Film Yapımı-Felsefe: Duyu-Motor Şeması ve Mağara Alegorisiyle Kubrick’in Otomatik Portakal Örneğinde İçkin ve Aşkın Gelenekler Arasında Titreşim Yaratmak (original) (raw)

Şiddete Övgü - Otomatik Portakal Filminin Şiddet Kavramı Çerçevesinde İncelenmesi

Doğanın aldığı bir çeşit intikam mıdır, “modernlik”, yoksa insanın kendi yarattığı yolda yürümeyi tercih etmesi sebebiyle eninde sonunda bulaşacağı kıyametin ta kendisi mi? Tam da bu karmaşanın ortasında hayatta kalmaya çalışan insan, anlamaya çalışıyor tabii, en sonunda vardığı bu metalik durağı. Bu durak pek sabit değil, daha çok akışkan ve hatta süblimleşen bir kaosun ta kendisi bile olabilir.

ANTHONY BURGESS’IN YAZINSAL VE STANLEY KUBRİCK’İN GÖRSEL BAĞLAMINDA “OTOMATİK PORTAKAL” ESERİNİN GÖSTERGELERARASI İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ: MAKİNELEŞEN İNSANLIK

VI. Uluslararası Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi Kongresi, 2016

Orta çağ’ın karanlığında Rönesans’a geçişte Thomas More’un ortaya çıkardığı ütopya kavramı var olmayan ama ideal/mükemmel olan bir uzam, geleceğe dair daha iyinin umudunu taşımaktadır. Bununla beraber her ütopyan yapı kendi içinde karşıtını barındırmaktadır. Bu bağlamda daha iyiye erişmenin araçlarından olan akıl, bilim ve teknolojinin 20. yy. da iki Dünya savaşına neden olması ve kitle imha silahlarının yapımı için kullanılması modernite krizine neden olmuştur. Bu kriz edebiyatta ütopyanın içinde çıkan idealin yerini şiddet, baskı ve totaliter düzenin aldığı distopyan uzamları yaratmıştır. Bir toplumun mükemmel/ideal durumunu koruması için statik hale gelmesi gerekmekte bu da toplumları totalitizme götürmektedir. Bu türün edebiyat eserleri bağlamında en önemli işlevleri yazıldığı topluma karşı bir eleştiri ve geleceğe dair bir uyarı içermesidir. İşte bu çalışmada yazıldığı zamana göre gelecek kurgusu içeren suç ve şiddetin en yüksek boyutta olduğu distopyan bir uzamda, suçu önlemek için insanların özgür iradelerini kontrol altına almaya varan yöntemleriyle totalitarizme doğru yönelmiş bir devlet yapısında yazılmış olan, Anthony Burgess’in Otomatik Portakal eseri ve Stanley Kubrick’in yönetmenliğinde çekilen aynı adlı film, iki farklı sanat dalının eseri işlemesi ve ana tema olan ütopyan/distopyan öğelerin belirlenmesi bağlamında göstergelerarası bir incelemeye tabi tutulacaktır.

Mimetik teori ve sinema: Tutku Oyunları filminde arzu ve nefret

RumeliDE, 2022

Bu çalışmada, yönetmenliğini Todd Field'ın üstlendiği Tutku Oyunları (2006) filminin Girardcı bir analizi yapılacaktır. Tom Perrotta'nın Little Children isimli kitabından uyarlanan film, Amerikan taşrasında yaşayan bir grup insanın arzu ve nefret dinamiklerini konu alır. Tutku Oyunları, arzunun ve nefretin taklitçi doğasını göstermesi bakımından edebiyat kuramcısı René Girard'ın romansal yapıt kavramı bağlamında incelenmeye elverişli bir anlatıdır. Girard, Romantik Yalan ve Romansal Hakikat: Edebi Yapıda Ben ve Öteki adlı eserinde arzuyu ve özneyi yücelten romantik yapıt ile arzunun mimetik yapısını görünür kılan romansal yapıt arasında bir karşıtlık kurar. Girard'ın teorisine göre romansal yapıtlar, teorisyenin üçgen arzu olarak isimlendirdiği model üzerinden arzunun dolayımlılığını görünür kılmaktadır. Tutku Oyunları filmi de merkezine aldığı karakterlerin arzularındaki mimetik yapıyı deşifre etmesi bakımından romansal bir yapıttır. Çalışmanın amacı Girard'ın teorisini sinema çalışmaları açısından bir imkân olarak değerlendirdikten sonra Tutku Oyunları filmindeki arzunun mimetik yapısını metin analizi yöntemi ile incelemektir. Bu çalışma sadece bir film analizi uygulaması olmanın ötesinde filmi günümüz kültürüne dair bir yorum olarak anlayan teorik bir mahiyet de taşır. Girard'ın romanlar üzerinden yaptığı hem kültürü analiz etme hem de kültüre dair teorik bir bakış geliştirme çabasına benzer şekilde bu çalışma da sinemayı hem analiz etmeyi hem de sinema üzerinden günümüzün kültürüne dair bir yorum getirmeyi amaçlamaktadır.

Wolfgang Borchert’in “Mutfak Saati” Adlı Kısa Öyküsüne Psikanalitik Bir Yaklaşım

Wolfgang Borchert’in “Mutfak Saati” Adlı Kısa Öyküsüne Psikanalitik Bir Yaklaşım, 2017

Wolfgang Borchert, Alman Edebiyatında İkinci Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan, “Yıkım Edebiyatı” (Trümmer Literatur), “Sıfır Noktası” (Null Stunde) ya da “Kahlschlagliteratur” olarak bilinen edebiyatın tanınmış, genç ve en önemli kısa hikâye yazarlarından birisidir. O, hikâyelerinde genellikle yıkılan evleri, parçalanan aileleri, yoksulluk, çaresizlik, ölüm, yıkım, savaş sonrası yurduna döndüğü halde evlerini ve ailelerini bulamayanların dramatik halleri gibi konuları ele alır. Biz bu çalışmamızda, Borchert’in hikâyelerinde işlenen, savaş travmaları sonrasında insanların ruh hallerini, yaşama tutunabilme mücadelelerini, savaşın tüm acımasızlığını en güzel biçimiyle yansıttığı “Mutfak Saati” adlı öyküsünü ele alarak psikanaliz yöntemiyle incelemeye çalışacağız. O dönemde ne halkın ne de askerlerin psikolojisi sağlıklı değildir. Savaş, tüm ülke insanlarını olumsuz yönde etkilemiş, hayatta kalabilenlerin ise yaşamları boyunca unutamayacakları derin izler bırakmıştır. Yazarlar toplumun yaşam biçimine ayna tutan kişiler olarak varsayıldığında Borchert özellikle savaş dönemini bizzat yaşamış, kendisi de savaşmak istemediği için tüm baskı ve zorluklarla mücadele ederek bedelini fazlasıyla ödemiştir. Borchert’in bu kısa hikâyesi yalnız yaşandığı döneme değil aynı zamanda günümüz dünyasına da ışık tutmakta ve savaşı yaşayan insanların ruh halini bize çok sade bir dille anlatmaktadır. Hikâyede ne adı, ne de kimliği ile ilgili yeterli bilgi olmayan kahramanın askerlikten dönüşü, evlerinin yıkılması sonucu yıkıntılardan geriye kalan tek hatıra olan mutfak saatini sahiplenmesi ve bu çerçevede geçen konuşmalardan yola çıkarak kahramanın bilinçaltını ve geçmişini psikanaliz yöntemiyle tespit etmeye çalışacağız.

