DİLDE BİRLİKTE YAŞAMA TECRÜBESİ OLARAK OSMANLI TÜRKÇESİ (original) (raw)

OSMANLI DÖNEMİNDE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

akademikbakis.org

Milliyetçilik anlayışları ve milli devlet modelleri, ülke ihtiyaçlarına göre kurgulanabilen normatif alanlardır. Her ülke kendi etnik ve kültürel yapısına ve özelliklerine göre, uygun bir milliyetçilik ve milli devlet modeli geliştirme şansına sahip olabilmektedir. Buna rağmen Türk milli devletinin karşı karşıya kaldığı ayrılıkçı hareketler, uygulanan Türk milliyetçiliğinin ve mili devlet yapısının uygun olup olmadığı noktasında tartışılmasına kapı açmaktadır. Bu yazıda, Osmanlı döneminde gelişen Türk milliyetçiliği fikirleri ve hareketleri ele alınmakta, farklı milliyetçilik yaklaşımlarına ışık tutulmaya çalışılmaktadır. Birçok milliyetçi aydının yanında Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura, iki farklı milliyetçilik anlayışını temsil eden iki önemli isim olarak öne çıkmaktadır. Gökalp'ın milliyetçilik anlayışı inanca ve kültüre dayanırken, Akçura soy birliğine ve dindışı bir yaklaşıma ağırlık vermektedir. İki aydın arasında önemli sorunlara kaynaklık ettiği anlaşılan bu görüş farklılıkları incelenmiş ve değerlendirilmeye çalışılmıştır. Gökalp ve Akçura yaklaşımları, Osmanlı sonrası dönemdeki fikir hareketlerine kaynaklık etmeleri bakımından da önemlidir.

OSMANLI’DA BİR DÜŞÜNCE AKIMI TÜRKÇÜLÜK

ÖZET XIX. yüzyılda Avrupa, Osmanlı karşısında kesin bir üstünlük kurmuştur. Bu üstünlük nedeniyle Avrupa Osmanlı’dan her geçen gün daha çok toprak elde etmektedir. Osmanlı’daki devlet adamları, mühendisler, şairler ve yazarlar gibi aydın kişiler Osmanlı’nın bu durumdan rahatsızlık duymuşlar ve devleti Avrupa seviyesine çıkarmak için çözüm yolları aramışlardır. Bu arayış sonucunda İslamcılık, Batıcılık, Osmanlıcılık gibi düşünce akımları ortaya çıkmıştır. Çıkan bu akımlardan Osmanlıcılık, Balkan Savaşları’nda; İslamcılık ise Birinci Dünya Savaşı’nda başarısız olmuştur. Batıcılık akımı için de geç kalınmıştır. Oysa Türkçülük akımı milliyetçiliğin güçlenmiş olduğu XIX. ve XX. yüzyıllara uygun bir düşünce akımı olmuştur. Bu makalede Türkçülük akımının ne olduğu, kimler tarafından desteklendiği, hedefinin ne olduğu, edebiyatta ve tarihsel süreçte nereye yerleştiği incelenmiştir. ABSTRACT In the 19th century, Europe had a decisive advantage over the Ottomans. Thanks to this superiority, Europe is gaining more and more land from the Ottoman Empire day by day. Intellectual people such as statesmen, engineers, poets and writers in the Ottoman Empire felt uncomfortable about the situation of the Ottoman Empire and looked for solutions to remove the pores of the state in Europe. As a result of these results, intellectual movements such as Islamism, Westernism and Ottomanism emerged. Ottomanism, one of these movements, failed in the Balkan Wars; Islamism, on the other hand, failed in the First World War. It is also late for the Westernisation movement. However, the Turkism movement began in the 19th century, when nationalism was strengthened. and XX. It has been a movement of thought suitable for centuries. In this article It is discussed Turkism is, who supports it, what the goal is, where it is located in literature and in the process.

OSMANLI TÜRKÇESİ OKÇULUK TERİMLERİNE BİR BAKIŞ

Verba tene, res sequenter; Rem tene, verba sequenter *** Öz: Osmanlı Türkçesi okçuluk yazmaları üzerine çeşitli seviyelerde çalışmalar yapılmaktadır. Bunları, terminoloji odaklı incelediğimizde birçok kelimenin yanlış yorumlandığını tespit ettik. Özellikle yazmalardaki imlânın güçlüğü, dikkatsizce ve bağlamdan kopuk okumaların yapılması birçok terimin, yanlış değerlendirilmesine sebep olmuştur. Bu yazımızda, tespit ettiğimiz çeşitli okuma ve anlamlandırma sorunlarına değinip çeşitli düzeltme önerilerinde bulunacağız. Bu vesileyle Osmanlıca metin yayımlarının en azından yayımda esas alınan yazmanın kendisiyle mukayese edilmeden kullanılmasının güvenilir bir yol olmadığına ve hataların tekrarına sebep olduğuna dikkat çekeceğiz.

