TÜRKİYE İLAHİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Hz. Ömer'in Kudüs'ü Fethinden Sonra İzlediği Tapınak Dağı Politikası The Temple Mountain Policy of Omar Following the Conquest of Jerusalem (original) (raw)
Related papers
Öz Yahudiliğin kurumsallaştığının bir göstergesi olan Mâbed; bu dinin müntesiplerince vazgeçilmez bir idea haline gelmiştir. İlk dönemlerde Süleyman Mâbedi, bütün fonksiyonlarıyla Yahudiliğin merkezinde bir yer edinmişken, günümüzde ise bu yapının yokluğu Yahudilerde büyük etki yapmıştır. Çünkü tapınaksız kalan Yahudiler, Mâbedsiz hayatın etkisini kaldıramamışlardır. Yahudiliğin devamlılığı için alternatif çözüm yolları bulmaya yönelmişlerdir. Özellikle Semavi Mâbed fikri, yeryüzü Mâbedinin (Süleyman Mâbedi) yıkılması öncesi ve sonrasında Yahudi toplumunun varlığının devamını sağlayan olgulardan biri olarak ortaya çıkmıştır. Yahudilerin Tapınak Siyaseti ve Semavi Mâbed başlıklı bu çalışmada, Mâbed eksenindeki Yahudi düşüncesinin, bakış açısını tespit etmek gibi bir durum karşımıza çıkmaktadır. Burada ki maksat, Yahudi siyasi ve dini birçok alandaki geleceğe dair düşüncesinin ne üzerine temellendirildiğini genel bir çerçevede sunmaktadır. Hassaten Yahudi kutsal metinlerinde tapınağın tekrar inşasına yönelik müjdeli, umut verici, iyimser açıklamalar bu ihtiyacın derecesini göstermektedir. Mâbedin ihyasına yönelik belirtilen her türlü beyanatlar Yahudileri her dönem ayakta tutmaya dair söylemler olmuştur. Zira Yahudiler için, Mâbedin dünyada ya da semada, bir şekilde var olması kaçınılmaz bir husustur. Abstract Temple is an insurance of Jewish presence. Temple, a demonstration of Jewish institutionalization; this has become an indispensable idea for religious people. In the early days, the Solomon's temple had a place in the center of Judaism with all its functions, but today, the absence of this structure caused deep traumatism in the Jews. Because the Jews, who had no temple, could not remove the effect of the unfeeling life. A society that has been shattered from all directions has sought to find alternative solutions for the continuity of society. Indeed, the idea of Heavenly Temple emerged as one of the events leading to the existence of Jewish society before and after the destruction of the Earth's Temple (Solomon's Temple). In this work a situation emerges, such as determining the point of view of Jewish thought in the axis of the temple. The purpose here is to provide a general framework of what the Jewish political and religious opinion on the future is based on.
YÖN DERGİSİ EKSENİNDE TÜRK DÜŞÜNCESİNDE İSLAMİYET VE SOSYALİZM TARTIŞMALARININ BİR DEĞERLENDİRMESİ
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2021
Türk düşüncesinde 1960'lı yıllarda Fransız düşünür Roger Garaudy'ye ait Sosyalizm ve İslamiyet başlıklı kitabın Yön dergisi yazarlarından Doğan Avcıoğlu ve E. Tüfekçi (Mihri Belli) tarafından Türkçe'ye çevrilmesiyle bir tartışma başlamıştır. Söz konusu tartışmanın ekseni sosyalizmin İslam dini açısından uygun bir toplumsal düzen olup olmadığı üzerinedir. İslam dini ile bir toplumsal düzen kuramı olarak sosyalizmi bağdaştırma fikrinin geçmişi esasen İslam dünyasında 20. yüzyılın başlarına kadar uzanmaktadır. Türkiye'de de sosyalist hareketin ilk ortaya çıkışıyla birlikte İslamiyet'in çeşitli unsurları sosyalizme bir dayanak olarak öne sürülmüştür. Yön dergisindeki tartışmalar ise esas olarak bu fikri savunan E. Tüfekçi ile İslamiyet'in öne sürüldüğü gibi sosyalizme yatkın bir din olmadığını savunan Niyazi Berkes arasında gelişmiştir. Tartışma daha sonra Yön dışındaki çevrelerde de devam etmiştir. Bu çalışmada, Yön dergisinde sosyalizm ve İslamiyet üzerine 1965-1966 yılları arasında ortaya çıkan tartışma temel alınarak, söz konusu fikrin gerek Türk düşüncesindeki gerekse Türkiye dışındaki İslam düşüncesindeki yansımaları tarihsel bir perspektif içinde bir değerlendirmesinin yapılması amaçlanmaktadır.
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK ŞİİRİNDE HECE ÖLÇÜSÜNÜN YERİ VE DİVÂNU LÜGÂTİ’T-TÜRK
Bugün Türkolojide görüş farklılıklarının en fazla olduğu konulardan biri İslamiyet öncesi Türk şiirinin nitelikleri ve gelişimidir. Genel kabul gören görüşe göre İslamiyet öncesi şiirimizden örnekler Uygur yazmalarında ve Divânu Lugâti’t-Türk’te (DLT) geçmektedir. Bu şiir örneklerinden hareketle hece ölçüsünün Türk şiirinin doğuşuyla beraber kullanılan bir ölçü olduğu düşünülmektedir. Bu makalede hece ölçüsünün -az sayıda istisnaları dışında- İslamiyet Öncesi Türk edebiyatında kullanılmadığı, hece ölçüsünün 10. yy.dan sonra yaygınlaştığı, Divânu Lugâti’t-Türk’teki manzum parçaların İslamiyet öncesi eski Türk şiirinin dil ve yapı özelliklerini değil geçiş döneminin özelliklerini taşıdığı Alp Er Tunga sagusundan ve diğer manzum parçalardan yola çıkılarak kanıtlanmaya çalışılmıştır.
