ŞEYHÎ VE AHMED PAŞA’NIN “KEREM” REDİFLİ KASİDELERİNDE ÖVGÜ BİÇİMLERİ (original) (raw)

NEDİM’İN “KÖŞK KASİDESİ”NE NAMIK KEMAL VE ZİYA PAŞA’NIN NAZİRELERİNİN TÂHİRÜ’L-MEVLEVÎ TARAFINDAN ŞERHİ

Sanat taklitle başlar ve sanatçı taklitle başladığı sanat serüvenine, mevcut numunelerin daha üstününü ortaya koyma gayesiyle devam eder. Bu gaye edebî tür ve gelenekler üzerinde de etkili olmuştur. Bu manada klasik Türk şiirinin oldukça yerleşik geleneklerinden olan tanzir etme veya nazirecilik geleneği yalnızca edebî bir alışkanlık olması yönüyle değil; edebî bir ıstılah olan ibdâ yani sanatçıların yeni ve güzel bir eser vücuda getirme nedenlerini izah etme yönüyle de önemlidir. Usta şairleri izleyerek bu yolda onlar gibi şiirler yazma gayreti içerisinde olan genç şairler için bir mektep vazifesi gören nazirecilik; kimi zaman zemin şiiri geçmek arzusunda olan şairlerce edebî sahada bir meydan okumaya dönüşmüş, kimi zaman da bir dostluk nişanesi veya saygı ve beğeni ifadesi olarak nazire yazılmıştır. Bu çalışmada, zikredilen gayelerden sonuncusu doğrultusunda Tanzimat dönemi şairlerinden Namık Kemal ile Ziya Paşa’nın, XVIII. yüzyıl divan şairi Nedim’in “köşk kasidesi”ne nazire olarak yazmış oldukları sâkînâme ve bahâriyye türündeki şiirlere Tâhirü’l-Mevlevî’nin yapmış olduğu şerh, yeni yazıya çevrilerek araştırmacıların istifadesine sunulmuştur. Çeviri yazısı yapılan metin Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Fethi Sezai Türkmen Koleksiyonu 91 numarada kayıtlı olup Tahirü’l-Mevlevî’nin kendi el yazısıyla ve rika hattıyla yazılmıştır. Örnek olmak üzere makalenin sonuna eski harfli metinden iki sayfa alınmıştır. Anahtar Sözcükler: Nedim, Köşk Kasidesi, Namık Kemal, Ziya Paşa, nazire, Tâhirü’l-Mevlevî (Olgun), şerh.

NEDİM’İN “KÖŞK KASİDESİ”NİN TÂHİRÜ’L-MEVLEVÎ TARAFINDAN ŞERHİ

Klasik Türk Edebiyatı bünyesinde vücuda getirilen manzum ve mensur eserler kadar bu eserler üzerine yapılan şerh çalışmaları da önem arz eder. Osmanlı medeniyet dairesi içerisinde yer alan eserlerin kimi zaman okurlar için bazı belirsiz anlam alanları oluşturması, klasik Türk şiirinin Arapça ve Farsça ağırlıklı bir dil kullanmasından ziyade bu şiirin kültürel arka planına, hayal dünyasına, mazmunlarına özetle söz konusu medeniyet dairesine tam olarak nüfuz edememekle alakalıdır. Bu manada şerh kitaplarının zikredilen medeniyet dairesine nüfuz etmede ne denli önemli bir vazife yerine getirdikleri âşikârdır. Bu makalede; edebiyat tarihçisi, şair, yazar, mesnevihân, mutasavvıf ve müderris olma gibi pek çok vasfı şahsında birleştiren son dönem Mevlevîlerinden Tâhirü’l-Mevlevî (1877-1951)’nin, Nedim’in “köşk kasidesi”ne yapmış olduğu eski harfli şerh, yeni yazıya çevrilerek araştırmacıların istifadesine sunulmuştur. Çeviri yazısı yapılan metin Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Fethi Sezai Türkmen Koleksiyonu 91 numarada kayıtlı olup Tahirü’l-Mevlevî’nin kendi el yazısıyla ve rika hattıyla yazılmıştır. Örnek olmak üzere makalenin sonuna eski harfli metinden iki sayfa alınmıştır.

