TEKNOPARK İÇERİSİNDEKİ, TEKNOLOJİ TRANSFERİNİ ARTIRMAYA DÖNÜK İŞBİRLİKLERİ VE TEKNOPARK DESTEK FAALİYETLERİNİN, FİRMALARIN ÖZÜMSEME KAPASİTESİ ÜZERİNE ETKİLERİ (original) (raw)

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELEDE TEKNOLOJİ, TÜRKİYE İÇİN ÖNERİLER, BÖLÜM I: ÇEVREYE DUYARLI TEKNOLOJİLERİN TRANSFERİ

2022

Bu analiz, dizinin ilk yazısı olup; ÇDT’lerin transferi kavramı ile tüm dizi için gerekli kavram ve konuları açıklamaktadır. Bu çerçevede ilk olarak, iklim değişikliğiyle mücadelede teknolojilerin rolü ortaya konmakta ve ardından ÇDT ile ÇDT’lerin transferi kavramları tartışılmaktadır. İkinci olarak, Birleşmiş Milletler (BM) iklim değişikliği rejiminin ÇDT’lerin transferiyle ilişkisi açıklanmaktadır. Son olarak, ÇDT’lerin transferiyle uluslararası ticaret rejiminin etkileşimi ele alınmış ve BM iklim değişikliği rejimi ile uluslararası ticaret rejimi arasında ÇDT’lerin transferi hususunda bir uyum sorunu ortaya çıkabileceği ileri sürülmüştür. Türkiye’nin ÇDTlerin transferini ve bahsi geçen uyum sorununu yurt içinde nasıl yöneteceği, bu dizinin temel sorusudur. Bu temel soruya aşamalı olarak yanıt verecek olan diğer analizlerin kısa bir açıklaması bu analizin son bölümünde yer almaktadır.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE MÜCADELEDE TEKNOLOJİ, TÜRKİYE İÇİN ÖNERİLER II: TÜRKİYE'DE ÇEVREYE DUYARLI TEKNOLOJİ TRANSFERİ

Serinin ilk analizinde, uluslararası ölçekte çevreye duyarlı teknolojiler teriminin çok geniş anlaşıldığı ve iklim değişikliğine uyum ve sera gazı azaltımı ile ilgili her tür teknolojinin bu terim altında değerlendirilebileceği ifade edilmişti. Uygulamada ise bu kadar geniş kapsamlı bir kavramın devletlerce regüle edilebilmesi kolay olmadığı için her devlet iklim değişikliğiyle ilgili öncelik vermek istediği teknolojileri kendisi belirlemektedir. Bu kapsamda, serinin bu analizi Türkiye'nin gözünden çevreye duyarlı teknolojileri yorumlayarak Türkiye'nin konu ile ilgili planlarını tamamlayabilecek politik, yasal ve ekonomik adım önerilerinde bulunacaktır. Bu amaçla, konu hakkında yapılan planlar ve yayınlar incelenmekle beraber konuyla ilgili bazı bakanlıklardan, belediyelerden, kamu kurumlarında ve sektörden seçilmiş temsilcilerle görüşülmüştür. Bu analizde, Türkiye'nin iklim değişikliği veya teknolojilerle ilgili planlarının özetlenmesinden ziyade; yapılmış planlar ve alanda çalışan aktörlerin bakış açısı toplu olarak yorumlanarak gelişmeye açık yerler işaret edilecek ve önerilerde bulunulacaktır.

TÜRKİYE'DE AR-GE FAALİYETLERİNE SAĞLANAN VERGİSEL TEŞVİKLERİN İNOVASYONA ETKİSİ

5. Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Kongresi (11 – 14 Temmuz 2019 / Bandırma) (UBAK)At: BANDIRMA, 2019

