SPİNOZA DÜŞÜNCESİNDE MUCİZE ANLAYIŞI THE SENSE OF MIRACLE IN THE CONTEXT OF SPINOZA PERCEPTION (original) (raw)
Öz İnsan, varoluşu ile başlayan süreçte tecrübe ettiği, algı alanına giren olgu ve olayları anlamlandırma yoluna gitmiş, anlamlandıramadığı, algılayamadığı, nedenini tabi yasalarla açıklayamadığı bir takım olayları kutsal bir varlığa, gizli bir güce atfederek bunu Tanrı'nın evrene müdahalesi, tabi yasaları askıya alması veya ortadan kaldırması anlamında mucize kelimesi ile ifade etmiştir. Düşünce tarihinde çok önemli bir yer edinen bu konu özellikle David Hume'un klasik mucize tanımından sonra günümüze kadar birçok filozof ve teolog tarafından tartışılmıştır. Bu tartışılan konuda en önemli noktalardan biri de hiç şüphesiz 17. yüz yılın en önemli filozoflarından biri olan Spinoza'nın düşünce sisteminde mucizeye yer verip vermediği meselesidir. Bu çalışmada biz düşünce tarihinde klasik tanımı ile yer alan mucize düşüncesini Spinoza öğretisi açısından ele alıp inceleyeceğiz. Abstract Since the beginning of his existence, human being has given meaning to the events and phenomena that he experienced; and he has named some events, which he is unable to comprehend or explain logically with natural rationale, as miracle attributing to the interference of God or to suspension of natural laws by God. This issue, which takes an important place in intellectual history, has been discussed by several philosophers and theologians especially after David Hume's classical explanation of miracle. One of the crucial points of these discussions is, undoubtedly, whether Spinoza, one of the most influential philosophers of 17th century, included miracle in his philosophy. In this study, we will investigate miracle with its classical definition in intellectual history in terms of Spinoza's doctrine. 1. GİRİŞ Düşünce Tarihinde Spinoz'a Dönemine Kadar Mucize Anlayışının Ardalanına Kısa Bir Bakış Bilindiği gibi Antik Yunan düşüncesinde evrenin varoluşu ile ilgili temel paradigma onun yaratılmamış olup kaostan meydana geldiği ve ebedi olduğu şeklindedir. Tanrı bu evren düşüncesi paradigmasında dünyanın bir parçası olarak görülüyordu. Antik Yunan ve Roma tanrılarına göre Heroes'lerin çok azı hariç hemen hemen hepsi mucize gösterebilirlerdi. Onlar insanlar tarafından mucizelere sebep olacak derecede yeterince güçlü olarak addediliyordu. Her bir kahraman ya da kahramanın kendi özel aktivite alanı vardı. Mucizevi iyileştirmeler özellikle Asclepious, Heracles ya da Isis'e atfediliyordu. Bunlar arasında en önemlisi ise Asclepious'tu. Antik Çağ'da Asclepious'un yaklaşık üç yüz tane tapınağı bu amaçla hacıların uğrak yeriydi. Peloponnese'de Epidauros'da birçok kutsal yazı, iyileşmek ve şükran için adak yerleri bulunurdu. Ayrıca Pythagoras ve Empdocles'in Antik Dönemde mucizeler gösterdiğine inanılıyordu. Örneğin Pythagoras'ın kendisi reddetmesine rağmen onun depremleri tahmin ettiğine, rüzgâr ve kasırgaları sakinleştirdiğine; Empedocles'in veba hastalığının üstesinden geldiğine, birçok umutsuz hasta vakalarını iyileştirdiğine inanılıyordu. (Pawlikowski, 2007: 1229; Cotter, 2003: 35, 37). Bu ve benzeri görüşler en temelde primitif dönemde animistik aşamaya kadar götürülebilir. Çünkü primitif insanların temel özelliklerinden biri her şeye tılsımlı, büyülü bir güce sahip olarak bakmalarıdır. Onlar için hastalık nedir diye sorulduğunda cevap, kötü ya da yarı hastalıklı ruhların veya şeytanın etkisi şeklinde olmaktaydı (Chaerles, 1909: 224). Roma İmparatorluğu döneminde de benzer şekilde mucize olgusuna olan inanç devam etmekteydi. M.Ö. I. Yüzyılın en ünlü büyücüsü Apollonius of Tyana'nın hasta insanları iyileştirdiğine, suyun üzerinde yürüdüğüne, aynı anda birden fazla mekânda göründüğüne, havada durabildiğine, ölümden sonra insanları dirilttiğine; Vespasian Caesar'ın biri kör, diğeri felçli olan iki insanı iyileştirdiğine inanılıyordu. Felsefi ve bilimsel düşüncenin gelişmesi ile birlikte insanların Tanrı ve onun evrenle ilişkisi konusunda farklı düşüncelere yönelmesi sonucunda mucize konusunda da eleştirel ve şüpheci bazı farklı tutumlar ortaya çıkmaya başladı. Örneğin Cicero M.Ö. I. yüzyılda mucize anlatılarının sadece kendisini Tanrı'ya adayan eğitimsiz halk kitleleri için yararlı olacağını düşünüyordu. Benzer şekilde Epicurus'tan sonra Celsus tanrıların insanların meseleleri ile ilgilenmediğini söyleyerek aslında daha sonraki dönemde Hristiyanların * Yrd. Doç. Dr. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü.