluşturma yönü” açıklanmaya çalışılmıştır. Çalışmanın sonucunda, Köktürk yazıtlarındaki belirlenebilen köklerin Türkiye Türkçesindeki türemişlerinin toplam sayısı ortaya konulmuş, böylece bu köklerden türetilen Türkiye Türkçesine ait kelimeler üzerinden Türkçenin kavram türetme konusundaki zenginliği gösterilmeye çalışılmıştır. Köktürk yazıtlarında bulunan; fakat Türkiye Türkçesinde görülmeyen kelimeler de liste hâlinde gösterilmiştir.
TÜRK DİLİNDE EŞ ANLAMLILIK VE ‘SAYRU-SÖKEL’ SÖZLERİ
Bu çalışmada, Türkçenin tarihî metinlerinde ve Türkiye Türkçesi ağızlarında kullanılan; ancak standart Türkçede yaşamayan sayru ve sökel sözlerinin anlam özellikleri incelenmiştir. Tarihî metinlerde genellikle eş anlamlı biçimde kullanılan bu sözler, Türkiye Türkçesi ağızlarında anlam bakımından farklı özellikler göstermektedir. Bu anlam farklarının tarihsel metinlerdeki kökenlerini araştırmak gerekmektedir. Çalışmada öncelikle sözcüklerin tarihî sözlüklerde kaydedilmiş anlamları üzerinde durulmuş; sonra tarihî metinlerde bağlama göre farklılaşan anlam özellikleri ele alınmıştır. Sözcüklerin anlam özelliklerini doğru biçimde tespit edebilmek için metinlerde geçtiği bütün yerler ve bağlam göz önüne alınmış ve kullanımdaki anlam nüansları tespit edilmiştir. Son olarak sözcüklerin Türkiye Türkçesi ağızlarında kullanılan anlamları çıkartılmış ve bunlar tarihî metinlerdeki anlamlarla karşılaştırılmıştır. Sözcüklerin Türkiye Türkçesi ağızlarındaki biçim ve anlamlarını tespit etmek için, Türk Dil Kurumu tarafından Derleme Sözlüğü‟nün ve Türkiye Türkçesi Ağızları ile ilgili çalışmaların söz varlığının bilgisayar ortamına aktarılmasıyla oluşturulan Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü kullanılmıştır. Tarihî metinlerde ve sözlüklerde genelde „hasta‟ anlamıyla kaydedilen sayru sözü, Türkiye Türkçesi ağızlarında değişime uğramadan halen devam etmektedir. Ancak sökel sözü Türkiye Türkçesi ağızlarında anlam bakımından farklı özellikler göstermektedir. Sözcüğün ağızlarda yaşayan bazı anlamları Türkçenin tarihî metinlerinde de tespit edilmiştir. Tarihî metinler üzerinde yapılacak olan anlam bilimi çalışmaları, eş anlamlı gibi kullanılan sözcüklerin anlam bakımından nasıl bir gelişme gösterdiklerinin tespit edilmesine yardım edebilir.