Modern Bireyin ‘Miyop’ Sorunu: Foucault’nun Özne ve İktidar Kavramları Bağlamında ‘The Lobster’ Filminin Analizi (Özel Sayı)

SineFilozofi, 2019

Yorgos Lanthimos'un yönetmenliğini üstlendiği 2015 yapımı The Lobster filmi, yakın bir gelecekte gerçekleşeceği varsayılan distopik toplum yapısını sürreal bir tarzda kurgulamakta ve bireyin mevcut sistem içerisinde iktidara karşı yaşadığı baskılanma duygusunu konu edinmektedir. Filmin evrenini üç farklı mekân oluşturmaktadır: modern toplum bireylerinin yaşadığı "Kent", modern toplumu benimsemeyen kaçakların yaşadığı "Orman" ve bireyleri modern topluma adapte etmek üzere bir eğitim kampı işlevi gören "Otel". Filmde mekânlar ve söylemler üzerinden iktidarın üretilmesi ve şekillendirilmesi gerçekleşmekte, buna göre bireyler üzerinde gözetim oluşturularak baskıcı bir toplum yapısı yaratılmaktadır. Bu mekânların her birinde diğerinden farklı iktidar ilişkileri bulunmakta olup, gözetim olgusu hepsinin ortak noktası olarak sunulur. Bireyler, bulundukları yere göre ilgili mekânın kurallarına tabi olmakta ve ona göre bireylere yaptıkları eylemlerden ötürü ödül ve ceza verilmektedir. Bu bağlamda film, Foucault'nun iktidar ve özne üzerine olan perspektifleriyle oldukça yakın bir ilişki içerisindedir. Foucault'nun iktidarın her yerde olduğu ve mekânlar üzerinden şekillendirildiği düşüncelerinden yola çıkılarak, her üç mekânın kendi iktidarını nasıl ürettiği film üzerinden analiz edilecektir. İktidar karşısında bireyin konumu ve öznelliği ele alınacak olup, insanların iktidarın nesnesiyken aynı zamanda nasıl onun üreticisi konumuna geçtikleri de ayrıca tartışılacaktır. Son olarak, modern bireyin içinde yaşadığı distopik toplumdaki iktidar aşırılığı sorununu tam olarak kavrayamamasının nedeni, yönetmenin filmdeki tercihleri doğrultusunda çözümlenecektir. Böylelikle Yunan Yeni Dalga sinemasının önemli bir temsilcisi olan Yorgos Lanthimos'un distopik film evreni, genel bir perspektif ile Foucault felsefesine göre özne ve iktidar ilişkileri bağlamında değerlendirilecektir.

Anthony Burgess - Otomatik Portakal

Anthony Burgess'in Otomatik Portakal Romanının Müzikoloji ve Psikanalitik Edebiyat Bağlamında Çözümlenmesi, 2019

Metnin Amacı: ​ Romanın protagonisti ​ Alex karakterinin, içinde yaşadığı toplumla birlikte Freud'un "Eros ve Thanatos İlkel İçgüdüleri", "Savunma Mekanizmaları" ve "Kitle Psikolojisi" çalışmaları referans alınarak psikanalitik çözümlenmesi ve romanda müziğin psikanaliz bağlamında geçiş nesnesi olarak incelenmesi amaçlanmıştır.

Grotesk Unsur Olarak Tiyatral Kostüm Tasarımının Sinemada Kullanılmasına Bir Örnek: Fool’s Fire

Sanat ve Tasarım Dergisi, 2021

Bu makalenin konusu, sahne sanatlarında da bir yorum yöntemi olan grotesk anlatımın ve grotesk unsur olarak tiyatral kostüm tasarımının sinemada kullanımının bir film örneği üzerinden değerlendirilmesidir. Sinema sanatının ilk yıllarında yararlanılan tiyatral sahneleme teknikleri-dekor, kostüm ve ışıklama-konu ve anlatım biçimine bağlı olarak, yoruma katkı sağlamak amacıyla modern ve çağdaş filmlerde de kullanılmaktadır. Bu bağlamda söz konusu film örneği üzerinden sahne sanatlarında da önemli bir yorum yöntemi olan grotesk, filmin kostüm tasarımı üzerinden incelenerek yoruma olan katkısı değerlendirilmiştir.