Tiyatro Tarihi İçinde Teatral Olanın Yolculuğu (original) (raw)

Tarihsel Süreçte Değişen Geleneksel Tiyatromuz

Geleneksel Türk tiyatrosu teriminin, bir halkbilimci için en önemli bölümü gelenektir. Halkbilimci, geleneğin araştırıcısıdır. Gelenek, geçmişten hareketle geleceğin yaratılmasıdır. Gelenek dinamik bir olgudur. Geleneğin dinamizmini, sosyo-kültürel, tarihi bağlama göre değişmesi meydana getirir. Geleneği oluşturan ögelerden kimileri, bu değişim adı verilen süreçte yaşamını sürdürebilirken, kimileri de yok olabilir.

Hikâyeden Tiyatroya: Bir Şeftali Bin Şeftali

Dil, Edebiyat ve Çeviri Çalışmaları, 2022

Edebiyatta yer alan türlerden yapılan uyarlamalar sinemanın ve tiyatronun tarihi boyunca önemli bir yer tutmuştur. Bir tiyatro oyununun sahnelenmesi de tıpkı bir sinema filmi gibi yazınsal bir metnin uyarlanmasıyla gerçekleşmektedir. Uyarlama şekilleri konusunda değişik görüşler vardır. Bir uyarlama kaynak aldığı metne tamamıyla sadık kalabileceği gibi onu sadece bir başlangıç noktası olarak da görebilir. Genel anlamda “uyarlamak” sözcüğü iki veya daha fazla şeyi bir bakımdan birbirine uyar hâle getirmektir. Tiyatro, romandan çok farklı dilsel araçları kullanan bir türdür. Tiyatro türü de zamanla çeşitli değişiklikler göstermiştir. Salih Kalyon, eserin uyarlamasında çocuklarla etkileşimli bir sahne kurulmasını sağlayan açık biçim oyun anlayışından yararlanmıştır. Açık biçim, göstermeci tiyatronun, epik tiyatronun, yanılsamacı olmayan tiyatronun biçimi olarak tanımlanmaktadır (Akyüz 2019a: 379). Çalışmamızda uyarlama türü belirlenirken yazılı eserden tiyatroya yapılan bu uyarlamanın nasıl gerçekleştiği hem biçimsel hem de içerik olarak hangi değişikliklere uğradığının da tespiti yapılacaktır.

