TÂHİRÜ'L-MEVLEVÎ'NİN EDEBİYAT LÜGATİ'NDEKİ HALK EDEBİYATIYLA İLGİLİ TERİMLER ÜZERİNE BİR İNCELEME (original) (raw)

TÂHİRÜ'L-MEVLEVÎ ve ŞİİRİ

Tâhirü'l-Mevlevî (1877-1951) edebî, dînî ve tasavvufî eserler vermiş bir şair, mutasavvıf ve bilim adamıdır. İstanbul'da doğmuştur. Yetişmesinde aile çevresinin etkisi büyüktür. Gülhane Askerî Rüştiyesinde ve Menşe-i Küttâb-ı Askeriyede okumuş, bir taraftan da Fatih Camii'nde derse devam ederek Mesnevî'den icazetname almıştır. Filibeli Mehmed Rasim Efendi, Galata Mevlevihanesi Şeyhi Es'ad Dede Efendi, Şeyh Mustafa Tunusî ve Mehmed Akif Ersoy gibi devrin ilim adamı ve mutasavvıflarından özel dersler almıştır. Bu öğrenimi sonunda Arapça, Farsça gibi dilleri tercüme yapabilecek derecede ilerletmiştir. Ayrıca Mesnevî, Fütûhât-ı Mekkiyye ve Muallaka-i Seb'a Şerhi gibi önemli eserleri bu özel derslerde okumuştur. Önce Harbiye Nezareti ile Ticaret ve Ziraat Nezareti'nde kâtip, daha sonra Maden Kaleminde mümeyyiz olarak görev yapmıştır. Darüşşafaka'da ve Askerî Liselerde de öğretmenlik yapan Tâhirü'l-Mevlevî'nin mektep ve medreselerdeki öğretmenlik hayatı 40 yıla yakındır. Öğretmenlik yanında basın hayatı ile de ilgilenen yazar, Mahfil'in de içinde bulunduğu birtakım dergi ve gazeteleri çıkarmış; Beyânülhak, Sırâtımüstakîm, Sebîlürreşâd ve İslâm Yolu gibi dergilerde edebî, tarihî ve tasavvufî içerikli çok sayıda makalesi yayımlanmıştır. Telif ve tercüme birçok eser yazan Tâhirü'l-Mevlevî'nin, 40 kadar matbu, 50 civarında da elyazma halinde kitabı vardır.

ET-TUHFETÜ’Z-ZEKİYYE FİL-LÛGATİ’T-TÜRKİYYE’NİN SÖZLÜKÇÜLÜK ANLAYIŞI HAKKINDA BİR İNCELEME: ARAPÇA DIŞINDAKİ SÖZCÜKLERLE DÜZENLENEN MADDE BAŞLARI ÖRNEĞİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı BELLETEN, 2022

Works produced in historical Kipchak Turkish, which is one of the developmental stages of Turkish, appear among Golden Horde Kipchak (Codex Cumanicus), Mamluk and Armenian Scripted Kipchak texts. Mamluk Kipchak Turkish text were written by Turks and some Arab philologists living in the Mamluk state which ruled at Egypt and Syria between XIIIth and XVIth centuries. The works written in Mamluk Kipchak Turkish were concerned with various fields such as dictionary, grammar, literature, religion, politics, horsemanship, and archery. As Turkish gained great importance in the Mamluk period, works containing dictionaries and grammar explanations were prepared in order to teach Turkish to Arabs. Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fil-Lûgati’tTürkiyye is one of the most important works written in Mamluk Kipchak Turkish. In this work, which includes a dictionary and grammar parts, traditionally Arabic words are given first and then their Turkish equivalents are demonstrated. Sometimes Arabic headwords can be arranged with words borrowed from languages such as Persian, Turkish, Aramaic and Syriac. This study examines the borrowed words from languages such as Persian, Turkish, Aramaic and Syriac, which are shown as the Arabic headwords, and evaluates their current situation in contemporary Arabic dialects.

ATÛFÎ'NİN BEYZÂVÎ TEFSİRİNE YAZDIĞI MİR'ÂTU'T-TE'VÎL ADLI HAŞİYESİ

Özet Amasya, Selçuklu ve Osmanlı Dönemi"nin önemli idari ve kültürel merkezlerinden birisidir. Amasya"da kurulan medreseler ilim ve kültür hayatına büyük katkılar sunmuş, dini ve pozitif ilimler alanında birçok ilim ve sanat adamı yetişmiş, başta İstanbul olmak üzere Anadolu"nun değişik şehirlerinde önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Amasya"da yetişen bu çok yönlü âlimlerden birisi de Hayreddin Hızır el-Atûfî"dir. Merzifon"da doğan ve Amasya medreselerinde ders veren hocalardan dini ve pozitif ilimler dersleri alan Atûfî daha sonra İstanbul"da saray hocalığına tayin edilmiştir. Daha sonra bu görevinden ayrılan Atûfî, camilerde vaaz ve tefsir sohbetleri yapmıştır. Tıp, kelam, tefsir, hadis ve mantık alanında eserler kaleme almıştır. Hadis şerhciliği konusunda meşhur olan müellif, tefsir alanında da Osmanlı medreselerinde okutulan Zemahşerî ve Beyzâvî tefsirlerine kısmi birer haşiye, ayrıca En"am sûresinin ilk üç ayetini tefsir ettiği bir risale yazmıştır. Eserlerin İstanbul kütüphanelerinde el yazma nüshaları mevcuttur. Bu tebliğ Osmanlı döneminin bir dönemine damga vuran bu çok yönlü âlimin Beyzâvî"ye yazmış olduğu Mir"âtu"t-te"vîl adlı kısmi haşiyesini tanıtmayı hedeflemektedir.

MÂTÜRÎDÎ'NİN TE'VİLÂT'INDA KAYNAĞI TESPİT EDİLEMEDİĞİ İDDİA EDİLEN BAZI MERFÛ RİVAYETLERE DAİR BİR DEĞERLENDİRME -TÜRKİYE TAHKİKİ ÖZELİNDE

Öz İmam Mâtürîdî, Te'vîlâtü'l-Kur'ân'da rivayetleri bir tefsir kaynağı mâhiyetinde kullanmış ve görüşlerine dayanak olarak sunmuştur. Bu rivayetlerin büyük bir kısmı Hz. Peygamber ve sahabeden menkûl olarak zikredilmiştir. Bekir Topaloğlu ve Ahmet Vanlıoğlu başkanlığında tahkiki yapılmış olan Te'vîlâtü'l-Kur'ân isimli eserde yer alan rivayetlerin bir kısmının kaynağının tespit edilemediği iddia edilmiştir. Bir kısım rivayetlerin ise benzer manalarda kaynaklarda vârid olduğu fakat bu rivayetlerin aynı lafızlarla kaynaklarda tespit edilemediği ifade edilmiştir. Te'vîlât'ın mezkûr tahkikinde Hz. Peygamber'e merfû olarak isnad edilen fakat aslı tespit edilemeyen hadislerin sayısı yaklaşık yirmi üçtür. Araştırmamızda aslı tespit edilemeyen bu rivayetlere ulaşılamama iddiası konu edilmiştir. Bunu yapmaktaki amacımız bu rivayetlerin kaynağının gerçekten olup olmadığını sorgulamaktır. Böylece bunun aslının, tahkikten mi yoksa Mâtürîdî'nin aslı olmayan rivayetleri kullanmasından mı kaynaklandığını tespit etmeyi hedefledik. Bu makalede İmam Mâtürîdî'nin söz konusu rivayetleri kullanma ve bu rivayetlerden yorum üretme biçimi, ayrıca rivayetlere yaklaşım metodu ele alınacaktır. Ayrıca Mâtürîdî'nin söz konusu rivayetler özelinde kaynakları ve kendinden sonra telif edilen tefsirlerle ilişkisi değerlendirilecektir.

LATÎFÎ’NİN MAZHARU’L-ACÂYİB’İNİN TÜRKÇE TÛTÎNÂME TERCÜMELERİ ARASINDAKİ YERİ

arasındaki yerine işaret edilecektir. Çalışmamızda, Mazharu'l-Acâyib ve diğer iki Türkçe tercüme hakkında bilgi verildikten sonra tercümeler kaynak metinleri, giriş ve sonuç bölümleri, muhtevaları, hikâyelerin başlıklandırılması ve başlama tarzları ile dil ve üslup özellikleri bakımından karşılaştırılacaktır. Bu karşılaştırma sonucunda, Mazharu'l-Acâyib'in diğer Tutinâme tercümelerine göre hem kaynak metin ve mütercim hakkında bilgiler sunduğu hem de daha fazla hikâye içerdiği görülmüştür.

EDEBÎ TÜRLER VE TARZLAR BAĞLAMINDA LÂRENDELİ HAMDÎ'NİN LEYLÂ İLE MECNÛN MESNEVİSİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