Globalleşen dünyada rekabet her geçen gün daha da artmaktadır. Bu farkı ortaya çıkartmak isteyen ülkeler ve ülkelerin firmaları, ar-ge ve yenilik hareketlerini hızlandırmıştır. Çünkü, tüketicilerin daha iyi ve daha yeni ürünlere sahip olma istekleri firmaları sürekli olarak yeni ürünler ve teknolojiler geliştirmeye teşvik etmektedir. Schumpeter’in (1942) yaratıcı yıkım teorisinde ifade edildiği gibi yeniliklere uyum sağlayan, daha iyiyi arayan firmalar gelişip büyür iken, diğerleri piyasadan silinecektir. Firmaların yenilikleri yakalayıp, daha da geliştirebilmeleri ise ancak yeterli ve etkili ar-ge çalışmalarıyla mümkün olabilecektir. Bu çalışmanın amacı ar-ge faaliyetlerine yönelik yapılan vergi teşviklerinin Türkiye’de inovasyon (patent sayısı) üzerindeki etkisini teorik ve ampirik olarak ele almaktır. Bu amaçla yapılan çalışma sonucunda, Türkiye’de ar-geye yönelik vergi teşviklerinin inovasyonla önemli ölçüde korelasyona sahip olduğu görülmüştür. Ayrıca betimsel analizde de Türkiye’de ar-geye yönelik vergi teşviklerinin ve benzer şekilde inovasyonun birçok ülkeye göre orta düzeyde olduğu görülmüştür. Bu doğrultuda Türkiye’de ar-geye yönelik vergi teşviklerinin etkin olduğu görülmüştür. Ancak Türkiye’de ar-ge vergi teşviklerinin etkinliğinin arttırılması için ar-ge faaliyetlerine yönelik birtakım eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir.

FIRMALARDA OZUMSEME KAPASITESINI ETKILEYEN FAKTORLER TEKNOPARK FIRMALARI ORNEGI

FİRMALARDA ÖZÜMSEME KAPASİTESİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER: TEKNOPARK FİRMALARI ÖRNEĞİ ÖZ Günümüz rekabet ortamında, rakiplerinden daha hızlı şekilde yeni teknolojileri edinebilmek, firmalar için çok kritik bir hal almıştır. Gelişmekte olan ülkelerdeki firmalar incelendiğinde, yurt içerisinde bulunan üniversiteler ile yapılan iş birlikleri neticesinde gerçekleştirilen teknoloji transferi (TT)’nin temel teknoloji edinim yöntemlerinden olduğu görülmektedir. Yazım alanı incelendiğinde, TT’yi gerçekleştirebilmek için firmaların kurumsal olarak, bilgi ve teknolojiyi edinme, asimile etme, dönüştürme ve ondan faydalanma yeteneğine sahip olmalarının gerekli olduğu görülmektedir. Söz konusu bu yetenek “Özümseme Kapasitesi (ÖK)” olarak adlandırılmaktadır. Bu durumda TT hedefleyen firmaların ÖK yeteneklerini geliştirmeleri, firmaların TT performanslarını yükseltebilmeleri için, ÖK’yi artıran faaliyetleri tespit ederek bunları arttırmaya dönük çalışmaları yapmaları gerekmektedir. Bu değişkenlerin tespiti ve ÖK üzerindeki muhtemel etkilerinin ortaya konulması, bu çalışmanın sorunsalı olarak tespit edilmiştir. Ankara ilinde yer alan 157 teknopark firmasına yukarıdaki sorunsal kapsamında ölçek uygulaması yapılmıştır. Yapılan regresyon analizleri neticesinde, teknopark hizmetleri ile teknopark içi iş birliklerinin firmaların ÖK’ni anlamlı bir şekilde etkilediği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Özümseme Kapasitesi, Teknoloji Transferi, Teknopark Hizmetleri, Teknopark İçi İş Birlikleri, Firmalar FACTORS EFFECTING ABSORPTIVE CAPACITY OF THE FIRMS: TECHNOPARK FIRMS SAMPLE ABSTRACT In the globalizing getting access to new technologies more quickly than their competitors has become very critical for the firms. When firms in developing countries are examined, it is seen that they primarily try to get technologies by means of inbound technology transfer. Examining the literature, it is seen that to realize technology transfer (TT) firms have to have the ability to acquire, assimilate, transform and exploit the knowledge and technology. This capability is named as absorptive capacity (AC). So, firms that aim to make TT and improve their TT performance have to improve their AC, determine the activities that improve AC and make studies to improve these. The research question of this study is established as to determine these variables and their probable impacts on AC. A survey is made to 157 technopark firms in Ankara within the scope of research question above. As a result of regression analysis made in this study, services given and cooperation in the technoparks effects AC meaningly. Keywords: Absorptive Capacity, Technology Transfer, Services in Technoparks, Cooperation in Technoparks, Firms

TEKNOKENTLERDE FAALİYET GÖSTEREN İŞLETMELERİN YENİLİK YAPMA KAPASİTELERİNİN SEKTÖREL ANALİZİ

Yenilik; firmalar, sektörler, bölgeler ve ülkeler bazında kalkınmanın itici güçlerinden biri olarak gösterilmektedir. Yenilik ve yenilik yapma kapasitesi daha çok teknoloji ile uğraşan işletmeler tarafından uygulanmaktadır. Günümüzde rekabet avantajının elde edilmesi için işletmelerin yenilik yapma zorunluluğu kaçınılmaz bir olgudur. Çünkü yenilik işletmelere rekabet avantajı sağlamaktadır. İşletmelerin yaşamlarını devam ettirebilmeleri için ürünlerin, hizmetlerin, süreçlerin ve yöntemlerin sürekli olarak yenilemeleri gerekmektedir. Yenilik, ürün, hizmet, pazar ve üretim yöntemi geliştirmek için yürütülen tüm süreçleri kapsamaktadır. Bir kümelenme örneği olarak gösterilen teknokentlerdeki işletmelerin yenilik yapma kapasitelerinin kümelenmeyen işletmelere nazaran yüksek olması beklenmektedir. Çünkü kalifiye işgücü, rakipleri gözlemleme, bilgi paylaşımı ve stratejik işbirliği gibi faktörlerin kümelenen işletmelerde yenilik algısını daha da güçlendirmektedir. Türkiye'deki teknokentler üzerine yapılan bu çalışma e-posta yoluyla, aktif olarak çalışan 36 teknokente uygulanmıştır. Bu teknokentlerden 21 tanesinden geri dönüş sağlanmıştır. Bu teknokentler içinde sektörel bazda en yüksek katılım yazılım ve bilişim teknolojileri sektörlerinden olurken, en az katılım ise otomotiv sektöründen olmuştur.

ÇEVRE VERGİLERİNİN TEKNOLOJİK İNOVASYON ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: TÜRKİYE'DEKİ DURUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ VE ÖNERİLER

Teknolojik değişimin önemli bir öğesi olan inovasyonun, çevre kirliliğini azaltmadaki başarısı özellikle son dönemlerde politikacı ve ekonomistlerin ilgilerinin bu alana yönelmesine neden olmuştur. Çevre kirliliğini azaltmaya yönelik inovasyon süreci, firmaların içsel dinamikleri yanında kamunun çevre politikalarından da önemli ölçüde etkilenmektedir. Kamu politikalarının, inovasyonu teşvik amacıyla kullandığı kumanda ve kontrol yöntemleri ile piyasa temelli yöntemlerin inovasyona etkisi, söz konusu yöntemlerin inovasyonu teşvik etmede ne derece etkili olduğu sorularını da beraberinde getirmiştir. Bu sorulardan yola çıkan birçok çalışmada piyasa temelli yöntemlerin temel bileşeninden birisi olan çevre vergilerinin inovasyonu pozitif yönde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Çevre vergilerinin inovasyonu pozitif yönde etkilediği önermesinden hareketle oluşturulan çalışmamızda, öncelikle Türkiye için çevre vergilerinin inovasyona etkisi araştırılmış, daha sonra ise gelişmiş ve gelişmekte olan bazı ülkelerle karşılaştırmalar yapılmıştır. Diğer ülkelere nazaran Türkiye'de çevre vergilerinin yükünün yüksek olmasına karşın, inovasyon üzerinde diğer ülkeler kadar etkili olmadığı orta çıkmıştır. Söz konusu sonuç Türkiye'de çevreye yönelik inovasyonun arttırılması gereğini ortaya koymuştur. Bu çerçevede inovasyonun geliştirilmesinde gelişmiş ülkelerdeki gibi çevre vergilerinden yararlanılabilir mi sorusunun cevabının araştırıldığı bu çalışmanın amacı, Türkiye'de çevresel inovasyonu geliştirmek için çevre vergilerinin kullanılabilirliğini ve etkisini değerlendirmektir.

TARIMDA TEKNOLOJİ KULLANIMININ İŞGÜCÜ VERİMLİLİĞİNE VE İSTİHDAMA ETKİSİ

2. Uluslararası Katılımlı Ekonomi Araştırmaları ve Finansal Piyasalar Kongresi, 2018

Teknolojik gelişmelerde yaşanan hızlı değişiklikler ve yeniliklerin sektörlere uyum süreci bir takım toplumsal etkileri de beraberinde getirmektedir. Sanayi Devrimi sonrasında yaşanan teknolojik değişimler, bu değişimlerin üretim üzerindeki etkisi teknoloji ve işgücü arasındaki ilişkiyi daha da güçlendirmiştir. Bu ilişki üretim faktörlerinden biri olan işgücünün teknolojik koşullar altında üretime dâhil edilmesiyle istihdamı arttırmaktadır. Kısa dönemde fiziki ve parasal kaynaklar veri olarak değerlendirildiğinde; bu kaynakların işgücünden bağımsız kullanılması mümkün olmayacaktır. İşgücünün üretime katılımı diğer üretim faktörlerinin kullanımına katkı sağlayacağından Gayrisafi Milli Hâsıla; teknolojinin kullanımına, işgücüne ve işgücünün verimliliğine bağlı olacaktır. Bu çalışmada Konya ilinde mısır üretim faaliyetlerinde kullanılan işgücü ve teknolojinin istihdam üzerine etkisinin analiz edilmesi amaçlanmıştır. Amaca yönelik olarak her işletme için birim alana düşen fiziki ve parasal kaynaklar üzerinden ailenin kendi tarım işletmelerinde çalıştıkları süreyi ifade eden erkek işgünü (EİG) özel olarak hesaplanmıştır. Ayrıca çalışmada yapılan t-testi analizi işletmelerin mısır üretiminde kullanılan teknoloji kullanım düzeyinin (MTK) ile erkek işgünü (EİG), işletme toplam arazi genişliği (TOPAG) ve işgücünün birim zamana düşen verimliliği (MGSÜD/EİG) değeri birbirleri ile çift taraflı karşılaştırılarak analiz edilmiştir. Tarımda kullanılan teknoloji düzeyinin EİG, TOPAG ve MGSÜD/EİG ile ilişkili olmadığı belirlenmiştir. Bunun temel sebebi işgücünün uzmanlaşmamış olması, üretim teknikleri hakkında bilgi düzeyinin düşük olması, sahip olunan teknolojilerin bir sosyal statü etkeni olarak kabul edilerek etkin kullanılamamasıdır.

TEKNOPARKLAR TEKNOLOJİK BİLGİNİN TİCARİLEŞMESİ

Teknolojik gelişmenin iktisadi büyümenin ve toplumsal refahın önemli bir sağlayıcısı olduğu, artık bir vakıadır. Teknolojiyi ekonominin çok önemli bir parametresi yapan dönüşüm olan Sanayi Devrimi'nin yeni bir dönemin başlangıcını şekillendirdiğini biliyoruz. Bu yeni tarzı, önceleri bireysel mucitlerin tesadüfi çabalarına dayanan icatlar, bilim ve sanayi dayanışmasını gerektirmiştir. Teknolojinin giderek artan niteliği ve gittikçe karmaşıklaşması, bu alandaki profesyonelleşmeyi hızlandırıcı etkenler olmuşlardır. Tüm dünyada, bilhassa son 30 yıl zarfında bilimsel bilgiyi mümkün olduğunca teknolojinin hizmetine sunmanın dikkate alarak, gelişmiş ve hem de yeni sanayileşen ülkelerde bilim ve teknoloji bütünleştiği bilim ve teknoloji parkları (teknoparklar) kurulmuştur. Teknoparkların kurulması 1970'lerde başlamış ve 1980'Ierde zirveye ulaşmıştır. Ülkelerin bilim ve teknoloji politikalarında artık çok önemli haline gelmişlerdir. Avrupa Komisyonu tarafından teknolojilerin üretime uygulanması demek olan yeniliğin yaşamsal önemi şu cümlelerle vurgulanmaktadır: "Yenilik bireysel ve toplumsal ihtiyaçların daha iyi bir düzeyde karşılanmasını sağlar. Yenilik girişimcilik için de esastır: Her yeni girişim ne de olsa belli bir yenilik getirmeye yönelik bir süreç sonunda doğar. girişimlerin rekabet güçlerini sürdürebilmek için sürekli yenilenmeye gereksinimleri vardır. Bu söylenenler ülkeler için doğrudur. Ekonomik büyümelerini, rekabet güçlerini ve istihdam olanaklarım sürdürebilmek için ülkeler de yeni fikirleri, süratle, teknik ve ticari' başarıya dönüştürmek zorundadırlar." Artık gittikçe artan sayıda keşif, icat ve yenilik açık piyasaya sunulmaktadır. Aslında yeni bilginin ticarileşmesi -temel ve uygulamalı araştırma, teknolojik devrimler, bilimsel gelişmeler- bir araştırma ve teknolojiyi ticarileştirme ekosistemidir. Bu ekosisteme genelde ortak araştırma girişimleri, stratejik ittifakları, üniversiteleri, araştırma parklarını ve firmaları içeren lisanslama anlaşmaları, bunların yanı sıra da bilim ve teknolojiye odaklanan yeni kurulmuş şirketler dahildir. Yoğun bir şekilde araştırma, bilgi ve teknolojinin ticarileşmesini artıran teknoloji transfer ofislerine, bilim ve teknoloji parklarına, inkübatörlere ve sanayi-üniversite ortak araştırma merkezlerine tanık oluyoruz. Bu çalışma; Teknoparkların iktisadi gelişme üzerindeki etkisi bağlamında, teknolojik bilginin ticarileşmesi konusunu ele almayı hedeflemektedir. Geliştirilen teknolojik ürünlerin ticarileşmesi; üretimin toplam verimliliğini artırmanın yanı sıra, yapılan araştırma-geliştirme harcamalarının maliyetini azaltarak, yeni araştırmalara fon sağlamaktadır. Öncelikle teknolojik bilginin üretilmesinden-ticarileşmesine değin, Teknoparkların ortaya çıkışı ve teknolojik yatırımların finansmanına değinilecektir. Teknoloji politikaları ve kurumsallaşmaya paralel olarak gelişen Türkiye'deki örnekleri ile çeşitli sorunları ve teknoparkların başarısı için gerekli olan faktörler de belirlenecektir. Ekonomide verimlilik artışı ve yeni kaynak sağlayan bu hayati sürece ilişkin modeller incelenerek, ticarileşme sürecinin performansı başarı kriterleri tespit edilecektir. Son olarak teknolojik bilginin ticarileşmesinin muhtemel ekonomik kazanımları ele alınacaktır.

TEKNOLOJİK İLERLEMEDEN KAYNAKLANAN TEKNOLOJİK EŞİTSİZLİKLERİN İŞ PİYASALARINA VE GELİR DAĞILIMINA ETKİLERİ

EKİN YAYINEVİ, 2022

İnsanlık tarihi teknolojik ilerleme ve gelişmenin tarihidir. Ateşin, tekerleğin, kağıdın, pusulanın, elektriğin ve bilgisayarın keşfi insanlık tarihinde derin izler bırakmış, modern endüstrinin oluşmasına ve gelişmesine yol açmıştır. Aynı zamanda teknolojik ilerleme ekonomik yapıyı kökten değiştirirken yepyeni meslekleri ortaya çıkarmış, bazı meslekleri de sona erdirmiştir. Bugün dünya insansı maymun çağından insansı robot çağına ulaşan gelişim evresine girmiştir. Ne var ki her endüstri devrimi insan refahını değiştirirken teknolojik ilerlemeye bağlı eşitsizlikleri de yaratmıştır. Teknolojik ilerlemenin günün birinde insanların işlerini ellerinden alacağı, otomasyon ve robotlaşmanın insan emeği ile zamanla yer değiştireceği daha 1930’lu yıllarda literatürde dile getirilmiştir. Otomasyondaki hızlı ilerleme iş dünyasında emeğin değeri ile kıyaslanarak daha az maliyetle üretimin kapısı aralanmıştır. Her teknolojik yenilik istihdam yaratmış, istihdamın içeriğini değiştirmiştir. Ancak 1900’lü yıllardan bu yana teknolojik ilerlemenin istihdam yaratma hızı azalmış, emeğin yüksek teknoloji ve otomasyonla yer değiştirmesi çok iyi eğitilmiş işgücüne olan ihtiyacı belirginleştirmiştir. Dördüncü Sanayi Devrimini hissettiğimiz günümüz koşullarında yüksek teknolojiye adapte olan işgücü daha fazla gelir ederken, adaptasyonda başarısız olan işgücü teknolojik ilerlemeden kaynaklanan eşitsizlik nedeniyle yoksullaşmıştır. Teknolojik ilerleme bilgi ve yeniliğin yayılımı nedeniyle ülkeler arasındaki ekonomik eşitsizlikleri azaltmış, ülke içi eşitsizlikleri keskinleştirmiştir. Ülke içi eşitsizliklerin emek-yoğun sektörlerde istihdam yapısını değiştirdiği, teknolojinin hızına ayak uyduramayan işgücünün uzun süreli işşizlik problemi yaşadığı görülmektedir. Teknolojik ilerlemedeki yapay zeka/otomasyon kaynaklı baş döndürücü ilerleme her 18 ayda bir ikiye katlanmaktadır. İş dünyası ve hükümetlerin bu ilerlemeyle başa çıkabilmesi için eğitim yatırımlarına teknoloji odaklı eğilmesi, eğitimin teknolojik ilerlemenin gerisinde kalmaması gereklidir. Aynı zamanda teknolojiye erişim ve üniversitelerde STEM bölümlerine katılımda kadın/erkek uçurumunun belirginleştiği, bu durumun kadınlar aleyhine eşitsizlikler yarattığı görülmektedir. Her endüstri devriminin kökeninde hem bir merak hem de bir bir teknolojik yenilik bulunmaktadır. 20. yüzyıla kadar ilk üç endüstri devrimi dünya refahında büyük sıçrama yaratmıştır. Dördüncü Sanayi Devriminde artık insanlık eskisi kadar üretmemekte, eskisinden daha çok tüketmekte ve teknoloji kaynaklı daha fazla eşitsizliğe maruz kalmaktadır. Ülke içi ve ülkeler arası gelir dağılımında teknolojiyi üretmek, teknolojiye erişmek ve yararlanmak önemli bir referans olmaktadır. 1980’li yıllardan itibaren gelir dağılımında ilk %1 ve ‰ 1’lik kesim arasında makas giderek açılmıştır. Gelir dağılımının bu denli bozulması nedeniyle otomasyon vergisi, evrensel temel gelirin kurulması, bazı sektörlerde otomasyonun sınırlanması (tarım) tartışılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada, insanlık tarihinin gelişim seyrini değiştiren ve dönüştüren teknolojik ilerlemelerin istihdam piyasalarında ve gelir dağılımında yarattığı eşitsizlikler belirtilecektir. Çalışmada eşitsizliğe giden yol literatüre göre tanımlandıktan sonra tablo ve grafikler eşliğinde ülke/bölge bazında güncel durum belirtilerek çözüme yönelik değerlendirmeler yapılacaktır.

DUYGUSAL ZEKÂNIN ÇALIŞANLARIN BİREYSEL YENİLİKÇİLİĞİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİNE YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA

DUYGUSAL ZEKÂNIN ÇALIŞANLARIN BİREYSEL YENİLİKÇİLİĞİ ÜZERİNE ETKİSİ: TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA, 2018

Duygusal zekânın iş yaşamındaki etkileri akademik çalışmalarda sıklıkla ele alınmıştır. Özellikle iş tatmini, örgütsel bağlılık, örgütsel vatandaşlık davranışı ve çalışanların performansı gibi değişkenlerin duygusal zekâ ile ilişkisi ortaya konulmuştur. Çalışanların duygusal zekâ özelliklerinin gelişmiş olması, uluslararası büyük şirketler tarafından son derece önemli görülmektedir. Bunun yanında, hem sosyal hem profesyonel alanlardaki gelişmelere uyum sağlayacak bireysel yenilikçilik becerisine sahip çalışanlara duyulan ihtiyaç giderek artmaktadır. Araştırmanın temel amacı, yenilikçilik ile doğrudan bağlantılı olan teknoloji firmalarında çalışanların duygusal zekâ yeteneklerinin bireysel yenilikçilikleri üzerindeki etkisini tespit etmektir. Bu doğrultuda teknoloji alanındaki firmaların her kademeden çalışanlarına duygusal zekâyı ölçmek amacıyla Petrides ve Furnham tarafından geliştirilen Duygusal Zekâ Özelliği Ölçeği-Kısa Formu ile bireysel yenilikçiliği ölçmek amacıyla Hurt, Joseph ve Cook tarafından geliştirilen Bireysel Yenilikçilik Ölçeği uygulanmıştır. Araştırmanın anakütlesini, Boğaziçi Teknopark, İTÜ ARI Teknokent, Yıldız Teknopark, Teknopark İstanbul ve İstanbul Teknokent’te faaliyet gösteren çeşitli sektörlerden firmalarda çalışan 164 kişi oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında geliştirilen hipotezlerin test edilmesi için T-Testi, Anova, Pearson korelasyon ve regresyon analizi kullanılmıştır. Analizlerin sonuçları değerlendirildiğinde duygusal zekânın “iyi oluş” ve “sosyallik” boyutunun bireysel yenilikçiliğe pozitif yönde etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca; duygusal zekâ tüm boyutları itibariyle bireysel yenilikçilikle; bireysel yenilikçilik de kendi boyutları itibariyle duygusal zekâyla farklı derecelerde, anlamlı ve pozitif yönlü bir ilişkiye sahiptir. Araştırmada son olarak; değişkenlerin cinsiyet, yaş, eğitim durumu gibi demografik özelliklere göre farklılaşıp farklılaşmadığı ele alınmıştır.