Tiyatro Tarihi - Ortaçağ'da Tiyatro

1 Antik Yunan Uygarlığında tiyatronun önemi artmış ve dionysos şenlikleri yarışma formatına dönmüş ve 3 tragedya ve 1 komedya yazım şartı ile oyunlar yazılmış tiyatro geliştirilmişti. Etrüsklerin kıyıdaki şehir anlamına gelen Roma'yı kurmaları ile Antik Yunan Dönemi, Roma'ya evrilmişti. Roma'daki refah seviyesi ve ticaretin yoğun olmasından dolayı Roma doyumsuz bir toplum halindeydi, insanlar sadece gerçek olanla ilgileniyordu. Roma döneminde Antik Yunandaki tragedya ve komedya yazılmaya devam ediyor fakat Roma döneminde tragedya Antik Yunandaki kadar ilgi görmüyordu. İnsanların doyumsuzluğu ve şehvet düşkünlüğünden dolayı halk tragedyalara inanmıyordu… Roma İmparatorluğunun sürekli savaşması ve sınırlarını genişletmesi kendi sonunu hazırladı, Roma İmparatorluğu M.S 476'da merkezi otoritenin zayıflaması ve sınırların genişlemesi yüzünden ikiye ayrıldı Doğu ve Batı Roma olarak, aynı zamanda bu tarih Ortaçağ'ın başlangıç tarihi oldu. Pagan inanca sahip Roma İmparatorluğu 4. Yy'da yayılmakta olan tek tanrılı din olan Hıristiyanlığı Resmi olarak kabul etti. Roma İmparatorluğunda başlangıçta fazla bir etkisi olmayan Hıristiyanlık dini, ilerleyen zamanlarda dünya'ya hakim olacaktı. Bir pagan inancının ürünü olan Tiyatro işte bu zamanlarda yükselen varlığını yitirmeye başladı. Roma dönemindeki 2.yy'dan beri varlığını sürdüren mimus ve pantomimus oyunları, başlangıçta Kilisenin hedefi haline geldi. Çünkü bu mimus ve pantomimus oyuncuları halkı seks şehvetine boğuyor, eğlendiriyor ve güldürüyordu. Kilise eğlenmenin günah olduğunu bu dünyaya acı çekmek için gelindiğini savunuyor ve halka eğlenmemelerini, gülmemelerini öğütlüyordu. Bu yüzden Mimus ve Pantomimus oyuncuları Kilise yüzünden birincil hedef haline geldiler, bu oyuncular ise kendilerine çekidüzen vermek yerine tam tersini uyguladılar. Seyircilerini kaçırmamak için Hıristiyanlar tarafından kutsal sayılsın ya da sayılmasın, her türlü değeri, kurumu alaya almaktan çekinmediler, oyuncular bu özgür yaşam biçimi içinde daha tutucu, kendilerini bu tür eğlencelerden ve yoz ilişkilerden sakınan, bu davranışları kınayan Hıristiyanların üzerine titredikleri kavram ve törenlerine dil uzatmaktan oyun malzemesi yapmaktan çekinmediler. Kilisenin tepkisi sert oldu. İlk olarak papaz sınıfına, sonra cemaate, önce Pazar ve yortu günlerinde sonrasında ise tümüyle tiyatroya gitmek yasaklandı. Oyuncular toplum dışı ilan edildi, herhangi bir Hristiyan'ın oyuncu olması ya da bir oyuncuyla evlenmesi durumunda " Aforoz " edileceği duyuruldu. Gösterilerin yasaklanması için ne gerekiyorsa yapıldı ve sonunda Kilise, Roma yönetiminin tümüyle Germenlerin eline geçmesiyle ortaya çıkan yönetim değişikliğinden de yararlanarak Günah yuvası olarak ilan ettiği tiyatroları ve düzeni din dışı temsilleri kapatmayı başardı. Oyuncuları da Roma'dan sürdüler. Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesi sonrasında batı romada otorite boşluğu oluşmuştu. Romadaki Toprak sahipleri kendi topraklarını çalışanlar alarak işletmeye başlamıştı. Kendi topraklarını işlettikleri bu yerde kendi ekonomik sistemlerini kurmayı başarmışlardı. İşte bu düzen ise Feodalizmi doğurdu. Başlangıçta çok normal olan sonrasında beylikler haline geldi ve toprak sahibi kişilerin otorite sahibi olmalarına yol açtı. Feodal sistemde halk daha fazla cahil kaldı ve kilise halkın cehaleti ve dinin kutsallığını kullanarak büyük otorite haline geldi. Kilisenin büyük bir otorite haline gelmesi ise Skolastik Düşünceyi ortaya çıkardı, cahil kalan halk sorgulayamıyor, düşünemiyor ve boyun eğmek zorunda kalıyordu çünkü saat/zaman, matematik, okuma-yazma gibi kavramlar elinden alınmıştı. Tek doğru olanın İncil olduğunu savundu ve doğruları yalnızca onlar öğretmeye başladılar.

Sinema ve Tiyatroda Müzikal

Yüksek Lisans Tezi, 2016

Bu çalışmada, model oyun ve filmler üzerinden müzikal türünün sinema ve tiyatroda uygulanma biçimleri incelenmiştir. Amerikan Tiyatrosu/Sineması’nın karakteristik bir türü olan müzikal, büyük bir endüstriye işaret eder. Türk Tiyatrosu’nda, dönemsel olarak parlayan bir türdür, Türk Sineması’nda müzikal örnekleri ise oldukça azdır. Epik Tiyatro’nun etkisiyle Türk Tiyatrosu’nda başarılı epik müzikaller üretilmişse de sonrasında, uzun bir duraklama dönemine girilmiştir. 2000’li yıllarda tekrar dikkat çekici örnekler seyirciyle buluşmuştur. Son dönemde ise, uyarlamalar ve çeviri müzikal uygulamaları dikkat çekmekte, özel ve ödenekli kurumlar tarafından sahnelenmektedir. Yeni, yerli, özgün müzikal metinlerin üretilmemesi ilgi çekicidir. Üstelik, tiyatroda müzikal her zaman geniş seyirci kitlesine ulaşmıştır, buna rağmen yazarların türe ilgisi zayıftır. Sinema ve tiyatroda uygulama ve uyarlama özellikleri üzerine yapılan bu çalışmada, tiyatro ve sinemada müzik ve dramatik anlatımın ilişkisinin aktarılmasının ardından örnekler incelenmiştir.

Bir İletişim Aracı Olarak Tiyatro: 2000'li Yıllardan Günümüze Tiyatromuzda Kimlik Temsilleri

Doktora Tezi, 2022

İlkellerdeki kökenlerinden itibaren seyirciyle doğrudan iletişim kuran bir sanat olan tiyatro, bir iletişim aracı olarak değerlendirilmiş, tiyatral iletişimin ilk adımı olan metinler bu bağlamda incelenmiştir. Dramatik içerik ve tiyatral içerik bu noktada birbirinden ayrılmaktadır. Tiyatral içerik, dramatik içerikten yola çıkarak kendi mesajını oluşturan, tiyatroyu kolektif kılan noktadır. Günümüzde, özellikle klasik metinler, yepyeni tiyatral içeriklere dönüşebilmekte, yepyeni mesajlar üretebilmektedir. Bu dinamik yapı içinde, dramatik içerik mesajın üretildiği ya da çeşitlendiği noktada hala bir kaynak görevi görmektedir. Tiyatral iletişimin çıkış noktası olarak konumlandırabileceğimiz metin gerek değişerek, gerek mesajı üreterek, bu iletişimin önemli bir adımını oluşturmaktadır. Bu çalışmada, 2000 sonrası oyun yazarlarının, oyunlarında kullandığı kimlik temsilleri incelenmiştir. Uzun yıllar bir kimliği inşa etmekte araç olarak kullanılmış olan tiyatro, postmodernizmle birlikte, bir inşadan çok temsil aracı olarak kullanılmıştır. Günümüzde oyun yazarları, yargılayıcı olmaktan uzak bir üslup içerisinde, toplumdaki her kimliği seyirciyle tanıştırma amacı gütmektedirler. Toplumsal eşitsizlikler çerçevesinde, dezavantajlı olan bireyler ise özellikle oyunlarda kendine yer bulmaktadır. Kadın olmak, LGBTİ+ birey olmak, erkek olmak, uğradıkları eşitsizlikler ekseninde aktarılmaktadır.

GELENEKSEL TİYATRO VE UYUMSUZLUK TİYATROSU/ THE TRADITIONAL THEATER AND THE ABSURDE TEATER

ÖZET Bu makalede, Uyumsuzluk yada absürd tiyatronun geleneksel tiyatroya karşı tepkisini göstermeye çalıştık. Uyumsuzluk Tiyatrosu, klasik tiyatronun geleneksel biçimlerine karşı çıkmaktadır. Bilindiği gibi, klasik tiyatro, sağlam temellere dayanan bir geleneğe sahiptir. Geleneksel tiyatro yazarı, karakterleri, eylemleri ve duyguları derinlemesine analiz edilip sergilenen bir sürü kahramanın etrafında döndüğü ilginç ve sürükleyici bir olayı perdeler halinde sergiler. Uyumsuzluk tiyatro yazarı, geleneksel tiyatronun sağlam yapısını bozmaya ve tiyatro yazarının hile ve aldatmacalarını ortaya çıkarmaya ve geleneksel tiyatro anlayışını kendine özgü teknikleriyle temelini sarsmaya çalışır. Uyumsuzluk Tiyatrosu, gerçeğin mimetik bir şekilde sunumunu, gösterimini, olayın doğrusal ve kronolojik anlatımını, geleneksel tiyatro yazarının kurgusal olarak yarattığı tiyatro yapıtı karşısında okuyucunun veya seyircinin konumunu ve kahramanların durumunu sorunsal hale getirir. İnsanla dünya arasındaki uyumsuzluğu, hem insanın, hem de dünyanın anlamının silindiği dile getirir. Uyumsuzluk Tiyatrosu sahnedeki bütün görsel ve duyusal öğeleri en aza indirmiştir .En tanınmış yazarları, Samuel Beckett, Eugene Ionesco ve Arthur Adamov’dur. Onlar yapıtlarında bir yandan geleneksel tiyatro ve öğelerini dolaylı veya dolaysız eleştirirler ve sorunsal hale getirirler, diğer taraftan kendi tiyatro anlayışlarını sergilemeye çalışırlar. Anahtar kelimeler : Tiyatro, anti tiyatro, absürd tiyatro, Beckett, Ionesco, Adamov. ABSTRACT In this study we tried to expose that the absurd theatre is opposing against the traditional theatre. The absurd theatre opposes against the traditional forms of the classic theatre. As it is known, the classic theatre has a tradition based on the strong fundamentals .The traditional dramatist put on display a interesting and fascinating action around which are turning adventurously a great number of personages whose acts, passions and sentiments are deeply analysed . The absurd theatre dramatist is trying to disintegrate the strong edifice of the traditional theatre and to reveal the trucks and ruses of the traditional dramatist . The absurd theatre puts in problematic the mimetic representation of the reality , the linear and chronological exposition of the action , the position of the reader or spectator before theatre fictitiously created by the traditional dramatist and the situation of the personages in the novel world . It exposes the inharmoniousness between the human being and the world and expresses the universal absurdity. The absurd theatre reduce in smallest level all the visual and sensitive elements in the scene. * Dr., Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fuat BOYACIOĞLU The most famous absurd theatre dramatists are Samuel Beckett, Eugene Ionesco and Arthur Adamov. On the one hand, they criticise directly or indirectly the traditional theatre and its elements and put them in problematic, on the other hand, they are trying to expose their own theatre conception. Keywords : Theatre, Anti-theatre, Absurd Theatre , Beckett, Ionesco and Adamov.

Güncel Teknolojik Gelişmelerle Birlikte Tiyatro ile Sinema Sanatları Arasındaki İlişkinin Tarihsel Gelişimi ve Dönüşümü

The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, 2023

Sinema ile tiyatro sanatları arasındaki ilişki sinema sanatının ortaya çıktığı 1895 yılından günümüze kadar çeşitli kuramcı ve düşünürler tarafından incelenmiş bir konudur. Her ne kadar sinema sanatı tiyatroya nazaran yeni bir anlatı aracı olsa da öykü, karakter, anlatı dili, tema, ışık, dekor, müzik vb. tiyatronun sahip olduğu diğer öğeleri içinde barındırır. Tiyatro sanatından farklı olarak sinema sanatı, bu öğeleri kayıt altına alarak tamamlanmış nihai bir film metası haline dönüştürür. Sinema ile tiyatro sanatı özleri itibariyle belirli bir temsil formu yaratsa da film metası haline gelen bir temsil biçimiyle canlı performans halini taşıyan teatral temsil biçimi esas itibariyle birbirinden farklı olgulardır. Bu çalışmada, sinema sanatının toplumsal konumu ve günümüz kapitalist sistemiyle olan ilişkisinden hareketle sinema ile tiyatro arasındaki ilişki incelenecektir. Kalitatif eksenli yapılan incelemeler doğrultusunda sinema ile tiyatro arasındaki ilişki günümüz koşulları ekseninde farklı bağlamlar içinde yeniden değerlendirilecektir. Çalışmanın önemi, konu hakkında disiplinler arası çalışma yapmak isteyen araştırmacılara güncel bir kuramsal art alan sunmanın yanı sıra yapılacak nicel çalışmalara kuramsal katkı sağlamaktır.