ÖZET: Klasik Türk edebiyatı nazım şekillerinden biri olan mesnevi yazarlar tarafından hemen her konunun yazılmasında cazip bir araçtır. Bu nazım şeklinin fazla tercih edilmesinin nedeni hem anlatılan konunun uzunluğunu karşılaması hem de kafiye bulmada sağladığı kolaylıktır. Bağımsız eserler olarak kaleme alınan mesneviler aşkın hikâyesini anlatmak için de yazılmıştır. 16. yüzyıl divan şairlerinden olan Lârendeli Hamdî'nin yazdığı Leylâ ile Mecnûn Mesnevisi de bunlardan biridir. Edebî türler ve tarzlar klasik Türk edebiyatı eserlerine dâhil olan edebî metinlerin içerik unsurlarını oluşturan kısımlardan biridir. Edebî tür; oluşturulan nesir ya da şiirin içeriğini, eserin ne ile ilgili olduğunu yani metnin sahibinde neye karşılık geldiğini belirler. Edebî tarz ise; bir ifade biçimi olarak tanımlanıp şair ya da nâsirin yazmış olduğu eserde konuyu nasıl anlattığına karşılık gelir. Bu çalışmada incelenecek olan mesnevi de, edebî tür ve tarz çeşitliliği açısından zenginliği bünyesinde barındıran bir eserdir. Çalışmamızda metin genelindeki edebî tür ve tarzlar tespit edilmeye çalışılmış, her biri ayrı başlık altında örnekler ile gösterilmiştir. Tespit edilen ifade biçimlerinin mesnevinin oluşumunda oynadıkları rol ise çalışmanın son kısmında dikkatlere sunulmaya çalışılmıştır.

TASAVVUF-TÜRK HALK HİKÂYESİ İLİŞKİSİNE PERTEV NAİLİ BORATAV ELEŞTİRİSİ ÜZERİNDEN BİR YAKLAŞIM DENEMESİ

10. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi-Türk Halk Edebiyatı, 2024

AN ATTEMPT TO APPROACH THE RELATIONSHIP BETWEEN SUFISM AND TURKISH FOLKTALES THROUGH PERTEV NAİLİ BORATAV'S CRITICISM Abstract As M. Fuad Köprülü stated, Sufism has a deep influence in Turkish literature. So much so that it has become an indispensable element of almost every style of poetry. This being the case, it can easily be said that Sufism has a leading role in the formation of Turkish folk tales. On the other hand, although folk tales show their own literary style, they have the characteristics of classical love stories. Because the region where they were formed is a place where Iranian cultural and religious influences are strong. Therefore, folk tales have a classical character thanks to Sufism and divan literature as well as ancient oral tradition. Ofcourse, in this process, the Sufi characters, who stand out with their tragedies in the tradition, and the symbolic-mystical works dealing with these characters had a great impact. Therefore, the Sufi-irfani tradition has a dominant role in the emergence of narration. Pertev Naili Boratav, in his monographic study, which undoubtedly serves as the main source for folk tale studies, claims that folk tales deal with a realistic love theme and are not influenced by Sufism at all. For this reason, he even criticized some researchers who advocated the opposite of his view, separately in his work. Therefore, in our article, it is brought to the attention of the field by discussing the fact that Sufism has as important a role as realistic life in the formation of folk tales, through the criticism of Boratav.

DİVANU LÜGATİ'T-TÜRK'TE YER ALAN MİMARÎ TERİMLER ÜZERİNE

ÖZET Türk Milletinin gerek tarihini, gerek kültürünü, gerek sanatını, gerekse medeniyetini konu edinen çalışmalarda özellikle de batı kaynaklı olanlarında bu milletten genellikle göçebe bir kültürün sahibi olarak bahsedilir. Bu söylenenlerin bir kısmı doğru olmakla beraber önemli bir bölümü de hatalarla doludur. Bazıları bilgi eksikliğinden, bazıları yetersiz araştırmaların sonucu olarak, bazıları ise belki bir ön kabulün sonucunda yapılarak yayınlanmış çalışmalardır. Biz bu yanlışlıkların giderilmesine katkı sağlayacak çalışmaların Türklerin yerleşik hayata geçtikten sonra ki medeniyetini ve kültürünü anlatan eserlerden faydalanılması yolu ile elde edilebileceğini ve anlaşılacağını bu konuda yapılacak olan çalışmaların çoğalması sonucu bu alandaki hataların ve eksikliklerin bir nebze dahi olsa giderilebileceğini düşünüyoruz. Türk Mimarisinin XI. Yüzyıl Türk Dünyasında ki durumunun anlaşılabilmesi hususunda bize rehberlik edebilecek eserlerden biriside Kaşgarlı Mahmud tarafından kaleme alınan ve Türkçenin bilinen en eski sözlüğü olarak kabul edilen Divanu Lügati't-Türktür. Üzerinde yaşadıkları Dünya'yı, vatan olarak benimsedikleri coğrafyayı ve kullandıkları mekânı algılama biçimlerinin yanı sıra yerleşik hayata geçen Türklerin mimarlık anlayışı ile birlikte mimarîyi algılama biçimlerini ve bunların Türk kültür dairesinde ki yerini ve önemini kavramak açısından önemli olduğunu düşündüğümüz bu eser çalışmamıza temel teşkil etmiştir. Türkün algılamasında ürettiğine ya da yaptığına ad verme geleneği vatan edindiği topraklarda inşa ettiği yeni yurtluk mekânlar Türk mimari ve sanat anlayışının önemli göstergeleri olmuştur. İnşa edilen bu mekânlarda tabi olarak yeni mimari adlandırmaları da Türk onomastiğinin ulaştığı seviyeyi de göstermesi açısından son derece önem arz etmektedir.