Her toplumda tarihi Anti-Semitizm üzerinden okuyan düşünürler bulunmaktadır. Türkiye’de de Sağ Muhafazakar-İslamcı düşünürler hem modern yaşam tarzına kolay adapte olmaları, hem de sahip oldukları sermaye birikimi nedeniyle Yahudi topluluğuna negatif bir yaklaşım sergilemektedirler. Yahudi topluluğunun gizli bir örgütlenme kurarak ve önceden belirlediği planlar doğrultusunda hareket ederek uluslararası sistemi yönlendirdiğini iddia eden Sağ Muhafazakâr-İslamcı düşünürler, bu yaklaşımlarıyla aslında bulundukları zaman çizelgesinden geriye doğru bir analiz yapmaktadır. Olayların sonuçlarına vakıf olarak yapılan tarihsel analizler aslında alternatif bir tarih anlayışının adım adım nasıl oluşturulduğunu da gözler önüne sermektedir. Türk Sağ Muhafazakâr-İslamcı düşünürler hem uluslararası sistemi, hem de Türk siyasal yaşamını analiz ederken anti-semitik bir söylem kullanmışlardır.
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK DESTANLARI
Türk tarihinin en eski devirlerini incelerken en önemli kaynaklardan biri de destanlardır. Çünkü destanlar içlerinde barındırdıkları mitolojik olaylardan da anlaşılacağı üzere bir milletin kendisinin var olduğunu bildiği ilk yerdir, yani kendi kökenini geriye doğru götürebileceği en eski yer.
Türk Ocakları Derneği İzmir Şubesi Yayınevi, 2020
• Kurucu Göçerlik Ve Anadolu Mayasının Temeli Olarak Yesevîlik • Kaygıları Ve Soru(N)Ları Müzakereye Açmak • . Nakşîlik Yesevîliğin İslam Öncesi Tasavvurlarını İslamîleştirmiş Midir? • Yusuf El-Hemedânî’nin Gördüğü Bir Rüya Üzerine Hanefîlikten Şafiiliğe Geçtiği İddiası • . Yesevîlik, Nakşîbendîlik Üzerinden Yenilenmiş Midir? İslam öncesi (Kök/Tek Tanrı (Tengirizm) ve onun yansımaları olan Şamanist ve animist geleneklere dair inanç ile Hz. Muhammed’in (sav) getirdiği sisteme teslim olup barışçıl bir din dili oluşturan Yesevî'nin cehrî zikir (erre) yapması, hocası Yusuf Hemedânî'nin gizli zikri tavsiye etmesi, Hemedânî'nin Ene'l-Hak ifadesini kesinlikle tutarlı görmemesine rağmen Yesevî'nin sistemini önemli oranda bu terim ve açıklaması üzerine kurması, Yesevî'nin Arslan Bab'tan çokça bahsetmesi, fakat Hemedânî'ye (açık bir şekilde) yer vermemesinin yöntem farklılığından öte metafizik tasavvurunun epistemik temellendirilmesindeki farklılığa işaret ettiği kanaatindeyiz. Yesevî’nin fıkhî, kelamî ve ahlakî hareket noktaları, ortaya koyduğu metafizik sistemi, İslam öncesi (Tengrici mümin) dönem ile İslam sonrası (müslim) dönem arasındaki geçişi sağlaması ve itidalli, bireysel ve barışçıl özgürlükçü bir dil oluşturmasına rağmen Nakşîlik üzerinden dönüştürülmesi, hatta Yesevîliğin bu tarikat içinde devam ettiği ileri sürülerek yok sayılması üzerinde ayrıntılı çalışmalar yapılmalıdır. Eğer ekonomi ve politik alanda çalışmalar yapan İktisat, Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkiler disiplinleriyle birlikte hareket edilirse, günümüz Türkiye’sinde her biri ekonomi-politik bir birim haline dönüşen tarikatlar (cemaatler) bazında sûfî düşüncenin geldiği nokta daha net anlaşılabilir. Özellikle Şiî ve Selefî zihniyetlere karşı tavır alıp sûfî olduklarını iddia eden birimlerin Türk Düşüncesine ve felsefeye karşı olmalarının gerekçelerinin ortaya çıkması açısından bu tür disiplinler arası mukayeseli çalışmalar yapılması elzemdir
Türklerin Din Algısının Tespitinde TEKKE RUHU, İSRAİLLİYAT VE TÜRK EDEBİYATININ YERİ
Bizler ne Araplar gibi Hz. Peygamber devrinde, ne de İranlılar gibi Raşit halifeler devrinde müslüman olduk. Bizler İslama girdiğimizde artık bir tane bile sahabe kalmamış, aşağı yukarı bütün mezhepler oluşmuş, büyük fikir kavgalarının ateşleri çoktan yanmıştı. Özetle bizler Medreseden, kitaptan değil; Tekke'den, gönülden, aşktan, şiirden müslüman olduk. Bu yüzden Tüklerin dini hayat ve inancının anlaşılmasında Tekke'nin çok büyük bir rolü vardır. ilk hocamızın -Ahmet Yesevi- bir tarikat şeyhi, bir şair, bir gönül ehli olması pek çok simgesel anlamı içinde barındırmaktadır.