ŞEYH GALİB’İN ŞERH-İ CEZİRE-İ MESNEVİ’SİNE DAİR BAZI TESPİTLER

Mesnevi-i Manevi müellifi Mevlana Celaleddin-i Rumi (öl. 1273), özellikle Anadolu coğrafyasında yüzyıllar boyunca etkisini hissettirmiştir. Manevi nasihatlerini temsilî hikâyelerle ve Fars diliyle aktarmış olması dolayısıyla Türkçenin konuşulduğu Anadolu’da, Mevlana’nın Mesnevi’sinin tercüme ve şerh edilmesi ihtiyacı hâsıl olmuştur. Bu sebeple pek çok ilim erbabı ve Mevlevi şeyhi, Mesnevi üzerinde tercüme ve şerh çalışmaları yapmıştır. Bu çalışmalardan biri de Mevlevi şeyhlerinden olan Yenicevardarlı Sinaneddin Yusuf-ı Sineçak (öl. 1546) tarafından kaleme alınmıştır. Mesnevi’den seçilmiş tevhid içerikli beyitleri ihtiva eden, Sineçak’a ait Cezire-i Mesnevi adındaki bu eser, Mevleviler arasında rağbet görmüştür. Öyleki Cezire-i Mesnevi’ye pek çok şerhler yazılmıştır. Cezire-i Mesnevi şerhlerinin en meşhurunu ise Şeyh Galib (öl. 1799) yapmış ve bu çalışmasına Şerh-i Cezire-i Mesnevi adını vermiştir. Ancak Şerh-i Cezire-i Mesnevi hakkında bilgi veren bazı kaynaklar, bu eser hakkında birtakım yanılmalara düşmektedirler. Bu yazıyla yanılgının nedeni tespit edilmeye çalışılmış ve bu eser hakkındaki doğru bilgi verilmiştir.

SİYASET VE HUKUMET DER KHAVERMİYANE (QERB-E ASYA) VE ŞİMALE AFRİKA, HAMİD AHMADİ

Afrika Araştırmaları Dergisi, 2023

Tahran Üniversitesi Siyaset bilimi profesörü Hamid Ahmadi’nin (Ahmedi) kaleme aldığı Siyaset ve Hukumet Der Khavermiyane (Qerb-e Asya) ve Şomale Afrika (Orta Doğu’da (Batı Asya) ve Kuzey Afrika’da Siyaset ve Hükümet) başlıklı kitap 2021 yılında Farsça olarak, İran’da Ney Yayınevi tarafından yayınlanmıştır. Ahmadi, yaklaşık 40 yıldır İran’ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika siyasetine ilişkin akademik çalışmalarda bulunmaktadır. Hamid Ahmadi’nin bu kitabı aslında kendisinin de ifadeleriyle bu kırk yıllık birikimin bir mahsulüdür.

YAHYA KEMAL’İN ŞİİRLERİNİN SİMGE KURGUSU VE GÖRÜNTÜ DÜZEYLERİ

İnsan, yeryüzündeki en soylu varlık olarak durmaksızın değişir, dönüşür ve kendini gerçekleştirmesine yardımcı olan simgesel göndergeli değerler yaratır. Bu simgesel anlamda tasarlanmış yaratımlar, aynı zamanda dünyanın yeniden kurgulanmasıdır. Yahya Kemal de simgesel anlamda Türk şiirine çok yüzlü ve estetik bir bütünlük kazandırmıştır. Geleneksel şiirin değer ve olanaklarını Batılı şiirin modern açılımlarıyla birleştiren Yahya Kemal, Türk şiirinin simge ve görüntü düzeyleri açısından tarihsel anlamda çıkarımdır. Geçmişin estetik, melodik ve anlamsal büyüsü ve atılımlarını içinde barındıran Yahya Kemal’in şiir dünyası, aynı zamanda simgelerin dili ve görüntü düzeyleriyle kendi varlık katmanlarını oluşturur. Şairin şiirlerinde dil, coğrafya ve mazinin “kültürel bellek mekânı” dönüşen simge ve görüntüleri, şiirde şeyler dünyası yani fenomenlerin yeniden hatırlanıp keşfedilmesini sağlar. Eşya, nesne ve varlıklara kendi gerçek anlamlarının dışında yeni ve çağrışımsal anlamlar yükleyen Yahya Kemal, simgeler ve onlara yüklediği anlamlarla kendi şiir dünyasını zenginleştirir. Türkçenin anlam evreninde gösteren ve gösterge arsındaki anlam ilişkisini üst bir kurmacayla bize sezdiren şair, simgelerin mitik ve kutsal öyküsünü yeniden kurup okumamızı sağlar. Bu açıdan Türkçenin anlam evreninde kendi ruhunun sonsuz açılımlarını simgelerin yoğun ve sıkıştırılmış anlamlarıyla ortaya koyan Yahya Kemal, kendi bilinçaltı, bilinçdışı ve mitik öğelerini şiirlerinde simgelerin örtük anlamlarıyla ortaya koyar. Yahya Kemal’in şiirlerinin simge kurgusu ve görüntü düzeyleri, şairin varoluşsal değerlerini nesne, eşyaya sinen mitik öyküsünü yeniden kavramamızı sağlar. Nitekim nesne, eşya ruhuna sinen tarih ve gelenek, nesneler dünyasının keşfedilmesi veya keşfedilmeye zorlanması ile kavramların üst bir dili olan simgenin diliyle ortaya konur. İnsan, simgeler ormanında kaybolmuş bir çocuktur. Şairin şiirlerindeki simgesel anlatım bireyselden geleneksele, gelenekselden evrensele açılan bir görüntü arz eder. Bu açıdan şairin şiirlerinde simge, dilin dünyasını yeniden tasarlayan bir anlam üreticidir. Şairin şiirlerinde dini simgeler, tabiat unsurlarının simgesel dili, mekânın simgeleşen yüzü, geleneksel- kültürel simgeler olarak kendini gösterir. Anahtar Kelimeler: Yahya Kemal, şiir, simge, bireysel simge, geleneksel simge, evrensel simge, deniz, İstanbul, bülbül, bahçe