OSMANLI TOPLUMSAL HAYATINDA TOPLUMSAL CİNSİYET ALGISININ DÖNÜŞÜMÜNÜN İNCELENMESİ

OSMANLI TOPLUMSAL HAYATINDA TOPLUMSAL CİNSİYET ALGISININ DÖNÜŞÜMÜNÜN İNCELENMESİ, 2022

Osmanlı toplumunda toplumsal cinsiyet rolleri zaman içerisinde iktidar yapıları ve iktidar ilişkileri dâhilinde değişimlere uğramıştır. Toplumsal cinsiyet rollerinde yaşanan bu değişimler kadının hayatında önemli farklılıklar meydana getirmiştir. Değişen iktidar yapıları ve ilişkileriyle beraber dönemsel olarak kadının kamusal alandaki rolünde değişimler yaşanmıştır. İzole edilmiş kadın rolü zamanla kamusal alanda aktif rol oynayan kadın rolüne dönüşmüştür. Anahtar Kelimeler: Toplumsal Cinsiyet Tarihi, Osmanlı’da Kadın, Kadın ve İktidar

OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE KADİM İSTİHBARAT YÖNTEMİ OLARAK ''DİL ALMAK''

GLOBAL SAVUNMA DERGİSİ

Osmanlı İmparatorluğunun fetihler ile çok kısa sürede çok geniş bir coğrafyaya hakim olması, askeri kapasitenin yüksekliğinin yanında çağına göre çok hızlı işleyen bir istihbarat ağına sahip olduğunu göstermektedir. İlk dönemlerde bu istihbarat ağı ve istihbarat kaynakları genel olarak düşmanın sahip olduğu insan gücünü, silahlarını,hazırlıklarını ve itttifaklarını kapsayacak şekilde büyük oranda askeri harekata yönelik idi. Bu dönemde istihbarat kaynakları olarak casuslar, martoloslar,voynuklar, tebdiller, esir alınanlar (dil almak), ulaklar, tacirler, tercümanlar, elçi ve maslahagüzarlar başlıca istihbarat temin etme kaynakları olarak kullanılmıştır. Özellikle Osmanlının kuruluş yıllarına ait kaynaklar incelendiğinde bu istihbarat kaynaklarından en fazla başvurulan yöntemin ‘’dil almak’’ olduğu anlaşılmaktadır. İstihbarat elde etmek amacıyla gerçekleştirilen esir yakalama işine Osmanlı’da ‘’dil almak’’, yakalanan bu esirlere de ‘’dil’’ ismi verilmekteydi. Bu yöntem seferde muhtemel muharebe sahası istikametine girilerek, o bölgede bulunanlardan esir alınması, onlar arasından ‘’dil’’lerin yani bölge ile ilgili bilgisi olanların tespit edilerek yakalanması ,sorgulanması ve ihtiyaç duyulan bilgilere ulaşılması şeklinde uygulanmıştır. Ele geçirilen ‘’dil’’lerden faydalı ve mütemayil olanlardan eğer taraf değiştirmeye ikna edilebildiler ise sonrasında ‘’casus’’ olarak kullanılmaya devam edilmesi amaçlanmıştır. Osmanlı istihbarat toplama sisteminde diğer yöntemlerden daha ziyade ve uzun yıllar bu yöntem uygulanmıştır. Başlangıç dönemlerinde çok yoğun yapılan askeri seferler doğal olarak gerek duyulan bilgilerin askeri harekatla ilgili olmasını zorunlu kılmıştır. Ancak daha sonra gelişen teknolojiler ile savaşların ve askeri seferlerin tarzlarının değişmesi, günümüz anlamında merkezi bir istihbarat teşkilatının bulunmaması ve Avrupa’nın teknolojide ve askeri alanda öne geçmesi ile birlikte sadece askeri amaçlı ve askeri harekata yönelik istihbarat bilgileri yetersiz olmaya başlamıştır. Bu aşamadan ve savaşlarda elde edilen yenilgiler sonrasında cari askeri istihbarat taleplerinin yanı sıra diğer ülkeler,toplumlar, gelişen teknolojiler ve ittifaklar hakkında da geniş bilgileri ihtiva eden istihbarat bilgilerine ihtiyaç duyulmuştur. Bu bağlamda Avrupa ülkeleri ile daimi diplomatik ilişkiler kurulmuş ve merkezi bir istihbarat teşkilatı kurulma süreci başlatılmıştır. Ancak yakından incelendiğinde geçmişte istihbarat kaynağı olarak kullanılan yöntemlerin bir çoğunun şekli değişmiş olsa da geçmişle benzerlikler taşıdığı görülmektedir. Osmanlıda istihbarat kaynağı olarak kullanılan ‘’dil alma’’ yönteminin nitelik değiştirmiş olsa da günümüzde farklı ülkelerin istihbarat örgütleri tarafından da kullanılmakta olduğu son yaşanan gelişmelerden anlaşılmaktadır. ABD istihbaratının Afganistanda ve Irakta faaliyet yürüten terör örgütü mensuplarını özel operasyonlarla ele geçirip gizli merkezlerde sorgulaması bu kadim yöntemin hala etkili bir şekilde kullanıldığına delalet etmektedir. Milli İstihbarat Teşkilatımız da son dönemlerde sıklıkla sınır ötesindeki örgüt mensuplarını ve yöneticilerini nokta operasyonu ile ele geçirerek Türkiye’ye getirmektedir. Terör örgütlerinin saha da eylem yapamaz ve hareket edemez durumda oluşları terör örgütü mensuplarının veya yöneticilerinin bu şekilde ele geçirilmesi ve sorgulanmasının sonucudur. Bu şekilde hem nitelikli istihbarat elde edilmekte hem de terör örgütü mensupları üzerinde her an yakalanma korkusuna bağlı psikolojik baskı kurulmaktadır.